Türkiye’de İslami kesimin, sosyal alanda, tarihi ve kültürel temelleri ile diğer gruplara nazaran daha yaygın yer aldığı söylenebilir. Ancak ülkenin geçirdiği siyasi süreçler, sahip olduğu sosyal dinamikler, bu kesimin etkinliğini de değiştirmiştir. Bu süreçlerin ve dinamiklerin başında da modernleşme, Batılılaşma ve bir ulus-devlet olarak Türkiye’nin kuruluşunun geldiği söylenebilir.315
Gülalp, klasik Sosyoloji ve Siyaset Bilimi kuramlarında modernleşme kavramının pozitivist bir nitelik ile normatif bir içeriğe sahip olduğunu öne sürmüştür. Dolayısıyla modernleşmenin bilimsel yönü ilerlemeyi, ilerleme de sekülerleşmeyi zorunlu kılmaktadır. Genellikle İslam toplumları, Sosyal Bilimler’in bu kavramsallaştırmasına uymamaktayken; Türkiye, geçirdiği dönüşüm ile nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan devletler arasında özel bir örnek olarak sunulmaktadır. Türkiye, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte modern dünyaya dâhil olmuş; seküler yönetim anlayışı ile siyasal ve kamusal alanda, ilerlemenin önündeki “engellerden” kurtulmuştur.316
Gellner’e göre Müslüman devletlerin modernleşme sürecinde “dine karşı” ve “din ile birlikte” olmak üzere iki model ön plana çıkmaktadır. Türkiye tarihsel ve kültürel birikimi çerçevesinde her ikisini de barındırarak- yine Gellner’in ifadesiyle- “istisna içinde bir istisna”olarak karşımıza çıkar. Ülkemizde, din ile birlikte modernleşmenin örneğini hem Batılılaşmayı hem de İslam’ı savunanlar, dine karşı modernleşmenin örneğini ise Kemalizm oluşturmuştur.317
1923’te Cumhuriyet’in ilanı ve devamında gelen uygulamalar ile birlikte Kemalist dönem olarak adlandırılan Tek Parti Dönemi başlamıştır. Osmanlı döneminde siyasal iktidarın temel meşruiyet kaynağını İslam-şeriat oluştururken, Kemalist dönem ile birlikte bu temel önemli bir değişim geçirmiştir. 1924’te halifeliğin kaldırılması ile “padişah-
315 Ömer Çaha, Sivil Toplum ve Devlet, Ankara: Orion Kitabevi, 2016, s. 286. 316 Haldun Gülalp, Kimlikler Siyaseti, İstanbul: Metis Yayınları, 2014, s. 11. 317 Gellner, A.g.e., s. 114.
sultan-şeriat” gibi olgular siyasal alandan tamamen silinmiş, bunların yerine modern kurumlar getirilmiştir. Yeni kurumlarla birlikte siyasi mekanizma, İslam’ın/şeriatın temsilcisi değil, modernleşmenin temsilcisi olarak yer almış; en temel araç olarak seküler politikalar benimsenmiştir.318
Bu süreçte siyasal-kamusal alanda etkisi minimuma indirgenmeye çalışılan dinden kalan değer boşluğu, Türk milliyetçiliği ile doldurulmaya çalışılmıştır. Bir başka deyişle, milliyetçilik, modernleşmenin temel dinamiklerinden biri haline gelmiştir. Sekülerleşme süreci sadece “din ile devlet işlerini ayırmak”la kalmamış; aynı zamanda modern ve çağdaş yeni bir toplum yaratma gayesiyle toplumun İslami yaşantısına çeşitli kısıtlamalar getirmiştir. Şapka Kanunu, tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini eğitimin yasaklanması, ezanın Türkçe okunmaya başlaması, İlahiyat Fakültelerinin eğitimine son verilmesi ve mezunlarının iş sahasında yer almasının engellenmesi bu süreçte dikkat çeken kısıtlamalardandır.319
