• Sonuç bulunamadı

1980 sonrası işçi sınıfı kendi içinde bir 'kuşak kopukluğu ile birleşen bir 'kuşak yenilenmesi' yaşadı. 1990'ların işçisinin büyük kısmını ilkokul mezunu işçiler oluşturuyor; önemli bölümünün kırla ilişkileri doğrudan ya da kültürel şekilleniş olarak hala sürüyor, geniş kesimleri kafaca da henüz tam işçile-şememiştir. Örneğin bazı araştırmalara göre yüzde 88'i grev nedir bilmiyor; katıldıkları işçi eylemi sayısı yok denecek kadar az. Öte yandan üretimin parçalanması, kırdan kente göç ve işsizlikteki patlama, sermayenin ve devletin taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma saldırısı, sendikal hareketin dibe vuruşu, vb. etkenlerle birleşik olarak sınıfın sendikal bilinç ve örgütlenmesinin önündeki engeller de büyümüş durumdadır. Günümüzde "esneklik" ve yeni çalışma yasa ve düzenlemeleri, sınıf içindeki parçalanma ve rekabetin politik ve "resmi" ifadesidir, işçi sınıfı içindeki ırkçı-şovenist, dinci-tarikatçı ve son dönemlerde zemin bulmaya başlayan liberal, liberal-reformist, sosyal liberal akımlar bu artan parçalanma ve rekabetin ideolojik yansımalarıdır. Aynı şekilde cinsiyet, yaş ve kuşak, yöre, eğitim düzeyi, kültür vd. ayrımcılıkları... Sınıf karakterini perdeleyen alt kültür ve kimliklerin ön plana çıkması...

Genç ve yeni işçi kuşaklarında toplumsal-siyasal sorunlara kayıtsızlık ve bireycilikmiş gibi görünen atomizasyon...

Özetle: Türkiye'de 1980 faşist darbesinin nedeni olan ve darbe sonrası uygulamaya geçirilen neoliberal programlarla işçileşme dalgası artmakta; işçi sınıfı nicelik olarak hızla büyümektedir. Ancak diğer taraftan bu yeni işçi kitlesi mücadele/örgütlenme deneyimi, sınıf bilinci açısından son derece zayıf durumdadır. Bu bağlamda işçiler, sendikal bilinç, örgütlenme ve mücadele açısından bile komünist ve devrimcilerin önderliğine

ihtiyaç duymaktadır. Bu durum bir bakıma komünist hareket açısından bir avantajdır. Tabii komünist hareket: a) sınıfla olabildiğince yaygın, köklü ve kalıcı bağlar kurabildiği, b) bunun bir gereği hatta önkoşulu olarak sınıf hareketinin sorunlarına iyi düşünülmüş, akılcı ve etkin devrimci çözümler üretebildiği, c) işçilerin sınıfsal ve siyasal bilincini geliştirdiği oranda. Bu son madde doğrudan işçilerin çok yönlü eğitimi sorunu ile bağıntılıdır. İşçi sınıfının siyasal-sendikal eğitimi bugün açısından ivedi olarak çözümlenmesi gereken bir sorundur; zaten diğer iki madde önemli ölçüde bu son maddeye bağlıdır, işçilerin çok yönlü eğitimi zorlu ve zorunlu bir süreçtir; çünkü sermayenin işçi sınıfı üzerindeki ideolojik etkisi çok yönlü, geniş ve derindir. Nedeni ise çok basit, "üretim araçlarını dinde bulunduran sınıf, entelektüel araçları da elinde bulundurur". Bu zemine dayanan sermayenin propaganda araçları çok çeşitlidir ve en önemlisi de kesintisiz işlemektedir.

