• Sonuç bulunamadı

3. TÜRKİYE’DE İÇME SUYU İLE ATIKSU SEKTÖRÜ VE KAMU-ÖZEL

3.1. Türkiye’de İçme Suyu ve Atıksu Sektörü

3.1.4. İçme suyu ve atıksu sektörüne yönelik hedefler ve değerlendirme

Türkiye’de Dokuzuncu Kalkınma Planı Döneminde (2007-2013), içme suyu sektörüne ilişkin 25,8 milyar TL kamu yatırımı gerçekleşmiş olup söz konusu tutar tüm kamu yatırımlarının yüzde 6,6’sına karşılık gelmiştir. İçme suyu sektörüne ait yatırım tutarının, Onuncu Kalkınma Planı Döneminde (2014-2018) ise 29,2 milyar TL ile tüm kamu yatırımlarının yüzde 7’sine tekabül edeceği tahmin edilmektedir.

129 T.C. Kalkınma Bakanlığı , 2014b:15 130 A.g.e.:9

Onucu Kalkınma Planında, içme suyu ve atıksu sektörüne yönelik içme ve kullanma suyunun tüm yerleşimlerde gerekli kalite ve standartlara uygun şekilde şebekeye verilmesi, içme suyu ve kanalizasyon yatırım ve hizmetlerinin sağlanmasında mali sürdürülebilirliğin gözetilmesi, şehirlerde kanalizasyon ve atıksu arıtma altyapısının geliştirilmesi ve bu altyapıların havzalara göre belirlenen deşarj standartlarını karşılayacak şekilde çalıştırılmasının sağlanması ve arıtılan atıksuların yeniden kullanımına özendirilmesi politikalarına yer verilmiştir.131

2016 Yılı Programında ise Onuncu Kalkınma Planında yer alan “içme suyu ve kanalizasyon yatırım ve hizmetlerin sağlanmasında mali sürdürülebilirlik gözetilecek” politikasına ilişkin; “içme suyu ve kanalizasyon yatırım taleplerinin sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi için ilgili kurumların mali yapılarının sürdürülebilir olmasına yönelik finansman modelleri geliştirilecektir.” tedbiri düzenlenmiştir. Söz konusu tedbir çerçevesinde, artan yatırım talebinin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için DSİ Genel Müdürlüğüne ait içme suyu proje finansmanının sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulacağı, bu nedenle bir finansman modelinin geliştirileceği ve büyükşehir belediyelerinin görev ve yetki alanlarını genişleten yasal düzenlemelere yer verileceği yapılacak eylemler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca hizmet kalitesini arttırmak ve tüketim ihtiyaçlarını gözeterek hizmet maliyetini kullanan öder prensibi ile karşılamak üzere, su ve kanalizasyon idarelerinin hukuki, kurumsal ve finansman yapısına ilişkin bir model geliştirileceği de yine 2016 Yılı Programında belirtilmiştir.132

İçme suyu ve atıksu sektörüne yönelik finansman sorununun aşılabilmesi amacıyla, nüfusu 25.000 ve altında olan belediyelerin içme suyu ve kanalizasyon projelerinde kullanmalarına yönelik Yüksek Planlama Kurulunun (YPK) 2011/11 sayılı kararı ile 400 milyon TL, 2012/7 sayılı kararı ile 500 milyon TL olmak üzere toplam 900 milyon TL merkezi bütçeden İller Bankasına kaynak aktarılmıştır. Aktarılan kaynak doğrultusunda; nüfusu 25.000 ve altında olan belediyelerin içme suyu ve kanalizasyon proje bedelinin yüzde 50’lik kısmı 2011 yılında başlatılmış olan SUKAP (Su ve Kanalizasyon Projeleri) ödeneğinden hibe olarak karşılanmış, geriye kalan yüzde 50’lik kısım için İller Bankası tarafından belediyelere kredi sağlanmıştır.

131 T.C. Kalkınma Bakanlığı , 2013:131 132 T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2016b:322

Nüfusu 25.000’in üzerinde olan belediyelerin içme suyu ve kanalizasyon projesi gerçekleştirmeleri halinde ise belediyeler İller Bankası’ndan kredi temin edebilmektedir.

AB uyumunun gerçekleştirilmesi için 2003 Yılı Ulusal Programı kapsamında YPK tarafından kabul edilmiş olan Yüksek Maliyetli Çevre Yatırımlarının Planlanması Projesi için tahmin edilen 59 milyar Avro tutarındaki çevre sektörüne ilişkin toplam uyum maliyetinin 34 milyar Avro’luk payı içme suyu ve atıksu sektörüne aittir. Ayrıca söz konusu proje raporunda Türkiye’nin 2007-2023 yılları arasında; atıksu arıtma tesisleri ve şebekelerinin ilk yatırım ve yenilemeye ait toplam maliyetleri 33,6 milyar TL (18,0 milyar Avro)’dir. Dolayısıyla bahse konu maliyetlerden de anlaşılacağı üzere, çevre yatırım maliyetlerine ilişkin en büyük pay su ve atıksu sektörüne aittir.