Ancak bu sürecin sosyal pratiği, milliyetçilik noktasında toplumun önemli bir kısmında karşılığını bulmasına karşın “din” hususunda aynı sonucu vermemiş, toplumdaki İslami kesim geri planda kalsa da varlığını devam ettirmiştir. 1950’den itibaren çok partili hayata geçiş ile birlikte toplumda İslami canlanma döneminin temelleri atılmıştır. Bu süreçte Türkiye’nin yüzü hala Batı’ya dönük olmakla birlikte Kemalizm’in “sağ yorumu” çerçevesinde ezanın yeniden Arapça okunmaya başlanması, İslami yayınlara aşamalı olarak izin verilmesi, getirilen “cüzi” esnekliklerden olmuştur.320
Din ile birlikte modernleşmenin bir başka boyutunu oluşturan bu zaman diliminde İslami kesim, geniş anlamda Ocak’ın ifadesiyle “Türkiye Müslümanlığı” çerçevesinde değerlendirilebilir. Bu kavram ve içerdiği değişim, İslamcılığın dalga dalga yükselip-geri planda kalışında etki olmuş çok boyutlu bir olgudur. Türkiye Müslümanlığı ile sadece coğrafi sınırlar değil, aynı zamanda sosyal ve düşünsel boyut da kast edilmektedir. Doğu ile Batı arasında birçok kültüre tanıklık edilmesi sebebiyle Türkiye toplumu, pek çok farklı kültürel yapı ile temasta bulunmuştur. Dolayısıyla bu mozaik ile İslami yaşam biçimleri
318
Arslan, A.g.e, ss. 213-214.
319 Gotthard Jaschke, Yeni Türkiye’de İslamlık, Çev: Hayrullah Örs, Ankara: Bilgi Yayınları, 1962, ss.
74-75.
noktasında Türkiye’ye özgü farklı yorumlar oluşmuştur.321
Bu yorumlar arasında, din karşıtları ve din ile birlikte modernleşmeyi savunan grupların dışında “üçüncü bir yol” olarak değerlendirebilecek İslamcı gençlik yeni bir aktör olarak karşımıza çıkar. 1960’lardan itibaren Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)’nin, 1970’lerden itibaren Akıncılar’ın temsil ettiği İslamcı gençlik, Soğuk Savaş’ın ideolojik kutuplarının, Ortadoğu’da ortaya çıkan İslami hareketlerin etkisiyle daha net ifadelerle İslami yaşam biçimine ilişkin taleplerde bulunmuş ve bunun için eylem üretmiştir. Bu bölümde Türkiye’nin geçirdiği siyasi-sosyal dönüşümlerle birlikte İslami gençliğin temsilcisi olarak yükselen MTTB ve Akıncılar Hareketi incelenecektir.
3.1- Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) 3.1.1- MTTB’nin Kuruluşu
MTTB’nin köklü hikâyesinin başlangıcına ilişkin çeşitli görüşler mevcuttur. İlhan Darendelioğlu, 1976’da yayınlanan “Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri” adlı eserinde MTTB’nin 1929 yılında, Tevfik İleri ve Rüknettin Fethi (Olcaytuğ) tarafından kurulduğunu belirtmiş; birliği, o dönemde üniversite gençliğinin milli bilinç ve iman kaynağı olan en faal ve hâyic bir hareket olarak vurgulamıştır.322
Oruç’un aktardığına göre, Tahsin Şensoy “Atatürk Dönemi Öğrenci Olayları” adlı çalışmasında MTTB’nin kuruluş tarihini 1926; Tevfik Çavdar ise, “Türkiye’de Demokrasi Tarihi” adlı eserinde MTTB’nin 1933 yılı olarak belirtmiştir.323
Ancak birliğin bünyesinde hazırlanan bir kaynak ile MTTB’nin amblem ve tabelalarında kuruluş tarihi olarak 4 Aralık 1916 yer almaktadır. Bu kaynakta MTTB’nin kuruluşu aşağıdaki gibi verilmiştir. 324
“Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarında, düşman tarafından abluka altına alınarak ortadan kaldırılmak istenilen tek büyük Müslüman topluluğunun temelleri sarsılırken Türk Yüksek Tahsil Gençliği boş duramazdı. Bunların arasında kültürlü
321 Ahmet Yaşar Ocak, Türkler, Türkiye ve İslam, İstanbul: İletişim Yayınları, 2018, s. 131. 322 İlhan Daredelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul: Toker Yayınları, 1977, s. 62. 323
Zülküf Oruç, Bir Öğrenci Hareketi Olarak Milli Türk Talebe Birliği, İstanbul: Pınar Yayınları, 2005, s.15.
