• Sonuç bulunamadı

2.8. Hiperenfeksiyon Sendromu ve Dissemine Strongiloidoz

2.9.5. İntradermal Deri Testler

Farklı somatik ve boşaltım/salgı antijenlerine karşı derideki ani hipersensitivite reaksiyonunun strongiloidoz tanısı için uygun bir test olduğu rapor edilmiştir. Fakat diğer nematod enfeksiyonlarıyla çapraz reaksiyon göstermesi ve tedaviden sonra pozitif deri testi reaksiyonun görülmesi nedeniyle rutin tanı için uygun bir test değildir (58,72,73).

Ancak, bağışıklığı baskılanmış kişilerde özellikle HTLV-1 ile enfekte olan hastalarda testin duyarlılığı düşüktür (74).

2.9.6. Seroloji

Tanı için birden fazla dışkı örneği incelemesi gerekmektedir. Tek dışkı incelemesiyle larvaların saptanamaması, enfeksiyon varlığını dışlayamaz. Bu nedenle, S. stercoralis için son derece özgül ve etkin, hatta birden fazla helmint enfeksiyonunda kullanılabilme potansiyeline sahip serolojik tanı testine büyük

24

ihtiyaç vardır. Ayrıca strongiloidoz açısından riskli kişilerde immünsüpresyonun başlangıcından önce ya da kortikosteroit verilmeden önce, kronik latent enfeksiyonun gösterilmesi amacıyla serolojik testlerin önemi büyüktür. Bu nedenle duyarlılığı ve özgüllüğü yüksek serolojik testlerin uygulanması gerekmektedir (2,26,56).

Seroimmünolojik testler arasında, larva ekstraktlarını içeren deri testi, tespit edilmiş larva ile indirekt floresan testi (IFAT), spesifik IgE radioallerjosorbent test ve jelatin partikül aglütinasyon testi gibi testler mevcuttur ve bu testlerin başarısı sınırlıdır (2).

İndirekt immünofluoresans mikroskopisi (IFAT) temeline dayanan partikül aglütinasyon testi, parazitolojik testlerden daha yüksek duyarlılıkla kullanılır olmuştur. Son yıllarda Boscolo ve arkadaşları, doğru tanı koyma kapasitesi yüksek ve antikor titre eşiği ≥1:20 (%97 duyarlılık ve %98 özgüllük) olan, larvaların hepsini kullanan bir IFAT testini geliştirmiştir. Bu tekniğin temel dezavantajı, en uygun floresansın canlı parazitler kullanıldığında saptanması nedeniyle, canlı enfektif larvaların kullanımını gerektirmesidir. Bu nedenle testin iyi bir performans göstermesi için çok miktarda larva bulunması gerekmektedir. Bunun üstesinden gelmek için jelatin partikül aglütinasyon testi geliştirilmiştir ve bu testin %81 duyarlılık ve %74 özgüllüğe sahip olduğunu bildirilmiştir.

İmmünoblot analizinin S. stercoralis ve S. ratti’nin (S. ratti, farelerin GİS parazitidir ve insan paraziti olan S. stercoralis’in laboratuvar analoğudur) immünodominant antijenine özellikle 41-kDa veya 26-kDa larval bileşenine karşı oluşan IgG antikorlarının değerlendirilmesinde duyarlılığı yüksek bulunmuştur.

Strongiloidoz tanısı amacıyla birçok enzyme-linked immünosorbent testi (ELISA) geliştirilmiştir. Filariform larvaların basit antijenik ekstraktlarından bazıları

25

S. stercoralis’ten ve diğerleri S. venezuelensis veya S. ratti’den elde edilip, bunlardan birçok ‘‘in-house’’ ELISA yapılmıştır. Günümüzde Bordier-ELISA ve IVD-ELISA olmak üzere iki ticari kit bulunmaktadır. Bu testlerin duyarlılığının %73-100 arasında olduğu gösterilmiştir. Ancak, bağışıklığı baskılanmış hastalarda ELISA’nın duyarlılığı oldukça düşüktür. Bu durum, bağışıklığı baskılanmış kişilerde antikor üretiminin az olmasıyla açıklanmaktadır (58,75,76).

