• Sonuç bulunamadı

2. YAZMA ESERDE EṬ-ṬABERÎ’NİN METODU

2.4. İstişhaddaki Metodu

Bu şerḥte, şahitlerin birçok olduğu görülür. İstitrad113

ve taṭvîl (sözü uzatma), eṭ- Ṭaberî’nin metodunda açık bir özelliktir. Maḳṣûra’yı şerḥ ederken, bilinen şahit türlerinin hepsini getirmiş, sözlük manasını açıklamak veya nahiv kurallarını ispat etmek yahut İbn Dureyd’in beyitlerinin asıl manasını belirtmek için şahit türlerini çok kullanmıştır.

eṭ-Ṭaberî, Kur’ân’a ait birçok şahitle ilgilenmiştir. Kur’ân’dan istişhadda bulunduğu yerlerin sayısı yetmiş dokuza ulaşmıştır.

O şöyle demiştir: “سْب يلا, سبي”den gelir “سَبَي”َ“kuru” anlamındadır. Yüce Allah’ın şu sözünde geçmektedir:

ا سَبَيَ ر ْحَبْلاَي فَا قي رَطَْم هَلَ ْب رْضاَف

.

َ

“Onlara denizde kuru bir yol aç.”114

Şöyle demiştir: “َ ت شملا”َ “dağınık, dağılmış” anlamındadır. Yüce Allah’ın şu

sözünde de bu anlamdadır: َ بَس ْحَت ى تَشَْم ه بو ل ق َوَا عي مَجَْم ه . َ

112 Muhammed b. İsmail el-Buharî, Ṣaḥîḥu’l-Buharî, el-Kahire, Daru’ş-Şa‘b, 1407/1987, no: 3147;

Müslim b. el-Ḥaccâc, Ṣaḥîḥu Müslim, thk. Muhammed Fuad Abdulbakî, Beyrut, Dâru İḥyâi’t-Turâsi’l- Arabî ty., no: 1751.

113 İstiṭrad: Aralarındaki münasebetten dolayı bir manadan diğer bir manaya geçtikten sonra tekrar ilk

manayı tamamlamaya dönmek.

114

“Sen onları toplu sanırsın. Halbuki kalpleri darmadağındır.”115

Aynı şekilde, Rasulullah’ın (s.a.s.) hadisinden de istişhad etmiştir. Zikrettiği hadislerin sayısı yetmişe ulaşmıştır. eṭ-Ṭaberî’nin hadisi rivayet edeni ve âlimlerin onunla ilgili tashihini belirtmesi nadirdir.116

İstişhad için değil de atların faziletine dair getirdiği bir mevzu uydurma) hadisten bahsetmiştir. Hadis şöyledir:

ل( ََليَخلاَ َقلخيَ ْنأَ اللهََدارأَا م َ َ اقلخَ كنمَ ٌقلاخَيّنإَ: بونجلاَ حيّرللََلاق َ لاامجوَيئادعأَىلعَ ةّلذموَيئايلولأَ اّزعَ هلَعجَأف .... اّيبرعََكتقلخَ: هلََلاقفَ اَس َرفَ َقلخفَ ةضبقَاهنمَ َضبقفَ، ْق لخاَ: حيّرلاََلاقفَ،يتعاطَ لهلأ َ.) َ

“Allah atları yaratmak istediğinde, güney rüzgarına şöyle dedi: Ben senden bir şey

yaratacağım ve onu dostlarım için şeref ve üstünlük vesilesi, düşmanlarıma karşı aşağılığın, bana itaat edenlerin de güzellik sembolü yapacağım. Rüzgâr: Yarat, dedi. Ondan bir tutam aldı ve bir at yarattı. Ona: Seni Arap atı olarak yarattım dedi.”117

İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1201) hadisi, el-Mevzûat adlı kitabında zikretmiş ve “bu,

kuşkusuz, mevzû (uydurma) bir hadistir” demiştir.118

Aslı olmayan başka bir hadisi de zayıf sayarak zikretmiştir.119

Zayıf hadislerin sayısı sekize ulaşmıştır. Diğer hadisler saḥiḥle ḥasen arasındadır. Onun şerhi, İbn Dureyd’den önceki şairlerin mana ve sözcüklerine işaret etmeye çalışmasıyla farklı bir duruma sahiptir. İbn Dureyd aldığı beyitlerin manalarını, kaynaklarını ve hangi beyitten esinlendiğini detaylı olarak anlatır. Çoğunlukla kendinden önceki şairlerin isimlerini zikreder. Kendinden önceki İbn Hişam el- Laḥmî’nin tutumu da böyleydi. Ancak eṭ-Ṭaberî tafsilatlı olarak belirtmede onu geçmiştir.

115 Ḥaşr, 59/14. 116

Bkz. Tahkik edilen metnin 187. ve 329. sayfası.

117 Tahkik edilen metnin 195. sayfası.

118 Cemaluddin Abdurrahman b. Ali b. el-Cevzî, el-Mevzûat, Medinetu’l-Munevvere, thk. Abdurrahman

Muhammed Osman, Mektebetu’s-Selefiyye, 1386/1966, II/224.

119

O, bazı tarihî olaylara işaret etmiş ve onlar hakkında bilgiler de vermiştir. Kurda, aslana, dişi deve, at, yağmur gibi isimlere başka hangi isimler verildiğini ve kemiklerin parçalarının ne kadar olduğunu belirtmiş, aslana ait altı yüz kırk ismi ve aslanın dişisine verilen adı, “arz”ın isimlerinin sayısını belirtmiştir. Başın kısımlarını saymış, künye ve lakapları zikretmiştir.

Şafiî mezhebine mensup bir fakih, fıkıh ve fıkıh usulü âlimi olan müellif usulle ilgili kuralları, kavilleri (sözleri) söyleyen mezhep sahiplerine, sahabe ve tabiîne nispet etmekle birlikte konunun fıkhî yönlerinden de bahseder. Bunun örneği şairin şu sözünü zikrettikten sonra söyledikleridir:

130 ىَجُّدلا ّنَج اَم الله ِهْيَلَع ىَّلَص ىَحُّضلا سْمَش ٍكَلَف يِف ْتَرَج اَمَو

130- Allah ona salat etsin, karanlık çöktüğü ve gündüz güneşi döndüğü sürece.

eṭ-Ṭaberî şöyle demiştir: “Bu, Yüce Allah’ın şu sözüne uymaya işaret etmektedir:

َ ا مي ل ْسَتَاو م لَس َوَ هْيَلَعَاو لَصَاو نَمآَ َني ذ لاَاَه يَأَاَي

.

َ

“Ey iman edenler! Siz ona salat ve selam edin.”120

“Bu ömürde bir defa mı yoksa adı geçtiği zaman mı gereklidir? Sadece selam

edilmesi mekruhtur. Bu, Şafiî mezhebine göredir.”121

O “ب ضلا” kertenkele)’i tarif etmiş ve etini yemenin hükmünü şöyle açıklamıştır: “ب ضلا” kertenkele), bilinen küçük hayvandır. Onu yemek helaldir. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisine ikram edildiğinde yememiştir. Haberde geldiğine göre alışık olmadığı için yememiştir. Onun yenileceğini ikrar etmesi caiz olduğuna delildir.”122

“ََساق” kelimesi hakkında eṭ-Ṭaberî şöyle demiştir: “ساق” kıyastandır. Bu, aralarındaki kapsayıcı bir illetten dolayı, hüküm vermede meçhulün malum olarak

120 Aḥzab, 33/56.

121 Tahkik edilen metnin 288. sayfası. 122

yorumlanmasıdır. Fıkıh usulünde açıklanmış maddeleri vardır. O, şerî delillerdendir.

