• Sonuç bulunamadı

MUSLİHUDDÎN EL-LÂRÎ’NİN TEFSÎRU SÛRETİ’L-KADR İSİMLİ RİSALESİ

3. İşarî yönü

Sözgelimi birinci ayette geçen “inzâl”, “leyl” ve “kadr” kelimelerinin hakikî ve mecazî, lüğavî ve ıstılahî manalarını verdikten ve ayeti nahiv yönünden tahlil ettikten sonra “innâ enzelnâhu fî leyleti’l-kadr” ayetini şöyle anlamlandırmıştır: “Konumunun yüceliğinden dolayı ismi açıkça zikredilmeyen Kur'ân'ı azametimizle biz indirdik, başkası değil”:

Öte yandan özellikle ez-Zemahşerî’nin tefsir metodunda çokça gördü-ğümüz ve kelamcıların sıkça kullandığı soru-cevap metodunu beliğ bir tarzda ifade ederek okuyucuda hasıl olan mukadder soruları “huna mahallun en yeteredded”, “yumkin en yekule ahad” gibi ifadelerle dile getirmiş, “ve'l-cevab”, “ekûl”, “nekûl” ifadeleri ile de bu mukadder sorula-rı cevaplamaya çalışmıştır. Mesela “enzelnahu”'daki zamirin Kur'ân'a raci olduğuna dayanarak, Kur'ân'ın bütünün ismi olduğunu ve bütünün de Kadir gecesinde inmediği şeklinde yöneltilebilecek bir itiraza şöyle cevap verir:

“Birincisi; rivayetler Kur'ân'ın tamamının Kadir gecesinde Levh-i Mahfûz’dan dünya semasındaki Beytu'l-İzze'ye ve buradan Resulullah'a yirmi üç yıllık bir süreç içerisinde parça parça indiğini bildirmektedir.

İnzâl’den maksat bu inzâl’dir. İkincisi; İnzâl’den maksat, vahyin başlangı-cının Kadir gecesinde olduğudur. Yani Hz. Peygamber’e ilk vahiy Kadir gecesinde gelmeye başlamıştır. Üçüncüsü; Kur'ân, hem bütün için hem de parçanın bölümleri için kullanılan müşterek bir isimdir”.

el-Lârî, surenin isminden hareketle bu ismin ifade ettiği/edebileceği anlam ile bu gece arasında bir ilişki kurar. Mesela “bu gecenin Kadir gecesi olarak isimlendirilmesi” başlığı altında, isimlendirmenin, ya “kadr” keli-mesinin anlamlarından hareketle veya bu gecenin insanlara gizli kalması, veyahut meleklerin çokluğundan dolayı yeryüzünün onlara dar gelmesi, veyahut bu sene içinde meydana gelecek olan işlerin takdir edilmesi, veya-hut da bu gecenin şerefi nedeniyle olduğunu söyler. Birinci ayetin kelimele-rinin lüğavî ve ıstılahî anlamlarını verirken de “kadr” kelimesinin hangi anlamlara geldiğini şöyle açıklar: “kadr, bir şeyin sınırı, meblağı, tazim, hamd, şeref, darlık, derece, zamanın bir bölümü, takdir” anlamlarına gelir ve “bütün bu anlamlara hamledilmesinde mecaz vardır”. Çünkü bütün bu anlamlara haledilebilmesi, kelimenin vazedildiği anlamın dışında kullanıl-masıyla mümkündür.

3. İşarî yönü

Hicrî 3. asırda sistemleşmeye başlayan ve 4. asırda kurumlaşma süre-cine giren tasavvufun tarihini Asrı Saadete kadar götürmek mümkündür.

İslam kültürü içerisinde önemli bir yere sahip olan ve tefsir ilminde bir ekol haline gelen işarî tefsir geleneğine sahip olan müfessirler, ilke ve

öğretileri-ne Kur’ânî dayanaklar bulmak ve kendi meşreplerini desteklemek amacıyla ayetlerden bazı esaslar çıkarma çabasında olmuşlardır. Onların tefsirleri nazari ve işarî olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Nazari tefsir, inceleme, araştırma ve felsefî görüşlere dayandırılırken; işarî tefsir, yalnız süluk erbabına açılan ve zahir mana ile bağdaştırılması mümkün olan birtakım gizli anlamlara ve işaretlere göre Kur’ân’ı tefsir etme yoluna girmiştir. Bu tefsir sufî’nin ön fikirlerine dayanmaz. Bulunduğu makama göre kalbine doğan ilham ve işaretlere dayanır16.

