• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI SAHADA İSLAMİ GENÇLİK HAREKETLERİ

19. yüzyılın sonuyla birlikte 20. yüzyılın başından itibaren emperyal rejimler birçok Müslüman bölgede konsolide edilmiş; bu durum Müslüman grupların yeniden İslam’a dönüş, İslami diriliş çerçevesinde toplumsal hareketliliğine kapı açmış; modern İslami hareketleri ortaya çıkarmıştır. Modernitenin ve Batı’nın getirdikleri, sömürge devletlerin güdümünde veya etkisinde kurulan yeni yönetimlerin başarısızlığı özellikle Müslüman gençleri etkilemiş, ilk organizasyonlar gençler tarafından kurulmuştur. Bu hususta modern İslami gençlik hareketlerinin ilk örneğini Müslüman Kardeşler oluşturmuştur. Dünyada 70 ülkede şubesi bulunan Müslüman Kardeşler teşkilatı, sosyal tabanı ve aksiyon becerisi ile modern İslami Gençlik Hareketlerinin öncüsüdür. Bir diğer ana akım hareket ise günümüzün Pakistan/Lahor bölgesinde kurulan Cemaat-i İslami’dir. Bu iki hareket ve öncüleri, 20. yüzyılın ikinci yarısında özellikle kampüslerde İslamcı gençlerin oluşturduğu ve giderek genişleyen gruplar için model teşkil etmiştir. Dolayısıyla bu bölümde, iki ana akım hareket ile onun Batı’daki ilk yansıması Mladi Müslimani ve Doğu’daki örneği Malezya İslami Gençlik Hareketi’nin kuruluşu, örgütlenme ilkeleri, faaliyetleri ve liderleri incelenecektir.

Elbette İslami hareketler bu dört örneği ile sınırlı değildir. İslami hareketlerin gelenekçi kesiminde kökeni çok daha önceye dayanan selefiyeciler, medreseciler ve çeşitli tarikat grupları vardır. Bunlardan en çok tanınanı, günümüzde de varlığını devam ettiren medrese kökenli Tebliğ Cemaati’dir. 1926’da Hindistan’da, Şeyh Kandehlevi öncülüğünde kurulan Tebliğ Cemaati, apolitik duruşu ile gelenekçi bir çizgide çeşitli faaliyetler yürütmüştür. Bugün 150 milyon gibi bir sayı ile en fazla üyeye sahip gelenekçi cemaat, tebliğ ve davet faaliyetlerini yürütürken siyasi meselelere dâhil olmamaya özen göstermektedir.202

Yine tamamen siyasi duruşu ile Kudüs’te parti olarak kurulan Hizbu’t- Tahrir; Şia kökenli Hizbullah (Lübnan) ve Ensarullah (Yemen); 1960’ların sonunda kurulan Batılılaşma karşıtı el-Nahda, 20. yüzyılda ortaya çıkan oluşumlardandır.

2.1-Liderler

2.1.1- Hasan el-Benna

Hasan el-Benna, 1906’da Nil Deltası’nda yer alan Mahmudiye kasabasında dünyaya gelmiştir. Babası bu kasabada imam olan Benna, ilk eğitimini ailesinden almış, ilk ve ortaokulu Mahmudiye’de okumuştur. Ortaokulunun son döneminde arkadaşları ile beraber dini emirleri daha iyi yerine getirebilmeyi hedefleyen “Ahlak ve Edeb Cemiyeti”ni, daha sonra ise ileride Müslüman Kardeşler’de önemli roller oynayacak Ali Bedir, Lebbi Nevvar, Abdurrahman Saati Said Bedr gibi isimlerle “Haramların İşlenmesini Önleme Cemiyeti”ni kurmuştur. Haramların İşlenmesini Önleme Cemiyeti ile Benna ve arkadaşları, İslami çerçevede hatalı görülen davranışları sergileyen kimselere gizlice mektup yazarak, haramları engellemeye çalışmışlardır.203

Mahmudiye’deki eğitiminin ardından Benna’nın ailesi, onun Demenhur’daki öğretmen okulu Daru’l Ulum’a kaydolmasını istemiştir. Henüz okula girebilmesi için yaşı yeterli olmamasına karşın müdürün inisiyatifi ile kaydı yapılmıştır.204

