• Sonuç bulunamadı

İnsanlar arası ilişkinin ön aşaması iletişimdir. İletişim, kişilere başkalarıyla birlikte olma, onlarla bağlantı kurma ve bilgi alış verişini sağlar (Nazlı, 2001:227). Dolayısıyla ilişkilerin sürdürülebilirliği bireylerin karşılıklı iletişimi ile mümkündür. Özellikle eşler arasındaki ilişkiyi sürdürmeyi sağlayan ya da bozan konular genel problemler değil (para sorunu, çocuklarla ilgili meseleler), bu konuların eşler arasında nasıl tartışıldığıdır (Nazlı, 2001:229). Bununla birlikte; eşlerin birbirleri ile ilgili rahatsızlık hissettiği durumu ortaya koyabilme ya da çocuklarla sağlıklı bağ kurabilmek için yapılması gereken tek şey iletişimi artırmaktır. İletişim değişim için en temel etkendir ve sağlıklı ilişkilerin de temelini oluşturur (Kotin, 2001:43). Birbirleri ile açık, tamamlayıcı ve uygun bir şekilde iletişim kuran, mesajların içeriğine özen göstererek, açık olmaya çalışan ve aile bireyleri ile direk konuşan, duygu-düşüncelerini açıkça ortaya koyan aileler sağlıklı ailelerdir (Nazlı, 2001:23) ve bu aile içi iletişim sürecini doğru bir şekilde yönettiklerini göstermektedir.

Bireysel yaşamın özü iletişimdir ve insanı insan yapan bütün özellikler onun iletişim kurabilme becerisi sonucudur. İletişim her ne kadar başarı ve mutluluğun nedeni olsa da bunun yanı sıra mutsuzlukların da nedeni olabilmektedir. İletişimin amacı karışıklıkların ve yanlış anlaşılmaların ortadan kaldırılması amacıyla düşüncelerin paylaşılmasıdır. Ancak insanoğlunun bu konuda çok da yetenekli olmadığı yaşanan gerçeklerle anlaşılmaktadır. İletişimde sonucu belirleyen iletidir. İleti konuşma, susma, yazı, jest, mimik olabilir ve tüm bunları hazırlayan ise insandır. İnsanın iletişim şemasını

33

belirleyen ise sahip olduğu bilişsel kalıplarıdır ve iletişimi şiddete dönüştüren ise bireylere dayatılan mutlaka uyulması gereken ahlaki yargılardır. İletişim bu yargılar içerisine hapsedildiğinde ise karşıdaki kişiyi yargılayıcı ve aşağılayıcı üslup ortaya çıkmaktadır (Gökdağ & Dağlı, 2012:76-79), bu da göstermektedir ki; iletişim kurmak kadar, iletişim kurarken kullanılan argümanlar da çok önemlidir. Araştırmacılar, terapistler, din adamları ve iletişim öğrencileri boşanma, çocuk istismarı, aile içi şiddet gibi problemlerin iletişim problemlerinden kaynaklandığının farkına varmıştır (Segrin & Flora, 2005:3). İletişim ihtiyacı ilk defa ailede ortaya çıkar ve orada doyuma ermesi gerekir. Dolayısıyla iletişim sadece mesaj gönderme alma süreci değil, aynı zamanda bireyler için ruhsal bir ihtiyaçtır. İletişime ruhsal boyut kazandırmak ise ailenin temel görevlerindendir (Doğan & Doğan, 2011:198). Bu nedenle ailede iletişim ve bununla beraber etkileşim en önemli konulardan biridir. İletişimin olmadığı zaman yoktur. İki kişi yan yana olduğunda konuşmasalar da bunun bir anlamı vardır. Yanlış iletişim, etkileşim ya da yetersiz iletişim ailede sorunlara yol açan nedenlerin başında gelmektedir (Kaya, 2003:157).

Aile içi iletişim, çocukların anne-babalarıyla, birbirleriyle, eşlerin birbirleriyle ya da çocuklarıyla, duygu ve düşüncelerinin birbirine aktarımında önemli bir yere sahiptir. İletişim karşıdaki kişiyi tanımanızda, ortak anlayış oluşmasına izin verir (Çamdibi, 1999:137). Mutlu ailelerde samimiyet hep birlikte olmaktan doğan yakınlık ve işlerin yolunda gitmesi çoğu zaman konuşma ihtiyacını unutturabilir, aynı zamanda konuşmaların sürekli kavgaya döndüğü ailelerde ise çatışmalardan kaçmak için konuşmadan uzak durulabilir. Ancak mutluluğun devamı ya da sorunların çözülebilmesi için karşılıklı konuşmadan daha etkili bir yöntem yoktur (Doğan & Doğan, 2011: 199).

