• Sonuç bulunamadı

İletişim çok yönlü bir süreçtir ve iletişim kurmanın birçok yolu vardır. Çok karmaşık bir olgu olmasa da, iki nokta arasında gerçekleşen iletişimin kontrolü her zaman kaynak ya da hedefin elinde olmayabilir.

İster kaynaktan, ister hedeften ister çevre sebepleri neden olsun her iletişimin bir engele maruz kalma ihtimali vardır. Önemli olan bu engelleri mümkün olduğunda düşük seviyede tutabilmektir. Demiray’a (2007:240) göre aile içi iletişimin engellenmesine sebep olan birçok faktör vardır. Bunlar; sahiplenme, egemen olma girişimi, saldırganlık- pasiflik, eleştiriye aşırı duyarlılık, kıskançlık, özgüven eksikliği, güven tazeleme, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, sosyal ortama girme eksikliği, utangaçlık, küsme-surat asma, sık sık sinirlenme, şiddet-intihar tehditleri, duygusal ve fiziksel uzaklaşma ve yalandır. İyi bir iletişim evlilik ilişkisini artırır, hayal kırıklığını azaltır ve aidiyet duygusunu oluşturur (Lin, 1994:15).

44

İletişim toplumların vazgeçilmez parçasıdır. Toplumları oluşturan birimler olan aileler ise sağlıklı toplumlar için temel taşıdır. Her şeyin hızlı yaşandığı bir çağda bireylerin bu hıza ayak uydurmaları ise gün geçtikçe daha da zor olmaktadır. Bu değişimlerle başa çıkmaya çalışırken etraflarındaki çevre ile iletişimleri daha da önem kazanmaktadır. Özellikle aile içinde gerçekleşen iletişim bireyin hem ailede hem de sosyal hayatındaki uyumunda son derece önemli bir yere sahiptir. Boşanma istatistiklerinin her geçen gün yükseldiği, kadına şiddetin, çocuk istismarının, parçalanmış ailelerin gündemin büyük çoğunluğunu oluşturduğu bir ortamda sağlıklı iletişim daha da ön plana çıkmaktadır.

İKİNCİ BÖLÜM

EVLİLİK VE EVLİLİK UYUMU

Dünya ve toplumlar artık daha hızlı değişmekte ve sahip olunan değerler, gelenek, görenek, örf ve adetler buna bağlı olarak tamamen ortadan kalkmakta ya da dönüşüme uğramaktadır. Bu dönüşüm beraberinde birçok problem ortaya çıkarmakta ve toplumun temel taşı olan aileyi de ciddi anlamda etkilemektedir. Bu nedenle aile ve evlilik ile ilgili çalışmalar toplumun gündemini oluşturan birçok konu gibi önem kazanmaya başlamıştır.

Uyumlu evlilik, karşılıklı etkileşimde bulunulan, sorunlarla olumlu bir şekilde baş edebilen ve evlilik ve aile ile ilgili konularda fikir birliği yapılabilen evlilik şeklinde tanımlanabilir (Süataç, 2010:9). Hayatın işleyişinde çiftlerin uyumunu arttıran en önemli unsur, eşler arasındaki sağlıklı iletişimdir. Yaşam içinde bireylerin içinde bulundukları yetersizlik ve duygusal huzursuzluk sonucu problem çözme becerisi azalabilir ve bu nedenle çiftler arasında öfke, düşmanlık ve yetersiz iletişim ve düşük seviyede duygusal paylaşıma sebep olabilir (Cohan & Bradbury, 1997:116). Uyumlu bir evlilik, başarılı bir planlama ve çaba sonucu kurulmakla birlikte korunması gereken bir durumdur. Bu beraberlik, aynı zamanda iletişimi, uyumu ve görev ve sorumlulukları kabullenmeyi gerektirir (Bilen, 1983:143). Evlilikte eşlerin mutluluk algılarının en üst düzeyde olması, hem evlilik olgusundan hem de birbirlerinden hoşnut olmaları evlilik uyumunu artırmaktadır. Evlilik uyumu bozulmaya başladığında eşler ya da var ise çocuklar için bu

45

bir krize, travmaya neden olmaktadır. Nelson-Jones (1986) insan ilişkilerinin başlama, geliştirme, sürdürme ve sonlandırma şeklinde dört aşamadan oluştuğunu ve uyumlu evliliklerde sonlandırma aşamasının da ancak ölümle gerçekleştiğini belirtmektedir (Akt. Sardoğan & Karahan 2005:92).

2.1. Evlilik ve Evlilik Çeşitleri

Evlilik araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Kimilerine göre sözleşme, kurumlaşmış bir yaşam yolu, sözleşme ile başlayan bir yaşam yolu iken, kimilerine göre hukuki olarak bir kadın ile erkeği birbirine bağlayan ilişkidir. Ancak ister hukuki bir ilişki ister sözleşme olsun evlilik sözleşmesinde üç taraf vardır ve kadın ve erkek tarafından akt edilen fakat toplum adına devletin doğrudan doğruya ilgilendiği ve üzerinde kontrol hakkı ve yetkisi olan bir ilişki sistemidir (Özgüven, 2001:60).