Sufîler, yaptıkları riyazet ve ibadetler sonucunda ledünnî bir ilme ulaş-tıkları görüşündedirler. Kazandıkları bu gizli bilgiyi herkes hazmedemeye-ceği, insanları yanlış bir anlayışa sevketmekten kaçınmak için sufîler kalp-lerine doğan bu bilgiyi kapalı bir üslup ile, remiz ve işaretler yoluyla ifade etmişlerdir. Yaptıkları tefsirlere de “tefsir” değil, “işaret” ismini vermiş-lerdir. Bundan dolayı tasavvufî tefsire “işarî tefsir” denilmiştir17.

el-Lârî, risalesinin girişinde “bu vakitlerde Kadir suresiyle ilgili olarak kalbe basiret, sadra şifa olacak bazı gaybî ilham esintilerinin estiğinden”

söz ederek bu ledünnî ilme kapı aralamıştır. Surenin birinci ayetinin tefsi-rinde, “Kur'ân'ın Kadir gecesinde inmesinin hikmetleri” başlığı altında

“Kur'ân'ın ruhî bir gıda olması, en şerefli kelam olması ve en şerefli varlığa inmesi nedeniyle en şerefli bir vakitte inmesi; nur olması nedeniyle karanlık vakti olan gecede inmesi; levh-i mahfuzdan beytu'l-izze'ye indirilmesi insanlar için gayb mesabesinde olduğundan, nüzûl zamanının da gayb mesabesinde olan gecede olması; yine bir nur ve ışık olması nedeniyle, mücerred nur olan meleklerin inme vakti olan Kadir gecesinde inmesi; bir nur olan Resulullah'ın fetret, küfür ve cehalet karanlığının yoğunlaştığı bir dönemde ortaya çıkışı gibi kendisine indirilen nurun da karanlık vakti olan gecede olması daha uygundur” diyerek bazı işarî yorumlarda bulunmuştur.

el-Lârî, ayetlere bu tür işarî yorumlar getirmekle birlikte tefsirinde ba-zen bizzat isim zikrederek İbn Arabî gibi mutasavvıflardan baba-zen de “bazı büyük arifler şöyle demiştir” diyerek nakillerde bulunmuştur.

Temelleri kadim kültürlere kadar dayanan, Yahudi ve Hıristiyan kültü-ründe çokça kullanılan batınî-hurufî karaktere sahip olan ve başta Şiî çevre-ler olmak üzere Ma’ruf el-Kerhî, Sehl et-Tusterî, Hallac-ı Mansûr ve Muhyiddîn el- Arabî gibi mutasavvıfların kullandıkları ve katkı sağlamış

16 Ateş, Süleyman, İşarî tefsir okulu, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1998, 19; ez-Zehebî, age., II, 381.

17 Ateş, Süleyman, age.,19.

oldukları harf ve sayı gizemciliğine18 de yer verdiği görülmektedir. Aslında klasik Sünnî tefsirlerde nadiren de olsa rastlanan bazı rivayetler de, belli sayıların özel anlamlar içerdiği inancının sahabe dönemine kadar uzandığını göstermektedir19. Süleyman Ateş, Hz. Peygamber’in “Her harfin bir zahiri, bir batını vardır” hadisinin bu temayüle kuvvetli bir destek olduğunu be-lirtmektedir20. el-Lârî’nin bu konudaki görüşlerini ortaya koyarken, sufilerin batınî anlam teorisini temellendirmede kullanmış olduğu “işaret”,

“iş‘âr” gibi terimleri kullanması da onlardan etkilendiğini göstermektedir.

Müellifimizin harf ve sayı gizemciliğine (cifr ilmi) dayanan görüşlerine gelince, “şekil açısından daireye benzeyen zamirle Kur'ân'dan söz etmenin münasebetleri” başlığı altında şunları söyler:

“Öncelikle daire, şekil olarak kapsamlılığa ve başlangıcının ve sonu-nun olmadığına delalet eder. Kur'ân parça parça olarak değil de tek bir defada indiğinden, bunu ifade etmek için şeklî yapısı daireye benzeyen ve bütünlük ve kapsamlılığa delalet eden “ha”nın kullanılması uygundur.

Kur'ân ezelidir, başlangıcı ve sonu yoktur, bundan dolayı başlangıcı ve sonu olmayan daire şekliyle ondan söz etmek daha uygundur. Kur'ân'ın hareketi, baştan sona kadar bütün seyirleri içeren dairevî bir yapıdadır. Kur'ân bütün ilimleri ihtiva etmektedir. Dolayısıyla ondan sözederken, kapsamlılık ifade eden bir şeyle bahsetmek daha uygundur”.

