• Sonuç bulunamadı

İSMEK’de yürütülen ücretsiz yaygın eğitim faaliyetleri yanında, eğitim sürecini destekleyici olarak başka çalışmalar da ücretsiz olarak yapılmaktadır. Bunlar, halk seminerleri, yerel sergiler, konulu sergiler, genel sergi, kursiyer ürünleri satışı ve kermes organizasyonları, geziler, açılışlar, konserler, yarışmalar, yayıncılık gibi çalışmalardır.(İSMEK, 2010:7)

9.1 Sergiler

İSMEK’in topluma doğru ve etkili bir şekilde tanıtabilmek için önemli bir tanıtım aracı sergilerdir. İSMEK kursiyerlerinin yıl boyunca ürettikleri el emeği göz nuru ürünler, düzenlenen genel ve yerel sergilerle görücüye çıkarılarak takdir ve beğeni toplamakta, dileyene satış imkanı sağlanmaktadır. İSMEK yıl içinde çeşitli konularda sergiler gerçekleştirmektedir. Bunlar dönem sonunda yapılan yerel sergiler ve genel sergilerdir. Zaman zaman yurtdışında da açılan bu sergilerle kültürümüz yabancılara tanıtılmaktadır. İSMEK’ de her yıl eğitim yılı sonunda, daha önceden konusu belirlenmiş ve buna göre hazırlıkları yapılmış olan, tüm branşların ürünleri ve tanıtımlarının yer aldığı genel sergi Feshane Kongre Merkezinde yapılmaktadır. Ayrıca yerel sergi olarak; çeşitli kurs merkezlerinin alanları el verdiği ölçüde kendi kursiyerlerinin ürünlerini teşhir amaçlı yapılan sergilerdir.

9.2 Seminerler

İSMEK, sanat ve mesleki eğitimlerinin yanı sıra güncel, sosyal, kültürel, ailevi ve benzeri konularda, bireyleri hayata hazırlayıcı, motive edici, kentini tanıtıcı, yaşam standartlarını yükseltici konularda seminerler düzenlenmektedir.

Seminerler iki şekilde düzenlenmektedir. Bunlardan ilki içe dönük olan İSMEK kursiyerlerine yönelik, kurs merkezlerinde verilen seminerlerdir. İkincisi ise salon, okul, kültür merkezi gibi halka açık mekanlarda yapılan ve özel bir duyuru, tanıtım ve organizasyon gerektiren ve yine katılımı ücretsiz olan seminerlerdir.(http://ismek.ibb. gov.tr/portal/seminerler.asp)

9.3 Ürün Satışları

Ülkemizde işsizlik oldukça yaygın görülen bir sorun teşkil etmektedir. Türkiye’de işsizliğin en yoğun yaşandığı illerin basında ise İstanbul gelmektedir. Bu problemin aşılmasında yaygın eğitime önemli görevler düşmektedir. Bu bağlamda İSMEK’de eğitim alarak eser ortaya koyan kursiyerlerin ürünlerini değerlendirebilmek ve etkin bir satış ve pazarlama yapısı oluşturabilmek amacıyla Satış ve Pazarlama Departmanı kurulmuştur. Bu birim kursiyerlerin üretim ve satış faaliyetlerini organize

etmektedir. İSMEK 2011 yılı itibarıyla verdiği eğitimlerle, üretici hale getirmeyi hedeflediği kursiyerlerinin ürünlerini aracısız ve doğrudan satışa sunabilecekleri Galata Satış Merkezi ve Suadiye Satış Merkezini açmıştır. (İSMEK,2009:35)

9.4 Yarışmalar

İSMEK, kursiyerlerinin eğitim aldıkları branşlardaki bilgilerini pekiştirmek, ortaya koydukları ürünleri ödüllendirerek onları teşvik etmek, sanat eğitimlerine dikkatleri çekmek gibi amaçlarla kursiyerlere ve tüm İstanbullulara yönelik olarak eğitim verdiği branşları içeren çeşitli dallarda yarışmalar düzenlemektedir.

