• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: SULTAN IV. MURAD’IN SALTANATI

1.1. Sultan IV. Murad’ın Cülusu ve Saltanatının İlk Yılları

1.1.2. Sultan IV. Murad’ın Tahta Çıktığı Sırada Devletin Siyasi Durumu

1.1.2.7. İstanbul’un Durumu

İstanbul’da da durum Anadolu’dan farksızdır. IV. Murad, çocuk denecek yaşına rağmen saltanat işlerine yabancı kalmayarak, her işi öğrenmek ve mahiyetini anlamak istiyordu. Çok zeki ve seri kavrayışlı ve hafızası kuvvetli olan genç hükümdarın yaşı ilerledikçe devlet işlerine alakası artmakta idi. Abaza vakası ve İran muharebesi sebebiyle kapıkulu ocaklarının cepheye gitmeleri, İstanbul’da ocak tegallübünü sükûnete çevirmişti. Ocağın zaman zaman isyanı hep memnuniyetsizliklerden ileri gelmeyip, çok zaman mevki sahibi olmak veya düşmanlarını ortadan kaldırmak isteyenlerin, herhangi bir sebeple ocak ağalarının, sarayın, vezirlerin tahrikleri ve bol vaatleriyle olagelmiştir.

İstanbul’da iktidarı elinde tutmak isteyen biri Hafız Ahmed Paşa ve diğeri Boşnak Recep ve Hüsrev Paşalara mensup olarak birbirine rakip iki zümre bulunmakta idi. Padişah ve validesi Hafız Paşa’yı tutuyorlardı. Recep Paşa da askeri bazı sebeplerden dolayı, devlete karşı tahrik ettiği gibi Hüsrev Paşa, kapıkulu süvarisini yani sipahi zorbalarını koruyarak serbest hareket etmelerini sağlamıştır (Uzunçarşılı, 1988a:177-276).

1.1.2.7.1. Kemankeş Ali Paşa ve Mere Hüseyin Paşa’nın Katli

Padişah IV. Murad, Sadrazam Ali Paşa’nın neden olduğu idamlar sayesinde kan görmeye ve zalim olmaya alışıyordu. Önce sadaret makamında gözü olduğundan kuşkulanılan Mısır Beylerbeyi Mehmed Paşa idam edilmiştir. İki gün sonra da yeniçerilerin hoşnutsuzluğu sonunda kayınbiraderi Bayram Paşa’yı görevden almak zorunda kalınca, onu divana çağırdı. Yargılandıktan sonra kafası vurulmuştur. Sultan I. Ahmed’in Mekke’ye sürdürdüğü hadımağasının koruyucusu olan Kösem Sultan’ın ısrarları karşısında sadrazam, haremağasını geri çağırtmıştır (Lamartine, 1991:627).

Kemankeş Ali Paşa cülusa sebep oldum diye mağrurane hareket edip, rüşvet kapısını açmıştır. Kendisine karşı gelecek kimselerin vücudunu ortadan kaldırma sevdasına düşmüştü. Halil Paşa ile Gürcü Mehmed Paşa’yı, Abaza Paşa’yı mektupları ile kışkırtıyorlar diyerek iftira edip, katletmek istemişti. Yalan olduğu ortaya çıkınca,

padişah bu iki paşayı azad etti. Kayınpederi Bostanzade Mehmed Efendi’yi Şeyhülislam yapmak sevdasında idi (Naima, 1968:296).

Sadrazam Kemankeş Ali Paşa, Müfti Es’ad Efendi ile iyi geçinmediği gibi Kızlarağası Mustafa ile de uyuşamadı. Müftünün değiştirilmesi arzusunda bulunan Ali Paşa, Es’ad Efendi’nin çekilmek istediğini padişaha ima etti. Sultan IV. Murad, durumu incelemek isteyerek müftüden o sözün aksini öğrendi (Hammer, 1990:31).

