• Sonuç bulunamadı

1869 Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi ile tahsil derecesi üç kısma ayrılmıştır. Bunlardan birincisi, sıbyan ve rüşdiye mekteplerine; ikincisi, idadî ve sultanî mekteplerine; üçüncüsü ise Mekâtib-i Âliye’ye mahsus olan derslerdir. Bu cihetle Osmanlı Devletinde Mekâtib-i Umûmiye de beş sınıfa ayrılmıştır. Birincisi sıbyân,

185 M.Z. Pakalın, a.g.e.,II, s.34; F. Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1999,

s.409; M. Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lûgatı, İstanbul 1986, s.159.

186 O.N. Ergin, a.g.e., s.546-547; C. Öztürk, “İdadî”, DİA XXI, s.464.

187 H.A. Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923), İstanbul 1971, s.130. 188 F. Demirel, Mekteb-i İdâdî, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış

ikincisi rüşdiye, üçüncüsü idadî, dördüncüsü sultanî mektepleri olup, beşincisi Mekâtib-i Âliye’dir189.

1869 Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi’nde idadî okulları ile ilgili maddelerde şunlar vardır190:

1- İdâdî okullarında, rüşdiye okullarında öğrenimini tamamlamış olan Müslüman ile gayrimüslim sınıfın çocukları için karışık olarak eğitim ve öğretim yapılacaktır (Madde 33).

2- Bin haneyi geçen, hâl ve yerlerine göre lüzum görülen kasabalarda birer idadî okulu inşa edilecektir (Madde34).

3- İdâdî okulunun yapımı, öğretmen, hizmetli giderleri ve diğer masraflar, vilayet idaresi sandığından karşılanacaktır (Madde 35).

4-Her okulun değişik ilimler için muavinlerle beraber altı öğretmeni olacak; bunlar, Büyük Darülmuallimin Şahâdetnamesi ve Maarif Nezâreti Celilesi’nin görüşü ile atanacaklar ve her idadî okulun mubassır (belletmen) ve bevvâb (kapıcı- hizmetli) gibi hizmetlisi de olacaktır (Madde 36).

5-Her idadî mektebinin muallim ve hademe maaşı, aylık (şehriye) altı bin ve yıllık giderleri (senelik) sekiz bin kuruş olup, toplam personel gideriyle birlikte mekteplerin yıllık tahsisatı 80.000 kuruş olacaktır (Madde 37).

6-İdadî mekteplerinde öğretim süresi üç yıldır ve Türkçe kitâbet ve inşâ, Fransızca, Kavânin-i Osmaniye, Mantık, İlm-i servet-i milel, Coğrafya, Târih-i umûmî, İlm-i mevâlid, Cebir, Hesap ve defter tutma, Hendese ve ilm-i mesâha, Hikmet-i tabiyye, Kimya ve Resim dersleri okutulacaktır (Madde 38).

7-Öğrenimini tamamlayan öğrenciler imtihanda başarı gösterdikleri takdirde mezun olacak, muvaffakiyet gösteremeyenler ise eğer isterlerse bir yıl daha okulda kalacaktır (Madde 41).

İdadîlerin açılması, Tanzimat devri eğitiminin temel unsuru olan Osmanlıcılık ilkesinin hayata geçirilmesi için de gerekliydi. Zira bu ilkeye göre Müslüman ve gayrimüslim çocuklarının aynı çatı altında eğitim almaları lüzumluydu. Böylece farklı ırk ve dinlerden gelen gençler birbirleriyle kaynaşacak, aynı duyguları

189 Mahmud Cevad, a.g.e., s.470.

paylaşan vatandaşlar olarak “Osmanlı Milleti”nin temelini oluşturacaklardı191. Bahse

konu müesseseler 1884'te konan eğitim vergisinin ardından vilayet ve liva merkezlerinde hızla açılmaya başlamıştır. İdadîlere karşı geleneksel eğitim kurumlarından mezun olanlardan herhangi bir tepki gelmediği gibi, aksine birçok ilmiye mensubu bu okulların açılış törenlerine iştirak etmiş, eğitim öğretim faaliyetlerine belli ölçüde katkı sağlamıştır 192.

Nizamname ile açılması kararlaştırılan idadîler 1874 tarihine kadar ne taşrada ne de İstanbul’da açılabilmiştir. Hâlbuki Maarif-i Umûmîye Nizamnamesi ile gerçekleştirilmek istenen eğitim hamlesinde idadîler, sultanîlerle birlikte sıbyan ve rüşdiye mektepleri ile âlî mektepler arasındaki kademeyi teşkil ediyordu193. Bu

nedenle idadîlerin açılamamış olması eğitim ve öğretim alanındaki ilerlemeyi engelliyordu. Nitekim M.18 Aralık 1873 (R.6 Kanûn-ı Evvel 1289) tarihinde Cevdet Paşa tarafından hazırlanmış olan sadaret takrir suretinde de idadîlerin açılamamasından dolayı ortaya çıkan sıkıntılar ve idadîlerin ne şekilde açılabileceği ifade edilerek bu takrirde şu tespitlere yer verilmiştir:

1. Nizamname-i Mahsusa icabınca köylere varıncaya kadar sıbyan mektepleri açılmış ve ıslah edilmiş, hemen her şehir ve kasabada ekserisi Darülmuallimin’den mezun olmuş muallimler idaresinde, birer ikişer de rüşdiye açılmıştır.

