• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TEHDİT DENGESİ TEORİSİNİN SİSTEMİK SINIRLARI

2.2. Çok Kutuplu Sistemde Tehditlerle Mücadele Stratejileri

Bir sistemdeki güç dağılımı o sistemdeki devletlerin mevcut veya müstakbel tehditlerle mücadelesinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Çok kutuplu güç dağılımının bir sonucu olarak tehditlerin çoğaldığı, belirsizliğin hâkim olduğu ve ilişki ağlarının esnekliğe sahip olduğu bir sistemde devletlerin tehditlerle mücadelede hangi stratejileri izleyebileceği sorusuna cevap aramak önem arz etmektedir. Sistemin sabit unsuru olan anarşi ile değişken unsur olan güç dağılımı birlikte düşünüldüğünde üç ya da daha fazla büyük devletin ve belirli sayıdaki küçük devletin yer aldığı bir sistemde tehditlerle mücadele için üç farklı stratejik opsiyonun varlığından söz edilebilir.

Bunlardan ilki, bir aktörün ya kendi kapasitesini mobilize ederek ya da tehdit algılayan diğer aktörlerle ittifak kurarak tehdidi engelleme girişimi şeklinde özetlenebilecek dengelemedir (balancing). İkincisi, sistemdeki baskın pozisyonu nedeniyle dengelenemeyen tehdidin oluşturacağı ittifaka dâhil olmayı ifade eden peşine takılma

85

Rosecrance, Bipolarity, Multipolarity and the Future, The Journal of Conflict Resolution, Cilt. 10, No. 3, (Eylül 1966), s. 318-320.

(bandwagoning) stratejisidir. Üçüncüsü ise tehdidi engelleme görevini ve bu görevin doğuracağı maliyeti diğer aktörlere bırakmak anlamına gelen sorumluluğu başkasına yüklemedir (buck-passing).86 Bu strateji aktörler için çok kutuplu sistemde ittifak oluşumlarına bir alternatif sunmakla birlikte tehdit ile pasif ve rasyonel bir mücadele fırsatı da oluşturmaktadır.

Dengeleme (balancing) stratejisi geleneksel kullanımı açısından ele alındığında, bir devlet veya bir ittifakın sistemdeki diğer devlet veya ittifakları askeri ve/veya politik üstünlük açısından tehdit etmesine karşılık olarak tehdit edilen devletin ya kendi kaynaklarını devreye sokarak ya da tehdit algılayan diğer devletlerle ittifak kurarak tehdidi caydırması anlamına gelmektedir.87 Realist paradigma içerisinde genel kabul gören bu tanımdan da anlaşılacağı gibi dengeleme, tehdit unsurlarından hareketle bir aktörün diğerlerinin kısa veya uzun vadede kalımlarını tehlikeye atacak davranışlarda bulunmasına karşılık tehdit algılayanlar tarafından verilen bir cevap niteliğindedir. Bu cevap tehdide üç farklı kanalla iletilebilir. Bunlardan ilki tehdit edici unsurlarda değişime gidilmediği takdirde savaşın kaçınılmaz olacağını ilan eden diplomatik girişimlerdir. İkincisi, öz kaynaklar kullanılarak tehdide caydıracak saldırı ve savunma harcamaları gibi “dâhili dengeleme” (internal balancing) seçeneklerinin devreye sokulmasıdır. Üçüncüsü ise müşterek tehdit algısına sahip diğer devletlerle savunmacı bir ittifak kurarak tehdidin engellenmesini sağlayacak “harici dengeleme” (external balancing) opsiyonuna başvurmaktır.88

Çok kutuplu sistemin özellikleri/sonuçları göz önüne alındığında “harici dengeleme” bu sistemde tehdide karşı kullanılabilecek stratejilerden biri olarak okunabilir. Tehdit olma potansiyeline sahip en az üç devletin bulunması, ittifak ilişkilerinin esnekliğe sahip olması ve sistemin küçük devletlere manevra alanı sunması ittifaklar vasıtasıyla sağlanacak dengeleme stratejilerinin olasılığını artırmaktadır. Yine sistemin düzenleyici ilkesi olan anarşi ve bu ilkenin gölgesi altında oluşan amaçlar hiyerarşisi, devletleri müşterek tehdit karşısında harekete geçirecek unsurlar olarak ifade edilebilir. Çok kutuplu sistem, dengeleme stratejisinin uygulanabilme olasılığını arttırıcı etkiye sahip

86 Schweller, Deadly Imbalance: Tripolarity and Hitler’s Strategy of World Conquest, New York: Columbia University Press, 1998, s. 65-67.

87 Schweller, Unanswered Threats: Political Constraints on the Balance of Power, New Jersey: Princeton University Press, 2006, s. 9. Dengeleme stratejisinin geleneksel kullanımı için ayrıca bkz: Walt, The Origins of Alliance Politics, s. 18-19.

olmanın yanı sıra dengeleyici ittifakların kurulmasına engel teşkil edecek bazı hususları da içinde barındırmaktadır. Bunlardan ilki ittifakların kurulmasından kaynaklanan maliyeti tarafların birbirlerine yıkmaya çalışmasıdır. İkincisi, birbirlerine karşı düşmanlık besleyen iki ülke arasındaki mücadelenin sistemdeki diğer aktörlere nispi pozisyonu geliştirme fırsatı sunmasıdır. Üçüncüsü, sistemde saldırganın kendilerine tehdit oluşturmadığını düşünen devletlerin olmasıdır. Dördüncüsü ise sistemdeki belirsizliğin etkisiyle savunmacı koalisyonlar oluşturmanın zaman almasıdır.89

