• Sonuç bulunamadı

İnsan Kudretinin Kısımları

3. İmam Maturidi’ye Göre İnsan Hürriyeti

3.3. İnsanda İstita’a

3.3.2. İnsan Kudretinin Kısımları

Maturidi insanın kudretini iki kısma ayırarak inceler.

1-Sebeplerin müsait olması, vasıtaların sağlıklı olması (selametü’l-Esbap Sıhhatü’l-Alat):

Bu manadaki kudret fiillerden önce bulunur. Öyle anlaşılıyor ki bu kudret in- sanda potansiyel olarak bulunmaktadır. Fiillerin oluşması bu tür kudrete bağlı değil- dir. Yani fiilin meydana gelmesine münhasır bir kudret değildir. Bu kudret potansiyel olarak Allah’ın dilediği kimselere lütfettiği bir nimettir. Daha sonra insanlar bu lütfu algıladıkları ve zekaları onların bilgisine ulaştığı sürece bu kudretin şükrünü Allah

kendilerinden istemektedir.339 Maturidi’nin bu istitaat ile alakalı beyanlarından bu

kudretin fiilin gerçekleşmesi için yeterli olmadığını anlıyoruz. Bu konuda dikkatimi- zi çeken husus insanın hür olması konusunda taviz verilmemektedir. Şöyle ki, fiilin meydana gelmesi için insanda ve nesnede haller bakımından bir bozukluğun bulun- maması gereklilidir. Başka bir ifadeyle fiil için sebeplerin selameti, aletlerin sıhhati

durumu oluştuğunda insan fiillerinden sorumlu olmaktadır.340

Maturidi’nin sebeplerin müsait ve vasıtaların sağlıklı olması manasındaki kudretin varlığıyla ilgili delillerinden biri “… Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri

doyurur.”341 ayetidir. Bu ayette yer alan “ Gücü/istitaatı yetmeyen” ifadesi fiilin gerçekleşmesini sağlayan değil fiilin meydana gelmesinden önce ilgili nesneye (oruç tutma) ve faile ait sebep ve vasıtaların sağlıklı ve sıhhatli olmaması anlamına gel- mektedir. Gücü yetmek tabiri iki ay oruç tutmakla ilişkilendirilmekte, insanlardan bazılarının peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetiremeyecek bir durumda bulunabile- ceğine dikkat çekilmektedir. Bu ise fiili gerçekleştiren değil, fiilden önce bulunan

337 Nesefi, Bahru’l-Kelam, s.44 338

Cürcani,Ta’rifat,s.76

339 Maturidi, a.g.e, s.410-411; Tabsira, c.2,s. 113 340 Işık,Harun, a.g.e, s.140

sebep ve vasıtaların sağlıklı bulunması ile ilgili kudrettir. Aksi takdirde buradaki

kudret faille ilgili olsaydı güç yetirememe gibi bir durumdan bahsedilemezdi.342

Maturidi’nin bu kudreti ispat eden delillerin den biri de “ Gücümüz yetseydi

mutlaka sizinle beraber sefere çıkardık”343 ayetidir. Bu ayette yer alan “Eğer gücü-

müz yetseydi...” ifadesi fiili yapmaya engel olan husus; bu fiilden önce bulunan nifak

hastalığı, mali imkânsızlık ve meşakkatli yolculuk gibi sebeplerdir. Başka bir ifadey- le burada kastedilen sebeplerin müsait oluşu ve vasıtaların sağlıklı olması manasın- daki istitaattır. Yani münafıkların böyle bir bahane ileri sürmelerinin nedeni sefere katılmak için gerekli olan imkân ve vasıtalar bakımından yeterli bir güce sahip olma- dıkları ile ilgili uydurdukları bir düşüncedir. Bu bahanelerinin tamamının fiilden ön- ce (sefere katılmadan) olduğu apaçık bir şekilde anlaşılmış oldu. Münafıklar bunları söylerken fiilin meydana gelmesini sağlayan kudret hakkında her hangi bir malumata sahip olmayıp kendi durumları doğrultusunda bahane ileri sürmüşlerdir. Zira fiilin oluşumuna tesir eden kudret sürekli olarak yok olup yeniden oluşmaktadır. Bu de- mektir ki buradaki kudretle eylemlere ait değil imkân ve sebeplere ait sıhhat ve sela- met kasdedilmektedir. Yüce Allah savaşa gitmeyi gerektirecek kudret yokluğunu zayıflık, hastalık ve maddi imkânsızlıkla sınırlandırmakta; güçlü, sağlıklı ve zengin

olmayı sorumluluk göstergesi saymaktadır.344

Bu noktada şunu vurgulamak gerekir ki sebep ve imkânlarla alakalı olan kud- ret, teklif için esas olan kudrettir. Sebeplerin selameti ve aletlerin sıhhatı amlamına gelen hal ve imkânlar kudreti olmadan insan sorumlu tutulamaz. Aksi halde bu kud- ret olmadan aciz kimsenin sorumlu tutulması demektir. Mesela bir kimsenin kıyam, rüku ve secde gibi namazın farzlarını yerine getirme ve oruç tutma mükellefiyeti bedenen sağlıklı olmasıyla ilgili bir durumdur. Mazereti olanlar fidye vererek de oru- cun sorumluluğunu, oturmak suretiyle namazla ilgili farzları, yerine getirmektedir. Yoksa sebepler kudretinin olmadığı durumda insanın sorumlu tutulması, tıpkı gözü bulunmayan bir adama şuraya bak diye emretmeye yahut eli bulunmayan birine elini

