• Sonuç bulunamadı

2.  KONUYLA İLGİLİ KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.12.  Başa çıkma İle İlgili Araştırmalar

Başa çıkma, ailenin yeterliliklerinin ve sahip olduğu koruyucu faktörlerin bir parçasıdır. Ailenin kendi içinde sahip olduğu başa çıkma stratejilerini ve aile dışındaki kaynakları birlikte kullanması, zorlukların üstesinden daha başarılı bir şekilde gelmeyi sağlamaktadır. Ailenin kendi içinde sahip olduğu başa çıkma stratejileri, bir birim olan ailenin kendi içinden gelmekte olup bilişsel stratejiler ile iletişim ve ilişki stratejilerini içerir. Aile dışındaki başa çıkma stratejileri ise aile dışından gelen kaynakları, örneğin sosyal desteği ve çeşitli destek kaynakları tarafından sağlanan manevi desteği ifade eder (Lavee, Mcubbin ve Patterson, 1985).

McCubbin ve diğerlerine (1982) göre anne-babanın başa çıkma davranışı stres karşısında ortaya çıkar ve ailenin karşılaştığı güçlükleri yenmek amacıyla kullanılır. Ailenin yaşadığı stresin yönetilmesinde, ailenin bir denge ve istikrar durumunu sürdürmesinde başa çıkmanın olumlu bir etkisi vardır. Anne-babanın başa çıkma çabaları, stres altındaki ailenin ve de ailedeki engelli üyenin iyi olma durumuna önemli katkılarda bulunur.

McCubbin ve diğerleri (1982) serabral palsili çocuğu olan aileleri yaşadıkları stres, ailenin işlevlerini yerine getirmesini sağlayan kaynaklar ve başa çıkma davranışları açısından ele aldıkları çalışmada bu anne-babaların kendini geliştirmesi, ailenin bütünlüğünü koruması ve istikrarlı bir şekilde işlevlerini yerine getirmesi, formal ve informal desteklere

başvurması, problem çözme becerilerine sahip olması, iyimserlik, esneklik, yaşamın kontrol edilebileceğine dair bir inanca sahip olması gibi başa çıkma yollarına sahip olduklarını bulmuşlardır.

Abbott ve Meredith (1986), zihinsel engele sahip çocuğu olan anne-babalar ile normal gelişim gösteren çocuğa sahip anne-babaları, sahip oldukları özellikler açısından karşılaştırdıkları çalışmalarında, engelli bir çocuğa sahip olmanın beraberinde getirdiği zorlukların üstesinden gelmede, eşler arasındaki dayanışmanın, anne-baba destek gruplarına katılımın ve dini inançların etkili olduğunu bulmuşlardır.

Friedrich, Cohen ve Wilturner (1988) engelli çocuğu olan annelerin, bu durumun beraberinde getirdiği zorluklarla nasıl başa çıktıklarını incelemiştir. Annelerin büyük bir bölümü eşleriyle birlikte yaşayan, eğitim düzeyleri ile ekonomik düzeyleri yüksek düzeyde olan annelerden oluşmaktadır. Katılımcıların başa çıkma kaynaklarının ele alındığı araştırmanın sonucunda dindar anne-babaların iyi olma durumlarının daha yüksek olduğu ve depresyon düzeylerinin daha düşük olduğu görülmüştür. Bu durum doğaüstü bir güce inanmanın olumsuz bir durumla başa çıkmayı kolaylaştırdığı ve dinsel etkinliklere katılımın sosyal desteği arttırdığı şeklinde yorumlanmıştır. İçsel kontrol odağı yüksek olan anne-babaların, bu özellikleri nedeniyle olaylar üzerinde kontrol sahibi olduklarına dair düşüncelerinin, umutsuzluğa kapılmalarını engellediği ifade edilmiştir.

Trute (1990), gelişimsel yetersizliği (çoklu engel, bedensel engel, Down Sendromu) olan anne-babalarla ilgili çalışmasında eşler arasındaki birlik düzeyi ve babanın eğitim düzeyi arttıkça engel durumunun beraberinde getirdiği zorluklarla başa çıkmanın da olumlu anlamda arttığını ortaya koymuştur.

Margalit ve Ankonina (1991) engelli çocuğu olan ve olmayan anne-babaları başvurdukları başa çıkma stratejileri açısından ele aldıkları araştırmada engelli çocuğu olan anne-babaların, kaçınmacı başa-çıkma stratejilerini (inkâr, küçümseme, kaçış) engelli çocuğu olmayan anne-babalardan daha çok kullandıkları sonucunu elde etmişlerdir.