Hanefîler, zayıf hadise onu tercih ederler.123

Şerh ederken işaret ettiği usule dair kurallardan ikisi şunlardır: “Hüküm, varlık ve

yokluk yönünden illete göre olur.”124

“Engel olanla gerekli olan çeliştiğinde, engel olana öncelik tanınır.”125

3. ‘ABDULḲÂDİR B. MUHAMMED EṬ-ṬABERÎ’NİN ŞERḤİNİN MAḲṢÛRA’NIN ŞERHLERİ ARASINDAKİ YERİ

İbn Dureyd’in Maḳṣûra’sını edindiği şöhret sebebiyle şerh edenler adeta birbirleriyle yarışmışlardır. Her şerḥ edenin takip ettiği bir tarzı vardır. Bazıları şerhinde istitrad yapmış, bazıları îcaz kısaltma) yapıyor, bazıları da ishabla uzatma) îcaz arası bir yöntem uygulamıştır. Böylece şerhlerinde farklı usuller tercih etmişlerdir. Bazıları da belirli bir yöne yoğunlaşıp diğer yönleri ihmal etmemiştir. Şerḥ edenlerin çevrelerinden ve kültürlerinden etkilenmesi normal bir şeydi. Bu şerhlerin, her birinin diğerinden ayrıldığı bir özelliği olması sebebiyle farklı tarafları vardı. Şimdi kısaca bu şerhlere değinmek istiyoruz:

1. Nahivci İbn Ḫaleveyh Huseyn b. Ahmed’in (ö. 370/980) Şerhi: İbn Ḫaleveyh,

Maḳṣûra’yı ilk şerḥ eden kişi sayılır. O, İbn Dureyd’in öğrencisi olmuş ve ondan ilim

taḥsil etmiştir. İbn Ḫaleveyh dil yönünden de meşhur olmuş ve onda istitrad yapmıştır.

Kur’ân’a ait bir şahit zikrettiğinde, âyeti kelime kelime tefsir etmeye çalışmıştır.126

2. Ḫaṭip Ebu Zekeriyya Yahya b. Ali et-Tebrizî’nin ö. 502/1109) Şerhi: Bu, muḫtasar bir şerhtir. Tebrizî, şerhinde kendinden önceki kimseler gibi ihtisas ve icmalle

123

Bkz. Tahkik edilen metnin 340. sayfası.

124 Bkz. Tahkik edilen metnin 389. sayfası. 125 Tahkik edilen metnin 248. sayfası.

126 Muhammed, Mahmud Casim, İbn Ḫaleveyh ve Cuhuduhu fi’l-Luğa mea Tahkiki itabihi Şerhi

birlikte îcazı benimsemiştir. Şerhinde Kur’ân’dan, hadislerden ve şiirlerden şahidinin

pek az olduğu anlaşılmaktadır.127

3. Mahmud b. Ömer ez-Zemaḥşerî’nin ö. 538/1144) Şerhi: Kitap, ez- Zemaḥşerî’nin Lâmiyyetu’l-Arab’ının şerhiyle birlikte, 1324/1906 yılında, Kahire’de basılmıştır. Şerh yüz sayfayı geçmeyen bir muhtasardır. Fazla analize girmeyen müellif, beyitlerdeki kelimelerin manalarını açıklamaya önem vermiştir. Veciz bir şekilde bazı belâgatla ilgili bazı konulara işaret etmiştir.128

4. Mevhub b. Ahmed el-Cevâlîḳî’nin ö. 540/1145) Şerhi: Hatim Salih eḍ- Ḍâmin-

Abdulmunim et-Tikrîtî’nin tahkikiyle Mektebetu Lisâni’l-Arab tarafından

yayınlanmıştır. Müellif, şerhinin önsözünde bunu el-Ḫatîb et-Tebrîzi’den aldığını

belirtmektedir.129 Onun belâgat ve i‘rabla ilgili yönlerden bahsetmediği görülmektedir.