Bugüne kadar Mevlana, 2010 Kültür Başkenti İstanbul, Sevgi-Kardeşlik- Hoşgörü ve benzeri konularda yarışmalar düzenlenmiştir. 2010 Avrupa Kültür başkenti sürecinde İSMEK kursiyerlerinin yarışmalar vasıtasıyla ürettikleri eserler, sanatseverlerden büyük beğeni toplamış, önemli bir arşiv oluşturulmasına imkan hazırlamıştır. Ayrıca branş yarışmalarında dereceye giren eserlerden bir koleksiyon oluşturulup, yurt içinde ve yurt dışında bu ürünler sergilenmektedir. (http://ismek.ibb.gov.tr/portal/sergiler.asp)

10. EL SANATLARI

10.1 El Sanatlarının Tanımı

Halk sanatları, Halk el sanatları, Geleneksel zanaatlar, Anadolu Halk el sanatları, Geleneksel Türk el sanatları gibi adlarla nitelenen ve el emeğine dayalı olarak üretilen ürünlere ülke genelinde yaygın olarak el sanatları diye bilinir.(Öztürk, 2003:109)

El sanatları insanların genellikle asıl işlerinden arta kalan zamanlarında çevrelerinde bulunan her türlü malzemeden yararlanarak, zamanlarını değerlendirmek, ihtiyaçlarını gidermek, aynı zamanda kısmen ek gelir sağlamak, duygu ve düşüncelerini yansıtmak amacı ile yapmış oldukları hayal gücüne dayalı, yoğun emeği olan, basit araç gereçlerle yapılabilen her türlü uğraşılardır.(Akpınarlı,1997:157)

El sanatları yüzyıllardır büyük bir zenginlik ve çeşitlilik içinde insanların duygularını ve sanatsal beğenilerini aktarma aracı olmuştur. Bu sanat ürünlerinin belli bir mesaj içeriği, anlamı vardır. Üretildikleri çağın değer yargılarını, tekniğini, araç-

gereçlerini, beceri ve estetik yönlerini, dünya görüşlerini, yapılarını belgelemektedirler. El sanatları ürünlerimiz aynı zamanda toplumumuzda önemli birer iletişim aracıdırlar.(Kazıcıoğlu, 1994:271)

Türk El Sanatları; doğum, evlenme, ölüm gibi insan hayatının üç ana önemli dönemi çevresinde toplanan örf adetler ve geleneklerle beslenmiş, göreneklerle serpilmiş, dinin de etkisiyle aşamalarla yöresel düzeyden başlayarak ulusal ve uluslararası bir kitleye ulaştığı görülmektedir.

10.2 El Sanatlarının Tarihçesi

El sanatlarına dayalı mal üretiminin yaklaşık dokuz yada on bin yıllık bir geçmişi vardır. Tarihsel dönemlerde el sanatları ürünleri ticarete konu olmuş, üretimi köy el sanatları çerçevesinde tarımsal üretimin yanında gelişimini sürdürmüştür.

Çok zengin bir el sanatları potansiyeline sahip olan Türk Milletinin kültürel tarihi incelendiğinde, derinlerde hammaddeleri değerlendirerek ihtiyaçlarını karşıladıkları ve Orta Asya’dan Anadolu’ya gelene kadar çeşitli kültürlerden de etkilenerek bu güne kadar yaşayan el sanatlarımızı oluşturdukları bilinmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde en güzel örnekleri yaratılmış olan el sanatları ürünleri, bu dönemdeki meslek birliklerinin ve dayanışma topluluklarının kurularak bir sisteme oturtulması ve meslek eğitimine özel bir önem verilmesi sonucu üretimi arttırmış ve sağlamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde saray, ordu, ev, iş, çarşı, hapishane, eğitim kurumları ve benzeri merkezlerde uygulanan el sanatlarının el ürünü, endüstriyel üretim ürünü, el sanatı, artistik el sanatı, kültür varlığı, eser gibi isimlerle adlandırılmıştır. Hem güzel hem yararlı olma özelliği taşıyan, yaratıcı güç ve başarılı becerinin göstergesi olan bu ürünler, ait olduğu dönemin duygu ve düşünce sistemini yansıtan estetik değeri ve sanatsal boyutu bulunan, iş ürünü niteliği gösteren parçalardan güzel sanat düzeyine kadar ulaşan değişik yapılarda örnekleri mevcuttur.(Barışta,2007:106)Bu el sanatları ya kurumsal eğitim yoluyla ya da geleneksel yolla dededen, nineden, anadan, babadan, ustadan öğrenilerek kuşaktan kuşağa geçerek süregelmiştir.

