• Sonuç bulunamadı

Emine SİPAHİ 11/Anadolu

Kadın sokağın başındaydı. Son-rada birden karnını tutup yere yığıldı.

Etrafındaki insanlar kadının etrafına toplandı. Meğer kadın hamileymiş.

Sonrada içlerinden biri ambulansı aradı. Kadını da hastaneye yatırdılar.

Hastanede kadın çocuğunu doğur-duktan sonra ölmüş. Hastaneye po-lisler gelmişler. Yapılan araştırmaya göre kadın kimsesizmiş. İki ay önce kocası kanserden ölmüş. Kanser için parayı denkleştiremeyeceği için. Bir insan parasız olduğu için bile bile ölü-me mahkûm ederler mi? İşte insan-lar, hayat kurtaran insaninsan-lar, yapmış bunu. Kadın da kirasını ödeyeme-diği için evden atılmış. Aslında kadı-nın daha doğum yapmak için 3 ayı varmış ama iki gündür hem aç hem de yorgun olduğu için erken doğum yapmış. Kadının doğan çocuğu kim-sesiz kalmıştı. Annesinin kokusunu, sıcaklığını asla hissetmeyecekti. Has-tanede çocuğun ismini Hayat koy-muşlardı.

İki gün hastanede kaldıktan son-ra yetimhaneye verildi. Oson-ranın mü-dürü çok sertti. Oradaki çocuklara şeytan gözü ile bakardı. Aradan yedi yıl geçti. Hayat artık okula başlamış-tı. Okulun bahçesine vardığında tüm çocukların yanında anne babası var-dı. Onun yanında kimse yoktu. Yetim-hanede pek hissetmezdi yalnız oldu-ğunu ama okulun bahçesinde anladı ki meğer bu hayatta ne kadar yal-nızmış. Hiç bu kadar acı çekmemişti belki de. Gözünden yaşlar gelmeye başladı. Birden omuzuna bir el

kon-du. “Hayat” diye seslendi. O arkası-nı döndüğünde bir kadın vardı. “Ben senin sınıf öğretmenin Sevgi” dedi.

Sevgi Öğretmen çocukları çok se-verdi. Zaten bu yüzden öğretmen ol-muştu. Sevgi Öğretmen ile Hayat çok iyi anlaştılar. Hayat, Sevgi öğretmeni ile sınıfına girdi. Boş bir sıra bulup otur-du. Sonra Sevgi Öğretmen herkesten kendisini tanıtmasını istedi. Herkes kendi ismini, soyadını, annesinin ismi-ni ve babasının ismiismi-nin söyledi. Sıra Hayat’a geldiğinde Hayat hiçbir şey söylemek istemedi. Ama söylemek zorundaydı. O da “Benim adım Ha-yat. Annem ve babam yetimhane.”

deyince birden Sevgi Hoca’nın gö-zünden yaşlar süzüldü. Çünkü o da kimsesiz büyümüştü. Sınıftaki çocuk-lar gülmeye başladı. İçlerinden bir tanesi “İnsanın annesi hiç yetimhane olur mu?” dedi.

Hayat derslerinde çok başarılıydı.

Ama sınıfta hiç arkadaşı yoktu. Sevgi Öğretmen bunun farkındaydı ama bunun için Hayat’a baskı yapmadı.

Çünkü o da Hayat gibi şeyler yaşadı-ğı için onun psikolojisini anlıyordu.

Günler böyle hızla geçerken Ha-yat 18 yaşına geldi. Yetimhaneden artık ayrılma vakti gelmişti. Kendi ayakları üzerinde durmalıydı. Üniver-site sınavını kazanmıştı ama gideme-di. Çünkü üniversite çok masraflıydı.

Onun da parası yoktu. Hayat’ı parası var mı yok mu diye sormadan yetim-hane kapısının önüne koymuşlardı.

Üniversitede tıp bölümünü kazanmıştı

Yeniden Doğuş

Mine KORKMAZ 10/AİHL

ne kadar önemi var değil mi? Lafa gelince para önemsizdir. Önemli olan tatlı söz güler yüz. Hepsi bir avuç yalan. Hayat’ın iş bulması lazımdı. Bir kafede işe başladı ama çalıştığı kafe pek tekin değildi. Hayat bunu anla-mıştı. Ama eli mecburdu ne yapabi-lirdi?

