• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TEHDİT DENGESİ PERSPEKTİFİNDEN SURİYE, YEMEN ve

3.3. Tehdit Dengesi Perspektifinden Libya Krizi

3.3.4. İdeolojik Dayanışma-Çatışma Bağlamında Libya Krizi

Mayıs 2014’te Hafter’in Bingazi’deki “İslamcı” gruplara yönelik askeri operasyon başlatması, buna karşı olarak başta Misrata ve Trabluslu milislerin bir araya gelerek “Libya Şafağı” koalisyonunu kurması ve tartışmalı Haziran 2014 seçimleri sonrasında siyasal alanda yaşanan “İslamcı-Liberal” ayrışması üzerinden iki farklı meclisin ve hükümetin meşruiyet iddiası yürütmesi, Libya krizine taraf olan bölgesel güçler arasındaki mücadelenin ideolojik dayanışma-çatışma perspektifiyle değerlendirilmesine

294 Ahmad Ghallab, “Saudi Arabia reiterates full support for Libya”, Al-Monitor, 17 Kasım 2014, http://www.al-monitor.com/pulse/politics/2014/11/libya-chaos-saudi-arabia-support-ansar-al-sharia-terrorist.html, (27 Haziran 2016).

295 Abdulmajeed al-Buluwi, “Saudi, UAE coordination signals differences with Qatar”, Al-Monitor, 26 Mayıs 2014, http://www.al-monitor.com/pulse/en/originals/2014/05/saudi-uae-joint-committee-regional-policy-libya-egypt.html, (27 Haziran 2016).

neden olmaktadır. Başka bir ifade ile bu bakış açısı argümanlarını Libya içindeki kutuplaşmayı merkeze alarak kurmakta ve yerel aktörlere destek veren ülkelerin kendi aralarındaki dayanışmasını yerel müttefiklerin-düşmanların ideolojik unsurlarını ittifaklara yansıtarak öne sürmektedir.296

Bu noktadan hareketle Libya’daki Müslüman Kardeşler hareketinin yanı sıra bazı “ılımlı” Selefi grupların yer aldığı Trablus merkezli yönetimin birimlerine diplomatik ve askeri destek veren Türkiye-Katar ittifakı ile liberal ve kısmen seküler isimlerden oluşan Tobruk merkezli yönetimin birimlerine diplomatik ve askeri destek sağlayan Mısır-BAE ittifakı arasındaki rekabet, “Demokrat-anti Demokrat ve İslamcı-Seküler” kavramları kullanılarak açıklanmaktadır. Ayrıca mevcut ittifak içi dayanışmalar yine aynı yaklaşım tarafından benzer kavramlar kullanılarak tartışılmaktadır.297

İttifakların oluşum süreçlerinde ortak tehdit algısının etkisini dışlayan bu okuma biçimlerinden ilki, Türkiye-Katar ittifakının Ortadoğu’da otoriter rejimlerin Müslüman Kardeşler aracılığıyla dönüşüme tabi tutulması amacı güttüğünü ve Mısır-BAE ittifakının ise demokrasi taleplerine karşı kurulmuş bir dayanışma olduğunu öne sürmektedir. Bu okuma biçimi, Türkiye’nin siyasal hayatının son on beş yılına damga vuran “Muhafazakar Demokrat” yönetim anlayışının “Arap Baharı” sürecinde başta Müslüman Kardeşler olmak üzere değişim yanlısı gruplar tarafından şiar edinildiği iddiasını ön plana çıkarmaktadır.298 Türkiye ve Müslüman Kardeşler’in siyasal projeksiyonu dikkate alındığında bu projeksiyona taban tabana zıt ve monarşik bir yönetim yapısına sahip olan Katar’ın değişim yanlılarına verdiği desteği açıklamak oldukça güçtür. Bu bakış açısı Mısır-BAE ittifakını ise “düşmanın” tanımlaması üzerinden “demokrasi karşıtı” bir dayanışmanın ürünü olarak görmektedir. Esasen bu dayanışma iddiası ideolojik bir unsur olmayıp farklı yönetim yapılarına sahip olan ülkelerin tehdit karşısındaki pozisyonları göz önünde bulundurularak gündeme getirilmektedir. Zira gerek Mısır gerekse BAE biri cumhuriyet diğeri monarşi olmak üzere iki farklı siyasal sistemle idare edilmektir. Her iki ülke de kendi içindeki muhalif unsurlara alan açacak yönetim anlayışından uzak olduğu için otoriter olarak kabul

296 Mary Fitzgerald, “Libya’s New Power Brokers?”, Foreign Policy, 27 Ağustos 2014, http://foreignpolicy.com/2014/08/27/libyas-new-power-brokers/, (27 Haziran 2016).

297 Giorgio Cafiero ve Daniel Wagner, “How the Gulf Arab Rivalry Tore Libya Apart”, The National Interest, 11 Aralık 2015, http://nationalinterest.org/feature/how-the-gulf-arab-rivalry-tore-libya-apart-14580, (27 Haziran 2016).

298 Ziya Öniş, Turkey and the Arab Spring: Between Ethics and Self-Interest, Insight Turkey, Cilt. 14, No. 3, 2012, s. 45-63.

edilmektedir.299 Muhaliflere karşı ortaya konan bu müşterek yaklaşım “Arap Baharı” ile birlikte yönetim ve rejim değişikliğinin olasılığını arttırmış ve Türkiye-Katar ittifakının liderliğinde yürütülen değişim taleplerine karşı ortak bir tavırla neticelenmiştir.300 Dolayısıyla bu dayanışma müşterek yönetim anlayışının değil bu yönetimlere tehdit oluşturan müşterek düşmanın varlığından kaynaklanmıştır.