Yine bu dönemlerdeki çalışmaları evlerdeki, amatör teknikerden çarşıdaki becerili kalfa, usta ve sanatçının ya kendi başına ya da grup çalışması ile yapmış olduğu ürün ya da kültür varlıkları oluşturmaktadır.

Cumhuriyet döneminde ise değişen ve gelişen çağ, teknolojik ilerlemeler ve endüstri toplumuna yönelme gibi nedenlerle ağır emeği ve özveriyi gerektiren el sanatları, fabrika üretimi malların seri ve ucuz bir şekilde üretilmesi karşısında doğal olarak gerilemeye başlamıştır. Sanayi devrimi yabancı malların ülkeye kolayca girmesi ve alternatif sanayi üretim biçimlerinin oluşması el sanatları üretimi yapan sanatkârların giderek azalmasına yol açmıştır.

Günümüzde el sanatları ürünleri evlerde, atölyelerde, bazı eğitim kurumlarında, ilgili kamu ve kurum kuruluşlarının düzenlediği kurslarda üretilmeye devam etmektedir. (Özdemir, Yetim, 1997:191).

10.3 El Sanatlarının Özellikleri ve Önemi

El sanatları bir milletin kültür ve genel yapısının en önemli ve en belirgin belgelerinden biri sayılmaktadır. Yüzyıllar boyu toplumumuzun yaşam zevkini, duygu ve düşüncelerini buna bağlı olarak da sanat anlayışını bünyesinde toplayan, aksettiren el sanatlarımız çok zengin ve muhteşem bir geçmişe sahiptir.(Öncü, 1994:331)

El sanatları bir toplumun yüzyıllar boyu süre gelen, kuşaktan kuşağa aktarılan gelenekler ile devam eden en önemli değerleridir.

El sanatları işlevseldir. İşlevini yitirmiş olan bir el sanatını, geleneksel sanatları yaşatmak çabasıyla üretmek, ancak taklittir. Çünkü taklitte asıl özgünlüğü meydana getiren temel prensipler yoktur. Taklit toplumun zeka seviyesindeki çöküşü gösterir.(Sürür, Sürür, 1994:432-433) Bu nedenle el sanatları daima kendine has özellikler gösterir. Biri diğerinin aynı değildir ve her ürün tektir.

El sanatları aynı zamanda ülkelerin tanıtım aracı ve ekonomik değerde bir malıdır.

Anadolu bir çok el sanatı ürünün yapıldığı, çeşitlendiği, dünyaya tanıtıldığı bir yerdir ve birbirine çok yakın olan en küçük yerleşim birimlerinde dahi el sanatları farklılık gösterir. Bunun nedeni ise yöreye uygun hammaddeye yakın olmasındandır. Taş işçiliği taş ocaklarına yakın yerlerde, ağaç işçiliği ormanlık yörelerde, demir ve bakır işçiliği bu cevherlerin bulunduğu yerlerde gelişirse yöreye özgü olma niteliği artar.(Satır,1999:261)

Bugün bile yaşayan el sanatları genellikle yerel hammaddeye bağlı olarak üretilmektedir. Yerel hammadde üretici için ucuzdur ve taşıma gideri yoktur (Aktan,1989:78).

El sanatları ürünleri genellikle işlenmiş nihai üründür. Dayanıklıdırlar ve standart ürün değildir. Üretiminde el işini gerektirir ve sınırlı sayıdaki isteme cevap verir. Bu nedenle bol üretim ve standartlaşma söz konusu değildir.

El sanatları üretiminde üretimin tümünü üstlenmesi sanatkâra sosyal ve mesleki statü kazandırmaktadır.