Bu dönemde Mısır toplumunda İngilizlerin sömürge politikaları etkili olurken, Benna ve arkadaşları buna karşı olan tarafta yer almıştır. Bir tarafta İngilizlerin sömürge yönetimi sebebiyle modernizm adı altında yapılan uygulamalarla ahlaki çöküntü başlamış, sömürge güçleri ile siyasi sahada işbirliği yapan Mısırlılar artmaya başlamıştır. Bu ortamda giderek rahatsızlığı artan Benna, arkadaşları ile irtibata geçerek toplumdaki bozulmayı analiz edebilmek ve topluma seslerini duyurabilmek için el-Fetih isimli dergiyi yayınlamaya karar vermiştir.205

Daru’l Ulum’dan mezun olduktan sonra 1928’de İsmailiye’de öğretmenlik için atanan Benna, zaman geçtikçe İslami konularda insanları eğitmek için arkadaşları ile beraber kahvelerde toplantılara başlamıştır. Bu toplantılarda ısrarcı tavırdan uzak kalarak, davetçi bir üslup ile kumar, zina, alkol kullanımı, faiz gibi haramlardan kaçınılması gerektiği işlenmi; toplumun, İslam’ın ayırt edici kimliğini kazanması amaçlanmıştır. Bu amaç için

203

Ahmet Emin Dağ, Hasan el-Benna, İstanbul: İlke Yayıncılık, 2006, s.13-19

204 Dağ, A.g.e., s. 21.

205 Hasan el-Benna, Dava ve Davetçinin Hatıraları, Çev: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul: İşaret

gerçekleştirilen faaliyetler daha da genişleyerek Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) teşkilatına dönüşmüştür.206

İhvan-ı Müslimin, küçük bir birlikten büyük bir cemiyete dönüşmüş, 1930’ların sonunda Mısır’da etkin hale gelmiştir. Cemiyetin asıl odağı Müslüman gençlik olmuştur. Bu hususta Batı tarzı açılan okullarda dini eğitimin olmamasının oluşturduğu boşluğu gidermek için gençleri ve ahlaki alanda mevcut bozulmanın düzeltilmesi için tüm toplumu İslam’ı tam yaşamaya davet etmek için çalışmalar yapılmıştır.207

Mısır’da etkisi giderek artan Müslüman Kardeşler, İngiliz yönetimini rahatsız etmeye başlayınca, teşkilata bağlı görev yapan ve aynı zamanda öğretmenliğe devam edenlerin bazıları görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Benna, Kahire dışına çıkmaya zorlanmıştır. 1942’de ise hükümet tarafından Müslüman Kardeşler cemiyetinin şubelerinin kapatılmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine pek çok üye de tutuklanmıştır.208

1949’da ise Krallık, Müslüman Kardeşler’in tamamen kapatılmasını istemiş, bunun üzerine Hasan el-Benna kurşunlanarak şehit edilmiştir.209

2.1.2- Mevdudi

Tam ismi Abu’l-Alâ el-Mevdudî olan sünni, düşünür ve alim, 25 eylül 1903’te Hindistan’ın güneyinde yer alan Haydarabad eyaletine bağlı Evrengabad’ta dünyaya gelmiştir. Baba tarafından soyu, Hz. Ali’ye kadar uzanan ve ilk olarak Afganistan’da ortaya çıkan Çişti Tarikatı’nın önde gelen kollarından birine dayandığından aynı zamanda Seyyid olarak da anılmaktadır.210

İlk eğitimini avukat olan babası Ahmet Hasan’dan alan Mevdudi, Delhi geleneklerine göre yetişirken Farsça ve Urduca dillerinde kendini geliştirmiş, Arapça, mantık, fıkıh ve hadis derslerini almıştır. 11 yaşında okula başladıktan sonra

206 Fatma Pınar, “Hasan el-Benna ve Müslüman Kardeşler”, Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, Sayı:5, 2015, s. 137.

207 Dağ, A.g.e., ss. 26-30. 208

Nihat Bulut, “Hasan el- Benna”, Derleme, İslami Mücadelede Öncü Şahsiyetler, İstanbul: Ekin Yayınları, 2012, s. 216.

