• Sonuç bulunamadı

Cari İşlem Açıklarının Ekonomik Etkiler

6- Savurganlık ve Yolsuzluklar : Savurganlık; olması gerekenden çok harcama

1.2. Cari İşlemler Açığı İle İlgili Kavramsal Ve Teorik Çerçeve

1.2.4. Cari İşlem Açıklarının Ekonomik Etkiler

Cari işlemler hesabının açık/fazla vermesi, istihdam ve milli gelir gibi makro

değişkenleri etkilemekte, ülke ekonomisinin dışa bağımlı olup olmadığını göstermektedir. Cari açık yaklaşan krizin temel göstergesidir ve eğer cari

153 İlker Uysal, ‘’ Devalüasyon ve 1980 Sonrasında Türkiye Ekonomisinde Kriz ‘’, Boğaziçi

Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü, Kış 2003,

http://www.buik.net/subcommittee/ekonomik/showarticle.asp?Aid=541 (Erişim Tarihi: 10.01.2007)

154 Aklan, ‘’Dış Borçlanma, Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Etkin Bir Finansman Yöntemi Midir ? ’’, s.

açık/GSYİH % 4’ü buluyorsa kriz sinyali olarak algılanmaktadır. Ülkede açık çıkıyorsa ve büyük ölçüde portföy yatırımlarıyla finanse ediliyorsa, yatırımlar hızla geri çekilebilir ve faiz oranı ne kadar yükseltilirse yükseltilsin sermayenin geri kaçışı ve devalüasyon önlenemez. Devalüasyonun açığı giderebilmesi için de; ulusal ekonominin döviz gelirlerini, döviz giderlerine veya harcamalarına eşitlemesi gerekmektedir155.

Cari açıklar, gayri safi milli hasılayı (GSMH) etkilemektedir. Çünkü, hükümet cari işlem açıklarını kapatmak için hem yurt içi hem de yurt dışı piyasalara başvurarak borçlanır. Hükümetin dış piyasalardan aldığı borç, milli geliri arttırır. Ancak dış borcun anapara ve faiz ödemeleri artan milli gelir de bir azalmaya neden olacaktır.

Cari işlemler dengesi ile ekonomik büyüme arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ülkeler verdikleri cari işlem açıkları sayesinde kendi tasarruf açıkları ile gerçekleştiremedikleri yatırımları dış kaynaklar sayesinde gerçekleştirirler ve bu şekilde ekonomileri büyür. Ancak, cari işlem açıkları dış kaynaklarla finanse edilemiyorsa durum tam tersine döner ve bu durumda muhtemelen yaşanacak krizle birlikte ekonomide bir daralma yaşanacaktır.

Cari işlemler dengesi, net döviz kullanımını gösterdiğinden cari işlemler bilançosu açıkları özellikle döviz kuru yönetimi ile ilgili makroekonomik sorunları yansıtmaktadır. Cari işlemler dengesizlikleri, ülkenin yabancılara olan net yükümlülüklerinin kaynağını oluşturmaktadır. Cari işlemler dengesizliklerinin ulusal tasarruflar ile giderilemediği şartlarda, dış kaynaklara başvurulmaktadır. Ancak dış kaynak kullanımının büyüklüğü, ülkenin gelir kaynaklarının üzerinde olmamalıdır. Aksi halde dış kaynakların geri ödenmesi sorunu, makroekonomik istikrarsızlıkların kaynağını oluşturacaktır156.

155 Recep Tarı, Funda Sera Kumcu, ‘’ Türkiye’de İstikrarsız Büyümenin Analizi (1983-2003 Dönemi)

’’, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (9) 2005/1, s. 158.

156 Aklan, ‘’Dış Borçlanma, Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Etkin Bir Finansman Yöntemi Midir ? ’’, s.

Cari işlem açıkları, ülkenin ödeyebilme gücünü kaybetmesine veya bu açığı yüksek borçlanma pahasına kapatmaya çalışmasına neden olur. Bu iki durumun oluşmadığı halde ise, ülkenin sermaye piyasasında belirsizliklere ve bu da ülkeden sermaye çıkışlarına neden olur. Sermaye çıkışları, cari işlemler fazlasıyla karşılanamıyorsa döviz rezervlerini eritir. Cari açıkların sürekli olması halinde, ülkenin altın ve döviz rezervleri tükeneceği gibi, artan borçlar yeniden borçlanmayı önleyecek ve kredi bulma olanakları da güçleşecektir157.