Evlenme çağına gelmiş bireylerin toplum içindeki statüleri aile ve evlenme biçimlerine de etki etmektedir. Evliliğin başlangıcında ekonomik durumun kararlarda etkisi yüksek olmakla birlikte, ekonomiye ek olarak insan hayatının devamı için gerekli diğer koşulların da etkisi göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Bununla birlikte toplumlar sahip oldukları kültürlere bağlı olarak farklı evlenme biçimlerine sahiptirler (Türkaslan & Demirkan, 2007:27).

Çeşitli kültürler açısından evlenme farklı anlamları taşıyan bir bağdır. Her bir toplumun evlenme deseni ve evlenme biçimi farklılıklar gösterir. Ülkemizde genellikle toplumsal ve kültürel değişimlere paralel olarak büyük kentlerde anlaşarak evlenme yaygınlaşırken, geleneksel yaşamın devam ettiği yerlerde ise görücü usulü evlenmenin yaygın olduğu görülmektedir (Akt: Houser, 2009:16). Görücü usulü ve anlaşarak evlilik biçimleri arasındaki fark ise görücü usulü evlilikte çiftlerin evlilik maksadıyla bir başkası aracılığıyla bir araya gelmeleridir (Akt: Houser, 2009:16). Anlaşarak evlenmede ise genellikle çiftler iş ya da arkadaş çevrelerinde tanışırlar ve devamında ilişki evlilik kararına dönüşme eğilimindedir. 1992 yılında Atalay vd. hane halkı reisleri ile yapmış olduğu bir çalışmada “Kiminle evleneceğinize kim karar verdi” sorusuna katılımcıların %52,30’u ailesinin karar verdiğini belirtmişlerdir (Atalay vd. 1992:102). Türk aile yapısında ister geniş aile, ister çekirdek aile olsun, anne babanın rızası olmadan evlilik mümkün değildir. Ancak geniş ailelerin ekonomik nedenlerden ötürü parçalanması ile oluşan çekirdek ailelerde eş seçimi ve evlilik kararı konusundaki otorite giderek azalmaktadır (Merter 1990:39-40).

46

Merter (1990:39), ailede evlilik kararı ve eş seçiminde son kararı kimin verdiğine göre evlilikleri sınıflara ayırmıştır. Buna göre;

- Evlenecek olanların fikri sorulmadan tamamen ailelerin kararlaştırdığı evlilik,

- Evlenecek olanların fikirleri göz önünde bulundurularak ailelerin kararlaştırdığı evlilik,

- Eş seçimini evlenecek olanların yapması, ancak ailelerin rızasının da gözetilmesi,

- Ailelerin onayı alınmadan gençlerin evlilik kararını vermesidir.

Günümüz toplumunu ve sosyal çevremizi gözlemlediğimizde, birinci ve dördüncü maddelerin çok uç örnekler olduğu, ancak toplumda nadiren de olsa görüldüğü söylenebilir. Özellikle ailelerin onayı alınmadan gençlerin evlilik kararı alması, daha çok birbiri ile evlenmek isteyen gençlere ailelerin karşı çıkması sonucu toplum içinde “kız kaçırma” olarak nitelendirdiğimiz durumdur. Ancak Türkiye’de son dönemlerde değişmekle birlikte, eş seçiminde daha çok ailelerin etkili olduğu, evlenecek olanların ise ailelerin fikirlerine saygı duyarak evliliği kabul ettiği görülmektedir.

Evliliğe adım atmak ya da evlilik kararı vermek bir birey için önemli bir süreçtir. “Evet, ben artık evlenmeliyim” diyen birey, bu aşamadan sonra evlenmek istediği kişinin özellikleri ile ilgili düşünmeye başlar ve beklentilerini, amaçlarını, karşıdaki kişide aradığı özellikleri kategorize ederek, kararını bu yönde vermeye çalışır. Hiç kimse aradığı özellikler listesini tamamlayamayabilir, ancak karar verme aşamasında kafasında şekillendirdiği bir şablon vardır ve düşüncelerini bu doğrultuda yönlendirir. Evlilikte huzuru arayan bireyin karar verirken kendine uygun kişiyi araması doğal bir tepkidir. Bununla birlikte eş seçme konusunda birbirine ters iki görüş vardır. Bunlardan biri yukarıda bahsettiğimiz kişinin kendine uyan özellikleri olan bireyi seçmesidir. Bu şekilde kurulmuş olan evliliklerin oldukça mutlu evlilikler olduğu gözlenmektedir. İkincisi ise; zıt özellikteki ferdin eş olarak tercih edilmesidir. Bu evlilik türünde başarılı evliliklerle örneklenmeye çalışılsa da, bu görüşün pratik değeri eş seçiminde ikinci planda kalmaktadır (Bilen, 1983:110-111). Evliliğe adım atmak, evliliğe hazır olduğunu düşünerek evlenmeye karar vermek motivasyon gerektirir. Boran (2003), evlilik kurumuyla ilgili üç temel motivasyondan bahseder. İlki; biyolojik motivasyon, kendi cinsinden nesiller üretme, haz alma ve kendini koruma arzusu, ikincisi; psikolojik motivasyon, beğenilme, sevilme, sevme, kendi çocukları ile bir ömür geçirme kendini

47

güvende hissetme arzusu, üçüncüsü ise; toplumun kurallarına uyma, beklentilere cevap verme, buna bağlı olarak kazanılan saygınlık hazzıdır (Akt: Tüfekçi-Hoşgör, 2013:15).