İttifakların oluşum süreçlerinde ortak tehdit algısının etkisini dışlayan okuma biçimlerinden ikincisi ise Libya’da siyasal alanda meydana gelen kamplaşmayı baz alarak Türkiye-Katar ittifakının “İslamcı” ve Mısır-BAE ittifakının ise “seküler” dayanışmanın ürünü olduğu yönündeki iddiadır. Bu iddia özellikle “Arap Baharı” sürecinde Türkiye, Katar ve Müslüman Kardeşler arasındaki işbirliğini ön plana çıkarmakta ve bu işbirliğine karşı bölge ülkeleri tarafından verilen tepkiyi seküler tandanslı olarak yorumlamaktadır. Fakat iddianın çıkış noktası olan Türkiye-Katar-Müslüman Kardeşler işbirliğinin sanıldığının aksine ideolojik bir dayanışmanın ürünü olmadığını göstermesi açısından dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Eylül 2011’deki Mısır ziyareti önemlidir. Erdoğan’ın ziyaret esnasında bir televizyon programına verdiği mülakatta “Laiklik, din karşıtlığı değildir. Müslümanlar iktidarda olduğunda, Hristiyanlar, Yahudiler ve ateistlere de eşit yurttaşlar olarak saygı gösterilmelidir”301 sözleri Müslüman Kardeşler tarafından tepkiyle karşılanmış ve Türkiye, Mısır’ın iç işlerine karışmakla suçlanmıştır.302 Taraflar arasında yaşanan bu gerilim seküler bir yönetim yapısına sahip olan Türkiye’nin sahada işbirliğine gittiği aktörlerle arasındaki farklılığı ortaya koyması ve bu farklılığın esasen ayrıştırıcı bir unsur olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu nüanslara rağmen özellikle Libya’da “İslamcı” kimliğiyle tanınan gruplara verilen politik ve askeri yardımlar ideolojik dayanışmanın değil müşterek tehdit algısının bir sonucudur. Buradan hareketle söylenebilir ki, Türkiye-Katar ittifakının Libya’daki “İslamcılar” üzerinden bölgedeki

299

Courtney Freer, “The Muslim Brotherhood in the Emirates: Anatomy of a crackdown”, Middle East Eye, 17 Aralık 2015, http://www.middleeasteye.net/essays/muslim-brotherhood-emirates-anatomy-crackdown-1009823835, (27 Haziran 2016).

300 Giorgio Cafiero ve Daniel Wagner, “Turkey and Qatar’s Burgeoning Strategic Alliance”, Middle East Institute, 8 Haziran 2016, http://www.mei.edu/content/article/turkey-and-qatar-s-burgeoning-strategic-alliance, (27 Haziran 2016).

301 “Erdoğan’dan Mısır’a laiklik çağrısı”, Dünya Bülteni, 13 Eylül 2011, http://www.dunyabulteni.net/erdogan-misir/174406/erdogandan-misira-laiklik-cagrisi, (27 Haziran 2016).

302 “Mısır’da Erdoğan’a laiklik eleştirisi”, Deutsche Welle, 15 Eylül 2011,

http://www.dw.com/tr/m%C4%B1s%C4%B1rda-erdo%C4%9Fana-laiklik-ele%C5%9Ftirisi/a-15388018, (27 Haziran 2016).

varlığını genişletme girişimlerine karşı kurulan Mısır-BAE ittifakı da bu ülkelerin rejimlerine yönelik tehdit algılarının bir sonucudur.

Sonuç olarak, devrim sonrası Libya’da giderek belirginleşmeye başlayan kamplaşma 2014 yılı içerisinde yaşanan kırılmalarla netleşmiş ve şiddeti giderek artan iç savaş Libya merkezli tehdit algılarına sahip Türkiye, Katar, BAE ve Mısır gibi bölgesel aktörleri krizin bir parçası haline dönüştürmüştür. Libya krizinin bölgeselleşmesinin ardından krize dair yapılan okumalar farklı boyutlara ulaşmıştır. Kimileri devrimlerin doğurduğu rekabet ortamına vurgu yaparak kriz bağlamında kurulan ittifakları bölgesel nüfuz mücadelesinin bir parçası şeklinde değerlendirirken kimileri ise yerel aktörlerin kimlikleri üzerinde yaşananların bir tür ideolojik dayanışma-çatışma perspektifiyle ele alınması gerektiğini savunmuştur. İkinci yaklaşım Libya krizini “demokrat-anti demokrat ve İslamcı-Seküler” kavramları çerçevesinde yorumlayarak kurulan ittifakları ideolojik dayanışmanın ve var olan rekabeti de ideolojik çatışmanın bir ürünü şeklinde sunmuştur. Fakat her iki ittifakı oluşturan devletlerin ideolojik bir takım özellikleri dikkate alındığında bu yaklaşımın gerçeği yansıtmadığı ve hatta ideolojik nüanslara rağmen ittifakların kurulduğu tespit edilmiştir. Devletlerin bir takım farklılıklarını bir kenara bırakarak dayanışma sergilemesinin ardında ise güvenlik kaygısını harekete geçiren müşterek tehdit algıları yatmaktadır.