324 __”48. Dönem Faaliyet Raporu 1969-1971”, MTTB Genel Merkez Faaliyet Raporu, İstanbul: Tan
ve şuurlu ‘Darül Fünun’ talebeleri bir araya gelerek 1916 yılında Milli Türk Talebe Birliği’ni kurdular. Her Müslüman Türk gibi bu vatanın çocukları, dinini, imanını, vatanını ve varlığını bunların düşmanlarına karşı korumak yolunda, milli şuurun uyanması için çalıştılar. İmkânları el verdiği kadar ‘Milli Mücadele’ye iştirak ettiler.”
MTTB’nin kurulduğu süreçte Osmanlı İmparatorluğu çökmenin eşiğine gelmiş, halk, işgal güçlerine karşı bir kurtuluş mücadelesine başlamıştı. Bu mücadeleye İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde kurulan gençlik örgütleri destek vermiştir. İşgaller protesto edilmiş, mitingler düzenlenmiş ve greve gidilmiştir.325
MTTB’nin kuruluşundan günümüze değin tarihçesi beş devreye ayrılmaktadır. İlk devreyi daha çok Kurtuluş Mücadelesine destek verilen ve çoğunlukla siyasi eylemlerde yer alınan 1916-1920 aralığı; ikinci devreyi, Hatay mitingi sonrasında MTTB’nin kapatılması ile sonlanan 1926-1936 aralığı; üçüncü devreyi, on yıl aranın ardından yeniden kurulup ideolojik duruşta milliyetçilikten sola kayıldığı, çok partili sistemin işlemeye başladığı yılları içeren 1946-1965 aralığı; dördüncü devreyi, çalışmanın odak noktasını oluşturan İslamcı ideolojinin baskın olduğu ve darbe nedeniyle tekrar kapatıldığı 1965-1980 aralığı; son olarak beşinci devreyi ise Ak Parti’nin 2002’de iktidara gelişinin ardından başlayan değişimin neticesinde yeniden aynı ideallerle kurulduğu 2008’den günümüze kadar gelen süreç oluşturmaktadır.326
MTTB’nin tarihçesi incelenirken referans verilen beş devrenin keskin ve her birinde geçerli olan bir zaman aralığına sahip olmadığı dikkat çekmektedir. Bu hususta beş ana sürecin MTTB’nin geçmişten günümüze etkilendiği fikir akımları, siyasi-ideolojik tutumundaki değişim ve Türkiye’nin siyasi süreçleriyle bağlantılı şekilde oluşturulduğu söylenebilir.
MTTB, kurulduğu ilk yıllarda savaş nedeniyle aktif olmamasına karşın, cumhuriyetin ilanı ile birlikte siyasi-sosyal platformlarda ön plana çıkmaya başlamıştır.