5. İbn Hişâm el-Laḥmî’nin ö. 577/1181) Şerhi: el-Laḥmî, şerhinin önsözünde, şerhte orta bir yol takip ettiğini belirtmiş ve şöyle demiştir: “Bize sorulduğunda garibini şerh etmeyi, manalarından ve i‘rabından önemli olanı, orta yoldan zikretmeyi esas aldık. Çünkü bu, işlerin en hayırlısıdır. Beyitleri şerh ederken, manasının nereden alındığını ve

yapısının neyin üzerine kurulduğunu belirttik.130

Fakat İbn Hişam el-Laḥmî, nahiv yönüyle sivrilmiş ve nahivle çok uğraşmıştır. Nahve olan açık eğilimi ve nahiv kurallarını anlatmaya çalışması, şerhine baskın gelmiştir. Öyle ki şerhi okuyan kişi, şiir beyitlerinin edebi manası hakkında değil de nahiv hakkında bir kitap okuduğunu hissedecektir.

6. ‘Abdulḳâdir el-Mubarek’in ö. 1364/1945) Şerhi: İbrahim Muhammed el-

Abdullah’ın takikiyle Dımaşk’ta Dâru Sa‘duddîn tarafından 2018’de neşredilmiştir.131

127 Ḫaṭip Yaḥya b. Ali et-Tebrizî, Şerḥu Maḳṣûratı İbn Dureyd, thk. Faḫruddin Kabave, Beyrut,

Mektebetu’l-Ma‘ârif, 1414/1994, s.14-15.

128 Mahmud b. Ömer ez-Zemaḥşerî, Şerḥu’l-Maḳṣ ratı’d-Dureydiyye, Kosṭanṭıniyye, Matbaatu’l-Cevaib,

1300/1882, s. 73-77.

129 Mevhub b. Ahmed el-Cevalîḳî, Şerḥu’l-Cevalîḳî, thk. Ḥatim Ṣalih ed-Dâmin- Abdulmun’in et-Tikrîtî,

Mektebetu Lisani’l-Arab, ty., s. 107.

130 Muhammed b. Ahmed b. Hişâm el-Laḫmî, el-Fevaidu’l-Maḥsura fî Şerhi’l-Maḳṣura, thk. Ahmed

Abdulgaffar ‘Aṭṭar, Lübnan, Mektebetu’l-Ḥayat, 1980, s. 103-104.

131 ‘Abdulḳâdir el-Mübarek, Şerḥu’l-Maḳṣ ratı’d-Dureydiyye, thk. İbrahim Muhammed el-Abdullah,

Bu, çoğunlukla luğavî, sözlük manasıyla ilgili) bir şerḥtir. Yazarı bunda özellikle

Esasu’l-Belâğa, el-Misbaḥu’l-Munîr, Lisanu’l-‘Arab” ve Tâcu’l-Arûs gibi sözlükleri

esas almıştır.

7. ‘Abdulḳâdir eṭ-Ṭaberî’nin Şerhi: Onun şerhi, on birinci asırda ortaya çıkmıştır. Buna göre eṭ-Ṭaberî, Maḳṣûra’yı ilk şerh eden değildi. Birçok kişi ondan önce şerḥ etmişti. Bundan dolayı öncelik ve kıdemlilik meziyetini elde edememiştir. Fakat onun şerhi, kendisinden öncekilerin fikrinin özünü, eṭ-Ṭaberî’nin kültürü ve aklının karışımı ile birlikte ortaya koymuştur.

Metodu hakkında kendisi Maḳṣûra için gerekli bilgi ve detayları sağlayarak, kitabını gözden geçirme, açıklama ve düzeltme konusunda ihmalkârlık göstermediği ve onu altın yaldızla yazdığı açıklamasında bulunmuştur. Maḳṣûra’daki metodunun manaları açıklamak, tahkikine bakan kimsenin iyi düşünmesi için istenilen şahidi getirerek güzel bir şerh yapmak olduğunu belirtmiştir. O, Maḳṣûra’nın eşsiz sözcüklerinin iştikakla ilgili manalarını en son noktasına kadar açıklamıştır. Sarfın meselelerini toplamış; aruzları, kafiyeleri en güzel tertip ve düzenle bir araya getirmiştir. Metni şerh etmiş fer‘ tali) durumunda olanı iyi bir şekilde ona uygun düşen delillerle temellendirmiştir. Maḳṣûra’yı şerḥ etmekteki amacının kütüphanesini zenginleştirmek için, Emir Hasen b. Ebi Numeyy’e hediye etmek olduğunu belirtmiştir.