Evliliği etkileyen en önemli etken eş seçiminin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Kimin kiminle evleneceğini tanımlayan çalışmalara göre eş seçiminde dikkat edilen hususlar şu şekilde sıralanmıştır (Göbüt, 1967:103-105):

- Yakınlık: Bu teoriye göre, insanlar genellikle kendilerine yakın, komşu, birlikte oynadıkları, okula gittikleri ya da aynı yerde çalıştıkları kişilerle evlenme eğilimindedirler.

- İdeal Eş: Bu tanımlama çoğunlukla gençlerin evlenecekleri kişilerin fizyolojik ya da morfolojik özelliklerini kafalarında tasarladıkları ideal kadın ya da erkeği belirtir.

- Ana ve Babayı Örnek Alma: Birçok erkeğin evlendikleri kişilerde annelerindeki özellikleri görmeye yöneldikleri, kızların da yine aynı şekilde babalarındaki bir çok özelliğe sahip kişilere yöneldikleri görülmüştür. Bununla birlikte aynı şekilde anne ve babada beğenilmeyen özellikler nedeniyle bu özellikleri barındıran kişilerden uzak durma eğilimindedirler.

- Kişilikle İlgili Özellikler: Bu teoriye göre, her insan belli bir mizaca ve karaktere sahiptir ve ancak bu mizaca sahip olan kişilerle mutlu olabileceklerini belirtir.

- Homogami: Bireylerin eş seçiminde çoğunlukla kendilerine benzer olanı seçtiklerini belirten teoridir.

Bireysel olarak eş seçiminin yanında ailelerin eş seçimine müdahalesi noktasında evlenme biçimleri farklılık göstermektedir. Sezen (2005:186) tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’de 33 adet evlenme biçimi tespit edilmiştir. Ancak bu evlenme biçimleri çok yaygın olarak görülen evlenme biçimleri olmadığından içlerinden sadece görücü usulü evlenme literatürümüze dahil edilmiştir. Bu bağlamda toplumdaki değişimler göz önüne alınarak evlenme biçimleri görücü usulü evlilik ve anlaşarak evlilik şeklinde sınıflandırılabilir.

- Görücü Usulü Evlilik: Gelenekselliğin ağır bastığı ailelerde görülen evlenme şeklidir. Bu evlenmede kız seçme ve beğenme işi doğrudan evlenecek gencin anne, baba ya da akrabaları tarafından gerçekleştirilir. Gencin kızı beğenmesi yeterli değildir. Diğer aile bireylerinin de onayının alınması gerekmektedir.

Evlenme işine “görücü” adı verilen ve erkeğin ailesinin kadınları tarafından oluşturulan bayan grubunun kız evini ziyareti ile başlanır. Seçilen kızın evlenecek gence uygun olup olmadığı tamamen bu grubun kararına bağlıdır. Görücü grubu genelde tek bir ev ziyareti ile yetinmez, ev ev, mahalle mahalle, köy köy dolaştıkları da görülür. Görücü

48

grup tarafından uygun bulunan kız gizlice araştırılır ve eğer uygun görülürse ikinci görüşmeler gerçekleştirilir (Sezen, 2005:186).

Görücü usulünde en belirgin özellik evlenecek kişilerin, anne-baba, akrabalar, arkadaşlar vasıtasıyla tanışarak, evlenme niyetiyle görüşmeleridir (Çimen, 2007:59). Değişen kültür ve toplumla birlikte özellikle görücü usulü evlilik halen işlerliğini korumakla birlikte bir takım değişimlere uğramıştır. Görücü usulü evliliklerde her ne kadar eş adayları bireyin kendisi tarafından seçilmese de karar verme aşamasında bireylerin görüşleri de göz önünde tutulmaktadır.

- Anlaşarak Evlenme: Anlaşarak evlenme biçiminde bireyler birbirlerini iş, okul, sosyal çevre gibi ortamlarda tanımakta, arkadaşlık olarak başlayan ilişki daha sonra evliliğe doğru gitmektedir.

Evlilik kurumu da toplum içinde yer alan her birim gibi değişikliğe maruz kalmaktadır. Yöntemler ve evlilik biçimleri değişse de asıl gerçek evlilik sonrası bireylerin mutlu ve huzurlu bir yuva için göstermiş oldukları çabadır. Çünkü her insan mutlu olmak ve huzurlu bir hayat sürmek amacıyla evlilik kurumuna adım atar. Bu nedenle de bireylerin bu amaca ulaşabilmek amacıyla sahip olması ya da öğrenmesi gereken özellikler söz konusudur. Evlilikler sağlıklı bireylerle, sağlıklı toplumu oluşturan birlikteliklerin temelinin atıldığı ilk noktadır.

Benzer Belgeler