Kemankeş’in dostları, haremağasından sakınmasını kendisine tavsiye etmişlerdi. Nitekim eski saygın durumuna kavuşan ve müftü ile işbirliğine girişen Haremağası Mustafa Efendi bu uyarıları doğrulamakta gecikmedi. Sadrazam’ın Bağdat’ın düşmüş olduğunu, Abaza Paşa isyanının genişlediğini, Safevilerin yeni zaferler kazandığını, hazinenin boşaldığını, askerin itaatsizleştiğini padişahtan sakladığını açıkladı. Eyaletleri tam bir kargaşalık içinde bırakırken, zulüm ile sarayı korku içinde tutan sadrazamı padişaha şikâyet etti (Lamartine, 1991:627).

Sadrazamın sahtekârlığı (Solakzade, 1989:516), açgözlülüğü ve ihtirasından emin olan padişah, Ali Paşa’yı saraya davet ederek katlettirdi. Yerine Çerkez Mehmed Paşa getirildi (1624) (Mumcu, 1988:90). Sadrazamın nakit olarak sakladığı 700 milyon akçe tutarındaki serveti, devlet hazinesinin eksiğini kapattı (Lamartine, 1991:628).

Mere Hüseyin Paşa da yeniçerilere baş olmak arzusu ve kaymakamlığa göz dikmekle suçlanmıştır. Devletin başına gelen felaketlerin bir kısmının sorumlusu olan ve yarattığı entrikaların altında kalan Mere Hüseyin Paşa da boğdurulmuştur (Hammer, 1990:32).

1.1.2.7.2. Hüsrev Paşa’nın Azli

Hüsrev Paşa, Halil Paşa’nın asi Abaza Mehmed Paşa’yı elde edememesi nedeniyle Şeyhülislam Yahya Efendi’nin tavsiyesi ile veziriazam olmuştur (1628). Abaza’nın isyanını bastırmaya muvaffak olmuş, onu İstanbul’a getirmiştir. Bu başarısı ile o derece nüfuz ve iktidar kazanmış ve pervasızca ve şiddetle hareket etmeye başlamıştı ki, kimse ona karşı cevap veremiyordu. Abaza isyanı sırasında, intizamsızlık ve serkeşlik gösteren askeri şiddetle cezalandırılmıştır (İnalcık, 1993:609-616).bütün sertliğine rağmen, kapıkulu askerlerinin menfaatlerine dokunmadığı gibi, onların içinde iş yapan adamları, bilhassa fiilen siyasi işlere bulaşmış olanları himaye etmekteydi. Recep Paşa ile beraber askeri ihtilaflara karışmış adamların hamisi konumundaydı.

Askerin Hüsrev Paşa’yı istemesinin bir nedeni de; Gürcü Mehmed Paşa’nın sadareti zamanında çıkan ve askerin II. Osman’ın katlinden beri aldıkları mülazemet usulünün yolsuzluklarına son verilmesi, defter kayıtlarının usulüne uygun tutulması hakkındaki fermanının hükümlerini tesirsiz kılarak, cizyelerin toplanmasını sipahilere verilen bir hizmete bol gulamiye tahsis etmesi, reayaya çeşitli vergiler koyup, bunları askere vermesiydi (Aksun, 1994:122-123). Yeniçeri kâtibi onun yüzünden azledilmişti. Padişahın izni olmadan yeniçeri kaydetmemek üzere kesin emir alan yeniçeri kâtibi Mehmed Efendi, Hüsrev’in birçok acemi oğlanı yeniçeri kaydetmesi için, verdiği emri yerine getirmeyeceğini bildirdi. Mehmed Efendi sahte esameleri temizlediği ve birçok yeniçeriyi bu yolda sağladıkları kazançta mahrum ettikleri için, bunlar ona düşman kesilmişlerdi. Sadrazam ile aralarındaki ayrılığı, fırsat bilip, kâtibin üzerine çullandılar. Hüsrev Paşa, bunun üzerine Mehmed Efendi’yi padişaha azlettirdi. Yerine kendi adamlarından Osman Efendi’yi getirtti (İnalcık, 1993:607). Böylece yeniçeri ocağını kendi iktidarının başlıca desteği haline getirdi.

