• Sonuç bulunamadı

Çocuk ihmal ve istismarı insanlığın varoluşuna kadar geçmişe uzanmasına rağmen, insanlığın bu konuya karşı duyarlılığı son yüzyılda oluşmaya başlamıştır. Hugo ve Dickens adlı yazarlar romanlarında bu konuya daha önceki yıllarda yer vermiş olmasına karşın, tam olarak tarihi bilinen ilk tanımlama tıp alanında 1860

yılında Tardieu’dan gelmiştir. Uzunca bir aradan sonra 1946 yılında Caffey, bu konuyu gündeme taşımıştır. 1962 yılına gelindiğinde C. Henry Kempe tarafından “Örselenmiş Çocuk Sendromu” adlı makale kaleme alınmıştır. Bu makale tarih boyunca yok sayılan bir konunun kamuoyu tarafından konuşulup, tartışılmasını sağlamıştır. Zamanla “örselenmiş çocuk” terimi yerini daha yeni bir kavram olan “çocuk istismarı” terimine bırakmıştır (İnci, 2010: 65).

Çocuk istismarı üzerine atılan en ciddi ve resmi adım 1989 yılında Birleşmiş Milletlerce onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesi olmuştur (İnci, 2010: 66). İlk defa bu sözleşme ile çocuk resmen bir birey olarak değer kazanmaya ve çocuğun kişisel haklarının güvence altına alınması yönünde çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu adımla toplumda çocuğa karşı yapılan kötü muameleler tartışılmaya başlanmış ve bununla mücadeleye yönelik çabalar da artış göstermiştir.

İhmal, ebeveynlerin ya da çocuğun bakımından sorumlu kişilerin, çocuğa karşı en temel yükümlülükleri gereğince sağlayamaması olarak tanımı yapılmaktadır. Çocuk ihmali, çocuğa karşı ilgisizlik hali, çocuğun bakımı, korunması, yönlendirilmesi gibi görevlerin yerine getirilmesinde ortaya çıkan başarısızlık durumu şeklinde belirtilmektedir. İhmal edilen çocukta çoğunlukla tek başına bırakılma durumu söz konusudur (Göde ve Savive Savi, 2001: 6).

İstismar ise, anne, baba veya çocuğa karşı sorumlu kişilerin, çocuğun fiziki, duygusal ve cinsel olarak çeşitli olumsuz etkiye maruz kalmalarına neden olan davranışları şeklinde tanımlanmaktadır (Mangalcı, 2002: 7). Çocuk istismarı; herhangi bir yetişkin tarafından çocuğa karşı yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz olarak karşılanan çocuğa bir şekilde hasar vererek, çocuğun gelişimini engelleyici ya da kısıtlayıcı her türlü eylem ve eylemsizliklerin tamamı olarak ifade edilmektedir. Kısacası çocuk ihmal ve istismarı denince, fiziksel yaralanma, duygusal çöküş, cinsel istismar ve çocuğa karşı olumsuz muamele anlamına gelen 18 yaşın altındaki bir çocuğun sağlığının veya refahının zarar gördüğü, olumsuz etkilendiği veya tehdit edildiği tüm durum ve şartları içermektedir.

Çocuğun birincil hayati gereksinimleri yerine getirilmeyip bazı nedenlerden dolayı kesintiye uğraması halinde çocuk istismarının varlığından söz edilebilir. Çocuk istismarı, ihmali içermektedir. Bu durum ne yazık ki tüm toplum ve ülkelerde örneklerine rastlamak mümkündür.

Dubowitz ve Bennett (2007: 91)’e göre çocuk istismarı, çoğunlukla ebeveynden depresyon, stres ve sosyal izolasyon gibi pek çok risk unsuru arasındaki etkileşimden kaynaklanmaktadır.

Bu alanda yapılan araştırmalar ve tanımlar ışığında Dünya Sağlık Örgütü tarafından çocuğa karşı yapılan kötü muamele 4 gruba ayrılmıştır:

 Fiziksel İstismar,

 Duygusal ve Psikolojik İstismar,  Cinsel İstismar,

 İhmal.

Fiziksel istismar, bir kaza sonucu meydana gelmemiş, çocuğa acı yaşatan, gelişimi ve işlevselliğinde devamlı olumsuz etki yaratan şiddet içeren davranışların yapılması olarak ifade edilmektedir. Dünya üzerinde çocuk nüfusunun % 65.72’si ebeveyni veya yakınındaki erişkinler tarafından fiziksel istismara uğramaktadır (Vatandaş, 2006:13). Çocukların hayatlarında en sık karşı karşıya kaldıkları istismar türü fiziksel istismardır. Kapsadığı fiziksel bulgulardan dolayı tespiti noktasında diğer istismar türlerine göre zorluk olmamaktadır. Yasal olarak da daha kolay kanıtlanabilirdir. Bu istismar çeşidindeki en önemli nokta çocuğun günlük oynadığı oyunlarındaki aldığı yaralanmalar ile istismar sonucunda oluşan yararlanmaların birbirinden ayırt edilmesidir. Bu nedenle tespiti esnasında gereken hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir.