325 Oruç, A.g.e, s. 14.
3.1.2- Teşkilat Yapısı
MTTB’nin 1980 Darbesine değin yürüttüğü faaliyetlerle siyasi ve sosyal alanlarda ses getirmesi, Türkiye’nin en etkili gençlik hareketlerinden biri haline gelmesinde örgütlenme ilkeleri ve teşkilat yapısının önemli bir rolü olduğu söylenebilir. MTTB teşkilatında yönetim ve koordinasyon Genel Merkez Teşkilatı tarafından sağlanmış; faaliyetler ise müdürlükler, kulüpler ve enstitüler gibi alt kurumlar aracılığı ile yürütülmüştür. Genel Merkez Teşkilatı’nda Genel Başkan, Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı, Genel Muhasip, İcra Konseyi Başkanı, İcra Konseyi Başkanı Yardımcıları, Merkez Koordinatörü ve Merkez Koordinatör Yardımcıları gibi birimler yer almıştır. MTTB’nin ana tüzüğünün 16. Maddesine göre Genel Başkan her iki yılda bir Genel Kongre’de kapalı oy ve üçte iki çoğunlukla yapılan seçimle belirlenmiştir.327
MTTB bünyesinde merkeze bağlı, on dört müdürlük kurulmuştur. 328
Bunlardan ilki, Basın Yayın Müdürlüğü’dür. Bu birim MTTB’nin düşüncelerini, iç ve dış meselelere ilişkin tepkilerini basın yoluyla genç topluma ve daha geniş kitlelere aktarmak amacıyla kurulmuştur. Müdürlüğe bağlı Neşriyat, Teksir, Haber, Araştırma, Reklam-Propaganda, Fotoğraf ve Arşiv büroları kurulmuştur. Bu yedi alt organ ile birlikte “Birlik, Milli Birlik, Öz Birlik, Çatı, Milli Gençlik ve Tebliğ” gibi dergi ve bültenler çıkarılmıştır.329
İkinci olarak Dış Türkler Müdürlüğü, 48. Genel Kongre’deki tavsiye üzerine, Türkiye dışında yaşayan Türklerin meseleleri ile ilgilenilmek amacıyla kurulmuştur. Bu kuruluşun gerçekleştirdiği faaliyetler, MTTB’nin 51. Döneminden sonra Turizm ve Dış Temaslar Müdürlüğü çatısında yürütülmüştür. Turizm ve Dış Temaslar Müdürlüğü, 1959 yılında, Müslüman ülkeler ve buradaki WAMY, Dünya İslam Gençliği gibi İslami gençlik oluşumları ile iletişim kurulması ve işbirliği yapılması amacıyla kurulmuştur. Eğitim Müdürlüğü, hem yükseköğrenim öğrencilerinin hem de üniversite için hazırlanan öğrencilerin eğitimlerine destek verilmesi ve aynı zamanda MTTB’nin daha geniş alanda tanıtılması amacıyla kurulmuştur. Eğitim Müdürlüğü vasıtası ile üniversiteye
327
Oruç, A.g.e., s. 163.
328 48. Dönem Faaliyet Raporu, s. 18.
329Siyami Akyel, MTTB ve MTTB’liler: Kimler Geldi Kimler Geçti?, İstanbul: Hemenora Yayınları,
hazırlık kursları başlatılmış, akademi ve enstitülere giriş sınavları için eğitimler düzenlenmiş, üniversite müfredatına destek programlar hazırlanmıştır. 330
49. Döneminde, maddi yetersizlikler sebebiyle eğitimini sürdürmekte zorlanan öğrencilere hem eğitim dönemlerinde hem de mezuniyetlerinden sonra iş bulmalarında aracı olması amacıyla İş Bulma Müdürlüğü kurulmuştur. Kültür
Müdürlüğü ile genç toplumda öze dönülmesi, milli ve manevi değerlerin yeniden
yeşermesi ve kalıcılığının sağlanması amacıyla konferanslar, seminerler, sempozyumlar ve anma törenleri düzenlenmiştir. Öğrencilerin kitap temin edebilecekleri ve ders çalışabilecekleri salonların tesis edildiği Kütüphane
Müdürlüğü kurulmuştur. Öğrenci Meseleleri Müdürlüğü ise planlanan çeşitli alt
komisyonları ile beraber öğrencilere kredi, burs ve yardım sağlanması, kalacak yerlerin tahsis edilmesi, yükseköğrenimde kız öğrenci faaliyetlerinin de yürütülmesi, eğitim sistemindeki aksamaların dile getirilerek çözüme kavuşturulması ve sağlık problemlerine yardımcı olunması amacıyla kurulmuştur. Tiyatro alanında da genç topluma çalışma imkânı sağlamak ve tiyatro sahasında milliyetçi-vatansever bir duruşun sergilenebileceği bir ortam sunmak amacıyla Tiyatro Müdürlüğü kurulmuştur.331
Bunlara ek olarak MTTB Genel Merkez Teşkilatı çatısında Tesisler Müdürlüğü, Folklor Müdürlüğü, Trafik ve Eğitim Müdürlüğü ve Diğer Teşkilatlarla İrtibat Müdürlüğü gibi organlar kurulmuş ve faaliyetlerde bulunmuştur.