2. Ancak rüşdiyeden mezun olan öğrencilerin gidebileceği rüşdiyelerin üzerinde Mekteb-i Sultanî’den başka okul bulunmadığından, tahsiline devam etmek isteyen öğrenci zorluklarla karşılaşmaktadır.

3. Mekâtib-i Harbîye, Mekâtib-i Tıbbîye gibi âlî mekteplere girmek isteyen rüşdiye mezunu öğrenciler, idadîlerin açılamamış olmasından dolayı bir müddet daha bu mekteplerin idadîlerine, yani hazırlık sınıflarına devam etmek zorundaydılar.

191 F.R. Unat, Türkiye’de Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara 1964, s.42; C.

Öztürk, “İdadî”, s.465.

192“Bâ-hade-i seniyye vergi ve aşardan maarifa tahsis buyrulan vâridâtdan vilayet ve elviye-i mülhaka-i şahane merkezlerinde müceddeden tesis ve küşâdı mukarrer olan mekâtib-i idadîyenin sâha-zib vücûd olmasıçün her tarafça teşebbüsât-ı lâzimeye ibtidâr edilmiş ve bu cümleden olmak üzere Trabzon Vilayet-i aliyyesince geçende iştira kılınmış olan gayet vâsi' ve mevkian münâsebât-ı mukteziyeyi cami bulunan arsa üzerine idadî mektebinin esası bilcümle memûrin-i mülkîye ve Askerîye ve Ulemâ-yı belde ve rüesâ-i ruhaniye ile alelumûm mekâtib şakirdânı ve binlerce ahali hazır oldukları halde vali-i vilayet Seri Paşa yediyle teyemmûnen mahalline vaz olunmuş olduğunun ilânına ibtidâr kılındı.” Bkz. A. Cihan, a.g.e., s.72.

4. Bunun yanında devletçe, Orman ve Madencilik, Mülkîye Mühendisliği gibi çeşitli fenlere mahsus bir mektep tesisine teşebbüs edilse, bu mektepler için eğitim düzeyi yeterli öğrenci bulunamadığından, bunlar açılamamakta, açılsa bile idadî şekline dönüşeceğinden istenen netice hâsıl olamamaktadır194.

İfade edilen bu problemleri çözmek için, maarif idaresi erkânından, Mekatib-i Harbîye ve Tıbbîye memurlarından oluşan bir komisyon vücuda getirilmiştir. Bu komisyon, Maarif Nizamnamesi hükmünce her ne kadar bin haneyi geçen, hal ve mevkîlerince lüzum görülen kasabalarda birer idadî açılması gerekirse de böyle bir teşebbüsün çeşitli eksikliklerden dolayı mümkün olamayacağı; bu nedenle numune olarak bir idadî açıldıktan sonra, öncelikle askerî idadîsi olan yerlerde birer adet idadî açılması ve Darülmuallimin’de idadî için muallim yetiştirildikçe açılan bu idadîlere gönderilmesi gerektiği tespitini yapmış ve şu kararları almıştır:

1- Numune olacak mektebin mükemmel suretle inşası bir hayli vakit ve nakit gerektireceğinden şimdilik mevcut mekteplerden biriyle yetinmek gerekir. Bunun için Valide Macid Türbesi civarında bulunan Darülmaarif binaca ve mevkîce münasip olup, mevcut olan öğrencisinden idadîye elverişli olanlar tesis edilecek idadîye nakledilmek ve eksik kalacak öğrencisi ise diğer rüşdiyelerden temin edilmek suretiyle idadîye çevrilecektir. İdâdiye elverişli olmayan öğrenciler ise o civarda bulunan ve tamir edilmiş halde olan Fazıl Paşa Mektebi’ne nakledilecektir.

2- Maarif Nizamnamesi’nde belirlendiği şekliyle idadîler için tahsil süresi üç sene olup; bu sürede okutulacak dersler, öğrencilerin, gerek mekatib-i Harbîye ve tıbbîyeye, gerek fen tahsiline mahsus mekatib-i âliyeye girdiklerinde, bir daha o mekteplerin idadîlerine gitmek mecburiyetinde bırakmayacak surette, mükemmel olarak verilecektir. Umum idadîlerde Fransızca, Almanca ve İngilizce yabancı dillerinden icabına göre, biri verilecektir.

