• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: HİRİSTİYAN TEOLOJİSİNE GÖRE GÜNAH

1.5. İlk Dönem Kilise Babaları

Yunan babaları insanın ölümsüz yaratıldığı ya da ne ölümlü ne de ölümsüz ikisine de kabiliyetinin olduğuna veya ölümlü olup ölümsüzlüğün ona ödül olarak verileceği görüşlerine sahip olmuşlardır. İster başlangıçta olsun ister sonradan olsun insanoğlu ölüme, acı çekmeye, cinsel arzulara, nankörlüğe ve acizliğe günah yoluyla maruz kalmıştır. Fiziki ve bedeni günahlar, kültürel bozulma ve insanın ahlakının bozulmasına sebep olmuştur. Bedeni ve kültürel bozulmalar, insanın sağlıklı karar vermesinde

215 Fuat Aydın, Pavlus ve Din Anlayışının Yansımaları, Basılmamış Doktara Tezi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Dinler Tarihi Anabilim Dalı, Danışman, Ömer Faruk Harman, İstanbul, 2000, 124-128.

216 Romalılara Mektup 5/ 12-21; Çıkış 20/ 13-17; Günay Tümer, “Aslî Günah”, DİA, İstanbul, 1991.

negatif rol oynamış, insanın günaha meylini artırmş ve günahın genel bir olgu olmasına neden olmuştur.218

Kimi Yunan babaları, daha çok günahın tabiatıyla ilgilenmişler ve bu noktada birkaç kritik soruyla karşı karşıya kalmışlardır. Kişi, şahsi ve içtimai hataları bir kişinin günahı sonucu işliyorsa, insanlar diğer günahlarından sorumlu değildirler. O zaman ferdî günah olmaz ve hiç kimse de günahkar sayılmaz. Bu daha çok Gnostik dualizm olan Maniheizm görüşlerine yaklaşma olarak görülebilir. Burada Yunan babalarının, determinizm etkisinde kaldıkları görülmektedir.219

Yunan babaları, insanın sûret olarak tanrıya benzerliği üzerinde durmuşlardır. Bazıları da bazı özellikler hariç insanın tanrıya benzerliğini kaybettiğini söylemişlerdir. Bu özellikler ise insanın aklı ve iradesidir. Bunlar insanın tanrıya benzerliğidir ve insan bunları kaybetmemiştir.220

İrade ve akıl ne ferdî ne toplumsal günah tarafından bozulmuştur ve bu insanla tanrı arasında kalan birkaç benzer özelliktir. Bunlar günahlardan ancak aynanın kirli olması, demirin paslanması ve gökyüzündeki silik bulutların güneş ışığını etkilemesi gibi etkilenirler. Kötülük ne kadar çok etki ederse etsin insanın tabiatındaki iyilik tözü bozulmaz. Böylece ister akli, ister cinsel arzular isterse de kötü örnekler olsun hiçbiri insanı günah işlemeye zorlayamaz. İnsanoğlunun iradesi, ahlakî erdemlere meyillidir. Bu meyil insanoğlunu kolayca günahlardan ve kötülüklerden temizleyebilir. Yunan babalarına göre ahlakî özellikler insanın üzerinde etkilidir ancak bu Mesîh Îsâ’nın öğretilerine uyulmasıyla ve Allah’ın inayetiyle ortaya çıkar.221

Bazı Yunan babalarının ana düşüncesi de şudur ki; günahlar, aslî günahtan ziyade sosyal bunalmanın etkisi sonucu oluşur demişlerdir. Onlar Romalılara mektupta geçen ifadeleri (5/12-21) orijinal günahtan ziyade şahsi günah olarak yorumlamışlardır.