Eğitim konusu devrimci hareket tarafından bugüne kadar genellikle birkaç araçla ve muhalefet konusuyla sınırlı, yüzeysel ve kesintili bir biçimde sürdürülmeye çalışılmıştır. Bir başka deyişle işçilerin eğitimi konusu ne içerik ne de yöntemsel olarak sistematik bir tarzda ele alınmamıştır. İşçi sınıfının devrimci eğitiminin en temel halkaları arasında yer alması gereken politik ekonomi (örneğin basitleştirilmiş biçimleriyle artı-değer, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet, üretimin toplumsallaşması vd.), tarihsel ve diyalektik materyalizm, devlet ve iktidar sorunu, işçi sınıfının tarihsel misyonu, diğer emekçi sınıflarla ilişkisi, işçi sınıfı tarihi, sosyalizm, enternasyonalizm gibi konular işçi eğitimlerinde nedense yer almaz. Sınıf sendikacılığı konusu ise genel propagandif yazıların ötesine pek geçmez. İşçi sınıfının mücadele okulu olması gereken, pratik mücadeleyle bütünleştirilmiş eğitim alanlarının, sendika ve derneklerin, grev ve direnişlerin bu açıdan değerlendirilmesi ise son derece zayıftır ve genellikle pragmatist yaklaşımlarla maluldür.

Mevcut sendikaların eğitim konusuna yaklaşımları ise içler acısıdır. Birçok sendika bürokratı, eğitim fonlarını lüks otellerde ve seyahatlerde çarçur etmektedir. Eğitime önem verir gibi görünen az sayıdaki sendikanın genellikle yaptığı ise akademik seminer ve kursların pek ötesine geçmemektedir. Hatta işçi eğitimi adı altında burjuvazinin "insan kaynakları yönetimi, toplam kalite, verimlilik..." gibi derslerini üstlenen sendikalar bile vardır. Aynı şekilde, işçi eğitimi adı altında Avrupa Birliği'ne uyum, liberal insan hakları, "sivil toplumculuk"

eğitimi vermek de "sendikal eğitim"de son trenddir. Az sayıdaki şube ve eğitim-örgütlenme uzmanının taban eğitimi konusundaki özverili girişim ve çabaları ise çoğunlukla bürokrasi tarafından boğulmakta, az çok bir sonuç alacak birikim yaratamadan kesilivermek-tedir. Türk-lş, DİSK ve KESK'e bağlı bazı sendika ve şubelerde bu yöndeki birçok girişimin, katılan işçilerde azımsanmayacak bir etki ve heyecan yarattığı, hatta diğer sendika ve şubelerin tabanlarında da eğitim talebinin yükselmesine neden olduğu halde, çok geçmeden çeşitli bahanelerle dağıtıldığını biliyoruz.

Geleneksel sendikal hareketin tabanında olsun, genç işçi kuşaklarının öncüleşme dinamikleri taşıyan ke-simlerinde olsun, eğitim'in giderek öne çıkmaya başlayan bir talep olması bu tabloyla keskin bir tezat yaratmaktadır. Bazı işçiler bunu açıkça dile getirmekte, bazıları ise adına layık bir sınıf bilinci eğitiminin s'si ile bile karşılaştıklarında gösterdikleri ilgi ve açlık ile ortaya koymaktadır.

Bu açıdan bakıldığında işçilerin eğitimsizliği sadece değişen nesnel koşullarla ve burjuvazinin çok yönlü saldırıları/baskısı ile açıklanamaz. Diğer bir nedeni ve aralarında en önemlisi, işçi sınıfının büyüyen ve karmaşıklaşan eğitim ihtiyacına yanıt verebilecek kurum, araç ve insan donanımının yaratılamama-sıdır.

Devrimci ve komünist hareket açısından ise eğiticilerin eğitimsizliği çok temel bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Eğitim, en yalın anlamıyla bireylerin veya kitlelerin davranışlarında değişiklikler oluşturmak amacıyla yapılan bilinçli ve amaçlı faaliyetlerdir.