“Harflerin rümuzundan zevk alanların hoşuna gidebilecek bazı husus-lar” başlığı altında da harf ve sayı gizemciliğine (cifr ilmi) girebilecek bir takım görüşler ileri sürmüştür. Örnek olması açısından bunlardan birkaç tanesini zikretmek istiyoruz:

“Bu surede ‘leyletu’l-kadr’ terkibinin üç defa gelmesi, bazı hadislerden de anlaşıldığı gibi onu üçüncü on gecede aramaya işarettir.

Kadir suresinin harfleri tektir, bu da Kadir gecesini tek gecelerde ara-maya işarettir.

Her onun son tek rakamı dokuzdur. ‘leyletu’l-kadr’deki harflerin sayısı da dokuzdur. ‘Leyletu’l-kadr’de tekrarsız asli harflerin sayısı beş, lafız ise üçtür. Bu da onun her onun tek gecelerinde gerçekleşeceğini iş‘âr etmekte-dir”.

18 Öztürk, Mustafa, age., s. 386.

19 Bkz. Er-Râzî, Mefâtihu’l-gayb, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1414/1994, XXXII, 31.

20 Ateş, Süleyman, age., s. 320.

Sonuç

Kur’an’ın inişinden bu yana Müslümanların merkezi ilgileri Kur’ân üzerinde yoğunlaşmış ve bu ilginin tabii bir sonucu olarak Kur’ân’ın anlam hazinesi her zaman ve zeminde yeniden keşfedilmeye çalışılmıştır. Bu konuda Kur’ân’ı baştan sona tefsir eden rivayet, dirayet ve işari metodlarla yazılmış hacimli eserler olduğu gibi sure tefsirleri, ayet tefsirleri hatta konu tefsirleri de yapılmıştır. Muslihuddîn el-Lârî’nin bu eserinde özellikle dirayet ve iş‘arî metoda başvurulmakla birlikte, Kur’ân’ı Kur’ân’la, Hz.

Peygamber ve sahabeden gelen rivayetlere de müracaat edilmek suretiyle tefsir edildiği görülmektedir. Bunun yanında gerek Kur’ân’ı baştan sona ayet ayet yorumlayan rivayet ve dirayet tefsirlerinde, gerekse sure tefsirle-rinde açıklanan surenin ayet sayısı, Mekkî mi Medenî mi olduğu hususu, varsa kıraat farklılıklarına el-Lârî’nin değinmediği görülmektedir. Kadir suresinin fazileti konusunda aktarılan hadisi metin ve senet açısından değer-lendirip mevzu olduğu sonucuna varan el-Larînin, aynı hadis tenkidi yön-temini, ayetin nüzûl sebebi olarak gösterilen ve kendisinin dolaylı bir şekilde yaptığı rivayet için kullanmadığı görülmektedir. Ayrıca bazı muta-savvıfların ve özellikle batınîlerin kullanmış oldukları ve katkı sağlamış oldukları harf ve sayı gizemciliğine (cifr ilmi) de yer verdiği görülmektedir.

ﻱﺭﻼﻟﺍ ﻦﻳﺪﻟﺍ ﺢﻠﺼﳌ ﺭﺪﻘﻟﺍ ﺓﺭﻮﺳ ﲑﺴﻔﺗ

ﺄﺘﻟﺍ

ﻝﻮﻘﻧ ﰒ

ﺚﻟﺎﺜﻟﺍ

ﻼﺜﻣ ،ﺔﻧﺭﺎﻘﳌﺍ ﻥﻭﺪﺑ

ﻦـﻣ ﻒـﺼﻨﻟﺍ ﺔـﻠﻴﻟﻭ ؛ﻦﻳﺮﺜﻛﻷﺍ ﺪﻨﻋ ﺭﺪﻘﻟﺍ ﺔﻠﻴﻟ ﻲﻫ ﻥﺎﺧﺪﻟﺍ ﺓﺭﻮﺳ ﰲ ﺓﺭﻮﻛﺬﳌﺍ ﺔﻛﺭﺎﺒﳌﺍ ﺔﻠﻴﻠﻟﺍ