El sanatları türüne ve üretim amacına göre kişisel kullanım, çeyizlik malzeme, hediyelik eşya yerel istekleri karşılayan ürünler gibi çeşitlilik gösterir.

Kısaca el sanatlarının özelliklerini, genellikle el emeği ile yapılması, yörede bulunan hammaddeyi kullanması, yörenin otantik özelliklerini taşıması, fonksiyonel olması ve yörenin kültürünü yansıtması şeklinde özetleyebiliriz (Kayabaşı, Erdoğan.2002:2).

10.4 El Sanatlarının Sınıflandırılması

El sanatları çeşitli özellikleri göz önüne alınarak farklı biçimlerde sınıflandırılabilir. Söz gelişi bu sınıflandırma yapım tekniklerine, kullandıkları hammaddeye, fonksiyonlarına göre yapılabilir. Burada yapılan sınıflandırmada kullanılan hammaddeler esas olarak alınmıştır. Buna göre el sanatları:

a. Hammadde olarak ağaç işleyen el sanatları

b. Hammadde olarak taş işleyen el sanatları

c. Hammadde olarak toprak işleyen el sanatları

d. Hammadde olarak maden işleyen el sanatları

e. Hammadde olarak deri ve hayvansal atıkları işleyen el sanatları

f. Hammadde olarak ince dallar, saplar ve ağaç şeritleri işleyen el sanatları

11. DERİ VE DERİCİLİK

11.1 Derinin Tanımı ve Yapısı

Deri hayvan vücudunu tüy, kıl ve pulla kaplayarak bedeni örten esnek ve dirençli dokudur. Hayvanın vücudunu dış etkilere karşı koruyan deri; ırk, cins, yaş, mevsim, beslenme ve bakım şartlarına göre yapısında değişiklikler gösteren bir özelliğe de sahiptir. Hayvanlardan yüzüldükten sonra tabakhanelerde işlenmeye hazır olan baş, kuyruk ve bacaklarla birlikte bir bütün oluşturan deriye ham deri, belli bir amaç için işlenerek kullanılır duruma getirilen deriye ise mamul deri denilmektedir(Gökçesu,2002:15).

Deriyi işleme tekniklerinin uygulanması için teorik olarak her tür hayvanın derisi hammadde olarak düşünülebilir. Ancak pratik olarak bakıldığında hammadde olarak sadece sürekli kesimi yapılan sığır, koyun ve keçi gibi kültür hayvanlarına ait deriler önem taşımaktadır. Bölgesel olarak Hıristiyan ülkelerde domuz derisi de oldukça fazla kullanılmakta ve son yıllarda bu deri türü de listeye eklenmiştir. At, balık, fil, deve, memeli deniz hayvanları ve sürüngenler gibi hayvan türlerine ait derilerin işlenmesinde ise çeşitli nedenlerden dolayı sınırlama getirilmiştir (Yakalı,1981:7).

Derinin yapısı incelendiğinde doku ve tabakalardan oluştuğu görülmektedir. Bu dokular epitel doku, bağ ve destek dokusu, kas dokusu ve sinir dokusudur. Bunların en dışındakine Üst deri ya da Epidermis, ortadakine Öz deri veya Corium, içtekine ise Adiposa, Alt deri ya da Subcutis denilir(Gökçesu,2002:16), (Yıldız,2003:239).

Üst deri (epidermis) tabakası kıl, yün gibi keratin yapılı proteinleri oluşturmakta ve epitel doku hücrelerin yığılımından meydana gelmektedir(Yakalı,1981:8). Genel olarak toplam deri kalınlığının %1’ ini oluşturan bu tabakadan eğer kürklü deri yapılmayacaksa derinin işlenmesi sırasında atılmaktadır.(Gökçesu,2002:16)

Alt deri (subcutis) adiposa tabakası derinin en altında bulunan kas dokusuyla deriyi ete bağlayan bölümünü oluşturur. Gevşek bağ doku lif demetlerinden meydana gelmiştir. Genel deri kalınlığının %15’ini oluşturan bu tabakada büyük ölçüde yağ ve ter bezleri, kan damarları ve kas lifleri bulunur. Bu tabaka da derinin işlenmesi sırasında kullanılmaz.(Yakalı,1981:9)