Hayatın çalıştığı kafeye bir gün uzun boylu genç ve yakışıklı bir çocuk geldi. Hayat onu görünce kalbi yerin-den çıkacak gibi oldu. Çocuk bunu anlayınca onla muhabbet kurmaya başladı. İsmi Can’dı. O günden sonra her gün kafeye geldi. Bir gün Hayat’ı bir bara götürdü. Orda Hayat o ka-dar içti ki Can ona beyaz bir hap ver-di. “Bu senin ağrını geçirir.” dever-di. Ha-yat’ın başı o kadar çok ağrıyordu ki sorgusuz sualsiz içti. Ama bu hap ilaç değil uyuşturucuydu. Sonra hayatın canı her zaman bu haplardan istedi.

Hayat da anlamıştı ama iş işten geç-mişti. Hayat tüm parasını buna yatırır oldu. Bir gün yine canı bu haplardan istedi. Ama hiç parası yoktu. Can da ona “Para olmadan hap vermem.”

dedi.

Sonra bir parka gitti. Geceydi.

Nerdeyse kimse yoktu dışarıda. Ama sadece birkaç içkici, tinerci vardı.

Hayatın elleri ayakları titriyordu. Bir bankın üzerine oturdu ve ağlama-ya başladı. Sonra birisi omzuna elleri koydu ve “Hayat” dedi. O an içinden

“Ben bu sesi bir yerden hatırlıyorum.”

dedi. Döndüğünde karşısında Sevgi Öğretmen vardı. Hiç değişmemişti.

Hala bakışları sevgi doluydu. “Sana ne oldu Hayat?” dedi. Hayat da ba-şından geçen her şeyi anlattı. Sevgi Öğretmen gözyaşları içinde dinledi.

Hayat’a “Ben seni kurtaracağım söz veriyorum.” dedi. Sonra da onu eve götürdü. Bütün gece Sevgi Öğret-men Hayat’a bir şeyler söyledi. Hayat iyice dinledi.

Ertesi gün Hayat Can’ı aradı ve parasının olduğunu ve hap almak istediğini söyledi. Hayat ile Can her zamanki buluştukları kafede buluştu-lar. Can Hayat’a “Hani para?” diye sordu. Hayat da paraları göstererek

“İşte para sen asıl haptan haber ver.”

dedi. Can hapları Hayat’a verdi ve birden polisler geldi. Birden polis ara-basından Sevgi Öğretmen indi. Ha-yat hemen Sevgi Öğretmenin yanına koştu ve “Her şeyi dediğiniz gibi yap-tım öğretmenim.” dedi. Sevgi Öğret-men de “Aferin.” dedi. Can’ı da po-lisler tutuklayıp götürdüler.

Hayat sıkı bir tedaviden sonra eski haline geri döndü. Artık bağımlı de-ğildi. Onu hastanenin dışında Sevgi Öğretmen bekliyordu. Hayat üniver-siteye yazıldı. Artık Hayat’ın çalışma-sına gerek yoktu. Çünkü onun bir an-nesi vardı. Adı yetimhane değildi. Adı Sevgi’ydi. Hayat Sevgi Öğretmenin yanında kalacaktı. Sevgi Öğretmen Hayat’a ”Hayat, hayat daha yeni başlıyor! dedi.

Sen gittin darmadumanım Nefesin kaldı geriye

Hayallerimiz kaldı işte

Birde mutlu günlerimizden kareler

Bizdik sen ben olduk Gözyaşlarımı saymıyorum Kırık dökük umutlar

Bir de elvedan kaldı işte

Bakışların kaldı gözlerimde Tutuluşun donup kalışın Geçen zamana isyan edişin Hüzünlerin kaldı geride

Saçlarını savuruşun

Tüm cihana hâkimmiş gibi Salına salına yürüyüşün Kaldı aklımın köşesinde

Seçkin UYSAL 11/Muhasebe

Sokaklar çok sessiz sevdiğim Yalnızlığı anlatıyorlar bana Sensizliği ve sessizliği öğretiyor Elimden gelmiyor bir şey

Ve öğretir çaresizliği sokaklar Yaşamayı öğretir hayaller için Uzaklarda umut ışığı görürsün Yanılma. Hayal kırıklığını öğretir

Yürürsün nereye gittiğini bilmeden Sonsuzluğu öğretir sokaklar

Ucu bucağı olmayan caddeler Sevmeyi öğretir esen rüzgar

Uykularını işgal eder güzel bir kız Hayalleriyle uyuya kalırsın öylece Sen o oluverirsin sen bile anlamadan Aşkı sevgiyi öğretir sokaklar