Dünyayı düzenli ve açıklanabilir olarak algılamak, zorluk durumlarının bilişsel bir değerlendirmesinin yapılmasını ve uygun başa

çıkma mekanizmalarının bulunmasını sağlamaktadır. Margalit, Raviv ve Ankonina (1992) zihinsel engel, öğrenme güçlüğü ya da duygusal/davranışsal bozukluğa sahip çocuğu olan anneler ile engelli olmayan çocuğa sahip anne-babalarının başvurdukları başa çıkma mekanizmalarını (aktif ya da kaçınmacı) ve bütünlük duygularını (bireyin içsel ve dışsal çevresinin tahmin edilebilir olduğuna ve çeşitli sorunların çözülebileceğine dair duyduğu sürekli ve dinamik bir inancı) belirlemek amacıyla bir çalışma yürütmüşlerdir. Sonuçlar engelli çocuğu olan anne-babaların kontrol grubuna göre daha üst düzeyde kaçınmacı başa çıkma stratejilerine sahip olduğunu, aile üyeleri arasındaki ilişkilere daha az önem verildiğini, ailedeki kişisel gelişim olanağının ve bütünlük duygusunun daha az olduğunu göstermektedir. Babalar hem aktif hem kaçınmacı başa çıkma stratejilerinde daha düşük düzeyde puan alırlarken bütünlük duygusunda daha yüksek düzeyde puanlar almıştır. Engelli çocuğu olan anne-babalarda eşler arasında kaçınmacı başa çıkma, kişisel gelişim fırsatları ve kişisel bütünlük duygusunda daha büyük farklılıklar bulunmuştur. Bu aileler, birbirlerine destek sağlamada daha yetersiz görünmektedir. Engelli çocuğu olan anne-babaların kişisel bütünlük duygularının kontrol grubuna kıyasla daha düşük çıkmasının nedeninin, bu anne-babaların kontrol etme ve çevrenin anlaşılabilirliği konusunda kendilerine duydukları güvenin az olmasından kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Bu arada, her iki grup anne-babanın da stres durumuyla karşılaştıklarında hem aktif hem de kaçınmacı başa çıkma stratejilerine başvurdukları görülmüştür. Aktif başa çıkma, ailenin işlevlerinin sürdürülebilmesini olumlu yönde etkilemektedir. Anne-babanın eğitim düzeyi ve bütünlük duygusu arttıkça kaçınmacı başa çıkma stratejilerini kullanma düzeyleri de azalmaktadır.

Patterson (1992) tarafından yapılan bir diğer çalışmada sağlık sorunları yaşayan bir çocuğa sahip anne-babaların stres düzeylerini azaltmak için başvurdukları başa çıkma stratejileri Tanrı’ya inanmak, dua etmek, önceliklerini belirlemek, kendine zaman ayırmak, durumu kabullenmek, hobiler edinmek, mizah, eğlenmek, dinlenmek, spor yapmak, akraba ve arkadaşlarla çeşitli konularda konuşmak, diğer

ailelerin yaptıklarını yapmak, birbirine yakın olmak, eşler arasında sorumluluk paylaşmak ve yardım istemek olarak sıralanmıştır.

Seppänen, Kyngäs ve Nikkonen (1999) diabet hastası çocuğu olan anne-babalarda sosyal destek ve başa çıkmayı ele aldıkları araştırmalarında anne-babaların başa çıkma süreçlerinin altı aşamadan (inkar, bilgi eksikliği ve suçluluk, çocuğu bakımını üstlenme, normalleşme, belirsizlik, yeniden organize olma) oluştuğunu ve tüm bu aşamalarda formal ve informal sosyal destek kaynaklarına başvurmanın, anne-babaların durumla etkili bir şekilde başa çıkmalarını sağladığını ifade etmişlerdir.

Doğan (2001) işitme engelli çocuğu olan anne-babaların işitme engelli çocuğu olmayan anne-babalardan daha fazla stres, depresyon ve kaygı yaşadığını, boyun eğici başa çıkma stratejilerini daha fazla kullandıkları ve sosyal desteğe daha fazla başvurduklarını bulmuştur.

Tükenmişlik, stres belirtileri, stresle başa çıkma tarzları ve algılanan sosyal destek değişkenleri açısından zihinsel engelli çocuğu olan ve olmayan anneleri karşılaştırdığı araştırmasında Duygun (2001), zihinsel engelli çocuğu olan annelerin tükenmişlik düzeylerinin daha yüksek olduğunu, çaresiz başa çıkma stratejilerini daha fazla kullandıklarını ve başa çıkma stratejilerinden biri olan sosyal destek aramayı kullanmayan zihinsel engelli çocuğu olan annelerin tükenmişlik yaşama eğilimlerinin daha fazla olduğunu tespit etmiştir.

Bir diğer araştırmada gelişimsel yetersizliği olan çocuğa sahip anne-babaların sahip oldukları başa çıkma yolları, yardım için beklemek yerine yardımı aktif olarak aramak, olumlu bir bakış açısına sahip olmak, geçmişle ilgili pişmanlıklar ya da gelecekle ilgili kaygılar yaşamak yerine şimdiki zamana odaklanmak, eşler arasında güçlü bir bağa ve karşılıklı desteğe sahip olmak şkelinde sıralanmıştır (Li-Tsang, Yau ve Yuen, 2001).

Bauman (2004) zihinsel engelli çocuğu olan anne-babaları, sahip oldukları kaynaklar ve etkili başa çıkma stratejileri açısından incelediği araştırmada bu anne-babaların zorluklarla başa çıkmada akraba ve arkadaş desteği ile uzman yardımı almak, kişisel ve bilişsel becerileri

geliştirmek, girişimci olmak, açık ve doğrudan iletişim kurmak ve yaratıcı olmak gibi başa çıkma stratejilerini kullandıklarını tespit etmiştir.

