• Sonuç bulunamadı

İnternet, küresel çapta bilgisayar ağlarının ile kontak kurulmasıyla meydana gelen ve sayısal oranda artış göstererek fazlalaşan bir iletişim sistemidir (İçel, 2015: 479). Diğer bir tanımla internet, çeşitli görsel ve işitsel verilerin hızlı bir şekilde paylaşıldığı ve çeşitlendiği yapay bir ağdır (Dülger, 2012: 71). İnternet sadece bir teknolojik yenilik değildir; teknolojik yeniliğin yeni bir tipidir, tam olarak teknolojinin özünü ortaya çıkaran bir şeydir (Dreyfus, 2016: 13). Bilgi paylaşım ağı olan internet, bilgisayar ortamına aktarılan her türlü verinin hemen herkes tarafından ulaşabilmesine olanak sağlamaktadır.

Merkezi bir noktası olmayan internet, kullanıcılara dünyanın en geniş iletişim ağını sunmuştur. Herhangi bir kişi, şirket ya da devletin internet üzerinde tamamen hak iddia etme ihtimali yoktur, o herkese aittir (Akdeniz ve Altıparmak, 2008: 1).

İnternetin diğer kitle iletişim araçlarından daha özel bir konumda olmasının sebebi de bu araçla yayınlanan düşüncelerin çok geniş bir topluluğa hızlı bir şekilde aktarılmasıdır. İnternetin günümüzde çok yaygın bir şekilde kullanılması özellikle bireylerin kamusal tartışmalara katılmaları, politik yapıların düşüncelerini tüm dünyaya etkili şekilde iletebilmeleri açısından önem kazanır. Örneğin Meksika’daki Zapatist devrimciler seslerini tüm dünyaya bir diz üstü bilgisayar aracılığıyla duyurmuşlardır (Cankaya ve Yamaner, 2012: 250).

Dünya’daki imkansızlıkları gideren ve gittikçe küresel bir köy haline gelmesini sağlayan şey internetin kendisidir (Gönenç, 2003, 87). Yine internet, biçim halinde bir yazılımdan daha çok her geçen gün değişen bir organizma gibidir (Görkemli, 2015: 72).

İnternetin tarihsel kökenleri soğuk savaş olarak adlandırılan yıllara kadar uzanmaktadır. Teknolojik gelişmelerin ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki güç rekabetinden nasibini alması sonucunda Sovyetler 1957 yılında Sputnik isimli

uydularını uzaya fırlatmıştır. Hemen akabinde hız kazanmaya devam teknolojik gelişmeler ve rekabet internetin ortaya çıkmasını sağlamıştır. ABD askeri iletişimin korunması açısından çeşitli arayışlara gitmiş ve bu kapsamda, MIT (Massachusetts Institute of Technology) liderliğinde, çoklu ve bağımsız bilgisayar ağlarının oluşturulabilmesi istemiyle çalışmalara başlamıştır (İçel, 2015: 479).

ABD, geliştirmiş olduğu teknolojileri güvenli bir ortama aktarmak ve bilgi transferlerini hızlandırmak amacıyla çalışmalarını arttırmış ve ARPANET (Amerikan Askeri Araştırma Projesi) isimli ağı kurmuştur. ARPANET çevresinde ilk bağlantı, 1969 yılında birkaç üniversite arasında gerçekleşmiştir. Üniversiteler arasında gerçekleşen bu bağlantılar birçok bilim insanı tarafından internetin ham hali olarak görülmüştür. 1983 yılında ise, ARPANET kapsamında bugün var olan internet ağının ana halkası olan İletişim Kontrol Protokolü (Transmission Control Protocol) yürürlüğe girmiştir. 1986’da ABD’nin sübvansiyonu ARPANET, NSFNET olarak düzenlenmiştir. 1990 yılında ise, NFSNET işletmesi kapsamında İleri Ağ Hizmetleri (Advance Network Services) ile internete özelleştirme çalışmaları başlatılmış ve 1995’ten itibaren internet işletmeciliği tamamen özel işletmecilerin kontrolü altına girmiştir.

Bugünlerde interneti kullanan kişilerin 3,5 milyarı aştığı hesaplanmaktadır. İnternete bağlanan kullanıcı sayısının her geçen gün arttığı göz önüne alındığında, çok yakın bir gelecekte dünya üzerinde internetle tanışmamış insanların azınlıkta kalacaklarını söylemek yanlış olmayacaktır (İçel, 2015: 480).