209 Dağ, A.g.e., s. 34.

İngilizce ve diğer derslerde özel hocalardan eğitim almaya devam etmiş ve 15 yaşında gazeteciliğe başlamıştır. 1918’den itibaren Tâc, Müslim gibi gazetelerde editörlük yapmıştır.211

Yaklaşık on yıl süren gazetecilik sürecinde, içinde yaşadığı toplumda ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan Müslümanlarda gördüğü her türlü yeniliği reddeden boyuttaki gelenekselcilik, İslami düşüncede var olduğu iddia edilen birtakım hurafe düşünceler, Müslümanların kendi gelenek ve değerlerini kaybetmelerine neden olan Batıcılık, sünnet inkârcılığı gibi bazı sorunların üzerinde durma ve eleştirme imkânı bulmuştur.212

Mevdudi, bir yanda gazetecilikte kendini geliştirirken diğer tarafta Arapça, kelam, fıkıh, mantık ve edebiyat derslerini içeren Ders’i Nizami’yi tamamlayarak 1926’da Delhi’deki Fatihpuri Camii Medresesi’nin Daru’l-Ulum bölümü (İlahiyat Fakültesi)’nden kabul almıştır.213

Hilafetin kaldırılmasının ardından Hindistan’da Müslümanları kenetleyen bağlar giderek azalmaya başlamıştır. Bu ortamda 1925’te Hinduizm için önemli bir lider olan Swami Shradhanand’ın öldürülmesi ile birlikte İslam ve Müslümanlara olan bakış değişmeye başlamış, eleştiriler artmıştır. Bu olayların ardından Mevdudi, ilk eseri olan İslam’da Cihad’ı yazmıştır.214

Aynı zamanda Batılı eserleri Urduca’ya çeviren Mevdudi, Muhammed İkbal’in teklifi ile eğitimli Müslüman yetiştirme projesi olan Daru’l İslam’ı kurmuştur.215

Müslüman cemaatlere öncülük edebilecek eğitimli gençler yetiştirme hedefi ile yola çıkan Daru’l İslam projesi Mevdudi liderliğinde yürütülürken; yine Mevdudi önderliğinde, 1941’de Müslüman Kardeşlere benzeyen Cema’at-i İslami teşkilatı – ilerleyen sayfalarda detaylıca değinilecek- kurulmuştur. 216

Mevdudi, hilafet sonrasında İslami toplumda giderek artan siyasi ve dini otorite boşluk sebebi ile Hindistan’ın saf İslam’a dönmesi hayalinin kısa vadede gerçekleşmeyeceğini fark etmiştir. Bunun üzerine Pakistan üzerine odaklanılarak yoğun çalışmalara

211

Sayyid Veli Rıza Nasr, Mevdudi ve İslami İhyanın Teşekkülü, Çev: Hasan Aktaş, İstanbul: Yöneliş Yayınları, 1998, s. 8.

212 Yusuf el-Karadavi, Bir Düşünür Olarak Mevdudi, Çev: M. Ekrem Çavuş, İstanbul: Ekin Yayınları,

2017, ss. 15-24.

213

Giylani, A.g.e., s. 39.

214 A.g.e., s. 42.

215 Nasr, Mevdudi… A.g.e., s. 80. 216 Watt, A.g.e., s. 89.

başlanmıştır. Ancak bu çalışmalar, Mevdudi’nin öğretisi çerçevesinde, siyasi-sosyal alanda, ılımlı ve ilmi bir ihya projesi olarak yürütülmüştür. 217

Bu süreçte Pakistan’da meydana gelen siyasi sıkıntılar sonucunda iki defa askeri darbe gerçekleşmiştir. Darbelerin yarattığı buhranlı süreçte Mevdudi’nin hapis cezası aldığı dönemler olmuştur. Bunların dışında Mevdudi’nin ılımlı perspektifi, Müslüman toplumları daha iyi tanımak için çıktığı seyahatleri vasıtası ile Ortadoğu, Afrika ve dünyanın birçok bölümüne yayılmıştır. 218