SUKAP Projesi kapsamında; 2011 yılında 240 adet proje için 466 milyon TL hibe, 624 milyon TL kredi, 2012 yılında ise 382 adet proje için 823 milyon TL hibe, 724 milyon TL kredi olmak üzere; toplam 622 adet projeye 1,2 milyar TL hibe, 1,3 milyar TL kredi tahsisi yapılmıştır. Bu çerçevede Eylül 2012 itibarıyla 465 adet projenin ihalesi gerçekleşmiş olup inşaatı devam eden işlerden 27 adet içme suyu ve 9 adet atıksu olmak üzere toplam 36 adet belediye projesi inşaatı tamamlanmıştır.133

2017 yılı sonuna kadar belediye nüfusunun en az yüzde 80’ine atıksu arıtma hizmeti verilmesi planlanmaktadır.134 2010 yılında yürütülen belediyelerin içme suyu ve atıksu yatırım ihtiyaçlarının tespiti ve önceliklendirilmesi konulu çalışmada, nüfusu 100.000’in üzerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları dışında bulunan 58 belediyenin 12’sinde arıtma tesisi ihtiyacının olduğu tespit edilmiştir.

Türkiye’de belediyelerin sorumlu olduğu atıksu altyapı yatırımlarının, AB’ye uyum çerçevesinde 2023 yılına kadar tamamlanması planlanmıştır. Nüfusu 150.000’den büyük belediyeler atıksu altyapı yatırımlarına ilişkin hizmetleri karşılayabilir durumda iken, nüfusu 150.000’den küçük belediyeler söz konusu hizmetleri karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle küçük belediyelere ait

133 T.C. Kalkınma Bakanlığı , 2014b:41 134 A.g.e.:40

yatırımları, belediyeler yerine merkezi kurumlar gerçekleştirmektedir. Ancak atıksu arıtma tesislerini hukuki olarak hayata geçirme sorumluluğu olmayan kurumların gerçekleştirdiği yatırımlarda koordinasyon sıkıntısı yaşanmakta, dolayısıyla küçük belediyelerde atıksu arıtma tesisleri yeterli sayıda hayata geçirilememektedir.

Mevcut durumda atıksu projelerine yönelik işletme maliyetlerinin yüksek olması, belediyelerin atıksu arıtma tesislerini işletememesine ve atıksuların doğrudan alıcı ortamlara deşarj edilmesine neden olmaktadır. Söz konusu maliyetleri düşürebilmek amacıyla Çevre Kanunu’nda arıtma tesisi yapan ve işleten kuruluşların kullandıkları enerji tarifesi için sanayi tesislerinde kullanılan enerji tarifesinin yüzde 50’sine kadar indirim uygulamasının önü açılarak enerji teşviki sağlanmıştır. Ancak mevcut düzenlemenin yanında yatırım ve işletme maliyetlerinin kamu idarelerindeki yükünü daha da azaltmak amacıyla alternatif yatırım modellerinin geliştirilmesi önem arz etmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye su kaynaklarının korunması amacıyla yapılan eylem planlarının kaynak/yatırım eksikliklerinden dolayı uygulamaya geçirilememiş olması, yapılmış olan çevresel altyapı hizmetlerine ilişkin işletme maliyetlerinin yüksekliği, personel yetersizliği ve yeterli olmayan denetimler çeşitli sorunlara sebep olmakta, bu nedenle istenilen düzeyde hizmet sağlanamamaktadır. Dolayısıyla geleneksel yöntemler ile gerçekleştirilmesi maliyetli olan su sektörü tesislerine ilişkin alternatif yatırım modelleri gerekli görülmekte ve en yakın zamanda hayata geçirilmesi önerilmektedir.

3.2. Türkiye’de Kamu Özel İşbirliği ve Uygulamaları

Son yıllarda tasarruf oranlarının düşmesi nedeniyle Türkiye’de yüksek tasarruf açığı meydana gelmiş ve bozulan cari işlemler dengesi, istenilen yatırım düzeylerine ulaşılması adına ekonominin dış tasarruflara giderek daha da bağımlı hale gelmesine yol açmıştır.135

Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018)’nda, Türkiye’nin kalkınma süreçlerinin başarıyla devam edebilmesi için tasarruf oranlarının artırılarak yatırımların ve

büyümenin finansmanında dış kaynaklara olan bağlılığın azalmasının önemine değinilmiş ve gelişmekte olan ülkelere kıyasla düşük tasarruf oranlarına sahip Türkiye’nin, yurtiçi tasarruf oranlarını artırması ile kendi potansiyelini daha fazla harekete geçirmesine imkân tanıyacağı belirtilmiştir.136 Orta Vadeli Program (2017- 2019)’da ise maliye politikası altında yurt içi tasarrufların ve yatırımların teşvikine katkı verileceği aynı zamanda harcamaların gözden geçirilmesi ile kamu tasarruf- yatırım açığını azaltacak tedbirlerin alınacağı, kamu kesimi borçlanma gereğinin kontrol altında tutulacağı ve harcamalarda özellikle büyümeyi destekleyecek kamu altyapı yatırımlarına da öncelik verileceği ifade edilmiştir.137

Dolayısıyla son dönemlerde, Türkiye’de büyümenin desteklenmesi amacıyla dışa bağımlı olmaksızın yatırımların artırılması ve tasarruf açığının azaltılması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’de birçok alanda KÖİ projeleri hayata geçirilerek özel sektör yapım ve işletme maliyetlerini üstlenmekte, kamu ise harcamalardan tasarruf ederek tasarruf açığını azaltabilmektedir.