• Sonuç bulunamadı

İşe Yönelimde Toplumsal Cinsiyet ve Kadınların İşe

II. BÖLÜM : ÖRGÜTLERDE CİNSİYET ve ÖRGÜT KÜLTÜRÜNÜN

2.1 Örgütlerde Cinsiyet

2.1.5 İşe Yönelimde Toplumsal Cinsiyet ve Kadınların İşe

2.1.5 İşe Yönelimde Toplumsal Cinsiyet ve Kadınların İşe

faktörüne de önem vermektedirler. Çalışanlar üzerinde yapılan araştırmalarda çalışma koşulları ve rahatlığı faktörlerinin de kadınlar için önemli olduğunu göstermektedir. Her iki cins de yeteneklerini kullanabilme, ilginç bir iş yapma ve işinde başarılı olduğunu hissetmek gibi içsel faktörlere önem vermektedir. Erkek ve kadın arasında farklılıklar görüldüğü zaman erkeklerden çok kadınların içsel faktörler konusunda daha güçlü oldukları görülmektedir (Lueptow, 1996).

Genel olarak, işe yönelim konusunda görülen açık cinsiyet farklılıkları kadın ve erkeğin kalıplaşmış iş yönelimleri ile örtüşmekte, ancak işin içsel faktörleri bakımından kadınların ilgisinin daha güçlü olduğu görülmektedir (Lueptow, 1996).

2.1.5.2 Kadınların İşe Bağlılığı

1970’lerin sonlarında iş hayatı ile aile yaşamının sorumluluklarını dengelemek Amerika’da kadınlar için sürdürülebilir bir yaşam tarzı haline gelmiştir. Aynı dönemde kadınların, özellikle de küçük çocuğu olan annelerin ücretli istihdama devamlı katılımı da artmış, eğitimde toplumsal cinsiyet farklılıkları azalmış ve kadın ve erkeğin cinsiyet rolleri daha eşitlikçi bir hale gelmiştir. Ayrıca ilk evlilik yaşının ertelenmesi ve boşanma ve bekar ebeveyn oranının artması, doğum yapma oranının azalması örgütlerde ve iş ve aile yaşamının biraraya getirilmesinde önemli değişiklikler yaratmıştır.

1980’lerde kadınların iş ve aile yaşamına bağlılıklarının değiştiği görülmüştür (Bielby, 1996).

Bağlılık, sürdürülen aktivite seviyesi ile birlikte ele alınmaktadır.

Bağlılık, iki şekilde kavramsallaştırılmaktadır: (1) davranış, (2) kimliğin bireysel aktivitelerde aldığı yer (Bielby, 1996).

Davranışçı yaklaşıma göre, bağlılık durumsal belirleyicilere göre kavramsallaştırılmaktadır. bu bakış açısına göre bağlılık bireylerin davranışlarını belirleyen geçmişe bakış sürecinde ortaya çıkmaktadır. Bireyin birincil aktivitelerinin faaliyet konusu ile ilişkisi açık, sabit, genel ve iradidir, sonradan ortaya çıkan davranış daha kalıcı olacaktır (Bielby, 1996).

Kimlik yaklaşımına göre, bağlılık bireyin kendisini anlamlandırmasına atfen kavramsallaştırılmaktadır. Bağlılık, bireyin bir rol, davranış, değer ya da bir kurumla kimliğini oluşturması ile beliren ve sürdürülen ve bireyin kimliğine eklenen bir unsurdur (Bielby, 1996).

Kadınların işe bağlılığı, “iş ile ilgili duygular” ya da “işin anlamı”

olarak veya kariyerin iş ile birlikte “yetişkin hayatının merkezi niteliği ile operasyonelleştirilmektedir. Kadının işe bağlılığı aynı zamanda (a) bir kadının kariyer motivasyonu, (b) işin bir doyum kaynağı olarak önemi, (c) diğer doyum kaynakları arasında mesleğe tanınan öncelik ile tanımlanmaktadır. İş ya da aileye bağlılık daha az sıklıkla iş ya da aile rolleri ile ilgili planlar, niyetler, tercihler ya da isteklerin bir araya getiriliş biçimleri ile tanımlanmaktadır (Bielby, 1996).

Ücretli işgücünde kadın ve erkek genel olarak aile ve işe bağlılıkları bakımından farklı özellikler göstermektedirler. Genellikle kadınların kendilerini eşlerine göre daha az işe bağlı görmesine rağmen, bazı araştırmalar çift-kariyerli eşlerde kadın ve erkeğin iş ya da aile rollerinin

belirginliğinde farklılıklar bulunmadığnı göstermektedir. Her iki alanda da kimlik göstergeleri kadınların çok az bir farkla kendilerini işten daha çok ailedeki rolleri ile tanımladıklarını, aksi durumun ise erkekler için geçerli olduğunu göstermektedir. Ancak kadınların işyerindeki statüleri ve deneyimleri erkeklerinkine yakın olduğu zaman kadınlar ile erkekler arasında kendini işyerindeki rolü ile tanımlama bakımından fark görülmemektedir.