218 G. Vandervelde, Original Sin, Rodopi N. V., Amterdam, 1975, 3.

219 G.Vandarvelde, age, 3.

220 G.Vandervelde, age, 4.

Her ne kadar aslî günah inancı, Yunan Babalarına yabancı görünse de; patristik akımlara tabi olan Irenaeus’un teolojisinde imalı bir şekilde bu görüşü görmek mümkündür. Ireaneus’a göre Hz. Âdem’in işlediği bu şahsi günah bütün insanlık için ortaktır. Origen de, günahın anne babalarından çocuklarına miras olarak geçtiği görüşüne işaret etmiştir. Aynı zamanda Cappadocian da insanoğlunun Hz. Âdem’den gelen günaha meyilli ve aslî günahı kabul hakkında görüşleri vardır. Bununla birlikte Caesarealı Basil Hz. Âdem’den gelen bu günahın zengin bir adamın fakir bir adama bakmasıyla silinip silinemeyeceğini tartışmıştır. Nycealı Gregory ise günahkar bir insanın ancak günahkar çocuklarının olacağını savunmuştur. Kelly’e göre her ne kadar Yunan Babaları kısmen aslî günahın olduğuna dair imada bulunsa da aslî günahın bulunmadığına dair görüşlerin daha baskın olduğunu söylemiştir. Gross ise Yunan Babalarının günah ve kötülük problemini ele alış tarzlarının aslî günahla çeliştiğini söylemiştir.222

1.5.2. Latin Babaları

Latin Babalarından Tertullian’ın belirli atıf ve düşüncelerinde, insanın günahkar olduğuna dair ifadeler vardır. O sadece Hz. Âdem’in işlediği günahın bütün insanlara geçtiği terminolojisini kullanmış ve aynı zamanda kalıtımsal günaha giriş yapmıştır. Her ne şekilde olursa olsun her insan ruhunda Hz. Âdem’in işlediği günahın belirli izlerini taşımaktadır. Böylece herkes, kalıtımsal günahla günahkar olmuş, önceki tabiatı bozulmuş ve ikinci bir tabiata sahip olmuştur. Tertullian’da insan tabiatının bozukluğundan kaynaklanan hatalarına dair önemli ifadeler vardır. Bu nedenle Hz. Âdem’in günahının bütün insanları etkilemesi ve o günahın çekirdeklerinin insanda bulunması sonucu insan bir takım bela ve sıkıntılara girmiştir.

Tertullian’ın kalıtsal ve aslî günah ifadeleri, St. Augustin’in aslî günah görüşüne çok yakındır. Bununla beraber Tertullian bu görüşü insanda hür irade ve bir iyilik yönünün bulunduğuna dair ifadelerle dengelemiştir. İnsan tabiatı bozulmuş olsa da, onun ruhunda bazı iyilikler kalmıştır. Bu iyilik özellikleri tanrıdan kaynaklanmaktadır. Fakat bunlar

günahın etkisiyle tamamen yok olmasa da gücü çok zayıflamıştır. Diğer yandan bu iyilik duygusu işlenen günah sayesinde etkisini yitirebilir ya da yok olabilir.223

Bunun yanında Tertullian hür iradeye güçlü bir şekilde inanmış ve bebeklerin vaftiz edilmesini kabul etmemiştir. O aynı zamanda açık bir şekilde suç sayesinde kalıtımsal günahla bozulmayı da ifade etmiştir. Daha sonra Tertullian’ın günah, kötülük, kalıtımsal kötülük ve insanın ilk günahla tabiatının bozulmasına dair görüşleri St. Augustin tarafından kullanılmış ve onun aslî günah doktrininin temellerini oluşturmuştur.

