• Sonuç bulunamadı

Öncelikli sektörler üzerine ön çalışma

Hazırlık Kurultayı'na 'Öncelikli Sektörler' başlığı altında 6 sektöre ilişkin ön saptamaları içeren tebliğler sunuldu:

Metal, bilişim-iletişim, enerji, tekstil-giyim, madencilik, hizmetler.

Tebliğlerin hazırlanmasında ve kategorizasyonunda belli bir zorlukla karşılaşıldığını belirtmemiz gerekir. Bu, yalnızca çalışma gruplarındaki çoğu işçi yoldaşlarımızın bu tür bir araştırma çalışmasındaki ilk deneyimleri

olmasından kaynaklanmıyordu...

Ekonominin geleneksel sektörel dağılımında ciddi değişiklikler hemen göze çarpıyordu. Hemen hemen bütün sektörlerde bir altüst oluş ve karmaşık bağlantılanmalar beliriyordu. Klasik sektör tanımlarına ve ölçütlerine pek uymayan yeni dallar ortaya çıkıyordu. Yakın döneme kadar başat olan bazı sektör ve alt sektörlerde ise gerilemeler vardı. Ancak "gerileyen" ve "yükselen" sektörleri ve bunlardaki sınıf mücadelesi potansiyelini belirlemek, kısa dönemli salınımlara takılıp kalmayan daha orta ve uzun dönemli tasfiye, çekilme ve yatırım eğilimlerini de gözetmeyi gerektiriyordu. Klasik ölçütlerle yapılan sektör tanımları, bazen yaşamdan gözlemlerle de ters düşebiliyordu.

Tüm bunların üstüne burjuvazinin sektör ayrımlarında ve istatistiklerinde de tam bir karışıklık hüküm sürüyordu.

Örneğin gerçekte sanayiye dahil edilmesi gereken bilişim-iletişim dalı ile liman-demiryolu nakliyatçılığı hizmet sektörü olarak sınıflandırılmıştı! Sektörler arası geçişliliğin ve üretimin parçalanmasının artması tabloyu daha da karmaşıklaştırıyordu.

Çalışma gruplarının sektörleri ele alışında karşılaştıkları zorluklar, ancak sektörleri mutlak ve değişmez çizgilerle birbirinden ayıran eski yaklaşım tarzının aşılmasıyla alt edilebilirdi. Ekonomi-politik ve sınıf mücadelesinin dinamiklerinin daha bütünden, daha stratejik ve içsel bağlantıları kurularak 'okunmalıydı'. Zaten 'öncelikli sektör' tebliğlerinin başlıca amacı da, sektörel işbölümündeki değişimin ve karmaşıklaşmanın bilince çıkarılmasını sağlamaktı. Bu değişimlerin bilince çıkarılmasıyla sınıf mücadelesinin geleceği açısından stratejik analiz alışkanlığını geliştirmeye doğru bir adım atmaktı.

Bu çerçevede sermaye ve işçi sınıfının geleneksel sektörel dağılımlarının bir sıralaması ile yetinilmedi.

Gerileyen ve yükselen sektörler, kısa orta ve uzun erimli eğilimler tanımları yapılmaya çalışıldı. Böylece işçi sınıfının çeşitli alt kesimlerinin yapısındaki, sektörel dağılımındaki ve güç kapasitesindeki değişimleri saptayan bilimsel bir gelecek projeksiyonunun ve pratik yönelimler kılavuzunun önemi konusunda daha güçlü bir kavrayış sağlandı.

"Öncelikli sektörlerin belirlenmesi aslında iktidar perspektifidir." Öncelikli sektör tebliğleri de tüm ye-tersizliklerine karşın bütünsel bir işçi sınıfı stratejisi yöneliminin kolektifleştirilmesi ve hızlandırılmasında bir adım oldu.

Hazırlık Kurultayımızda öncelikli sektörler başlığı, sınıf mücadelesinde güncel ve stratejik dinamikler üzerine zengin tartışmalara konu oldu.

- Emperyalist küreselleşmenin boyutlanması, Çin, Malezya vd. faktörler nedeniyle tekstil-giyim sektöründe daralma ve yapısal değişim eğilimleri, mücadele dinamikleri,

- Kamu sektöründe hızlanan özelleştirme süreci ve geleneksel sendikal hareketin durumu, mücadele potansiyeli, - Kamu reformu, personel rejimi, sözleşmeli personel uygulaması, KESK, kamu çalışanlarının sınıfsal bileşimi ve mücadele dinamikleri,

- Banka çalışanlarının sınıfsal karakteri,

- Hizmet sektöründe yükselen dallar olarak özel güvenlik ve hiper marketler, - Uluslararası ve ülke içi nakliyatın artan önemi, limanlar ve hızlı trenler, - Petro-kimya ve lastik sektörü... bu tartışma konularının yalnızca birkaçıydı.

