• Sonuç bulunamadı

5. DELÂLET ÇEŞİTLERİ

1.3.2. İştirâk

1.3.2.5. İştirâkin Sebepleri

Dilciler, Arap dilinde iştirâkin ortaya çıkmasına yol açan sebep ve âmilleri beyan etmişlerdir. Bu sebeplerin varlığına dair bir dizi delil getirmişlerdir. Bunlar şöyle özetlenebilir:

1.3.2.5.1 Arap Lehçeleri Arasındaki İhtilaf

Her Arap kabilesinin kendine ait bir lehçesi ve mensuplarına aşina olan sözcükleri vardır. Başka bir ifadeyle her kabile için, anlamlara delâlet eden sözcükleri kullanmada bir farklılık vardır. Kabileler, aynı anlama delâlet eden sözcükler kullanmaktadırlar. Bu da Arap dilinde iştirâkin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dil kurumları da bu tür sözcüklerin tümünü, kabilelerin kullanım durumunu gözetmeden bir araya getirmişlerdir. Nitekim İbrâhîm Enîs sözcük anlamının bir kabilede değiştiğini, diğer kabilelerde ise değişmediğini söylemekte ve bunu şu şekilde vurgulamaktadır: “Bir dildeki lehçelerde, görünürde aynı olup muhtelif anlamlara sahip kelimeler görülmektedir. Bu durumun Arap lehçelerinde de önemli bir yeri vardır. Zira bazı lehçelerde, kelimelerin anlamları farklı olmakla birlikte, dilin özel şartlarından dolayı, başka lehçelerde durum aynı olmamaktadır. Dildeki kelimeleri bir araya getirenler ise bir kabilenin bir kelimeyi bir manada kullandığını diğer kabilenin aynı kelimeyi başka bir anlamda kullandığını düşündüler. Oysa gerçekte sadece bir lehçede manası değişmişken diğer lehçelerde en ufak bir değişiklik olmamıştır.”235

Arap lehçeleri arasındaki ihtilaftan dolayı ortaya çıkan iştirâke

ت

ْل َف َلأا

kelimesi örnek verilebilir. Bu sözcük, Temîm kabilesinde solak kimseler için kullanılırken Kays kabilesinde ahmak kimseler için kullanılmıştır.236

َقَم َـل

kelimesi de

el-Muhakem’de de belirtildiği gibi, ‘Ukayl kabilesinde “yazdı” anlamında iken Kays

234 Ebû ‘Alî el-Fârisî, el-Mesâilu’l-muşkile, Salâhuddîn ‘Abdullâh (Thk.), Meketebetu’l-‘Ânî, Bağdat

1983, s. 534.

235 Enîs, fî’l-Lehecâti’l-‘Arabiyye, Dâru’l-fikri’l-‘Arabî, Kahire 1999, s. 158.

236 İbn Sîde, Ebu’l-Hasan ‘Alî b. İsmâ‘îl ed-Darîr el-Mursî, el-Muhkem ve’l-muhîtu’l-a‘zam,

62

kabilesinde “sildi, mahvetti” anlamına gelmektedir. Bazı fasih dillerde ise “yazdıktan sonra sildi” manasındadır.237

ّي ط ْح َقلا

(obur, sofrada bir şey bırakmayan) kelimesi de böyledir. Bu kelime Irak’ta, yemeğini tam olarak bitiren obur erkekler için kullanılmaktadır. Galiba

ط ْح َقلا

(kuraklık)'a nisbet edilerek obura (

لوكلأا

),

ّي طْحَقلا

denmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Ama diğer çöl halkı söz konusu kelimeyi bu manada kullanmamışlardır”238

1.3.2.5.2 Yabancı Dillerden Etkilenme

Zaman zaman bir dilden başka bir dile kelimeler intikal etmektedir. ‘Dilsel borçlanma’ denilen bu durum dillerde yaygın bir husustur ve bu da iştirâke sebep olur. Ödünç alınan kelime, faklı anlamda olsa da yeni dilde şekil olarak benzediği bir kelime bulur. Nitekim İbrâhîm Enîs de bunu şu şekilde açıklamıştır: “Diller, anlamı farklı olsa da bazen eş sesli bir kelimeyi ödünç alır. Mesela şekil olarak aynı ama anlamları faklı iki kelime görebilirsin. Ancak her biri aslında farklı bir dile mensuptur.”239 “Ağırlama, kutlama ve ziyafet” anlamlarında Farsça asıllı

روس

kelimesi böyledir. Bu kelime, bu anlamıyla Câbir (r.a.) ’in rivayet ettiği bir hadiste geçmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