Bu tanımdan yola çıkıldığında işçilerin eğitimi sadece genel ajitasyon-propaganda ile sınırlandırılamaz. Eğitim sınıf çalışmasının tüm yönlerinin temel bir bileşeni olarak ele alınmalıdır. Aynı zamanda modern eğitim teknikleri, malzemeleri vb. ile birleşik olarak başlı başına bir uzmanlaşma konusu olarak görülmeli ve

"eğiticilerin eğitilmesi" ile bütünleş-tirilmelidir. Örneğin yalnızca işçiler için değil işçi aktivistleri için de, karar alıcı toplantı yapabilme, topluluk önünde konuşma, belli bir konuda düşüncelerini derli toplu ifade edebilme, etkin dinleme, sistematik okuma gibi konular bile ihmale gelmez eğitim başlıkları olmalıdır. îşçi eğitiminde işçilerin özyaşam deneyimlerini, sınıf sezgilerini, çok yönlü ihtiyaç ve özlemlerini, hayal güçlerini de-ğerlendirmek ve düşünebilme yeteneklerini harekete geçirebilmek mutlaka gözetilmelidir. Yalnızca bir iki konu ve araç ile sınırlanmadan toplumsal yaşamın her alanının sınıf ekseninden ele alınması, sınıf mücadelesinin bütünden kavranması eğitimin konusudur. Bu da eğitimin çok yönlü ve çok kanallı olmasını (alan örgütçüleri;

işçi ajitatörleri, örgütçüleri, aydınları, sınıf sendikacıları, çok yönlü ve çeşitli ajitasyon-propaganda araç ve yöntemleri, sendikal kurslar, uygulamalı eğitim biçimleri, özdeneyimlerin değerlendirilmesi, vb.) ihtiyaç vardır.

Aynı zamanda çok çeşitli ve çok yönlü eğitim araçlarına da ihtiyaç vardır -ki günümüz teknolojileri bu açıdan bize muazzam olanaklar sunmaktadır. Bu açıdan yapılması gerekenler:

- Siyasal ajitasyonun kapsamının ve alanının genişletilmesi ve bu bağlamda zorunlu olarak siyasal teşhirin kapsamlı bir biçimde örgütlenmesi. Lenin'in de özlü bir biçimde ifade ettiği gibi; "İsçilerin kendim iyi tanıyabilmesi için, işçi sınıfının, modern toplumun bütün sınıfları arasında karşılıklı ilişkiler konusunda tam bir bilgi, sadece teorik bilgisi değil, hatta daha doğru olarak ifade edelim; teorik olmaktan çok, siyasal yaşam deneyimine dayanan pratik bilgisi olması gerekir. Eğer işçiler, hangi sınıfları etkiliyor olursa olsun, zorbalık, baskı, zor ve suistimalin her türlüsüne karşı tepki göstermede eğitilmemişlerse ve işçiler bunlara karşı, başka herhangi bir açıdan değil de, devrimci sosyalist açıdan tepki göstermede eğitilmemişlerse, işçi sınıfı bilinci, gerçek bir siyasal bilinç olamaz. Eğer işçiler, öteki toplumsal sınıfların her birini, entelektüel, manevi ve siyasal yaşamlarının bütün belirtilerinde gözleyebilmek için somut ve her şeyden önce güncel siyasal olgular ve olaylardan yararlanmasını öğrenmezlerse; eğer materyalist tahlil ve ölçütleri, nüfusun bütün sınıflarının, tabakalarının ve gruplarının yaşam ve eylemlerinin bütün yönlerine pratik olarak uygulamayı öğrenmezlerse, çalışan yığınların bilinci, gerçek bir sınıf bilinci olamaz". Bu açıdan örgütlenme ve örgütleme aracımız olan İG' nin önemli bir yeri ve işlevi vardır ve olmalıdır. Tabii bu İG' nin yeniden örgütlenmesi (re-reorganizasyonu); a) içerik olarak zenginleştirilmesi, b) çıkış süresinin (15 günlük) kısaltılması, c) tirajının arttırılması zorunludur.

- Öncü işçilerin eğitimi için sesli, yazılı, görsel veya bunların bütünlüğünden oluşan eğitim paketleri, dizileri veya broşürlerinin hazırlanması. Bu bağlamda öncü işçilerin karakteristik özellikleri; ilgi alanları ve yeteneklerine göre yönlendirilmeli, bu doğrultuda eğitimi için gerekli olan bilgi ve araçlar sağlanmalıdır. Gerekli materyallerin hazırlanmasında uzmanların ve birikimi, deneyimi olan işçilerin de katılımı sağlanmalı, ortak çalışmalar yapılmalıdır. Ama öncü işçilerin eğitilmesinde şu iki noktaya dikkat edilmelidir: a) İşçileri edilgen bilgi alıcısı olmaktan çıkarıp aktif ve kendi kendine de öğrenen ve problem çözen haline getirerek eğitim programının vurgusunu öğretmekten öğrenmeye kaydırmak, b) Ezberlenmesi gereken bilgiyi sınırlandırıp işçiyi yüklü içerikler yerine çözülecek problemlerle karşı karşıya bırakarak yeni bilgiler edinmesini sağlayacak beceri ve tutumları geliştirmesini sağlamak...

- Bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanılması. Bugün internet ve onu temsil eden teknolojilerle bilgiye ulaşmak, iletmek, saklamak daha kolay bir hale gelmiştir. Bu teknolojiler işçilerin eğitimi ve örgütlenmesi açısından muazzam olanaklar yaratmıştır. Yeter ki bu (BtT) teknolojilerden yararlanmasını ve en iyi biçimde kullanmasını bilelim. Bu teknolojiler işçilerin okumaya ve yazmaya olan yabancılıklarını sınırlı da olsa aşmalarında yardımcı olmaktadır. Ama kısa zamanda bu noktadan daha ileri sıçramaları tabii ki beklenemez. Ki işçiler okumaya değil seyretmeye, konuşmaya değil dinlemeye, yazmaya değil anlatmaya eğilimlidir. Bilgi ve iletişim teknolojileri işçilerin karakteristik özelliğine uygun pratik eğitim biçimleri ve araçları sağlamaktadır.

Kuşkusuz yazılara ve okumaya dayalı eğitim bir kenara bırakılacak değildir, işçilere okıuna ye sistematik düşünme/konuşma becerisi kazandırmak açısından, yayınlarımızı, Marks'ı, Le-nin'i birlikte okumak, anlaşılamayan yanlarını sabırla açıklamak, bol ve yaşamın içinden özdeneyimleri de katan örneklerle alışı kolaylaştırmak, sonra işçilerin bu düşünceleri işçi arkadaşlarına aktararak kendilerini sınamalarını istemek, yeri geldiğinde bilmeyen işçilere okuma yazma öğretmek kaçınılmaz görevlerimizdir. Ancak işitsel-görsel kültürün ağır basması ve pratikliği de ihmal edilemez. Burada da sorun eğitimi yazılı, işitsel, görsel, uzaktan, yüz yüze, teorik, siyasi, sendikal fakat çok yönlü, çok kanallı ve interaktif hale getirebilmektir. Bu bağlamda yapılması gerekenler: a) İG internet sitesinin daha fonksiyonel hale getirilmesi ve etkin kullanılmasının teşvik edilmesi, b)işçi sınıfının gelişim ve mücadele tarihini anlatan DVD filmler, kapitalizmin iç çelişkilerini ve hareket yasa-larını; emek sermaye çelişkisini, işçi sınıfının misyonunu ve mücadele biçimlerini, sosyalizmi veya siyasal teşhir ve dönemsel politikalarımızı içeren sesli, görsel CD vb. paketler hazırlanmalı.

- Siyasal-sendikal eğitimin evrensel konuları işçilere bir ön temel, kavrayış ve beceri sağlar. Fakat eğitim asıl olarak merkezi politika ve taktikleri kapsamalı, bu eksende bilme ve yapabilme becerisi kazandırarak, kolektif öğrenme ve hareket yeteneğini güçlendirmelidir.

Eğitimin içeriği biçimini belirler. Mevcut eğitim sistemi; içerik olarak bencil, kanaatkar, kendi gemisini kurtarma umudu peşinde olan, bireyci, iyi yaşama umudunu, emeği dışında "Amerika düşü" demek olan tesadüfler ve şanslarla açıklayan bir kitle üretilmektedir. Başka bir deyişle ezberleyen, itaat eden, düşünmeyen, sadece verileni alan, yaşamın gerçeğinden kopuk, araştırmayan, sorgulamayan, muhakeme yapmayan insan tipini yetiştirmektedir. Ama bizim eğitim sistemimiz kapitalizmin yetiştirdiği insan tipinin tam tersi olmak zorundadır.