Şerhinde eṭ-Ṭaberî’yi farklı yapan, İbn Dureyd’in bazı beyitlerine eleştirel bakışıdır:

19 ًلاِماَك ًلاْوَح رهّدلا ْيل ٌعِجاَرَأ ىَجَتْر ي لا ْمأ َدّوَع يذّلا ىلإ

19- Felek, benim daha gücüm ve gençliğimle rahat bir hayat sürdüğüm geçmiş yıllardan birini bana geri mi veriyor veya ondan böyle bir şey beklenir mi?

eṭ-Ṭaberî bu beyitle ilgili olarak İbn Dureyd’i tenkit ederek şöyle der: “Onun yerine şöyle deseydi daha uygun olurdu”:

ِهتاداع ىلإ رهّدلا عجريأ ىجتريف هباتع مأ لا ىجتري ğ

Dehr adetlerine döner mi, onun uyarısı beklenir mi, beklenmez mi?

Çünkü onun “ ًلاِماَك ًلا ْوَح” sözü, ḥaşiv sözü lüzumsuz yere uzatma)’dır, faydasızdır.

Belki de onun mef‘ul olduğunu zannetme ihtimali kendisini buna sevk etti. Bu aynı zamanda birbirine denk iki şey arasındaki uygunsuzlukta olur. Çünkü en uygunu, beklemenin olması ve olmaması sebebiyle rücu etme dönme)’ye karşılık vermekte olur.

Ancak bizim işimiz bunu gerektirdiği gibi onun kabiliyeti de böyle karşılık buluyor.”132

eṭ-Ṭaberî’nin şerhini ayrıcalıklı kılan hususlardan biri de tarihî olayları aktarmaya önem vermesi, sonra haberlerin doğruluğu hususunda görüşünü ortaya koyması ve

onların doğru olup olmadıklarına işaret etmesidir.133

eṭ-Ṭaberî’nin tenkit edildiği husus, beyitleri söyleyenin kim olduğunu genellikle belirtmemesi veya bu hususta gerekli titizliği göstermemesidir.

Örneğin aşağıdaki beytte Ebu’ṭ-Ṭayyib el-Mutenebbi’ye nispet etmiştir. Halbuki o, Hassan b. Sabit’in divanındadır: (Basît)

1

امّنإو

هضرعي ِءرملا لقع رعّشلا اقمح ْنإو ًاسيك ْنإ ِةّيربلا ىلع

1- Şiir ancak kişinin aklıdır. Zeki de olsalar, ahmak da olsalar onu insanlara sunar.134

Onun tenkid edildiği hususlardan birisi de bazen beyti söyleyenin adını zikretmeyi unutmasıdır. Bazen şahitleri birilerine nispet ederek, bazen de nispet etmeden getirir.

Ayrıca, bazen daha önce Maḳṣûra’yı şerḥ edenlerden istifade ettiği kaynaklara işaret etmez.

Mesela el-Fevaidu’l-Mahsura kitabındanki bazı bilgilerden, bilginin kaynağına

işaret etmeden istifade etmiştir.135

132

Tahkik edilen metnin 69. sayfası; Bkz. 78. misal.

133 Tahkik edilen metnin 99, 166 sayfaları.

134 Bkz. Tahkik edilen metnin 226. sayfası. Hassan b. Sabit, Divanü Hassan b. Sabi, thk. Velid Arafat,

Daru Sader, Beyrut, 1. Baskı, 2006; Bkz. Tahkik edilen metnin 45, 182 ve 230. sayfalarındaki örnekler.

135

Bir de o, yer yer istitrad yapar, tarihî hikayeleri anlatırken Maḳṣûra’nın beyitleriyle alakası olmayan bazı konulara geçiş yapar.

4. ŞÂRİḤ EṬ-ṬABERÎ’NİN KAYNAKLARI

Benzer Belgeler