342 Maturidi, Kitabü’t-Tevhid, s.411-412; Tabsira, c.2, s. 114 343 Et-tevbe 9/42

uzat demeye benzer.345 Kısacası insanın sorumluluğunun temellendirilmesi için ey- lemin meydana gelmesinden önce hem yapılacak şey hem de insanda fiilin meydana gelmesini sağlayacak durumlar bakımından herhangi bir eksikliğin bulunmaması

gerekmektedir.346

2- Fiil Kudreti: Maturidi ve Maturidi’nin görüşlerini nakleden Nesefi, bu kudretin tam bir tarifini yapmaz, hatta Maturidi bu kudretin nihai tarifinin yapılması-

na imkân bulunyan bir manadan ibaret olduğunu söyler.347 Bunla beraber Maturidi,

bu statüde bulunan kudreti fiile mahsus olan bir kudret olarak niteler. Biz bu kudretin fiil kudreti, başka bir ifadeyle fiil için gerekli olan bir kudret olduğunu anlıyoruz. Bu kudret herhangi bir şekilde mevcut olunca fiil de mutlaka onunla birlikte vuku’ bu-

lur.348 Maturidi'nin burada kudretin fiille birlikte olduğuna dikkat çekmeyle,

Mu’tezilenin “Kudret fiilden öncedir.” görüşüne muhalif olduğunu anlıyoruz.

Maturidi, bu kudretle meyadana gelen fiilin, ihtiyari yani hür iradeye dayalı bir fiil olduğuna, mükâfat ve cezaya vesile olan -başka bir ifadeyle sevap ve ceza vasıflarını taşıyan- bu kudret sayesinde kolaylıkla işlenen hür iradeye dayanan fiil

olduğuna dikkat çeker.349

İrade hürriyetinin gereği olan bu kudret sayesinde fiil gerçekleşir. Bu kudreti “fiil kudreti” olarak adlandırabiliriz. Fiil kudreti, insanın fiili işlemeyi istemesi du- rumunda Allah tarafından o anda yaratılan bir güçtür. Fiilin Allah tarafından yaratıl- ması, fiilin insana ait olmasına engel değildir. Bunula beraber insanın fiilini işlerken kendi isteğiyle ortaya koyduğu bir seçimi olduğu için, Allah’ın iradesinin gerçekleş- mesinin sebebidir. Yani Mâtürîdî’ye göre Allah’ın insandaki fiil kudretini yaratma iradesi, insanın arzu, ihtiyar ve meyillerine bağlı olarak gerçekleşiyor. Dolayısıyla insan, Allah’ın kudretinden ayrı olarak kendisi için yaratılan bir kudretle donatılmış- tır.350 345 Maturidi, a.g.e. s. 413-414 346 Ünverdi, a.g.e. 347

Maturidi, a.g.e, s.411; Tabsira, c.2, s. 113

348 Maturidi, a.g.e. s.411; Es-Sabuni, Nureddin, Maturidiyye Akaidi,(Trc, Bekir Topaloğlu),s.135 349 Maturidi, a.g.e, s.411

İrade ve ihtiyar neticesinde hasıl olan fiilin gerçekleşmesini sağlayan bu kud- retin var olduğuna Maturidi bazı ayetleri delil olarak gösterir. “ Onlar (kâfirler) ger-

çekleri ne işitmeye güç yetirebiliyor ne de görebiliyorlardı.”351

Bir de Hz. Musa’nın arkadaşının sözü, “Sen benimle beraber olmanın gerektirdiği sabra güç yetiremez-

sin.”352 O sonrada şöyle demiştir, “Ben sana benimle beraber olmanın sabrına güç

yetiremezsin demedim mi?”353

Bu ayetlerde hal ve sebepler manasındaki kudret var olmasına rağmen fiillerin gerçekleşmemesi yüzünden fiil kudreti nefyolmuştur. Yani

bu ayetlerde ifade edilen kudret fiil ile alakalı istitaattır.354

Bu açıklamalardan anlıyoruz ki fiil kudreti doğrudan fiile taalluk eden ve ey- lemin meydana gelmesini sağlayan kudrettir.

Ancak fiil kudreti diye ortaya konan, kudret ile ilgili tartışmalar mevcuttur. Bu tartışmalar şulardır:

Birincisi: Kudret fiilden önce mi yoksa fiille bereber mi? İkincisi: Fiil kudretinin iki zıt için müsait olup olmadığı,

Üçüncüsü: Güç yetiremediği bir şeyden insan sorumlu tutulur mu?