Tablo 1: Dünyada İnternet Kullanımı Bölge Nüfus İnternet Kullanıcıları Dünya Kullanım Yüzdesi 2000-2016 Kullanım Artış Oranı 2016 Tahmini 30 Haziran 2016 Afrika 1,185,529,578 339,283,342 28.6 % 7,415.6% Asya 4,052,652,889 1,792,163,654 44.2 % 1,467.9% Avrupa 832,073,224 614,979,903 73.9 % 485.2% Latin Amerika 626,054,392 384,751,302 61.5 % 2,029.4% Orta Doğu 246,700,900 132,589,765 53.7 % 3,936.5% Kuzey Amerika 359,492,293 320,067,193 89.0 % 196.1% Avusturalya 37,590,704 27,540,654 73.3 % 261.4% Dünya Toplamı 7,340,093,980 3,611,375,813 49.2 % 900.4%

Kaynak: 30 Haziran 2016 tarihinde güncellenen bu veriler www.internetworldstats.com sitesinden uyarlanmıştır.

Küresel boyutta hızla gelişen internet teknolojisi Türkiye’nin de dikkatini çekmiş ve ilk olarak 1987 yılında adını duyurmuştur. Akademik tabanlı bir ağ olarak Türkiye Üniversite ve Araştırma Kurumları Ağı (TÜVAKA) ile ülkemize giren internetin, asıl olarak TÜBİTAK ve ODTÜ’nün 12 Nisan 1993 tarihinde kurdukları TR-NET protokolü ile ilk bağlantısı gerçekleşmiştir. TR-NET’in TÜVAKA’dan farkı yalnızca akademik tabanlı bir ağ olmayıp tüm sektörleri internet dünyasına dahil etmeyi amaçlamasıdır.

1993 yılından itibaren ilk aşamada büyük üniversitelerin internet bağlantısı gerçekleştirmesinin ardından istekli tüm diğer kuruluşların da bağlantısı gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Yine 1993 yılında Türkiye’nin ilk web sayfası yapılmış ve Bilkent Üniversitesi ile ODTÜ bu web sitelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır (Gönenç, 2003: 96).

“Türk Telekom’un 1995 yılında açtığı ihale ile oluşturulan TURNET 1996 Ağustos ayında çalışmaya başlamıştır. Diğer noktadan 1996 Haziran tarihinde TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) adıyla yeni bir merkez kurulmuştur. ULAKBİM’in temel görevi en son teknolojileri kullanarak Türkiye çapında tüm eğitim ve araştırma kuruluşlarını birbirine bağlayacak Ulusal Akademik Ağ (ULAKNET) adıyla hızlı bir iletişim ağı kurmak ve bu ağ aracılığı ile bilgi hizmetleri vermektir” (İçel, 2015: 489). Sonraki süreçte 2008 yılında ilgili

kanunda değişikliğe gidilmiş ve Türk Telekom’un internet alanında almış olduğu tekel konumu sona erdirilmiştir.

Türkiye’de önemi gittikçe artan interneti kullanan kişi sayısı Kasım 2015 verilerine göre 45 milyonu aşmıştır. Türkiye’de 2015 yılı itibariyle internet kullanım oranı tüm nüfusa oranla %60’a ulaşmıştır. Gelecek yıllarda bu sayının daha da artması ve internet kullanmayan kişi sayısının çok küçük bir oranda kalması bilim insanları tarafından beklenen bir gelişmedir.

İnternetin olumlu özellikleri beraberinde getirdiği olumsuzluklarla da dikkat çekmektedir. İnternetin yaygınlaşmasının ardından insanlar arasında iletişim azalmakta ve sağlık sorunları baş göstermektedir. Bunun yanında etik sorunlar da

gündeme gelmekte olup, başta çocuk istismarı, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi suçlar da sıklıkla tartışma konusu oluşturmaktadır (Çalık ve Çınar, 2009: 85).

İnternet kullanımının her geçen günde çoğalmasının nedeni, internetin bilgi ve içeriklere ulaşmada en hızlı araç olmasıdır. İnternet ile üretilen bilgi ve enformasyon dünyanın bir diğer noktasından alınabilmekte bu da iletişimsizliğin mümkün olmayacağını bizlere tekrar kanıtlamaktadır.

Söz konusu internet olduğunda devletin üzerine düşen sorumluluk yadsınamaz bir boyuttadır. Oluşturulacak olan ilgili mevzuat, iletişim özgürlüğünü koruyacak ve bu hak ve özgürlüğün kullanımını sekteye uğratacak hamlelere karşı tıpkı AİHS’de olduğu gibi yaptırım içermelidir. Devlet bütün kitle iletişim araçlarında olduğu şekilde internet için de hukuka aykırı olan içerikleri toplumdan koruma çabasında gerekli yasal ve idari tedbirleri sağlamak zorundadır. Nitekim internette karşılaşılan suç içeriklerine karşın yapılan müdahalenin internet iletişiminin korunması ilkesine ters düşmemesi gereklidir. Nihayetinde yapılan müdahaleler suç ve suç unsurlarına karşı olmalı, iletişim özgürlüğüne karşı herhangi bir yaptırım uygulanmamalıdır. Ancak ülkemizde internete ilişkin yapılan müdahaleler iletişim özgürlüğüne adeta duvar ören cinstendir.

Benzer Belgeler