ﺘﻟﺍ

ﻝﺎﻘﻓ

ﺔﻠﺑﺎﻘﻟﺍ ﻭﺃ ﺔﻠﻴﻠﻟﺍ ﻲﻫ ﻝﺎﻘﻓ ﻦﻳﺮﺸﻋﻭ ﲔﻨﺛﺍ ﺔﻠﻴﻟ ﺖﻠﻗ ﺔﻠﻴﻠﻟﺍ

ﲑﺧﻷﺍ ﺮﺸﻌﻟﺍ ﰲ ﺎﺃ

ﻥﻮﺛﻼﺜﻟﺍﻭ ﻦﻣﺎﺜﻟﺍ ﻝﻮﻘﻟﺍ

ﺎﻬﻋﻮﻠﻃ ﱃﺇ

ﺓﺮﺷﺎﻌﻟﺍ

ﺚﻟﺎﺜﻟﺍ : ﻥﻮﻜﻳ ﻞﺑ ،ﺔﻘﻴﻘﳊﺍ ﻰﻠﻋ ﻻﻮﻤﳏ ﻥﻮﻜﻳ ﻻ ﻥﺃ ﺯﻮﳚ ﺚﻳﺪﳊﺍ ﻥﺇ ﰲ ﺔـﻐﻟﺎﺒﳌﺍ ﻪﻨﻣ ﺽﺮﻐﻟﺍ

ﺔﻬﺒﺸﻟﺍ ﻊﻓﺪﻨﺗ ﺍﺬﻫ ﻰﻠﻋﻭ ،ﺓﺭﻮﺴﻟﺍ ﻩﺬﻫ ﺓﺀﺍﺮﻗ ﰲ ﺏﺍﻮﺜﻟﺍ ﺓﺮﺜﻛ .

ﻊﺑﺍﺮﻟﺍ : ﺪﻴﻧﺎﺳﻸﻟ ﻥﻭﺪﻗﺎﻨﻟﺍﻭ ﺚﻳﺪﳊﺍ ﺔﻤﺋﺃ ﻪﺑ ﺡﺮﺻ ﺎﻤﻛ ﻉﻮﺿﻮﻣ ﻞﺑ ،ﻒﻴﻌﺿ ﺚﻳﺪﳊﺍ ﻩﺬﻫ ﻥﺇ .

ﻪـﻴﻠﻋ ﷲﺍ ﻰﻠـﺻ ﻪﻨﻋ ﺐﻌﻛ ﻦﺑ ﰊﺍ ﺔﻳﺍﻭﺮﺑ ﻱﻭﺭ ﻞﻳﻮﻃ ﺚﻳﺪﺣ ﻦﻣ ﺔﻌﻄﻗ ﻪﻧﺃ ﱯﻴﻄﻟﺍ ﺔﺻﻼﺧ ﻦﻣ ﻡﻮﻬﻔﳌﺍﻭ ﻀﻓ ﰲ ﻢﻠﺳﻭ ﺓﺭﻮﺳ ﺓﺭﻮﺳ ﻞﻛ ﺔﻠﻴ

. ﻊﺿﻮﻟﺎﺑ ﻑﺮﺘﻋﺍ ﻦﻣ ﱃﺇ ﻰﻬﺘﻧﺍ ﻪﺟﺮﳐ ﻦﻋ ﺶﺘﻓ ﺎﻤﻠﻓ .

ﻱﺪﺣﺍﻮﻟﺍ ﺄﻄﺧﺃﻭ

ﻢﻫﲑﺳﺎﻔﺗ ﰲ ﻩﺩﺍﺮﻳﺇ ﰲ ﻪﻌﺒﺗ ﻦﻣﻭ .

ﻢﻠﻋﺃ ﱃﺎﻌﺗ ﷲﺍﻭ .

ﻩﺪﻌﺑ ﱯﻧ ﻻ ﻦﻣ ﻰﻠﻋ ﷲﺍ ﻰﻠﺻﻭ ،ﻩﺪﺣﻭ ﷲ ﺪﻤﳊﺍﻭ ،ﺏﺎﻫﻮﻟﺍ ﻚﻠﳌﺍ ﻥﻮﻌﺑ ﺏﺎﺘﻜﻟﺍ ﰎ .

ﻥﺎﻛﻭ

ﺎﻬﺘﺑﺎﺘﻛ ﻦﻣ ﻍﺍﺮﻔﻟﺍ ﻦﻣﺎﺛ ﻙﺭﺎﺒﳌﺍ ﺲﻴﻤﳋﺍ ﻡﻮﻳ

ﺻ ﺮﻬﺷ ﺔﺋﺎﻤﻌﺴﺗﻭ ﲔﻌﺴﺗﻭ ﺪﺣﺃ ﺔﻨﺴﻟﺍ ﺭﻮﻬﺷ ﻦﻣ ﲑﳋﺍ ﺮﻔ

ﻲﻠﻋ ﻦﺑ ﻲﻠﻋ ﲑﻘﻔﻟﺍ ﺪﺒﻌﻟﺍ ﺪﻳ ﻰﻠﻋ ﻱﲑﺻﻮﺒﻟﺍ

ﻪﳜﺎﺸﳌﻭ ﻪﻳﺪﻟﺍﻮﻟﻭ ﷲﺍ ﺮﻔﻏ ﲔﻣﺁ ﲔﻤﻠﺴﳌﺍ ﻊﻴﻤﳉﻭ

.

XIX. YÜZYILIN İKİCİ YARISINDA BİTLİS