Padişah, Bayram Paşa’yı Mısır Eyaleti’nden azil ve İstanbul’a davet etmişti. Bu sırada askerden bir takım şikâyetlerin gelmesi üzerine, Hüsrev Paşa bu fitnenin Bayram Paşa’dan kaynaklandığını ileri sürerek, padişah Bayram Paşa’yı önce hapsetti, daha sonra affederek inayetine mahzar oldu. Tekrar eskisi gibi vezirlik verildi.

Hüsrev Paşa’nın gururu, müstakil hareketleri gittikçe çoğalıp, dilediği gibi memuriyet sahiplerinin memuriyetlerini değiştirip, beğenmediklerine azil ve hakaret ederdi. Bütün halk, ona mensup olmak sevdasına düşmüştü (Naima, 1968:444).

1629’da İran Seferi’ne hareket eden Hüsrev Paşa’nın hedefi Bağdat’ın geri alınması idi. Sefer sırasında katil ve tehtid ile iş görmek istemesi, Kürt beyleri tarafından aldatılıp İran topraklarında lüzumsuz blöfler yapması, boş zaman geçirmesi, Bağdat muhasarasında eli boş dönmesi, İran sınırındaki bazı yerlere, bir miktar asker koyarak, sonra bunların, İranlıların eline esir düşmesi gibi sorunlara sebep olmuştur (Uzunçarşılı, 1988a:169). Çoktan beri paşadan şikâyet gelmesi üzerine, IV. Murad, artık idareyi ele almaya yeltendiğinden sadrazamı azlederek yerine Hafız Ahmed Paşa’yı getirdi (Uluçay, 1944:43).

1.1.2.7.3. Hüsrev Paşa’nın Azline Yeniçerilerin Muhalefeti

Hüsrev Paşa, azledilmesi üzerine Diyarbakır’dan ayrılmıştı. Asker hem başıboş hem de parasızdı. Önce Defterdar Ömer Efendi’den ulufelerini istemişler fakat alamamışlardı. Bunun üzerine asker Diyarbakır sokaklarını yağmaya başlayıp, halka eziyet etmekteydiler.

Sipahi zorbaları bunları himayelerine alıp, her zorbanın yüzlerce taraftarı olmuştu. Bu zorbaların başı Dağlar Delisi Süleyman adında bir sipahi idi. Bu zorbaların hepsi anlaşıp, Hüsrev Paşa’nın tekrar sadarete getirilmesinde ittifak etmişlerdi (İlgürel, 1991:460).

Hafız Paşa veziriazam olunca, veziriazam sarayında şeyhülislam ve devlet erkânıyla İstanbul’daki ocak zabitleri toplanarak, padişahın askerin durumu hakkında sorduğu suali görüşürler: aradan oldukça zaman geçmiş ve asker taşrada kışlamış, Hemedan Seferi ve Bağdat Muhasarası sebebiyle çok zahmet çekilmiş olduğundan ocakların İstanbul’a getirilmesine karar verdiler. Bunun üzerine gelmeleri için davet fermanı gönderildi (23 Rebiülahir 1041/18 Kasım 1631). Ocaklar İstanbul’a getirilirken maaş alacakları için, zorba sipahiler diğer sipahilerle birlikte gelip, şehir bunlarla dolarak asayiş bozuldu (Naima, 1968:83).

İstanbul’da kıdemli vezirlerden olan Recep Paşa, Hüsrev Paşa’dan önce veziriazamlığı ümit ederken, kendisine verilmeyerek Hüsrev Paşa veziriazam tayin edilmiştir. Bu defa da yine ümit ettiği gibi olmayıp Hafız Ahmed Paşa veziriazamlık makamına getirilmiştir. Bu durumdan dolayı üzülmüş ve bir isyan ile sadareti elde etmek isteyerek İstanbul’a gelen sipahi zorbalarının elebaşlarını ve Hüsrev Paşa taraftarlarını ve yeniçerileri el altından tahrik etmiştir. Hüsrev Paşa da askeri tahrik edenlerdendi. Bu tahrik olayı yeniçerilerin Atmeydanı’nda toplanıp olay çıkarmalarına neden olmuştur (Uzunçarşılı, 1988a:179-180).