Son otuz yılda kadınların kendilerini işleri ile tanımlamaları eğilimi artmıştır.

Kadınların eğitime katılımı ve erişimi ve kadınlara sunulan iş imkanlarının artması, kadınların iş dünyasına genişleyen katılımları ile ilişkilidir (Bielby, 1996).

İşe bağlılık ile ilgili toplumsal cinsiyet farklılıkları ile ilgili teorik açıklamalar genellikle sosyalleşme, işgücü piyasasının yapısal kısıtlılıkları ve işin niteliklerini vurgulamaktadır. Toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde sosyalleşme açıklaması, toplumsal cinsiyet rolleri ve tutumları içerisinde gerçekleşen sosyalleşme sürecinde uyulması gereken belirli rolleri ve tutumları ön plana çıkartmaktadır. Bu bakış açısı iş/aile arasında paylaştırılan bağlılık ile, özellikle de bu paylaştırma aile içerisinde kadına biçilmiş olan rolleri zorunlu kılan işbölümünden kaynaklanıyorsa, ilgilidir (Bielby, 1996).

Yapısalcı bakış açısı, işe bağlılık konusunda cinsiyet farklılıklarını, işyerinde kadın ve erkeğin karşılaştığı baskılar ve fırsatlar ila açıklamaktadır.

Bu bakış açısına göre medeni durumun ya da aile statüsünün ya çok az etkisi vardır ya da hiç etkisi yoktur. Bu nedenle, bu çalışmalara göre kadın ve erkek arasında işe bağlılık konusunda görülen farklılıklar, iş ve fırsatlara erişim konusundaki konumuna bağlıdır. Kadın ve erkeğin aileye bağımlılığı ise

ailedeki sorumluluklara ve baskılara göre ortaya çıkmaktadır. Araştırmacılar erkeklerin aile ve ev ile ilgili kadınlara eşit sorumlulukları olduğunda kadınlar kadar aileye bağlı olduklarını göstermektedir (Bielby, 1996).

İş ve aileye bağımlılığın birbiri ile ilişkisi nasıldır? İşe bağlılığı açıklayıcı faktörler iş ve ekonomik faktörler kadar aile desteğini de içermektedir. ABD Hava Kuvvetlerinde yapılan bir araştırma sonuçlarına göre, çalışanlarının ailevi durumlarını ve sorunlarına önem veren örgütlerde yüksek seviyede işe bağlılık görülmektedir (Bielby, 1996).

İş ve aileye bağlılığın birbirine karşılıklı etkisini inceleyen bir araştırma, erkekler için bu iki alana bağlılık arasında erkeklerde belirgin özellikler görülmemesine rağmen kadınlarda aileye bağlılığın işe bağlılık üzerinde negatif etkisi bulunduğu görülmüştür. 1970’lerin sonlarında yapılan bir araştırma, çalışan kadınların iş ve aile dengesini kurarken ailevi sorumluluklarını ve kimliğini ön plana çıkarttığını göstermiştir. Aksine evli erkekler aile ve iş kimliklerini birbiri ile ikame etmeden ikisine de bağlılık geliştirebilmektedirler. Bu kadın ve erkeğin geleneksel toplumsal cinsiyet rol kalıpları içerisinde, ailenin aile babası kimliği ile iş alanındaki işine bağlılık özelliklerinin birleşmesinden kaynaklanmaktadır. Araştırmalar aynı zamanda erkeğin aile babası rolü ile ilgili genel kanının kadınların iş konusundaki yükselme konusundaki isteksizlikleri için de geçerli olduğunu göstermektedir (Bielby, 1996).

Son dönemde yapılan araştırmalar iş ve aile arasında uyum sağlayacak yeni gelişmelerin olduğunu göstermektedir. Bazı araştırmalar kadınların aile ve işten kaynaklanan sorumluluklarını biraraya getirirken rol

çatışmaları karşısında çeşitli aktivileri dengeleme konusunda kendilerini geliştirmişlerdir. Stres ve başa çıkma stratejileri üzerine yapılan araştırmalar, çift-kariyerli eşlerin ebeveynlik ve iş arasında bilişsel bir denge geliştirdiklerini ve yüksek stres yaşamadıklarını göstermektedir. Bu gelişmeler, birden çok rolü ve sorumluluğu dengeleme konusundaki beklentiler iş ve aile arasındaki bağımlılığın yeniden tanımlanmasını ve böylece burdan çıkan kişisel anlamlara ve burdan çıkarılan kimliklere yeniden anlam yüklenmesini sağlamıştır (Bielby, 1996).

Bazı istisnaları olmakla beraber, iş ve aile bağlılığı üzerine yapılan çalışmalar, kadın ve erkeğin işe bağlılığının kadın ve erkeğe sunulan iş imkanlarının eşit olduğu durumda ortadan kaybolduğunu göstermektedir. Bu da işverenlerin cinsiyet ayrımcılığını rasyonalize ederken kadınların işe olan bağlılığının düşük olduğunu ileri sürmelerini çürütmektedir (Bielby, 1996).

Benzer Belgeler