İranlı araştırmacılar S. stercoralis tanısında ELISA ve IFAT yöntemlerini karşılaştırmış ve ELISA’nın (%93,5) , IFAT’a (%87) göre daha duyarlı olduğunu belirtmişlerdir. Diğer nematod türleriyle çapraz reaksiyonlar bu testlerin temel dezavantajlarındandır. Bu durum özellikle göçmenlerdeki sonuçların değerlendirilmesinde önemlidir. Çünkü göçmenler yıllarca diğer helmint enfeksiyonlarına maruz kalabilir ve bu kişilerin, seyahat edenlerle karşılaştırıldığında diğer nematod enfeksiyonlarına sahip olma riski daha yüksektir (58,77,78).

Bazı araştırmacılar, belirli nematod ekstraktıyla serumun önceden enkübe edilmelerini sağlayarak ELISA’yı modifiye etmişlerdir. Filaryal parazitler veya Necator americanus ile enfekte bireylerde, Onchocerca gutturosa’nın ekstraktıyla serum absorbsiyonunun, indirekt ELISA’da elde edilen yanlış pozitiflik oranını yarıdan fazla azalttığı gösterilmiştir. ELISA’nın özgüllüğünü ve duyarlılığını artırabilmek için, serum örneğinin O. gutturosa’nın fosfat tamponlu salin çözünür ekstraktıyla enkübe edilmesi önerilmektedir (58,79). ELISA ve diğer serolojik testlerin S. stercoralis tanısındaki performansını daha iyi değerlendirmek için ELISA’nın, endemik ülkelerdeki popülasyonlar üzerinde test edilmesi gerekmektedir. Endemik yerlerde diğer nematod enfeksiyonlarıyla çapraz reaksiyon nedeniyle duyarlılık ve bunun sonuncunda pozitif prediktif değer düşebilmektedir. Örneğin, yapılan bir çalışmada, kancalı kurt enfeksiyonu olduğu bilinen kişilerin

26

%77'sinde ELISA ile S. stercoralis pozitif saptanmıştır (58,80). S. stercoralis enfeksiyonunun tanısı için altın standart bir testin olmaması zorluk yaratmaktadır. Kanada'dan yeni gelen Asyalı mülteciler üzerinde yapılan bir çalışmada, dışkı incelemesi altın standart olarak kullandığında serolojik testin %95 duyarlılıkta ve %29 özgüllükte olduğu gösterilmiştir (81). Strongiloidoz tanısında ELISA’nın değerlendirilmesindeki diğer bir problem, antijenlerin çoğunlukla iyi tanımlanmaması ve laboratuvar protokollerinin çok değişken olmasıdır. Larvanın basit antijenik ekstraktlarına dayanan ELISA testlerinin kullanımının diğer bir dezavantajı da, testte kullanılması amacıyla antijen üretimi için çok fazla sayıda larva gerekmesidir. IFAT’da olduğu gibi basit antijen temelli ELISA’lar geniş çapta kullanım için uygun değildir(58).

Strongiloidozun serolojik tanısını geliştirme çalışmalarında Stronygloides spp’nin yüzeyindeki veya salgı ürünleri içindeki bazı proteinler saptanmıştır. Ayrıca, iki S. stercoralis’in iki rekombinant antijeni 5a ve 12 karakterize edilmiştir ve bu antijenlerin filaryazis veya barsak nematod enfeksiyonlarına sahip hastalardan alınan serumlarla çapraz reaksiyon göstermediği kanıtlanmıştır (2,58).

Son yıllarda, Ravi ve arkadaşları tarafından geliştirilen rekombinant Strongyloides antijeni (NIE) kullanarak lüsiferaz immünopresipitasyon sistemi (LIPS) üzerine dayanan bir test geliştirilmiştir. Bu test NIE-ELISA testine göre %97 duyarlılık ve %100 özgüllük göstermiştir. Ayrıca, filarya ile enfekte hastaların serumlarıyla herhangi bir çapraz reaksiyon göstermemiştir. Tedavi sonrası izlemde pozitiften negatife dönen sonuçlara bakıldığında, her iki testte de antikor cevabı düşmesine rağmen; NIE-LIPS (%58) testi NIE-ELISA (%17) testiyle karşılaştırıldığında antikor cevabındaki düşüş daha sık saptanmıştır. Bu testin önemli bir avantajı geniş çapta saflaştırılıp üretilebilen rekombinant bir antijenin

27

kullanımıdır. Ham antijen hazırlığı genelde zaman alıcıdır ve enfekte insanlardan veya deney hayvanlarından alınan dışkıların toplanmasına bağlı olarak değişir (58,82).

Benzer Belgeler