• Sonuç bulunamadı

1.4. İLAÇ PİYASASININ TEMEL KONULARI :

1.4.4 İlaca Olan Talebin Fiyat Esnekliği :

İlaç piyasasında tüketiciler, fiyat duyarlılıklarına göre iki farklı kategoride değerlendirilmektedir: Fiyat duyarlılığı yüksek olan ve fiyat duyarlılığı düşük olan tüketiciler. Bu ayırımda baz alınan kriterler; tüketicilerin pazarlık gücü, ürün nitelikleri hakkında bilgi sahipliği ve ürünler arası ikâme yapabilme imkânıdır.

Kriterlerin sağlandığı koşullarda, ürün olarak ilaç, tam anlamıyla bir piyasa malı niteliği kazanmaktadır. Nihai tüketiciler olan hastalar, ilaç kullanımı konusunda yeterli bilgi sahibi değildir. Bu durum, reçeteli ilaçlarda, doktor tarafından; reçetesiz ilaçlarda ise eczacılar tarafından bir ölçüde giderilebilmektedir. Ancak, doktorlar çoğu durumda fiyat duyarlılığına sahip olmadığı için, temsil ettikleri hastalar adına pazardaki ilaçlar içerisinden seçim yaparken fiyatı değil ürün özelliklerini göz önüne alırlar. Bunun yanında, bilgi eksikliği nedeniyle hastalar, üçüncü bir kişi tarafından yönlendirilmedikleri sürece doktor tavsiyesi dışına çıkmayı da tercih etmemektedirler. Bu durum, herhangi bir sağlık sigortası kapsamında olmasa dahi, bilgi eksikliği sebebiyle hastaların ilaç fiyatlarına olan duyarlılıklarının düşük olmasına neden olmaktadır. Fiyat duyarlılığının yüksek olması ise; tam bilgi ve pazarlık gücüne sahip olmayı gerektirir. Piyasa aktörleri içerisinde, ilaçlar hakkında tam bilgi sahibi olan ve üreticiler üzerinde pazarlık gücüne sahip bulunan; hastaneler, sağlık sigortaları ve sağlık hizmeti sunan diğer kuruluşlar fiyat duyarlılığı yüksek olan kesimler olarak nitelendirilmektedir (Eriş 2006, 242).

Adı geçen kuruluşlar, kimi durumda ilaç listeleri oluşturmak suretiyle, kimi durumda ise ihale yöntemi ile mensupları ya da kendileri adına ilaç tedarik eden kuruluşlardır. Bu durum, bir hastalığın tedavisine yönelik olarak birden fazla ilacın pazarda bulunduğu koşullarda üreticiler arasında fiyat rekabetini sağlamanın en etkin yöntemidir. Diğer yüksek miktarlı alım yapan kesimler olan toptancıların ve eczanelerin ise, alımda ikâme imkanı bulunmadığı için, yüksek miktarda alım yapabilseler de, pazarlık güçleri bahsi geçen kuruluşlar kadar yüksek olmamaktadır (ÖZLER ve ŞAR 2006).

Pazarlık gücü eksikliği, herhangi bir sağlık sigortası bulunmayan ve ilaç harcamalarının tamamını cebinden karşılayan tüketiciler için de geçerlidir. Nitekim fiyat duyarlılıklarına ilişkin yapılan bir çalışma neticesinde, nihai tüketicilerin fiyat esnekliğinin yaklaşık olarak 0,1-0,2; fiyata duyarlı olan kurumsal tüketicilerin fiyat esnekliklerinin ise 0,22-0,62 olduğu tespit edilmiştir.

İlaç sektöründe talebin, fiyat duyarlılığı bulunan ve fiyat duyarlılığı bulunmayan iki farklı tüketici grubundan oluşması, üreticilerin Ramsey Fiyatlaması olarak adlandırılan ve tüketicilerin fiyata olan duyarlılıklarına göre aynı ürünün farklı tüketici gruplarına farklı fiyatlar ile sunulmasını öngören fiyat politikasını uygulama imkanı sunmaktadır. Ramsey fiyatlaması, tüketicilere fiyat duyarlılıklarına göre farklı fiyatlar uygulanmasını ve ortalamada fiyatın kısa dönem marjinal maliyetin üzerinde oluşmasını öngörmektedir.