عنَ دقف ، قَدْنَخلا َلْهَأ اي

اروس رباج

“Ey Hendek ehli! Câbir bir ziyafet hazırlamıştır.”240 Ebu’l-‘Abbâs Sa‘leb, bu hadisten yola çıkarak Resûlullâh (s.a.v.) ’ın Farsça konuştuğunu söylemektedir.241 Bu kelimenin Arapçada başka bir anlamı daha vardır o da “duvar”dır. Mu‘cemu’l-

lugati’l-‘Arabiyye el-mu‘âsira’da bu anlam verilmiştir:

روسلا

çoğulu

راوسأ

’dır. Evi, bahçeyi ya da başka bir yapıyı çevreleyen ve başkasının girmesini engelleyen şeydir.”242

ة رَجلا

kelimesi de Farsça asıllı bir kelime olup “içinde su biriken kap” manasında kullanılmaktadır. Ancak Arapçada bu kelime Lisânu’l-‘Arab’ta ifade edildiği gibi

ب حلا

yani “büyük kap” manasındadır. Bazıları ise sadece “testi”dir demişlerdir.243

237 İbn Sîde, el-Muhkem ve’l-muhîtu’l-a‘zam, c.6, s. 443. 238 İbn Sîde, el-Muhkem ve’l-muhîtu’l-a‘zam, c.2, s. 565. 239 Enîs, Delâletu’l-elfâz, s. 157.

240 İbnu’l-Esîr, en-Nihâye fî garîbi'l-hadîs ve'l-eser, c.2, s. 420. 241 el-Mutarrizî, el-Mugarrab fî Tertîbi’l-Mu‘arrab, s. 382. 242 Mutâr, Mu‘cemu’l-lugati’l-‘Arabiyye el-mu‘âsira, s. 1133. 243 İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, c.6, s. 565.

63

1.3.2.5.3 Mecâz

Kelimenin kuruluş itibariyle bir aslî ve gerçek anlamı vardır. Fakat zaman geçtikçe bu lafzın mecâzi bir anlamı da zuhur etmeye başlar. Böylece onun hakîkî ve mecâzi olmak üzere iki anlamı ortaya çıkar. Daha sonra, onun mecâzi anlamda daha çok kullanılması sebebiyle, onun mecâzi anlamda kullanılıyor olduğu unutulur. Bunun sonucunda sözlüklerde karşımıza kelimenin her iki anlamı da gerçek anlam gibi görünür ve böylece mecâz, müşterek sözcüklerin ortaya çıkmasına sebep olur. Nitekim İbn Sîde bu konuda şöyle demektedir: “Lafzın bir, mananın farklı olması, kelimenin aslında ve ilk kullanımında ve aslında vukû bulmaması gerekir. Örneğin

دَسَلأا

kelimesi, yırtıcı hayvan için kullanılmaktadır. Sonra teşbih yoluyla gökteki bir burcun ismi olmuştur. Ancak, sözcüğün başka dillerden gelmesi veya bir anlamda kullanılırken başka anlamlarda mecâz yoluyla kullanılıp çoğalması durumu istisnadır. Böyle bir durumda müşterek kelimeler ortaya çıkmaktadır”.244 Örneğin

َراّيّسلا

ة

lafzı, el-Mugarrab’da da geçtiği gibi, önceleri seyir halindeki topluluk ve kafile için kullanılırdı.245 Sonra bu kelimenin anlamı, Mu‘cemu’l-lugati’l-‘Arabiyye

el-mu‘âsira’da da ifade edildiği gibi, şahıs ya da mal naklinde kullanılan ve benzinle

ya da başka bir yakıtla çalışan araçlar için kullanıldı.246 Günümüzde ise bu kelimenin kullanımı daha da yaygınlaştı ve gerçek anlamın yerine geçti.

1.3.2.5.4 Sözcüklerdeki Ses Gelişimi

Ses gelişimi, müşterek sözcüğün oluşmasında ve onun anlamının değişip gelişmesinde önemli bir etkendir. Bu gelişim, sözcüğün ses yapısında meydana gelen değişiklik, mahreç veya ses özelliklerinde yakınlaşmanın neticesidir. Bu da ibdâl, kalb ve hazf gibi unsurlar yoluyla meydana gelmektedir. Bu yollarla ses değişikliğine uğrayan kelime, başka bir kelimeye anlam olarak farklı olsa da şekil olarak benzer hale gelmektedir. Böylece de müşterek sözcük ortaya çıkmaktadır.

244 Ebû’l-Hasan ‘Alî b. İsmâ‘îl b. Sîde, el-Muhassas, Halîl İbrâhîm Ceffâl (Thk.), Dâru İhyâi’t-

turâsi’l-‘Arabî, Beyrut 1996, c.4, s. 173.