Ebeveynlerin çocuğunun sağlığı adına gerekli tıbbi müdahaleyi geri çevirmeleri veya ileriki zamana ötelemeleri, çocuğun eğitimi, bakımı, emniyeti ve refahını gerektiren konularda ilgisiz ve alakasız kalmaları fiziksel istismar olarak değerlendirilmektedir (Mangalcı, 2002: 13). Fiziksel istismar, çocuğun sağlığına ve hayatındaki refahlığa zarar veren, çocukta hayatı boyunca kalıcı izler bırakan sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Fiziksel istismar sonucu çocukta fiziksel olarak problemler olduğu gibi duygusal olarak da yıkımlar yaşanmaktadır. Bu konu üzerine yapılan çalışmalar, fiziksel istismardan dolayı hayatını kaybeden çocuk sayısının azımsanmayacak oranda yüksek olduğunu bildirmektedir. Çocuğun şiddet görmesinin fiziksel istismar olarak kabul edilmesinin yanı sıra çocuğun şiddete şahitlik etmesi de istismar olarak görülmektedir.

Duygusal istismar, çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen, kişilik oluşumunu zedeleyen her türlü hal ve hareketlere maruz bırakılarak ya da çocuğun ihtiyacı olan ilgi ve sevgiden yoksun bırakılarak psiko-sosyal olarak yıkıma uğratılması durumudur (İşeri, 2006: 31). Duygusal istismar genellikle tüm istismar türlerinin kaynağı olarak da kabul edilmektedir. Aile ve okul çevresinde bu istismar oluşabileceği gibi kurum yöneticileri, çocuk bakıcıları tarafından da yaşatılabilir. Örnek verilecek olursa ihmal, hor görme, tehdit etme, alay etme, aşağılama, suçlama gibi söz ve davranışlar bu grup istismarda yer almaktadır. İstismar sonrası çocukta anksiyete ve depresyon belirtilerine rastlanmaktadır

Duygusal istismar hem tespiti ve fark edilmesinde hem de önüne geçilmesi ve yasal olarak delil sunulmasında karşılaşılan zorluklar sebebiyle en az anlaşılan istismar türüdür (Şahin, 2006: 5). Ancak duygusal istismar çocukta davranışsal belirtilerle daha çok tespit edilebilmektedir. Çocuğun yaşadığı sadece duygusal istismar olabilir ya da diğer istismarlarla birlikte de yaşanmış olabilir.

Duygusal istismara maruz kalan çocuklarda en sık rastlanan belirtiler, gelişimsel gerileme, ebeveyn ve çocuk arasında sağlıksız iletişim, agresif ya da aşırı uysal davranışlar sergileme, ailede sürekli suçlanan kişi konumunda olma, özellikle okul öncesi çağında bulunan çocuklarda donuk bakışlar, özgüven ve özsaygı eksikliği, aşırı utangaçlık, çekingenlik hali, aile dışı kişilerle ilişki kurmada güçlük yaşama, tırnak yeme ve parmak emme gibi davranışlardır (Beter, 2010: 20).

Dünya Sağlık Örgütü, cinsel istismarı, çocuğun tam olarak anlamlandıramadığı, rızasının kesinlikle mümkün olamayacağı, gelişimi bakımından hazır olmadığı, yasalara uymayan ve toplum tarafından kabul görmeyen cinsel eylem içine çekilmesi olarak tanımlamaktadır (Akdaş, 2005: 18). Cinsel istismar psiko- sosyal ve fiziksel gelişimini tamamlamamış çocuğun, kendisinden gelişimsel olarak büyük bir çocuk ya da yetişkin tarafından cinsel birliktelik için zorlanması, çocuğun kabul etmesinin sağlanması ya da bir başka çocuğun bu amaç için kullanılmasına müsaade ediliyor olmasıdır.

Çocuk istismar türleri içerisinde tespit edilmesi en zor olanı cinsel istismardır. Cinsel istismarın yaygınlığı hususunda belirtilen oranlar arası farklılıkların büyüklüğü dikkat çekmektedir. Bu oran bayanlar için %12-17 iken erkekler için %5- 8 olduğu ve cinsel istismar durumuna her sosyo ekonomik düzeyde rastlanabileceği

bildirilmektedir (Akdoğan, 2005: 4). Bu tür istismarın sıklıkla görüldüğü ailelerde genel itibariyle boşanma, aile içi şiddet, alkol ve madde kullanımı, cinsel problemler, baskıcı anne-baba tutumları, rol çatışması, sosyal izolasyon gibi durumlar bulunmaktadır.

Çocuk ihmali, çocuğun ihtiyacı olan yiyecek, giyecek, barınma, sağlık bakımları, güvenlik gibi gereksinimlerin karşılanmaması durumudur. Çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal yönlerden ihmal edilmesi, onun sağlığını ve sağlıklı bir birey olarak yetişmesini etkilemektedir (Şahin, 2006: 5). Çocuk ihmali, istismara göre daha sıklıkla görülmesine rağmen istismar kadar zarar verici olmadığı için onun kadar üzerinde önemle durulmamaktadır. Halbuki ayrıntılı yapılan incelemelerde çocuk ölümlerinin temel sebepleri arasında ihmal önemli orana sahip olduğu ve her geçen yıllar içinde daha da artış gösterdiği fark edilmektedir.

2.5. İhmal ve İstismar Mağduru Çocuğa İlişkin Sorunlar ve Çözüm

Benzer Belgeler