Bunlara petro-kimya-tarım-gıda-hipermarket tekelci zincirlerinin oluşması ve tarım-gıda sanayi, arasında tekelci entegrasyonun boyutlanması gibi bir dizi stratejik belirleme ayrıca eklenebilir.

Hazırlık Kurultayımız, öncelikli sektörler üzerine dosya çalışmalarının genişletilip derinleştirilerek sistematik olarak sürdürülmesini ve pratik çalışmalarla bütünleştirilmesini karara bağladı.

Aşağıda 'Öncelikli Sektör' tebliğlerinden kısa özetler ve bazı saptamalara yer veriyoruz.

1- Metal sektörü

Metal sektörü dünyada ve Türkiye'de sınıf mücadelesinin en yoğun ve militan biçimlerde seyrettiği sektörlerin başında gelir. Emperyalizmin demir-çelik, otomotiv, elektronik, kahverengi ve beyaz eşya gibi metal sektörlerini 60'lı yıllardan itibaren yarısömürge ülkelere (Brezilya, G. Kore, G. Afrika, Yunanistan, İspanya, Türkiye, vd.) genişleyen ölçeklerde ihraç etmesi bir yanıyla da sınıf mücadelesinin yoğunluğunu ihraç etmesi anlamına gelir.

Bunları 70'li ve 80'li yıllarda makine imalat, gemi ve uçak yapımı, silah sanayilerinin, 90'lı yıllarda da bilgisayar sanayiinin bazı dallarının ihracı izlemiştir.

Metal sektörü, özellikle ağır sanayi, üretim araçlarının üretimi ve ara mallarındaki kapsamıyla; sermaye ve işçi yoğunluğuyla, üretkenlik artışlarını ilk gerçekleştiren ve diğer sektörlere yansıtan olmasıyla; emperyalizme bağımlılığın yüksek düzeyiyle; vasıflı ve yarı vasıflı işçi bileşiminin yanı sıra vasıfsız işçilerin kolektif hareket yeteneğini artıran montaj bantlarıyla... sınıf mücadelesinde öne çıkmaktadır.

Sektörün stratejik önemini artıran bir diğer faktör de yukarıda sıralanan tüm dallar açısından Türkiye'nin emperyalizmin bir bölgesel üretim ve ihracat üssü haline gelmesi, emperyalist yatırımların artacak olmasıdır.

2- Bilişim-iletişim sektörü

Bilişim ve iletişim sektörleri, enerji ve transgenetik ile birlikte emperyalizmin yeni "kontrol sanayileri"

durumundadır. Dünya çapında üretkenliği en yüksek ve en hızlı büyüyen sektörlerdendir.

Diğer sektörlerde ve ekonominin bütününde de üretim ve yeniden düzenlemeler bilişim ve iletişim teknolojisine bağlı hale gelmiştir. Bilişim ve iletişim sistemleri, diğer sektörlere de nüfuz ederek dönüştürmekte; tüm sanayi sektörlerini, hizmet ve finansı birbirine entegre etme yeteneğiyle de ekonominin sinir sistemini oluşturmaktadır.

Bilişim-iletişim, basitçe birer "sektör" olmanın da ötesinde, günümüzde en temel üretim koşulu ve altyapısı olarak ele alınmalıdır. Bilgisayar mühendislerinin, bilgisayar destekli üretim-tasarım işçilerinin, bilgisayar operatörlerinin, bilgi-işlem işçilerinin, telekomünikasyon işçilerinin konumu özel bir önem kazanmaktadır.

Çünkü sermayenin yeniden üretim ve dolaşım süreci bilgisayar-telekomünikasyon işçileri tarafından düzenlen-mektedir.

3- Enerji sektörü

Elektrik üretimi ve dağıtımı, yanı sıra petrol ve doğalgaz nakil hatları ve bağlantılı sektörler itibarıyla ele alındı.

Tasarım halindeki nükleer santrallar üzerinde duruldu.

Türkiye Ortadoğu'daki enerji kaynakları ve nakil hatları üzerindeki emperyalistler arası hakimiyet kavgasında önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye burjuvazisi enerji politikalarını emperyalizmin bölge planları çerçevesinde oluşturmaktadır. Avrupa'ya enerji naklinin Türkiye üzerinden gerçekleştirilmesi de bu planlar arasındadır ve sektörün büyüyen stratejik önemini ortaya koymaktadır.

Enerji sektörü, Türkiye'de kapitalizmin yeniden yapılandırılmasında hem emperyalist yatırımların ve egemenliğin bir yoğunlaşma alanı hem de diğer emperyalist yatırımlar için şart koşulan altyapı düzenlemeleri çerçevesinde de stratejik bir yer tutmaktadır. Enerjinin üretimi, dağıtımı üretimdeki herhangi bir girdi değil, sermayenin bütünsel yeniden üretim sürecinin, azami karlarının temel bir koşulu, can damarı olarak ele alınmalıdır.