Müdürlükler ile beraber Fotoğrafçılık, Sinema, Kitap ve Spor kulüpleri de genç topluma yönelik çalışmalar yapmıştır. Yine Genel Merkez Teşkilatı’na bağlı diğer teşekküller de enstitüler olmuştur. Bu hususta gençlerin fiziki dayanıklılıklarını sağlıklı bir şekilde geliştirmek, genç toplumda disiplin ahlakını oluşturmak gibi amaçlarla Beden Eğitimi ve Güç Geliştirme Enstitüsü, Türk milletinin geçmişinin, gelenek v göreneklerinin yansımalarının olduğu halk oyunlarının ticaret aracı olarak kullanılmasını önlemek, halk oyunlarının ve geleneksel müziğin genç topluma ve halka yeniden tanıtılması amacıyla Folklor ve Müzik Enstitüsü kurulmuştur. MTTB’de kurulan ve en önemli teşekküllerden biri haline gelen enstitülerden biri de Sosyal İlimler Enstitüsü’dür. Bu kuruluş çalışmanın ilerleyen başlıklarında daha
330 Akyel, A.g.e., s. 17. 331 A.g.e., s.18-19.
detaylı inceleneceğinden burada adını vermekle yetinilecektir.332
Genel Merkez Teşkilatı’nın dışında ülkede birçok il ve ilçede kurulan şubelerle Taşra Teşkilatları ve ortaöğretim öğrencilerine ilişkin faaliyetlerin yürütüldüğü Ortaöğretim Komiteleri de çalışmalar yürütmüştür.
3.1.3- İslami Gençlik Hareketi Olarak MTTB
3.1.3.1- Düşünsel Pozisyonu: Milliyetçilikten İslamcılığa
MTTB, kurulduğu 1916 yılından darbe nedeniyle kapatıldığı 1980’e kadar Türkiye’nin geçirdiği ideolojik dönüşümle paralel olarak faklı fikri eğilimlerde olmuştur. Bu süreçte yer yer belirginleşip yer yer de dozu azalan; ancak her dönemde var olan akım milliyetçiliktir.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yapılan köklü değişikliklerin neticesinde Osmanlı’nın izlerini taşıyan geleneksel toplum yapısı büyük ölçekte sarsılmıştır. Seküler ilke ve inkılapların topluma empoze edildiği yıllarda MTTB, Tek Parti döneminde Kemalist milliyetçi ideolojide olmuştur. 1928’de MTTB tarafından “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası başlatılmış; İstanbul’un çeşitli bölgelerine levhalar asılmıştır. O dönemde bazı kesimler MTTB’yi ülkede Rumca, Ermenice, Boşnakça ve Arapça gibi dillerin de konuşulduğunu hatırlatarak eleştirmiştir. Milliyetçi tutumla hayata geçirilen bir diğer eylem, 1933‘te yabancı kökenli Vagon- Li Şirketi yöneticisinin, Türkçe konuşan memurunun diline hakaret etmesi nedeniyle şirkete yapılan yürüyüştür. Aynı yıl, Bulgaristan’ın Razgrad Kasabası’ndaki Türk mezarlığının tahrip edilmesi üzerine protesto yürüyüşü yapılmıştır. 1936’da Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını destekleyen bir miting düzenlenmiş, bunun üzerine MTTB kapatılmıştır.333
1945’te Milli Kalkınma Partisi (MKP)’nin kurulması ile çok partili hayata geçilmiş; o dönemde 1946’da MTTB yeniden faaliyete başlamıştır. 1950
332 __”50. Dönem Faaliyet Raporu 1971-1973”, MTTB Genel Merkez Faaliyet Raporu, İstanbul:
Özdemir Matbaası, 1973, ss. 271-283.