Bu bağlamda oldukça önemli başka bir şahsiyet de Cyprion’dur. O, “Aslî Günah Doktrini” nde Hz. Âdem’in günahından temizlenmek için bebeklere uygulanan vaftiz töreni hakkındaki görüşleriyle dikkat çekmiştir. Çocuklar, Hz. Âdem’in yarasıyla; özellikle ölüm ve kötü arzular nedeniyle acı çekmektedirler. Bir çocuğun günahının hafiflemesi için vaftiz edilmesi gerekmektedir. Bunun yanında O, çok enteresan bir şekilde vaftiz sakramentinin bebeklerin kendi günahlarından kurtulması için yapılması gerektiğini söylemiştir. Fakat bu temizlenme kendi günahından dolayı değil başka birisinin günahının etkisini azaltmak için yapılmalıdır. Onun bebek vaftizi konusundaki görüşleri aslî günahın gelişiminde önemli roller oynamış ve bu ekklessial224 anlayış daha sonra resmi kilise tarafından etkili bir şekilde ele alınmıştır.

Klasik aslî günah doktrininin oluşumunda Ambrose ve daha sonra onun çağdaşı Abrosiaster tarafından ele alınmıştır. En sonunda da St. Augustin aslî günah doktrinini esaslı bir şekilde sistemleştirmiştir. Abrosiaster, Romalılara mektup 5/12’yi, Çıkış’a da dayanarak Latince’den çevirisini yapmıştır. Bu da aslî günahın sistematize edilmesi yolunda ilk adım olma özelliğini taşımaktadır. “Ölüm bütün insanlığa yayıldı çünkü bütün insanlar günahkardı hepsi günah işlediler.”225 görüşünü savunan Abrosiaster ilk defa Romalılara mektubun 5/12 ibâresini, Hz. Âdem’in günahına bağlayarak açıklamaya çalışmıştır.

223 G. Vandervelde, age, 7.

224 İlk dönem kilise görüşü.

Aslî günahın doktrinlenme aşamasında önemli konulardan biri de Abrosiaster’in şu görüşüdür:

“Böylece bütün insanlar onun izlerini taşıyarak Hz. Âdem’de günahkar oldular. Âdem günahıyla kendi tabiatını bozdu ve bütün insanlar bu günahın etkisi altında doğdu. Böylece bütün insanlar onunla günahkar oldular.”226 Ambrosiaster bu görüşüyle günahın kaynağını Hz. Âdem’e dayandırmaktadır.

Bunun yanında Abrosiaster’nin Hz. Âdem’in ilk suçu işlemesi sonucu bütün insanların bunu paylaştığına dair görüşlere çok fazla vurgu yapmaktadır.

“ Ben Âdem’de düştüm, ben Âdem’de cennetten kovuldum, ben Âdem’de öldüm. Tanrı beni nasıl düzeltsin beni Âdem’de bulamadıktan sonra. Mesîhte temize çıktım, böylece ilk Âdem suça maruz kaldı ve ölüm onun kaderi oldu.”227

Abrosiaster ve Abrose’nin Hz. Âdem’in işlediği suça dayanarak ortaya koymaya çalıştıkları aslî günah doktrini hakkında şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır. Nasıl oluyor da bütün insanlık Hz. Âdem’in işlediği günahı miras olarak alabiliyorlar. Bu soruya bir çok cevap verilse de bunlar yeterince ikna edici görülmemektedir. Bunlardan bir tanesi bu günahın zorlayıcı bir güç olarak fıtrata etki eden bir duygu olarak yorumlanmasıdır .228

Kısaca Abrosiaster ve Ambrose kalıtımsal suç düşüncesi ve insanın tanrıdan hiç hoşlanmaması gibi ahlakî düşüş düşüncesi üzerinde durmuşlardır. Bunun yanında ikisi de insana iyimser bakış açısıyla yaklaşmışlardır. Özellikle Abrosiaster’e göre, insan tabiatı iyiliği bilme ve seçme konusunda hatta iman etme ve erdemli olma noktasında aynen kalmıştır. Ambrose’ye göre ise; insanı baştan çıkaran yılan onun ahlakî gücünü zehirlemiş, topallamasına ve aksamasına sebep olmuş fakat onu felç edememiştir.

226 G.Vandervelda, age, 9.

227 G.Vandervelda, age, 9.