4- Tekstil-konfeksiyon

Türkiye kapitalizminin sınai üretiminin yüzde 12'si, sınai ihracatının ve istihdamın yüzde 38'i tekstil-konfeksiyon sektöründe toplanmaktadır. Kayıt dışı istihdam ile birlikte sektörde çalışan işçi sayısı 2,5 milyon kişi olarak tahmin edilmektedir.

Tekstil-konfeksiyon, genellikle üretkenliği düşük, emek yoğun, dağınık, ücretlerin çok düşük ve çalışma koşullarının çok ağır olduğu bir sektör olarak bilinmektedir. Sınıf mücadelesinde muazzam nicel kapasitesine karşın genel bir eğilim olarak geriden gelmektedir. Ancak bu sektörde de 500-1.000 ve üzeri fabrikaların sayıca artışı ve KOBİ'lerin sarsılmasıyla hızlı bir yoğunlaşma ve merkezileşme görülmektedir. Sektörde aşırı kapasite ve aşırı üretim krizleri, esnek çalışmadan en fazla etkilenme ve yeni iş yasası ile birlikte son birkaç yıldır işçi direnişlerinde de göreli bir artış eğilimi kendini hissettirmeye başlamıştır.

Çin ve Malezya vb. faktörleri sektörde emek yoğun ve kalifiye olmayan işletmeleri, aşırı düşürülen ücretlere ve ezici çalışma koşullarına karşın rekabet edemez hale getirmektedir. Sektördeki en büyük tekeller zaten bir süredir üretkenliği düşük ve kalifiye olmayan ürünlerden çekilmeye başlamışlar, bazı fabrika bölümleri kapatılmıştır.

Büyük işletmeler teknoloji yenilemeye çalışırken, sektörün ücretlerin asgari ücretin de altına çekildiği, uzun süre ödenmediği taşraya kayması hızlandı.

Çin'e kota uygulanması, sektördeki sarsıntıyı en fazla biraz daha zamana yayacaktır. Önümüzdeki 1-2 yıllık süreç sektörde sarsıntılar, iflaslar ve yeniden yapılanma ile birlikte yüzde 30'a varan bir istihdam daralması öngörülmektedir. Sektörde hemen her işçi-emekçi ailesinden kadınlı çocuklu birkaç kişinin çalıştığı düşünüldüğünde, tekstil-konfeksiyon sektöründeki bu çapta bir krizin toplumsal krizi derinleştireceği açıktır.

5- Hizmet sektörü

Çalışma Bakanlığı istatistikleri, ulaşım-nakliyat (kara, demiryolu, hava, deniz taşımacılığı), basın-yayın, enerji dağıtımı, bilişim ve haberleşme gibi dalları "hizmet sektörü" altında sınıflandırarak, sanayi proletaryasının toplam işçi sınıfı içindeki nitel-nicel oranını düşük göstermeye çalışmaktadır. Nakliyatın büyüyen önemi açıktır.

Bilişim-iletişim ile iç içe geçen basın-yayın sanayi ise yoğunlaşma ve merkezileşme açısından en büyük 500 şirket içerisinde üst sıralara tırmandığı gibi, ideolojik-siyasal etkisi de artmaktadır.

Bankacılık ve sigortacılık, büyük ölçekli toptan ve perakende ticaret, büro (plazalar vb.), eğitim, sağlık, turizm, belediye, temizlik, özel güvenlik öne çıkan "hizmet" dallarıdır. Bankacılıkta 90'lı yıllarda para sermaye üzerinde kontrol mücadelesi, spekülatif köpürme ve merkezileşme, bataklar şiddetli bir sendikasızlaştırma paralelinde gelişmiştir. Hipermarketler, eğitim, sağlık, turizm ise büyük sermayenin yeni yoğunlaşma alanları olarak öne çıkmaktadır. Özel güvenlik ise hızla şişen dallardan biridir.

6- Madencilik

Endüstriyel minerallerde dünya rezervlerinin yüzde 2,5'i, bor minerallerinde ise yüzde 62'si Türkiye'de bulunmaktadır. Madencilik sektörü, çeşitli madenlerin öneminde değişmeler olsa da, emperyalist kapitalizmin hammadde ve enerji kaynakları üzerindeki azami egemenlik arayışı güçlenerek sürmektedir. Kömür madenlerinin önemi genel bir azalma eğilimiyle birlikle, daha uzun yıllar sürecektir. Bor, kromit, bakır madenlerinin büyüyen önemi ile birlikte (ki bunlar yalnızca bu madenlerde çalışan işçilerin değil, özelleştirme ve emperyalist el koyma girişimlerine karşı toplumsal mücadelelerin konusu olacaktır) nükleer enerji hammaddesi olarak da toryum madenleri de öne çıkacaktır.

Benzer Belgeler