Toplumsal düşünen, her zaman daha iyisini isteyen ve mücadele eden, bireysel kurtuluşunun toplumsal kurtuluşa bağlı olduğunu bilen, öğrenmesini öğrenmiş, öğrenme ile uygulamayı bütünleştiren, gerçekçi bir düş gücüne sahip, yaratıcı, sorgulayıcı, bilinçli davranan, işini şansa bırakmayan yeni sosyalist işçi kuşakları yaratmalıyız.

■ Çalışma grupları

"Parti örgütünün ve bu adı almayı hak etmiş parti liderlerinin önemi de zaten, başka şeylerin yanı sıra, uzun vadeli, inatçı, çok çeşitli ve çok yönlü bir çalışmayla, söz konusu sınıfın düşünen bütün temsilcilerinin katıldığı

bir çalışmayla, karmaşık siyasal sorunları çabucak ve doğru çözmek için gerekli bilgileri, gerekli deneyimleri ve -bilgi ve deneyimin yanı sıra- gerekli siyasi sezgiyi edinmekten ibarettir? (Lenin)

"Partinin ülkede ve dünyada toplumsal-siyasal mücadelelere dair gerekli tüm bilgi ve deneyimleri, dahası insanlığın tüm bilimsel-kültürel birikiminden gerekli bilgi ve deneyimleri süratle süzebileceği genişleyen bir bilişim-iletişim-inceleme-araştırma ağını örmesi..." (Kadro sorunu üzerine, Devrimci Proletarya, Şubat 2003) 1) Sınıf çalışmasında pratik gelişmenin sürekliliği, çok yönlü ve çok çeşitli "arka plan" derinliğinin yaratılması ile kopmaz biçimde bağlıdır.

Günümüzde sınıf mücadelesinin büyüyen ve kar-maşıklaşan sorunları karşısında, muazzam bilgi-de-neyim yetersizliği kendini göstermektedir.

Öyleyse çok yönlü ve çok çeşitli bir çalışmayla, işçi sınıfı ve aydınların düşünen ve birikim sahibi bütün temsilcilerinin katıldığı bir çalışmayla, toplumsal emeğin tüm dallarından uzmanlık sahibi kişi, kurum ve çevrelerin destek ve katılımının sağlandığı bir çalışmayla, gerekli bilgi ve deneyimlerin organize edilmesi, büyük bir parti görevidir. Dahası Parti tarzının bir ifadesi olacaktır.

2) Bu temelde en geniş bilgi-deneyim ağlarının (havuzlarının, kanallarının, çevre organizasyonlarının,...) yaratılamaması ve yönlendirilememesi sınıf mücadelesinde çok ağır sonuçlara yol açmaktadır:

Çok yönlü ve çok çeşitli bilgi-deneyime dayanmayan pratik faliyet ve politikalar güdük kalmakta, açılım sağlayamamaktadır.

İdeolojik-siyasal mücadele zayıflamakta, burjuvazinin üst yapıya artan hakimiyetini zorlayacak bir etki gücüne erişememektedir.

Çarpıcı bir örnek, Türkiye'de 20 yıllık geçmişi olan özelleştirme saldırışıdır. Burjuvazi özelleştirmeden doğrudan etkilenen işçi kesimlerinin direnişini belli ölçülerde yalıtıp, geniş kitleleri manipüle etmeyi halen başarabilmektedir.

Devrimci hareket ise birkaç istisnai örnek dışında, 20 yıldır özelleştirme konusunda bilimsel, devrimci bir analiz, perspektif ortaya koyamamıştır. Bilgiye ve deneyime dayalı bağımsız taktik ve stratejiler geliştirememiştir.

Özelleştirme konusunda kendi dışındaki sayısız inceleme-araştırmayı ML eksenden süzerek ideolojik-politik ve pratik mücadele diline çevire-memiştir. Özelleştirmeye karşı sayısız sınıf muharebesinin deneyimlerinden gerekli sonuçlan çıkararak gelecek mücadelelere yön verememiştir, vb.