Seltzer, Hoyd, Greenberg ve Hong (2004) akıl hastalığı ya da engeli olan ve olmayan çocuğa sahip anne-babaları uyum sağlamaya yönelik başa çıkma stratejileri, iyi olma durumları ve uyuma yönelik başa çıkmanın iyi olma durumu üzerindeki etkileri açısından karşılaştırmışlardır.

Engelli çocuğu olan anne-babaların uyuma yönelik başa çıkma stratejilerini kullanma açısından diğer anne-babalardan farklı olmadıkları;

ancak bu anne-babaların depresyon ve fiziksel semptomları daha fazla sergiledikleri, uyuma yönelik başa çıkma stratejilerini kullanmanın araştırmada yer alan tüm anne-babaların iyi olma durumları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.

Bilal ve Dağ (2005) zihinsel engele sahip çocuğu olan annelerin engel durumunun beraberinde getirdiği zorluk durumlarıyla başa çıkmada çaresiz-kendini suçlayıcı yaklaşımı kullanmalarının stres düzeylerini arttırdığını, kendine güvenen yaklaşımın ise stresi azalttığı bulgusunu elde etmişlerdir. Annelerin problem odaklı yaklaşım yerine durumu değiştirmeye yönelik aktif bir çaba gerektirmeyen çaresiz-kendini suçlayıcı yaklaşıma başvurmaları stres düzeylerini arttırmaktadır. Yılmazlıkla yakından ilişkili olan olumsuz sonuçları değiştirmeye yönelik etkili başa çıkma becerilerinin önemi bu noktada bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Bir diğer araştırmada formal ve informal sosyal desteklerin, otistik çocuğu olan anne-baların stresle başa çıkmalarını kolaylaştırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca, ailenin duruma ilişkin algısı, durumu yeniden değerlendirip tanımlaması, önceliklerini ve hedeflerini yeniden belirlemesi, olumlu bir bakış açısına sahip olması, dini inançları, ailenin harekete geçmesi (toplumdaki kaynakları araştırma, diğerlerinden gelen yardımı kabul etme, bilgi aramaya açık olma) olarak sıralanan başa çıkma stratejileri, otistik çocuğu olan anne-babaların başvurdukları başa çıkma stratejileri olarak öne çıkmıştır (Twoy, Connolly ve Novak, 2007).

Zihinsel engelli çocuğa sahip anne-babaların yılmazlığı ile ilgili araştırmalar incelendiğinde bu anne-babaların karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmada çeşitli stratejilere başvurdukları görülmektedir. Bu başa çıkma stratejileri; engel durumunu kabullenmek, olumlu bir bakış açısı

geliştirmek, içsel kontrol odağına sahip olmak, informal ve formal desteklerden yararlanmak, çocuğun gereksinimlerine yönelik bilgiyi ve kaynakları aramak, geçmiş ve gelecek yerine şimdiki zamana odaklanmak, dini inançlara sahip olmak, problem çözme becerilerine sahip olmak, kişisel ve bilişsel becerileri geliştirmek, ailedeki istikrarı devam ettirmek, uyum sağlamak, girişimci ve yaratıcı olmak, açık ve doğrudan iletişim kurmak, kurallar ve rollerde esnekliğe gitmek, rutinlere ve rituellere devam etmek, toplumun bir parçası olmak, birbirine destek vermek, eşler arasında birlik sağlamak, olumlu bir karı-koca ilişkisine sahip olmak, kendine zaman ayırmak ve mizaha başvurmak olarak sıralanabilir (Abbott ve Meredith, 1986; Bauman, 2004, Bilal ve Dağ, 2005;

Doğan, 2001; Duygun, 2001; Friedrich ve diğerleri, 1988; Margalit ve Ankonina, 1991; Margalit, Raviv ve Ankonina, 1992; McCubbin ve diğerleri, 1982; Li-Tsang ve diğerleri, 2001; Patterson, 1992; Seppänen, Kyngäs ve Nikkonen, 1999; Trute, 1990; Twoy, Connolly ve Novak, 2007).

Engelli çocuğa sahip anne-babalarda başa çıkmaya ilgili araştırmalara genel olarak bakıldığında bu anne-babaların problem odaklı başa çıkma stratejilerine başvuran, olup bitenleri izlemek ve birilerinin kendilerini görmesini beklemek yerine kendine gereken bilgi, beceri, destek, vb. aktif olarak arayan, iletişim becerilerine sahip, birey olarak kendini geliştiren, duruma olumlu anlamalar yükleyen, kendi kabuğuna çekilmeyip toplumun bir parçası olmayı sürdüren ve yaşamı kontrol edebileceğine inanan kişiler oldukları görülmektedir. Ailede dayanıklılık/sağlamlığın öğeleri olan adanmışlık/sorumluluk üstlenme, kontrol ve meydan okuma özellikleri engelli çocuğa sahip anne-babaların sahip oldukları başa çıkma stratejilerinde kendini bir kez daha göstermiştir.