Öz deri (corium) tabakası üst derinin hemen altında yer alır ve genel olarak deri kalınlığının %85’ini oluşturur. Orta tabaka olan öz deri, deri imalatında yararlanılan ve

lif demetlerinden oluşan kuvvetli bir bağ dokudur(Gökçesu,2002:16) Öz deri tabakası üstte kıl kökü boşluklarını içinde taşıyan papilla tabakası ile onun altındaki retikular tabakadan oluşmaktadır. Dericilik dilinde “cilt” veya “sırça” denen kısım bu gözenekli özellik gösteren papilla tabakasıdır. Retikular tabaka ise lif demetinden oluşur ve derinin sağlamlığı ve dayanıklılığını belirler.(Yıldız,2003:240) Deri üretiminde en önemli tabakadır.

Derinin kimyasal yapısı incelendiğinde ise hayvan derisi proteinler, az miktarda yağ ve mineraller ile fazla miktarda sudan oluşmuştur. Bu maddelerin her birinin payı hayvanın, türüne, ırkına, yaşına, cinsiyete ve yaşam koşullarına göre değişmektedir. ( http://www.meslekidersler.com/ders-notlari/ayakkabi-saraciye-ders-notlari/deri-

dericilik.html)

11.2 Derinin Tarihsel Gelişimi

Deri, insan yaşamının varlığından itibaren yaşamın sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan taş ve ağaçtan sonra kullandıkları ilk doğal kaynaklardandır.(Gökçesu,2002:13) Prehistorik dönemden itibaren kullanılan post, kürk ve kabaca işlenmiş deriler ile insanın giyim ve günlük hayattaki çeşitli eşyaları yapılabildiğine göre, deri kullanımının insanlık tarihi kadar eski olduğu söylenilebilir. Paleolitik ve Mezolitik devirde kabaca işlenen deriler Neolotik devirde yerleşik hayata geçilince hayvanların evcilleştirilmesi sonucunda, bilinçli olarak işlenmeye başlanmıştır.(Yıldız,2003:1)

O halde denilebilir ki o zamanlarda insanlar avladıkları hayvanların etlerini yemekten çok, soğuktan, yağışlardan, hatta bir ölçüde de vahşi hayvan saldırılarından, sokucu ısırıcı hayvanlardan korunmak için avlanıyor, ilkel yöntemlerle kullanılabilir hale getiriyor, deri ve postlardan yararlanıyorlardı. Bu ilk ve uzun kullanım döneminde deri ve postların yarı kurutulmuş olarak ham halde kullanıldığı söylenilebilir

Şüphesiz dünya da dericilik sanatı çok eski tarihlere kadar uzanmaktadır. Ancak iklim koşullarının derinin korunmasına uygun olmayışı nedeniyle birçok örneğin günümüze ulaşmasına engel olmuştur.

Deri, Akdeniz havzasından; Mısır, Mezopotamya, Anadolu ve İran'dan; Orta Asya'ya uzanan bölgelerdeki en eski uygarlıklarda, gerçekten de son derece önemli, her alanda gereksinim duyulan bir hammadde olmuştur. En sağlam ve işe yarar giysiler, ayakkabılar, binek, yük ve koşum hayvanlarıyla arabaların saraçlık işleri, kırbalar, torbalar o dönemlerde hep deriden yapılmıştır.

Günümüz ayakkabısının ilk örnekleri Sümerler tarafından bulunmuştur. Köseleden ökçesiz bir taban ile buna halkalarla bağlanmış kayışlardan oluşan sandaletlerin ilk örnekleri o çağlarda verilmiştir. İlk dolak ve çizme formları yine Mezopotamya kaynaklıdır(Sakaoğlu,Akbayar,2002:26)