245 Ahmed Mutâr, Mu‘cemu’l-lugati’l-‘Arabiyye el-mu‘âsira, s. 1148. 246 Enîs, Delâletu’l-elfâz, s. 157.

64

Sözcüklerdeki tam ya da cüzi herhangi bir ses değişikliği, sözcüğün delâletinde de değşiklik meydana getirmektedir. Sözlüklerde bunun örnekleri çoktur. Bazıları aşağıda verilmiştir:

َمَحَد

ve

َمَعَد

sözcükleri, söz konusu örneklerdendir. Sözlüklerde

م َع َد

“güçlendirmek”, “desteklemek”, “kesmek/yaralamak/ayıplamak”, “defetmek”, “bir şeyle fırlatmak” manalarıyla yer almaktadır.247 Ancak defetmek ve fırlatmak manasını

محد

kelimesinden elde etmiştir. Çünkü

م َح َد

“defetmek” manasındadır.248 Bazı sözlükler ise

م َع َد

’nin ‘kesmek, yaralamak’ anlamında ve aslının

محد

olduğunu belirtmektedirler.249 Buna göre,

م َح َد

’deki

ح

harfi,

ع

harfine dönüşmüştür. Bu değişiklik, anlamda da değişikliğe yol açmış ve

م َح َد

ile aynı anlamı veren

م َع َد

kelimesini yani müşterek bir sözcüğü ortaya çıkarmıştır. İki harf arasındaki değişikliğe izin veren unsur, iki harfin de mahrecinin, boğazın ortası olmasıdır. Fakat

ع

harfi sertlik ile yumuşaklık arası bir sestir.250

ح

harfinde ise rihve-i mehmuse (yumuşak bir fısıltı ile çıkan ses) vardır.251 Buna göre, bu iki harf, özellikte ayrı, mahreçte ise aynıdır. el-Halîl b. Ahmed ise söz konusu iki harfin yakın mahreçli olduğunu belirtmektedir. O,

ح

ile

ع

arasındaki yakınlık için “

ح

’deki boğukluk olmazsa mahreç yakınlığı sebebiyle

ع

harfine benzemiş olurdu” demektedir.252

َبَغَس

ve

بَغَت

sözcükleri de adı geçen örneklerdendir.

بَغَس

kelimesi, “açlık ve kıtlık” anlamındadır. Nitekim

ة َب َغ ْس َم ي ذ ٍمو َي ي ف

“Aç olduğu günde”253 âyetinde de bu manadadır.254

س

harfinin, kendisine mahreçte ve seste yakın olan

ت

harfine dönüşmesi, yeni bir şeklin oluşmasını ve

َب َغ َس

kelimesine benzer bir kelimenin ortaya çıkmasını sağlamıştır. O da

َب َغ َت

kelimesidir. Böylece

َب َغ َس

kelimesinin iki anlamı oluşmuştur. Biri “bozulma ve helak” olan eski mana, diğeri de bu ses

247 İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, c.15, s. 92.; el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, s. 117. 248 el-Ezherî, Tehzîbu’l-luga, c.4, s. 434.

249 el-Ezherî, Tehzîbu’l-luga, c.2, s. 257. 250 Sîbeveyh, el-Kitâb, c.4, s. 433. 251 Sîbeveyh, el-Kitâb, c.4, s. 434.

252 Ebû ‘Abdirrahmân, el-Halîl b. Ahmed b ‘Amr b. Temîm el-Ferâhidî el-Basrî, el-‘Ayn, Mehdî el-

Mahzûmî, İbrâhîm es-Sâmurrâ’î (Thk.), Dâru’l-hilâl, Beyrut 1980, c.1, s. 57.

253 Beled, 90, 14.

65

gelişmesinden sonra ortaya çıkan “kıtlık ve açlık” manasıdır.255 İşte bu ses gelişiminden, kelimenin delâlet gelişimi doğmuştur ve bir kelimenin birden fazla manasının oluşmu sağlanmıştır.256

تْحَمـلا

ve

تْحَبلا

kelimeleri de ses gelişimine örnek verilebilir.

تْحَمـلا

kelimesi,

دي د شلا

(katı, sert) ve

ص لاَخـلا

(hâlis, saf) anlamlarına gelmektedir. Ancak ikinci anlamı (

ص لاَخـلا

),

تْحَبلا

kelimesinden gelişim göstererek almıştır. Nitekim

Lisânu’l-‘Arab’ta şöyle geçmektedir:

تْحَبلا

kelimesi,

ص لاَخلا

anlamındadır. Buradaki

ب

harfi,

م

harfine dönüşerek kelime,

ت ْحَمـلا

haline dönüşmüştür. Bu gelişim, kelimenin delâletinde bir değişime yol açmıştır. Bunun sonucunda, aynı anlama gelen iki kelime ortaya çıkmıştır.

Benzer Belgeler