1972’de Cema’at-i İslami liderliğini bırakan Mevdudi, 1979’da vefat etmiştir.219

2.1.3- Seyyid Kutub

Hint kökenli aileden gelen Seyyid Kutub İbrahim Hüseyin Shandili, 1906’da, Mısır’ın Aysut’a bağlı Mûşâ Köyü’nde doğmuştur. 6 yaşına geldiğindeki köydeki ilkokula kaydı yaptırılmıştır. Burada ilk eğitimine başlayan Kutub, aynı zamanda hafızlık için çalışmaya başlamıştır. 10 yaşına geldiğine hafızlığı ve ilkokulu tamamlayan Kutub, eğitimine devam etmek için Kahire’ye gitmiştir.220

Ortaokul ve lise eğitimini de Ezher’de tamamladıktan sonra, tıpkı Hasan el-Benna gibi eğitimine Daru’l Ulum’da devam etmiştir. 1933’te Daru’l Ulum’dan birincilikle mezun olduktan sonra Dimyat’ta göreve başlamıştır. İki yer değşikliğinin ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nda danışmanlık görevine atanmıştır.

1939’dan itibaren Kuranı Kerim’i edebi bir bakış açısı ile inceledikten sonra giderek İslam felsefesi ile ilgilenmeye başlamıştır. Devamında 1946’da “Konum Dersleri” isimli ilk makalesi yayınlanmıştır. Bu makale Kutub’un İslam Felsefesi ile ilgilenişinin somut ürünü olarak nitelendirilmektedir. Kutub’un bu çalışmasında, Mısır’da dönemin şartları nedeniyle toplumda meydana gelen dejenerasyonu eleştirmiş ve bunun nasıl aşılacağına ilişkin görüşlerine yer vermiştir.221

Kutub, İslami düşünceye göre yaşaması gereken toplumu İngiliz yönetiminin Batıcı anlayışına bırakan krallık yönetimini sert bir dille eleştirmiş, bu eleştiriler hükümetin

217 Giylani, A.g.e., s. 114. 218

Karadavi, A.g.e., ss. 37-55.

219 Giylani, A.g.e., s. 115.

220 İbrahim Sarmış, Bir Düşünür Olarak Seyyid Kutub, Ankara: Fecr Yayınları, 1992, s. 18. 221 Sarmış, s. 27.

hoşuna gitmemiştir. 1948’de el-Adaletu’l-İçtimaiyye fi’l-İslam adlı eseri yayınlanmıştır. Bu eserinde, insanlığın istediği sosyal adalaetin ancak İslam ve İslami yaşam ile sağlanabileceğini dile getirmiştir. Krallık, Kutub’un eleştirilerinden ötürü tutuklanması için yeterli kaynak ve delil bulamayınca, kendisini yurt dışına göndermiştir.222

Kutub, 1949’da doktora eğitimi için Amerika’ya gitmiştir. Bu süreçte Benna’nın şehit edilişi Amerika’da sevinçle karşılanınca, Kutub’un, Benna’ya olan bağlılığı artmıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra 1951’de Mısır’a dönmüş, Müslüman Kardeşler’le bağlantı kurmuş, Genel merkezin müdürü olmuştur.223

Cemal Abdülnasır döneminde cemiyetin yönetimle arası giderek açılmış, 1954’te Nasır’a karşı yapılan suikast girişimi sonunda Kutub da dahil birçok İhvan-ı Müslimin yöneticisi tutuklanmıştır. 15 yıl cezaya çarptırılan Kutub, 10 yıl hapiste kalmıştır. Bu süreçte ileride özellikle İslam dünyasında üne kavuşacak olan Kur’an tefsiri “Fi Zilâlil-Kuran” ile siyasi-düşünsel görüşyerini yansıtan “Yoldaki İşaretler”i yazmıştır.224

Kalan cezası dönemin Irak devlet başkanının girişimi ile ertelenmiş; ancak daha sonra başlatılan davalar sonucunda idam cezası verilmiştir. Kararın ertesinde İslam dünyasında, Karaçi’de, Pakistan’da ve hatta İngiltere ile ABD’de dahi protesto gösterileri yapılmış, kararın iptali istenmiş; ancak 29 Ağustos 1966’da Kutub ve iki arkadaşı idam edilmiştir.225