Eski Türk metinlerinden teri ve tirik sözcükleriyle geçen derinin o devirlerdeki işleyişi oldukça basittir. Deriyi yüzmek, yüzünü kılını yolmak, kurutmak yağlamak yeterli oluyor, kullanım amacına göre de kırmızıya boyanıp kızıl deri veya ağartılıp ak deri yapılıyordu. Kürk ya da post olarak kullanılan deriler için daha başka işlemler uygulanmıştır. Sonuçta tabaklama işleminden geçirilmeksizin en basit yöntemlerle kullanılabilir duruma getirilene deri, tabakhaneden çıkmış olana ise öncelerde kön daha sonraları ise gön denilmiştir.(Yıldız,2003:8)

Deri temel gereksinimlerin dışında toplumsal alanda da kullanılmıştır. Örneğin, davul, tef, darbuka gibi birçok vurmalı çalgı deriden yapılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu dönemine gelindiğinde ise saraylarda derinin çok geniş bir şekilde kullanımının yaygın olduğu görülmektedir. Ayrıca deriden yapılan her eşyanın aynı zamanda bir sanat eseri olma özelliği taşıdığı bilinmektedir. Bu dönemde yapılan deri eşyalar üzerine boyama, nakış, oyma ve kakma gibi süsleme teknikleri de kullanılmıştır. (Gökçesu,2002:14)

Osmanlı döneminden günümüze kadar ulaşan çeşitli müze, kütüphane ve özel koleksiyonlarda bulunan deri örnekleri bize bu dönemdeki deri sanatının ulaştığı noktayı açıkça göstermektedir.

Deri günümüzde ise en çok ayakkabı ve giyecek yapımında kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra derinin yaygın olarak kullanıldığı alanlardan biri de mobilyacılıktır. Ağaçtan yapılan iskeletler derilerle kaplanarak koltuklara, masalara, sehpalara ve yataklara dönüştürülmektedir.

11.3 Derinin İşlenmesi (Elde Edilmesi)

Deri henüz yapısal özelliklerini koruduğu bir sırada, hayvandan yüzülerek hammadde olarak değerlendirilir. Bu durumda, kendine özgü bazı özelliklerini kaybetmemiş olmaması, hatta beraberinde taşımış olması çok doğaldır. Ancak deri yüzüldükten sonra çabuk bozulma ve kokuşma eğilimi gösterdiğinden; gerekli olan bir dizi teknolojik işlemlerden, zamana ve koşullara uygun olarak geçirilmesi gerekmektedir (Harmancıoğlu,1998:3).

Bu nedenle deri, kokması ve bozulmasını önlemek amacıyla; tuzlama, kurutma veya her ikisinin karışımı bir ön işlemlerden geçirilmelidir.

Ham deri depolarındaki deriler ağırlılarına, kalite ve türlerine göre sınıflandırıldıktan sonra, mamul hale gelebilmesi için bir seri işlemden geçirilir. Bu işlemler başlıca, hazırlama, sepileme ve bitirme (finisaj) işlemleri olarak gruplandırılmaktadır(Gökçesu,2002:17).

a. Hazırlama İşlemleri: Derinin dericilikte kullanılan bölümü kalın, lifsi bağdokudan oluşan öz deri kısmıdır. Yeni yüzülmüş bir deri ağırlığının dörtte üçünü su oluşturmaktadır. Bu nedenle derinin sepileme işleminden önce bozulmadan depolarda bekletilebilmesi için suyunun alınması gerekir. Bu işlem, havayla kurutma, yaş ya da kuru tuzlama biçiminde yapılır.( http://www.akgunderi.8m.com/dericilik.htm)

Daha sonra deriler ısıtılarak üzerindeki kir, kan gibi maddelerden arındırılır ve yumuşatılır ardından kılları gevşetmek, deriyi temizlemek ve yüzeyini pürüzsüzleştirmek amacıyla kireç, sodyum sülfür ve su çözeltisine batırılır. Bu karışım kıl köklerini ve üst tabakayı eriterek, deriden ayrılmalarını sağlar. Ayrıştırılan yağ ve kıllar temizlenir. Daha sonra bol su ile yıkanır.

b. Sepileme İşlemleri: Deriyi bozulmaya karşı dayanıklı ve kullanılabilir hale getirmek için sepi maddelerinin deri içinde emdirilmesine sepileme denir. Sepileme işlemlerinden geçen deriler; eğilip-bükülme, elastikiyet, kokuşmaması gibi karakteristik özellikler kazanırlar.(Gökçesu,2002:17)

Kullanılan sepileyici maddenin çeşidi ve oluşturduğu sonuca göre sepileme yöntemi ve elde edilen derinin özelliği değişmektedir. Sepileme yöntemleri dört grupta toplanır. Bunlar; organik sepi, madensel sepi, sentetik sepi, ve karışık sepidir.