seçimlerinde Demokrat Parti (DP)334, iktidara gelmiştir. DP, iktidara gelince, ilk
olarak 1950-1954 aralığında basın, toplanma, seyahat alanlarında hak ve özgürlükleri genişletmiştir. Bu dönemde DP, Kemalist ideolojinin zamanın gereklerine göre yorumlanması şartı ile uygulanması taraftarı olmuştur. Bu doğrultuda DP yönetimi korumacı devlet temalı devletçilik ilkesinin artık geçersiz olduğuna inanarak daha liberal döneme geçilmesi gerektiğini savunmuştur. Ayrıca bu dönemde Doğu Bloku ile Batı Bloku arasında var olan Soğuk Savaş sebebiyle Türkiye, süreçten faydalanmak için Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) döneminde başlayan görüşmeleri sürdürmüş, görüşmelerin neticesini ekonomik destek ve 1952’de NATO’ya üye olarak almıştır. Zaten DP’nin iktidara geldikten sonra hızla giriştiği ekonomik liberalleşme hamleleri ve yaptığı yatırımlar, büyük oranda bu dış yardımlar sayesinde gerçekleştirilmiştir.335
1955 ve sonrası dönemde DP’nin politikaları ters tepmeye başlamıştır. Özellikle ekonomide yapılan yatırımlar, hızlı yükselme hedeflediğinden kısa vadeli yapılmış, ekonomik büyüme kalkınma için değil siyasi sebeplerden dolayı istenmiştir. Bununla birlikte artan borç ekonomiyi kötü etkilemeye başladığından DP’ye yönelik eleştiriler başlamıştır. Eleştirileri görmezden gelen DP, 1957 seçimlerini kazandıktan sonra muhalefete karşı daha sert bir tavır almıştır. Ancak 1958’de tıkanmaya başlayan ekonomi ile birlikte kuyruklar ve kara borsa günleri başlamıştır. Bunun üzerine mecliste, 1958’de Muhalefetin Güç Birliği kurulmuş; çok partili siyasi hayata geçişle kurulan partilerden Türkiye Köylü Partisi, Cumhuriyetçi Millet Partisi, Hürriyet Partisi, CHP’ye katılmıştır. 336
1959’da muhalefette gücünü giderek artırmış olan CHP, mecliste, İlk Hedefler Beyannamesi olarak adlandırdığı, ikinci meclisin kurulması, daha güvenli seçim, basın özgürlüğü,
334
Ocak 1946’da Celal Bayar’ın önderliğinde Demokrat Parti (DP) resmen kurulmuştur. Demokrat Parti de tıpkı diğer partiler gibi halk hareketinden değil, meclis içinden yükselerek kurulmuştur. DP’nin kuruluşu mecliste başlarda iyi karşılanmıştır. Ancak henüz yeni bir parti olması ve daha önce SCF ve MKP tecrübeleri nedeniyle halk ilk başta DP’yi güçlü bir parti olarak görmemiştir. Halktaki bu önyargıyı kırmak için çalışmalara başlayan DP’nin ilk dönemde CHP ile arası iyi olmuştur. Ancak zamanla DP tüm muhalefeti kendi yanına çekmeye, giderek büyümeye, Anadolu’da şubeler açmaya başlayınca CHP’nin DP’ye olan tavrı değişmiştir. CHP, 1947 genel seçimleri için DP’yi bir risk olarak görmeye başlamıştır. Detaylı bilgi için bkz: Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul: Timaş Yayınları, 2010, s. 239.
335 Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, Çev: Sedat Cem Karadeli, İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 2014, s. 113.