Cari işlemler açığı ile krizler arasındaki pozitif bir ilişki vardır. Bu pozitif ilişki dış ticaret açığı kanalıyla olabileceği gibi sermaye hareketleri ile de olabilir158. Cari açığın yaklaşmakta olan bir krizin temel göstergesi olduğu, IMF başkan yardımcısı Stanley Fischer tarafından şu şekilde ifade edilmiştir: ‘’ Gerçekleşen ve beklenen cari açık büyükse ülke devalüasyona davetiye çıkarıyor demektir. ‘’ Fischer, buna benzer görüşlerini bir toplantıda da yinelemiştir: ‘’ Meksika’nın cari işlem açığı çok yüksektir ve büyük ölçüde portföy yatırımıyla finanse edilmektedir. Bu yatırımlar çok hızlı olarak geri çekilebilir ve Meksika’yı devalüasyon yapmak zorunda bırakabilir. Faiz oranı ne kadar yükseltilirse yükseltilsin, sermayenin geri kaçışı ve bir devalüasyon önlenemez. ‘’159. Kriz yaşamış ülkelerde krizlerin hemen öncesine bakıldığında cari işlem açıklarında büyük sıçramalar olduğu görülmektedir. Türkiye’de; enflasyon sürerken bunu telafi edecek kur düzeltmesi için TL değerinin düşürülmemesi veya IMF’nin 2000 yılında uygulattığı kur çapası, ya da sermaye girişlerinden ötürü kurun düşmemesi, ihracatı caydırıp ithalatı teşvik ettiği ölçüde, cari işlem açıklarını (1977, 1987, 1990, 1993, 1997 ve 2000’de olduğu gibi) sıçratan bir etkendir. Ayrıca, sık sık dış etkenler de devreye girebilir. Mali serbestlikte, sermaye girişleri, TL’de aşırı değerlenmeyi ve cari işlem açıklarını büyüten başlıca nedendir. Cari işlem açıklarını büyüten etkenlere karşı, açıkları kısa vadeli dış kredi ile karşılamak Türkiye’de daima ilk adım olmuştur. Döviz kontrolü uygulanan yıllarda ise, dış krediler pahalılaşırken yada geri çekilirken ithalat kısıtlamalarının artırılması, (1954-58 yada 1978-79’da olduğu gibi) diğer önlem olmaktaydı; böylece cari işlem açıkları kısıtlanırken mal darlıklarıyla fiyat artışları, üretim düşüşleri

157 Tarı, Kumcu, a.g.m., s. 160.

158 Gökhan Karabulut, Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin Nedenleri, DER Yayınları,

İstanbul-2002, s. 166.

devreye girmekteydi. Serbest döviz piyasalarına geçişi izleyerek bu uygulama imkansızlaşınca, kısa vadeli kredilerin duraklamasıyla birlikte yada devalüasyon beklentisi doğarken döviz fiyatı patlamaları, krizi tetikleyen başlıca öğeye dönüşmüştür. Açıkların GSMH’nın %5’ine varması kriz için tehlike “sinyali” gibidir. Sermaye girişleri bir süre TL’yi aşırı değerlendirip cari işlem açıklarını büyütürken, devalüasyon beklentisiyle sermayenin rizikosunu artırdığı ölçüde, kriz yaratıcı bir etkiye dönüşmektedir160.

Gelişmekte olan ülkelerin kalkınma ve büyümelerini sürdürebilmeleri açısından cari açıkla karşılaşmaları her zaman mümkün olabilmektedir. Bu nedenle önemli olan cari açığın varlığı değil, sürdürülebilirliğidir. O zaman da cari açığı finanse eden kalemlere bakmak gerekmektedir. Türkiye’de cari açığı finanse eden kalemler, öncelikle ihracat ve hizmet gelirleri (turizm gibi), arkasından da kısa vadeli sermaye hareketleri, uzun vadeli sermaye hareketleridir. Finansal bir krizle karşılaşma riskine karşılık da ülke borçlarının yapısı ile döviz rezervlerine bakılmalıdır161.

Bütçenin dengede olduğu durumlarda özel kesim davranışından kaynaklanan cari açıklarının endişe kaynağı olmayacağı görüşü “Lawson Doktrini” olarak ekonomi kitaplarında yerini almıştır. Lawson Doktrini, Corden (1994) tarafından şöyle ifade edilmiştir: “Cari işlemler özel ve kamu kesiminin tasarruf ve yatırımlarının net sonucudur. Özel kesimin optimal tasarruf ve yatırım kararları yine optimal bir dengeye ‘’ cari işlemler dengesine ‘’ yol açar. Hükümet kaynaklı bozulmaların mevcut olmaması koşuluyla, hükümetlerin yada harici gözlemcilerin özel kesimin ne kadar yatırım yapması veya tasarruf etmesi gerektiğini bu kesimin kendisinden daha iyi bildiği varsayılamaz. Sonuç olarak, özel kesim davranışındaki değişimden kaynaklanan cari işlemler açıkları endişeye neden olmamalıdır. Diğer taraftan, kamu bütçe dengesi kamu politikasının ilgi alanına girmekte olup, asıl üzerinde durulması gereken konu da bu olmalıdır.” Ancak, 1982 yılında yaşanan uluslararası borç krizi Lawson Doktrininin güvenirliğinin sorgulanmasına yol açmıştır. Bazı Latin Amerika ülkeleri kriz öncesinde çok yüksek cari işlem açıkları vermiştir. Bu açıkların ağırlıklı

160 Gülten Kazgan, ‘’ Türkiye’de Ekonomik Krizler (1929-2001): Nedenleri ve Sonuçları Üzerine

Karşılaştırmalı Bir İrdeleme ‘’, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 25-26-27 Eylül, DEGEV- Türkiye İş Bankası, s. 17, http://kazgan.bilgi.edu.tr/docs/Turkiye.doc . (Erişim Tarihi: 18.12.2006)

161 Muhammet Akdiş, ‘’ Cari Açık Kriz Habercisi mi? ‘’.

olarak artan yatırımlardan kaynaklanmış olması ve bu ülkelerin bazılarının gayet iyi bütçe dengelerine sahip olmasına rağmen, söz konusu ülkeler, borç krizinden olumsuz etkilenmişlerdir162. Türkiye’nin yaşamış olduğu 1994 ve 2001 krizleri de önceki yılların cari işlem açıklarından kaynaklanmıştır. Tüm bu cari açık krizleri sonucunda devalüasyon biçiminde ortaya çıkan bir kur düzeltmesi yaşanmıştır.