2.1.4- Aliya İzzetbegoviç

Bosna halkının 1990 sonrasındaki ulusal bağımsızlık mücadelesinin Aliya İzzetbegoviç’in hayatı ve düşünsel kimliği değerlendirilmeden anlaşılmasının mümkün olmadığı söylenebilir. İslam dünyasının “Bilge Kral”ı olarak bilinen İzzetbegoviç, 1925’te Bosna Hersek’in kuzeybatısında yer alan “Bosanski Samaç” kasabasında dünyaya gelmiştir. Annesi Türk olup Üsküdarlıdır. Begoviç soyadı “beyzade” manasına gelmektedir. Bölgenin adı, zamanla Müslümanların sayısı giderek arttığından Sultan Abdülhamid tarafından Aziziye olarak değiştirilmiştir.

222

Kamil Yılmaz, Seyyid Kutub: Hayatı, Fikirleri, Eserleri, İstanbul: Hikmet Yayınları, 1980, s. 35.

223 Yılmaz, A.g.e., s. 67. 224 Sarmış, A.g.e., ss. 295-297. 225 A.g.e., s. 300.

İlerleyen yıllarda Aziziye, Hırvat milliyetçileri tarafından işgal edildiği için İzzetbegoviç’in ailesi Saraybosna’ya taşınmıştır. Aliya, ilköğrenimini burada tamamlamıştır.226

Lise yıllarında eğitimini bölgenin en ünlü erkek liselerinden birinde almış, ders notlarından çok düşünsel temeline önem vermiş, entelektüel kişiliğine etki eden çok sayıda okuma yapmıştır. Kant, Bergson ve Spengler gibi Avrupa felsefesinin temellerini oluşturan eserleri okumuştur. Eğitim hayatı devam ederken İkinci Dünya Savaşı başlamış, savaş nedeniyle ortaya çıkan 1941’deki kıtlıktan İzzetbegoviç’in ailesi de etkilenmiş, ekonomik durumları oldukça kötüleşmiştir.

Aliya İzzetbegoviç, 1940’larda henüz lise öğrencisiyken teşkilata üye olmuş; Mladi Müslimani’nin önde gelen isimlerinden Tarık Muftic, Esad Karadjozoviç, Nusret Başagic ve Emin Granov ile tanışmıştır. Daha sonrasında Muammer Sadoviç ve Eşref Çampara ile yakın arkadaşlık kurarak fikir alışverişi yapmış ve kendini geliştirmiştir. Çoğunluğunu lise ve üniversite öğrencilerinin oluşturduğu bu grup 1940’da Ocak ve Şubat aylarında bir araya gelerek Boşnak halkının sıkıntılarını ve bunlara yönelik çözümleri tartışmıştır. İslam dini konusunda daha iyi bilgi sahibi olmak için eğitimler verilmiştir. Avrupa’nın İslam dinine karşı olumsuz tavrı, Haçlı Seferleri’nin nedenleri ve Müslümanlara yapılan eziyetler Mladi Müslimani ortamında en çok tartışılan konular olmuştur. Hareket bünyesinde gençler, Müslüman olmanın suç olarak algılandığı bir dönemde Gerçek İslam’ı ve içeriğini anlatabilmek amacıyla çeşitli yazılar hazırlamışlardır.227

Yaşamı boyunca Yugoslavya’nın üç önemli tarihi dönemine tanıklık etmiştir. İzzetbegoviç, henüz lise yıllarında iken Birinci Yugoslavya Krallığı İkinci Dünya Savaşı nedeniyle parçalanmış; Bosna Hersek bu süreçte “Bağımsız Ustaşa Hırvat Devleti” ‘nin sınırları içinde olmuştur. Bu dönemde Hırvat devlet, Nazizm temelinde ırkçı bir politika izlediğinden Aliya İzzetbegoviç askere gitmemek için Psavina’ya giderek saklanmak durumunda kalmıştır. 1944’e kadar ordudan kaçabilmiş, ancak 1945’te zorla askere alınmıştır. 1946’da ise Mladi Müslimani üyesi olmak, Tito’nun