Ağlarsın gözyaşını silmez

Öylesine sert ve acımasız sokaklar Tek başına ayakta kalmayı öğretir Düştükçe öğrenirsin kalkmayı

Seçkin UYSAL 11/Muhasebe

Doğa, yaşadığımız çevrenin çok hayvanlar hem de biz canlılar için ol-dukça önemli bir ortamdır. Akarsular, yeşil alanlar dünyadaki tüm insanla-rın temiz oksijen alabilmek için sık sık gittikleri yerlerdir. Gelecekteki insan-ların da bu güzel ortamlara gitmeleri için ve bizim hayatta kaldığımız süre-ce temiz oksijen solumamız için kısa-cası daha sağlıklı yarınlar için doğayı temiz tutmalıyız. Yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya kadar her şeyi toprak-tan elde ederiz. Doğa, bize karşı bu kadar cömertken bizim de ona karşı bu kadar insafsızca davranıyor olma-mız ne kötü değil mi? İşte bu sebeple bize bu kadar iyiliği dokunan doğa-yı koruma konusunda daha hassas davranmalıyız.

Örneğin pikniğe gittiğimizde ye-diğimiz, içtiğimiz şeyleri yerlere at-mamalıyız. Marketten bir şey aldığı-mız zaman paketini çöpe atmalıyız.

’’Çöp çok uzakta oraya kadar gi-demeyeceğim’’ deyip de çöpümü-zü yere atarsak başka bir gün başka kişilerde aynı şeyi yapabilir. Bizler, bu olumsuz davranışları göstermemeliyiz.

Fabrikalardan çıkan zararlı dumanla-rı doğaya kadumanla-rıştırmamak için fabrika-ların bacafabrika-larına filtre takarsak zararlı olan zehirli duman doğaya karışmaz.

Mutfak lavabolarına, artan kızartma yağlarının dökersek hem denizleri

kir-letiriz hem de denizde yaşayan can-lıları öldürürüz. O yüzden kızartma yağlarını lavabolara dökmemeliyiz.

Ormanlarda ağaçları kesmemeliyiz.

Ağaçlar bol oksijen kaynağıdır. Or-manda yaşayan hayvanların evleri-dir. O yüzden ağaçları kesmemeliyiz.

Bir kişi sizin evinize yakıp yıksaydı ne tepki verirdiniz? Bunu empati yapa-rak kolayca anlayabilirsiniz.

Sigara içen kişilerin de doğayı kir-letmede rolleri var. Sigaradan çıkan zararlı duman maalesef havanın bi-raz da olsa kirlenmesine sebep olu-yor. Ayrıca sigara içenler içtikleri siga-raların çöplerini yerlere atıyorlar. Bu da çevrenin kirlenmesine sebep olu-yor. Sigara içenlerin hem kendilerine hem doğaya hem de çevresinde ki insanlara karşı büyük zararları vardır.

Tarlalara zarar veren kimyevi ilaçla-rı kullanırsak ektiğimiz mahsul yanar, hiç büyümez. Biz de topraktan verimli bir şekilde ürün alamayız. O yüzden tarlalarımızı da en iyi şekilde kullan-malıyız. Sonuçta tarlalar da doğanın bir parçasıdır.

Doğayı korumak için elimizden ne geliyorsa fazlasıyla yapmalıyız.

Kısacası doğaya karşı zarar veren maddeleri kullanmayıp doğanın kendini yenilemesine imkan verecek maddeleri doğada kullanmalıyız. İN-ŞALLAH bundan sonra doğaya zarar verecek maddeleri daha bilinçli bir şekilde kullanırız.

Doğa Yaşantımız

Merve YAVUZ 9/Meslek A

Rabbini anlatacak harfler bir asırdır mevta iken, Sana nur ihsan edildi.

Kitabına niyetlensen, Hakk’ın rızası için okusan,

Rabbinin takdiri rızan oluverir o vakit.

Kur’an sesiyle uyandı uykusundan Mevlana, Kör bir kimseydi

Sordu bu halini Mevlana ‘okuyabiliyor musun ?’

‘Sen istedikten sonra meçhul kalır mı harfler?’

Kur’an’ı tilavet için kalksan, Bir kere de yatağından.

O zaman arınmaz mı gönlün Gamdan, suizandan?

Aşina olunca bir kere Hak yolunun sonsuzluğuna Kölesi olur musun nefsinin?

Hak kapısına varınca, Gönlün iman deyip de

Kur’an diye dönmez mi dilin?

Benzer Belgeler