3- Mekâtib-i rüşdiyenin tahsil süresi dört sene olup, idadîlere girmek isteyen öğrencileri rüşdiyelerde dört sene alıkoymaya gerek olmadığından rüşdiyelerin üçüncü senesini bitirenler idadîlere girebileceklerdir.

194 B.J. Fortna, Mekteb-i Hümayun Osmanlı İmparatorluğunun Son Döneminde İslam, Devlet ve Eğitim, (Çev. P. Siral), İstanbul 2005, s.150; F. Demirel, a.g.t., s.13.

4- Numune olarak açılacak idadî ile beraber darülmualliminde idadîye mahsus bir şube teşkil kılınacak ve bu şubeden mezun olup idadî muallimliğine atananlara rüşdiye muallimlerinden 200 kuruş fazla maaş verilecektir. Bu şubeden mezun olan muallim, o sırada idadîlerde ihtiyaç yoksa rüşdiye muallimleri ile aynı maaşla rüşdiyelere öğretmen olarak atanacaktır. İdadîler açılıp ihtiyaç oldukça ehliyet derecesine ve eğer eşitlik olursa kıdemine göre sırasıyla idadîlere nakledilmeleri kaide kılınacaktır.

5- Orta dereceli mekteplerden olması cihetiyle, idadîlerde derslerin ehemmiyetine göre hiç olmazsa on muallim görevlendirilecek ve icabına göre bir müdür ile iki hademe istihdam edilecektir195.

Cevdet Paşa tarafından hazırlanmış olan bu takrir M.19 Aralık 1873 (H.28 Şevval 1290) tarihinde arz edilmiştir. M.07 Ocak 1874 (H.17 Zilkade 1290) tarihinde takrirle ilgili iradenin çıkmasıyla Darülmaarif, idadî şeklini almış ve böylece ilk idadî açılmıştır. Bu değişiklikten dolayı gereken paranın Maarif Dairesi tarafından karşılanması kararlaştırılmıştır196.

Yukarıda da ifade edildiği üzere 1869 Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi hükmünce nüfusu bin haneyi geçen, hâl ve mevkîlerince uygun olan yerlere idadî açılacağı kararlaştırılmıştır. Nizamnamenin bu hükmüne binaen Yanya Vilayeti’ne bağlı Tırhala Sancağı meclisince hazırlanan mazbata ile sancağın merkezi olan Yenişehir Kazası’nda bulunan ve hâlihazırda 140 öğrenciye sahip olan rüşdiyenin idadîye çevrilmesi istenmiştir. Ancak rüşdiye binasının iki katlı olması ve bir memlekette rüşdiye olmaksızın açılacak idadîden istifade edilemeyeceği gerekçesi ile mevcut rüşdiyenin kapatılmaması ve bu binanın alt katının rüşdiyeye üst katının idadîye tahsis edilmesi de talep edilmiştir. İstek makul karşılanmış ve Yanya Vilayeti Tırhala Sancağı’nın merkezi olan Yenişehir’de bulunan rüşdiye M.16 Aralık 1874 (H.06 Zilkade 1291/R.04 Kanûn-ı Evvel 1290) tarihinde alınan kararla idadîye tahvil edilmiştir197. Böylece taşrada ilk idadî açılmıştır. Açılan Yenişehir İdâdîsine M.28

195 F. Demirel, a.g.t., s.14-15. 196 F. Demirel, a.g.t., s.15. 197 B. Kodaman, a.g.e., s.117.

Nisan 1875 (R.16 Nisan 1291) tarihinde, imlâ, inşa ve Türkçe öğretmeni olarak sekiz yüz kuruş maaşla Süleyman Niyazi Efendi atanmıştır198.

Taşrada ilk idadînin neden burada açılmış olduğuyla ilgili kaynaklarda kesin bilgiler yoktur. Ancak devletin gayrimüslim tebaasının en çok yaşadığı yerlerden biri olan Yanya’da 300 müslüman öğrenciye karşılık, 680 gayrimüslim mektebi öğrencisi vardı. Kazalarında ise 95 Rum mektebinde 2800 Rum çocuğu okumaktaydı. Yine Kamaniçe’nin Leskopiç kazasında 142 Müslüman öğrencinin okuduğu 4 okula karşılık, 898 öğrencinin 200 Hıristiyan mektebi vardı; Yenişehir’de sıbyan ve rüşdiye öğrencileri toplamı 1240 civarındaydı. Bu durumlar değerlendirilerek Yanya’nın önemli merkezlerinden biri olan Yenişehir’de karma öğretim yapan idadî açarak buradaki çocukların devlete bağlı iyi vatandaşlar olarak yetiştirilmesi düşünülmüş olabilir. Böyle bir girişim hem Osmanlılık hem de Rumeli’de sağlamak istenen denge politikasına da uygundur199.