Peşine takılma stratejisi ise dengelemeyle zıt bir anlam ifade etmekte ve engellenemeyen tehdit ile ittifak kurma anlamına gelmektedir. Bu strateji “kaybedenler açısından dahi kazançların mümkün olduğu ve kaybetmenin bunların güvenliğini tehlikeye sokmadığı bir durumda”90 izlenilebilecek makul bir stratejidir. Kaybedenlerin stratejisi olarak tanımlayabileceğimiz peşine takılma stratejisi, tehdidin üstünlüğünü kabul etme açısından bir yenilgi anlamı taşısa da üstünlüğün sağlayacağı güvelik şemsiyesi altına girme açısından kalımın teminatı olarak okunabilir.

Peşine takılma stratejisi izleyen devletlerin tehdidi yatıştırma girişimleri üç farklı etken çerçevesinde değerlendirilebilir. Bunlardan ilki, bu devletlerin bireysel veya kolektif olarak tehdidi caydırabilecek askeri kapasiteye ve bu kapasiteyi destekleyecek ekonomik güce sahip olmamalarıdır. İkincisi, diğer stratejileri uygulayacak sistemik zeminin mevcut olmamasıdır. Başka bir ifade ile tehdidi dengeleyecek bir ittifakın veya sorumluluğu bir başkasına yüklemek için gerekli olan koşulların mevcut olmamasıdır. Üçüncüsü ise tehdidi engelleyecek kaynakların olası bir savaşın getireceği tahribatla gerilemesi veya savaşın sona ermesine yakın var olan belirsizliklerin ortadan kalkmasıdır.91 Bu üç unsur devletleri peşine takılma stratejisi izlemeye mahkûm etse de sistemdeki güç dağılımı mahkûmiyeti hafifletici etkiler doğurabilir. Çok kutuplu sistemin zayıf devletlere sunduğu politik manevra alanları hesaba katıldığında bu stratejinin uygulanabilirliği azalacaktır. Sistemdeki güçlü aktör sayısı arttıkça zayıf devletler tercih imkânları elde edecek ve dengeleme veya sorumluluğu başkasına yükleme fırsatları kazanacaklardır.

89 Mearsheimer, Back to the Future, s. 16.

90 Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, s. 158.

Çok kutuplu sistemde uygulanma imkânı bulan bir strateji olarak sorumluluğu başkasına yükleme ise dengeleme ve peşine takılma stratejisinin aksine ittifaklardan uzak durmayı ifade etmektedir. Bu strateji sistemdeki aktörlere tehditlerle yüzleşmenin maliyetlerinden kaçınma ve nispi pozisyonlarını koruma ve geliştirme olanakları sunmaktadır.92 Bu sistemik ve stratejik olanaklardan yararlanmayı kolaylaştıran dört farklı yol bulunmaktadır. Bunlardan ilki saldırganla iyi ilişkiler kurarak onun tehdidinden kurtulmaktır. İkincisi, saldırganın radarındaki devletlerle soğuk ilişkiler kurmaktır. Üçüncüsü, ilave kaynakları güvenliği arttıracak şekilde kullanarak saldırganın hedef değiştirmesini sağlamaktır. Dördüncüsü ise diğer devletlerin saldırganı caydıracak kapasiteye ulaşması karşısında pasif bir tutum sergilemektir.93 Çok kutuplu sistem olası bir tehdidi engelleyecek çok sayıda aktörü içinde barındırdığından dolayı sorumluluğu başkasına yükleme stratejisinin uygulanmasına imkân tanımaktadır. Bu strateji, birden fazla tehdit ile karşı karşıya kalan aktörler için cazip olmakla birlikte ittifakların kırılganlaşmasını sağlayan riskleri de içinde barındırmaktadır.94

Sonuç olarak, bir sistemdeki aktörlerin tehditlerle mücadelede izleyeceği stratejiler o sistemdeki güç dağılımına bağlı olarak çeşitlilik arz etmektedir. Çok kutuplu sistemdeki güç dağılımı dikkate alındığında devletlerin tehditleri engellemek için üç farklı stratejik opsiyona sahip olduğu görülmektedir. Bunlar: harici ve dâhili dengeleme (balancing), peşine takılma (bandwagoning) ve sorumluluğu başkasına yükleme (buck-passing) stratejileridir. Sistemik ve stratejik etkenler güç dağılımına bağlı olarak devletlerin davranışlarında belirleyici olmaktadır. Bu etkenlerin dışında aktör davranışlarına yön verdiği düşünülen ve özellikle Ortadoğu gibi etnik ve mezhepsel olarak heterojen bir görünüm sergileyen bölgelerde gündeme gelen yapısal olmayan faktörler ayrıntılı bir tartışmayı hak etmektedir. Bu faktörler arasında en dikkat çekeni ideolojik dayanışmadır. Tehdit dengesi dünyasında ittifakların kuruluş süreci göz önüne alındığında ideolojik dayanışmanın devletlerin tercihlerindeki konumu tespit edilmelidir.

92 Thomas J. Christensen ve Jack Snyder, Chain Gang and Passed Bucks: Predicting Alliance Patterns in Multipolarity, International Organization, Cilt. 44, No. 2, (İlkbahar 1990), s. 141.

93 Mearsheimer, The Tragedy of Great Power Politics, s. 157-159.