özerk üniversiteler içerikli belgeyi sunmuştur. Bu belgeye karşı çıkan DP, Muhalefetin Güç Birliği’ne karşılık Vatan Cephesi’ni oluşturmuş, ocak sistemi getirerek tabanını genişletmeye çalışmıştır.337
Mecliste siyasi kaygılarla başlayan ve topluma da ekonomik endişelerle yansıyan muhalif düşünce ordu içinde DP iktidara geldiği andan itibaren var olagelmiştir. Ordudan Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu’nun ihbarı ile darbe planladığı iddia edilen 9 subay tutuklanmış, cuntanın varlığına dair söylentiler ortaya çıkmıştır. 338
Muhalefeti bastırmak isteyen DP, 12 Nisan 1960’ta mecliste 15 kişiden oluşan bir Tahkikat Komisyonu kurarak “tek partili diktatörlüğe” doğru bir adım atmıştır. 3 Mayıs 1960’ta Ankara Harp Okulu tarafından yapılan DP karşıtı yürüyüş dahi DP ve Menderes tarafından yeterince önemsenmemiş, sürekli hükûmetin ordu ile iyi ilişki içerisinde olduğu mesajı verilmiştir. 339
DP hükûmetinin ordudaki hareketlenmeyi görmezden gelişi, halka yönelik liberal bir söylemle çıktıkları yolda sözün milletten alınmasına engel olamamış, 27 Mayıs 1960 Darbesi gerçekleşmiştir.
60 Darbesi’ne kadar geçen süreçte MTTB, DP’yi desteklediğine dair kesin bir açıklama yapmamıştır. Soğuk Savaş döneminin de etkisiyle MTTB’nin karşıt duruşu sola tepki ve anti-komünizm üzerinden oluşmaya başlar. 1947’nin Mart ayında Sol basının dergileri, “Kahrolsun komünistler”, “Kahrolsun solcular” gibi sloganlarla yakılarak boykot edilir. Bu yıllarda komünizm karşıtlığı bildiriler ve konferanslar üzerinden sürdürülmüş; komünizm için “kızıl sırtlan”, “menfu hastalık”, “çıbanbaşı” gibi tanımlamalar yapılmıştır. 1951’de Nazım Hikmet’in affedilmesi büyük bir tepkiye neden olmuş, milli suç sayılmış, imza toplanarak iptali için meclise başvurulmuştur. Bu eylem, dönemin Ulaştırma Bakanı-eski MTTB Başkanı- Tevfik İleri tarafından açıkça desteklenmiştir.340
27 Mayıs’tan sonra MTTB’de başkanlığa Faruk Narin gelmiş; bu süreçte faaliyetlerin yoğunluğu azalmıştır. Narin’den sonra gelen Yüksel Çengel döneminde
337 Akşin, A.g.e., s. 187. 338
Seyfi Öngider, Türk’ün Darbe ile İmtihanı, İstanbul: Aykırı Kitap, 2010, s. 98.
339 Öngider, A.g.e., s. 99.
340 Doğan Duman, Serkan Yorgancılar, Türkçülükten İslamcılığa Milli Türk Talebe Birliği, Ankara:
ise antikomünist- milliyetçi söyleminde önemli bir değişiklik meydana gelmiştir. Bu süreçte MTTB ile sol-sosyalist gruplar arasında yakınlık başlamış; 1965’te MTTB salonu, TİP kongresi için kiralanmıştır.341
1965’te Rasim Cinisli’nin devamında da 1967’de İsmail Kahraman’ın genel başkan oluşu MTTB’de yeni bir değişimi beraberinde getirmiştir. Feyizoğlu, Okutan, Yorgancılar ve Oruç tarafından muhafazakâr milliyetçilik dönemi olarak yorumlanan bu süreçte MTTB’deki İslamcı söylemin ilk örneklerinin gerçekleştiği söylenebilir. Bu dönemde, komünizmle mücadelenin yönteminde ve üslubunda da bir değişiklik meydana gelir; milli söylemin yanına, İslam’da komünizmin kabul edilemeyeceği