226 Hüseyin Yorulmaz, Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç, İstanbul: Hat Yayınevi, 2015, s. 15. 227 R. İhsan Eliaçık, Aliya İzzetbegoviç, İstanbul: Gerçek Hayat Yayınları, 2004, ss. 62-63.

yönetimini eleştirmek ve ülke için tehdit oluşturmak gibi gerekçelerle tutuklanmış ve üç yıl hapiste kalmıştır.228

İzzetbegoviç, hapisten çıktıktan sonra evlenmiş, siyasi faaliyetlere ara vererek eğitimine devam etmiştir. Önce ziraat fakültesinde eğitime başlamış; daha sonra buradan ayrılarak hukuk fakültesine gitmiştir. 1956’da çalışma hayatına başladıktan sonra Mücahit dergisinde yazılar yazmış, 1970’te ünlü eseri “İslam Deklarasyonu” yayınlanmıştır. Müslüman kitlelerin ancak yeniden İslam ile canlandırılabileceğini ve sadece İslam ile Müslümanların kendi tarihlerini yazmaya muktedir olacaklarını vurguladığı bu eser sebebi ile 1983 Saray Bosna Davası’nda yargılanmış, on dört yıla mahkûm edilmiştir.229

Bu süreçte, ilk tutuklandığı dönemde kız kardeşinin sakladığı çalışmalarına eklemeler yaparak Kanada’daki bir arkadaşına göndermiş ve ünlü eseri “Doğu Batı

Arasında” İslam yayımlanmıştır. Büyük yankı uyandıran bu kitap sebebiyle

İzzetbegoviç, ağır iş cezasına çarptırılmıştır. Hapishane yıllarında hukukçu kimliği ile diğer mahkumların dilekçe, tutanak, vs. işlerinde yardımcı olmuş, birçok insanla tanışmış ve onların hayat hikayeleri düşünce dünyasını etkilemiştir. Yine mahkum olduğu dönemde okuduğu metinler ve tecrübelerini birleştirerek felsefi birikimi ortaya koyduğu “Özgürlüğe Kaçışım” adlı eseri kaleme almıştır. 230

Pişmanlığını dile getirdiği takdirde özgür olacağına dair teklifleri reddetmiş; ancak 1988’de Yugoslavya Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan bir af ile serbest kalmıştır. 1990’a yaklaşılırken sosyalizm ile yönetilen ülkede komünizmin çözülmeye başlaması ile bağımsızlık mücadelesi ortaya çıkmıştır. Bu süreçte İzzetbegoviç, Mladi Müslimani’deki bazı arkadaşları ile birleşerek Boşnak Müslümanları temsil edecek Demokratik Eylem Partisi (SDA)’ni kurmuşlardır. Siyasete atıldıktan çok kısa bir süre sonra 1990’da cumhurbaşkanı olmuştur. Daha sonra patlak veren iç savaşta Boşnak Müslüman halkın liderliğini üstlenmiş, hiçbir

228 Eliaçık, A.g.e., ss. 63-64. 229

Admir Mulaosmanovic, “Aliya İzzetbegoviç”, TDV İslam Ansiklopedisi EK-1. Cilt, İstanbul: TDV Yayınları, 2016, ss. 687-689.

230 Mahmut Hakkı Akın, Faruk Karaarslan, “Çağdaş İslam Düşüncesinde Aliya İzzetbegoviç”,

sorumluluktan kaçınmamıştır. Bu nedenle 1998’de yeniden cumhurbaşkanı seçilmiş; ancak sağlık sorunları nedeniyle 2000 yılında görevi bırakmış ve 2003’te vefat etmiştir.231

2.1.5-Enver İbrahim

Ağustos 1947’de Penang/Malezya’da doğan Enver İbrahim’in babası hastane görevlisi, annesi ev hanımıdır.1960-1966 yılları arasında eğitim gördüğü Malay Koleji’nde okul başkanlığı yapmıştır. Dünyada etkili olan 1968 Olayları, 1969’da Malezya’ya sıçradığında Malaya Üniversitesi’nde öğrenci olan Enver İbrahim, bu süreçte gençlerin İslami ilkelere uygun hareket etmesi gerektiğini savunmuş, Malezya İslami Gençlik Hareketi’nin kuruluşuna öncülük etmiştir.232