Böyle olunca bırakalım "bağımsız, devrimci sınıf politikası"nı, devrimci hareketin özelleştirme konusundaki politikası(zlığı)nı belirleyen, burjuvazi içi güç ve paylaşım mücadelelerine yedeklenmek olmaktadır. Küçük burjuva devrimcilerinin özelleştirmeye karşı muhalefeti, "KİT'ler, SSK bizimdir (halkındır, işçilerindir)"e varacak biçimde, tümüyle Özelleştirmeye Karşı Sosyal Devleti Koruma Komisyonu ve KlGEM'in ürettiği burjuva, reformist, sosyal demokrat tezlerden beslenmektedir. Bilisizliği, politikasızlığı, devrimci sosyalizm ufuksuzluğunu örtmeye çalışan keskin ajitasyon biçimleri dışında, öze ilişkin esaslı bir fark bulmak mümkün değildir!

Aynı şey AB, sosyal güvenlik, sendikalar ve sayısız başka konuda geçerlidir.

3) Tersinden örnekler ise Anti-MAI Çalışma Grubu ve Emek Araştırmaları Merkezi/sendika.org çevresidir.

Kuşkusuz burada bu çevrelerin sorunlu ideolojik-siyasal çizgilerini tartışmıyoruz. Sınıf mücadelesinin karmaşıklaşan sorunları karşısında kendi cephelerinden bilgilendirme, aydınlatma, araştırma-inceleme, deşifrasyon, çeviri, haber çeşitliliği, proje üretme vd. çabalarından ve bunları da 'düşünebilen daha geniş kesimlerin katılım ve destekleriyle organize etme yönelimlerinden bahsediyoruz.

Bu tarz girişimler; sol ve devrimci hareketteki olağanüstü bilgisizlik, düşünce tembelliği ve politikasızlık koşullarında daha geniş kesimleri etkileyen bir enformasyon, hatta referans kaynağı haline gelebilmektedir. Bu özellikleriyle de ağ tarzı bir yayılımla 'düşünebilen ve arayış içindeki kişi, çevre ve kurumların bilgi ve uzmanlıklarına ulaşma, yeniden üretme, kanal açma ve yönlendirme kapasitesi geliştirebilmektedirler.

Bu konudaki en bulanık ve cılız organizasyonların bile azımsanmayacak bir etki kapasitesine ulaşmasının gerisinde; sınıf mücadelesindeki örtük ve atomize bilgi ve deneyim birikiminin; vizyon arayışının, büyük tıkanma karşısında kanal aramasıdır.

4) Peki bu örtük bilgi ve deneyim birikimi, vizyon arayışı nerededir?

Geleneksel sendikal harekette ne kadar bilgi, beceri ve girişkenlik sahibi 'düşünebilen' kişi (işçi, memur, sendika uzmanı, vd.) varsa yıpratılmış, küstürülmüştür. Bunların önemli bir kesimi köşesine çekilmekte, eriyip gitmektedir. Ancak sınıf mücadelesi kanma işlemiş olan bir kesim de vardır ki, mevcut durumdaki çıkışsızlıklarına karşın geleceğe dönük tutunacak bir dal arayışı içindedir. Bu kesim, tüm bulanıklık ve lekelerine karşın, sendikal mücadelenin onlarca yıllık tüm birikim ve deneyimini taşımakta fakat ne onu yeniden üretecek ("yeniden başlayacak!") ne de gelecek kuşaklara aktaracak vizyon ve olanağı bulamamaktadır.

İkincisi, üniversite öğretim ve araştırma görevlileridir. Genişleyen ölçekli proleterleşme süreci çerçevesinde, kuşkusuz sosyal-liberal, yarı anarşist, troçkist bulanıklıklarla birlikte yüzünü Marksizme ve işçi sınıfına dön-meye çalışan dinamikler vardır.

Üçüncüsü, "beyaz yakalılar" ve geleneksel sendikalarla aynı tıkanıklık ve tıkayıcılık içinde olan meslek odaları ve dernekleri içerisindeki "düşünebilenler"dir. (Mühendis, sosyolog, psikolog, hukukçu, gazeteci, iktisatçı vb.) Dördüncüsü, belli bir uzmanlık dalında ya da çok çeşitli meslek ve ilgi alanlarından kişilerin bir araya gelmesiyle kendiliğinden çevre oluşumları vardır. (Kadın, kültür-sanat, sağlık, eğitim vb.) Ancak bunları DB, AB vb.'den fonlanan "sivil toplum" organizasyonlarından dikkatle ayrıştırabilmek gerekir.