Ramsey fiyatlamasının uygulanmadığı durumda, diğer bir ifade ile farklı tüketici grupları için aynı fiyatın uygulanması halinde, fiyata duyarlı olan tüketicilerin ürüne olan talepleri azalacak ve sonuçta refah kaybı daha fazla olacaktır. Bu nedenle ilaç sektöründe Ramsey fiyatlamasına dayanan fiyat farklılaştırması uygulamaları, sektörün sağlıklı işleyebilmesi bakımından gerekli bir uygulama olarak ortaya çıkmaktadır. Ramsey fiyatlaması, ilaç sektöründe fiyat rekabetinden ve AR-GE faaliyetinden beklenen faydaları optimum seviyeye çıkaran bir uygulamadır. Şöyle ki, üreticiler bir yandan fiyat duyarlılığı düşük olan tüketiciler pazarında, marka bağımlılığından veya patentten kaynaklanan pazar gücü nedeniyle fiyatı marjinal maliyetin üzerinde belirleyerek AR-GE yatırımları için fon oluşturulabilmekte, diğer yandan da fiyat duyarlılığı yüksek olan ve marka bağımlılığı bulunmayan tüketiciler için, eğer ikame ürünler söz konusu ise, marjinal maliyete eşit ya da bu seviyeye yakın fiyat belirleyebilmektedir.

Hastalar ilaç fiyatına karşı duyarlı ise, taleple ilgili finansal düzenlemeler toplumsal açıdan yararlı olabilir. Dolayısıyla bu durum, ilaca olan talebin fiyat esnekliğinin hesaplanmasını zorunlu kılmaktadır. Birçok ülkede ortaya çıkan zorluk, sağlık güvencesine müdahale olmadan esnekliği hesaplamaya kalkışmaktır. İlaçların maliyetinin tamamı ya da önemli bir kısmı mevcut yasalar çerçevesinde ait olduğu sağlık kuruluşu tarafından ödendiği için yalnız gerçekte gözlemlenen esneklik sağlık kuruluşunun karşıladığı kısmın dışında kalan miktar üzerinden hesaplanabilmektedir. Yani, ilaç talebinin fiyat esnekliği sadece katkı payı üzerinden hesaplanmaktadır.

Hurly ve Johnson 1980'lerde yapılan çalışmaları incelemişler ve bu çalışmaların çoğunda fiyata duyarlılığın varlığı konusunda fikir birliğinde olduklarını tespit etmişlerdir ancak fikir birliğine varamadıkları husus, bu duyarlılığın seviyesinin (derecesinin) ne olduğudur. Ayrıca talebin fiyat esnekliğinin kısa dönem ve uzun dönem etkileri de tam olarak ortaya konulamamıştır. Soumerai'ye göre, sabit reçete masrafları toplam ilaç harcamalarına ılımlı katkı sağlamaktadır. Sabit reçete uygulamasında, kişinin ilaç kullanma bedeli ödediği prime göre belirlenir. Belirli bir tutarı geçtikten sonraki kısım kişinin kendisi tarafından karşılanır. Burada amaç, aşırı ve gereksiz ilaç tüketimini engellemektir. Her ay ödemeye konu olan reçetelerin sayısının önemli etkisinin olduğu ortaya konulmuş, kısa dönemde tüketim üzerinde dengeleyici bir unsur olan reçete sayısı hekimin tutumu ile doğru orantılı olduğu belirtilmiştir. Çalışmada, reçete masrafındaki katkı payının yaklaşık 1,5 $'da sabitlenmesi reçete sayısını %10 civarında azaltmaktadır. Ayrıca reçete başına katkı payının 3 $ artırılması ise ilaç harcamalarında diğer %10'a ilaveten bir %10 daha düşürmektedir. Bu çalışmalardan yararlanan birçok ülke (başta İngiltere olmak üzere) ilaçta katkı payı uygulamasına geçmiş ya da katkı payında artırıma gitmiştir. İngiltere'de ilacın talep esnekliği %1 ile % 3 arasında azalmaktadır.

İlaç katkı payına yapılacak %10'luk artış reçete sayısında %1-3 azalmaya neden olmaktadır. Eğer hasta toplam ilaç masrafının %95'ine katlanırsa ilaca olan talep %43 oranında azalacaktır. Burada ciddi bir sorun vardır, acaba ilacın maliyetine katlanmak durumunda olan hastanın geliri bu masrafı kaldıracak düzeyde midir? Eğer hasta mevcut durumda ilacın katkı payını verebilecek düzeyde gelire sahip değilse, katkı payını artırarak reçete sayısını dolayısıyla da toplam ilaç harcamalarını azaltma politikası gerçekçi olmayabilir. Öncelikle hastaların gelir düzeylerini ve toplumun ne kadarının gelir düzeyinin bu katkı payını ödeyemeyecek kadar düşük olduğunu belirlemek gerekir. Kişinin gelir düzeyi yüksek ise ilaçtaki katkı payı uygulaması onu fazla ilgilendirmeyecektir.

Benzer Belgeler