Toplumda İslam’ın yeniden canlandırılması için faaliyetler yürütürken dönemin Başbakanı Tun Razak onu siyasete davet etmiş; ancak İbrahim kabul etmeyere Malezya İslami Gençlik Hareketi (ABIM)’deki görevine devam etmiştir. 1974’te hükümetin Müslümanlara yönelik politikalarını eleştirdiği için göz altına alınmış; iki yıl yargılanmaksızın tutulmuştur. 1981’de milliyetçi parti UMNO’nun lideri Dr. Mahathir tarafından davet edilmiştir. İbrahim, ABIM üyelerini ve diğer islami çevreleri şaşırtan bir şekilde Mahathir’in teklifini kabul etmiş ve ABIM liderliğini bırakmıştır. Bu durum birçok kişi ile arasının açılmasına sebebiyet vermiştir. Kendi bölgesi olan Penang’ta seçim çalışmalarına başlamış, 1982’de parlamentoya dahil olmuştur. Siyasette başarısı giderek artmış, 1993’te başbakan yardımcılığına yükselmiştir. Bu başarının temelinde Mahathir’in değişen İslami söylemi yer almaktadır. Mahathir, genç Müslümanların yoğun çalışmaları sebebiyle onları partiye çekmek için Enver İbrahim aracılığı ile çeşitli projeler gerçekleştirmiştir. İslami banka, Uluslararası İslam Üniversitesi, İslami sigorta şirketi gibi kurumların oluşması için fon sağlamıştır. İlk etapta UMNO’ya katıldığı için İbrahim’den uzaklaşan kesim, zamanla İbrahim’in partide etkili bir isim olduğuna ve İslam için faydalı projeler yürütebileceğine inanmışlardır. Enver İbrahim, siyasette

231

Akın, Kararaslan, A.g.m., s. 45.

232 Aljazeera, 6 Mayıs 2013,

https://)www.aljazeera.com/indepth/spotlight/malaysiaelections/2013/05/2013511259347509.72.html (17.11.2018).

yer aldığı bu süreçte ABIM’deki söylemini biraz daha yumuşatarak “ılımlı İslam”ı savunmuş; İslam’ın evrenselliğini, sosyal adaleti, evrensel değerleri ve hümanizmi vurgulamıştır.233

1998’de Asya’da meydana gelen bölgesel ekonomik kriz Malezya ekonomisini çok kötü etkilediğinde yönetimi eleştirmiş, reform çağrısında bulunmuştur. Bu durum Mahathir ile gerilmesine neden olmuş; başbakan yardımcılığı görevinden alınmıştır. Bu süreçte hakkında yolsuzluk iddiaları atılmış; ancak yeterli delile ulaşılamamıştır. Yolsuzluk iddialarının ardından cinsellikle alakalı mevzularda yapılan suçlamalarla hapse atılmış, 6 yıllık mahkumiyetin ardından 2004’te aklanmıştır. Hapis hayatından sonra siyasete devam etmiş, muhalif cephede faaliyetlerini sürdürmüştür.234

2.2- Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin)

Mısır, emperyalist devletlerin uygulamalarıyla erken dönemde tanışan devletlerden biridir. Napolyon, 1798’de Mısır’ı işgal etmiş; İngilizler buna engel olmak için Fransız filosunu tahrip etmiş, 1801’de Mısır’dan çıkarmıştır. İngiltere ve Fransa’nın Mısır için rekabetleri sürerken 1805’te Mısır’daki iktidar boşluğunun giderilmesi amacıyla Osmanlı, Mehmet Ali Paşa’yı vali olarak atamıştır. Paşa ile birlikte Mısır, modernleşme sürecine girmiştir.235

Ancak bu modernleşme faaliyetleri ilk etapta askeri ihtiyaç dolayısıyla başlamıştır. Fransızların ordu sisteminden oldukça etkilenen Paşa, savunma alanında “yalnızca devlette hizmete girecek” kişilere eğitim verilmesini sağlamıştır. Paşa, savunmadaki modernleşme faaliyetlerinin ve eğitim reformlarının halka yayılmamasına özen göstermiştir. Bunun altında yatan nedenin ise, o dönemde başlatılan modernizasyon sürecinin finanse

Benzer Belgeler