Beşincisi, genç işçi ve memur kuşakları ve öğrenciler içerisinde okuyan, araştıran, kendi çeperinde bu tür çeşitli girişimler başlatmaya çalışan ve tabii mevcut sendika ve örgütlerden tatminsiz, azımsanmayacak kesimler vardır.

(Bkn. Insiyatif ve Girişimler, DP)

5) Bu kesimlere yaklaşımda, devrimci hareketteki kötü ünlü faydacılık, hazıra konuculuk, vb. ile sınırlarımız net çekilmelidir. Diğer taraftan sınıfsal-siyasal güç dengeleri, ilgi alanları, bilgi, beceri ve uzmanlık derecesi or-talamanın epey üzerinde olan kesimleri bire bir örgütlemek için oldukça elverişsizdir. Sorun burada zaten bu kesimleri bire bir örgütlemek değildir.

Sınıf mücadelesinin (sınıf çalışmamızın ve işçi sınıfı hareketinin) büyüyen, karmaşıklaşan sorun ve ihtiyaçlarını çözmeye dönük, toplumdaki tüm örtük, dağınık bilgi ve deneyimlerin açığa çıkarılması, organize edilmesi ve işlevlendirilmesidir.

Tabii bu "diyojen usulü" olmayacaktır. Bunun için; a- Dergimizin, gazetemizin, kitap ve broşürlerimizin dağıtımının bu kesimleri ve ilgi alanlarını özellikle gözetecek tarzda, daha sistematik ve hedefli olarak örgütlenmesi. Çeşitli yazı ve konuların gündemlerine sokulması, tartışılması, eleştirel değerlendirme ve öneri istenmesi, çeşitli ilgi ve uzmanlık alanlarından sınıf çalışması ve hareketi ile ilişkilendirilerek katkı istenmesi...

b- İnternet sitesinin, bu kesimlerin ilgisini, yararlanmasını, katılım ve katkılarını sağlayacak tarzda yeniden düzenlenmesi.

c- Belli bir ilgi ve uzmanlık alanından ya da çeşitli bilgi ve deneyim alanlarından kişileri bir araya getiren, içinde doğrudan ya da dolaylı olarak bizim de yer aldığımız "proje temelli" çalışma grupları. (Belli bir öncelikli sektör ya da bölgede işçi profilinin çıkarılması, ekonomi, endüstriyel dönüşüm, teknoloji, organize sanayi bölgeleri, sendikal eğitim, sendikal örgütlenme, işçi ailesi, Kürt işçiler, kadın işçiler, özelleştirme, sağlık, konut, KOBÎ'ler, iş hukuku, işçi psikolojisi, sosyoloji, kültür-sanat, işsizlik, kent yoksulları, yerel yönetimler, medya, iletişim, uyuşturucu, fuhuş, vb.) Konular sonsuzca çeşitlendirilebilir, fakat birincisi, sınıf çalışmasının ve hareketinin sorun ve ihtiyaçlarına yönelik ya da bu temelde yararlanılabilecek biçimde olmalıdır, ikincisi, Hazırlık Kurultayımızın karar ve metinlerinde ortaya konan görev ve hedefleri esas almalıdır. Üçüncüsü, geniş işçi sınıfı kurultayının altyapısını geliştirmeye, bilgi ve deneyim örüntü-süne hizmet etmelidir. Kuşkusuz en esnek "çalışma grubu" dahi "Bir araya gelin ve bizim için şöyle bir çalışma başlatın" demekle kurulmaz.

"Düşünebilen" kesimlerin, uzmanların kendi ilgi ve ihtiyaç alanları içinden, Hazırlık Kurultayı perspektiflerini,

"Düşünebilen" kesimlerin, uzmanların kendi ilgi ve ihtiyaç alanları içinden, Hazırlık Kurultayı perspektiflerini,

Benzer Belgeler