Madensel sepilemede en çok krom tuzları sepileme maddesi olarak kullanılır. Bitkisel sepilemede ise derilerin bitkisel maddeler yardımı ile tabaklanmasıdır. Sentetik sepileme maddeleri ise aromatik olup, bitkisel sepileme maddelerinin yapısı örnek alınarak yapay olarak üretilmiştir. Bilinenleri Basyntan, Tanigon, ve Ligaton ürünleridir.(Katlı,1998:43)

19. Yüzyıl sonralarına kadar tabaklamada en çok kullanılan maddeler bitkisel maddeler iken giderek azalmış ve krom tabaklama yöntemi daha çok kullanılmaya başlanmıştır. Kromla tabaklama hem ekonomiktir hem de tabaklama işlemini istenilen şekilde yürütmek mümkündür.(Yakalı,1981:44-45)

c. Bitirme (Finisaj) İşlemleri: Sepilenen deriyi işlenebilir duruma getirinceye kadar yapılan işlemlerin tümüne bitirme (finisaj) işlemi denilir. Bu safhada genellikle el

ve ayak makineleri yardımıyla deriler açılır, kurutulur ve tavlanır. Daha sonra ise iskefe makinelerinde yumuşatılır, gergeflere gerilerek kurutulur ve kenarları kesilir. Kullanıma hazır olması için de yüzey örtücü anilin boyalar ile deri boyanır, cilalanır ve preslerle ütülenir. Bitirme işlemi derinin çeşidine ve kullanılacağı yere göre farklılıklar gösterir. Daha sonra deriler kalitelerine göre ayrılarak istiflenir ve ölçümleri yapılarak satışa hazır hale getirilir.( http://www.akgunderi.8m.com/dericilik.htm)

11.4 Deri Çeşitleri ve Özellikleri

Deri çeşitleri; küçükbaş hayvan derileri ve büyükbaş hayvan derileri olarak iki ana grupta toplanmaktadır. Küçükbaş hayvan derileri; koyun, keçi, oğlak, kuzu ve domuzdan elde edilir. Büyükbaş hayvan derileri ise sığır, inek, dana, boğa ve öküzden elde edilen derilerdir. Ancak derisi kullanılan başka hayvanlarda vardır bunlar ceylan, deve, karaca, balık ve sürüngen derileridir.(Ertuğrul,2000:43)

Deriler hazırlanışa ve görünüşe göre isimler alırlar. Deri çeşitleri şu şekilde sıralanabilir:

a. Ak deri: “Ceylan koyun ve keçi derilerinin ponza taşıyla temizlenip kağıt gibi düz yada pürüzsüz bir hale getirilmesiyle elde edilir.” Eski zamanlardaki saklanması gereken kitaplar bu deri üzerine yazılırdı. (Gökçesu,2002:19)

b. Astarlık Deri: Genellikle koyun derisinden kromla, bitkisel maddelerle veya bunların karıştırılması ile tabaklanmış deridir. Ayakkabı iç astarı veya çanta astarı olarak kullanılır.(Yakalı,1981:53)

c. Davul Derisi: Dana ve domuzdan elde edilir. Kılları ve yağları temizlenen deriler sonra sünger taşı ve tebeşir tozu ile ovulur daha sonra gerilerek havada kurutulur. Şeffaf ve sert bir hale gelen deri müzik aletleri ve süslemelerde kullanılır.(Gökçesu,2002:19)

d. Fantezi Deri: Genellikle yabani av hayvan derilerinden elde edilirler. Kolagen lifleri homojen yapıdadır. Bu sebeple uzama yetenekleri azdır. Kullanım

Benzer Belgeler