Ailede gerek eşler gerekse çocuklarla iletişim iki yönlü olmalıdır. Birinin sürekli dinlediği ya da direktif verdiği iletişim biçimi sağlıksız bir iletişim ortamına neden olur (Tezel, 2006:3). Güçlü ve sağlıklı ailelerin en önemli özelliklerinden biri, sağlıklı iletişim konusundaki yetenekleridir. Sağlıklı iletişim kurabilen aileler birbirleriyle daha açık, daha net, daha sık ve doğrudan iletişime geçerler. Başarılı bir iletişim ağı kurabilen aile bireyleri birbirleriyle duygularını, düşüncelerini, hayallerini, korkularını, ümitlerini, acılarını, sevinçlerini, deneyimlerini ve ihtiyaçlarını paylaşır. Aile bireylerinin tümünün birbirleriyle kurduğu açık ve dürüst bir iletişim son derece değerlidir (Canel, 2012:8). Aile içerisinde bireylerin kendilerini ifade edememeleri, düşüncelerini söyleyememeleri bunun yerine başka şeyler koymaları, asıl söylemek istediklerini tutarsız şekilde ortaya koymaları aile içindeki iletişim bozukluklarının göstergesidir (Şahin & Aral, 2012:57).

34

Ailede eşler arası iletişimin temeli karı-koca arasındaki ilişkidir. Sağlıklı bir ilişki, bireylerin bilinçli, sorumluluk içinde ve ortak düşünce ile aldıkları karara dayanır. Sağlıklı bir ilişki içindeki bireyler karşılarındaki kişiyi değerli görürler ve oldukları gibi kabul ederler, sınırlarını bilerek hareket ederler ve sürekli etkileşimden çekinmezler. Böylesine bir aile ortamında yetişen çocuklar da kendi benliklerini bulabilmek için farklı deneyimlere girebilme cesaretine sahip olurlar. Bu aile tipinin tam zıddı olan mutsuz anne ve babanın olduğu ailelerde ise, kendi gereksinimlerini karşılayamayan anne-baba çocuklarını araç olarak kullanır. Bu tür ailelerde yetişen çocuklar da gelişemezler ve kendi benliklerini oluşturamazlar (Demiray, 2007:230). Dolayısıyla aile tarafından topluma kazandırılan çocukların açık ya da çekingen bir iletişim şekline sahip olup olmamaları aile ortamındaki iletişim tarzına göre şekillenmektedir.

Aile kurumunun en temel işlevlerinden biri de ailede bireylerin sosyokültürel gelişimini sağlamaktır. Ailenin bu işlevi yerine getirebilmesi için de sağlıklı bir aile içi iletişime ihtiyacı vardır (Doğan & Doğan, 2011:199). Burleson & Denton’a (2013:884) göre; iletişim evliliklerde merkez bir rol oynar. Çiftlerle yapılan toplum araştırmalarında sıklıkla bahsedilen konu iletişim problemleridir. Sürekli yapılan araştırmalara göre terapiye gelen çiftlerin en fazla şikâyet ettiği konulardan biri de iletişim problemleridir. İletişim problemleri ailedeki her bireyi etkilemektedir. Ailede ebeveynler arasındaki iletişimin sağlıklı ve etrafa model oluşturabilecek nitelikte olması gerekir. Bu aile kurumunun huzur ve güvenliği, aynı zamanda da çocukların gelişimi ve ruhsal sağlığı için önemlidir. Anne-baba ihtiyaçları hakkında ne kadar samimi ve net iletişim sağlarlarsa, çocuklar da o denli sağlıklı ifadeyi öğrenebileceklerdir (Doğan & Doğan, 2011:2000).

Birçok otorite iyi bir iletişimin, aile etkileşiminin ve evlilik ilişkisinin yaşam kaynağı olduğunu ileri sürmektedir. Bununla birlikte iletişim hatalarının ve bozulmalarının birçok sorunlu ailelerde, evliliklerde yaygın olduğunu gösteren destekleyici kanıtlar da vardır. Aile danışmanları daha çok eşlerin birbirleriyle konuşabilmek için kendilerinden yardım istediklerini belirtmişlerdir (Bienvenu, 1970:26). Evlilik danışmanlarına gelen birçok çiftte yaygın problem düşük seviyedeki kişilerarası iletişimdir. Bu deneyimlerde ifade edilen genel kaçınma ise; “o beni anlamıyor” şeklindedir (Pierce, 1973:223). Ailelerden duygularını birbirleri ile paylaşmaları beklenir, ancak iletişim eksikliğinin olduğunu gösteren birçok kanıt vardır. Sözde normal aile üyeleri arasında dahi iletişimin özgür, açık ve sık olmadığı görülmektedir (Bienvenu, 1970:26). Zamanla aileler iletişim ortamı oluşturur (Segrin &

35

Flora, 2005:57). Mcleod ve Chaffe’nin araştırmaları temel alınarak, ailelerin nasıl iletişim kurdukları ve ailelerde iletişim ve uyum yönelimi, merkez inançlar gibi olgularla kavramlaştırılmıştır (Koerner & Fitzpatrick, 2002:85). Koerner & Fitzpatrick’ın (2002:85) çalışmasına göre; iki düşünce ortaya çıkmaktadır.

 İletişim yönelimi (Conversation Orientation): İletişim yönelimi, bütün aile üyelerinin çok çeşitli konularda kontrolsüz bir etkileşimin parçası olmasının desteklendiği ortamın yaratılabilme düzeyi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tür ailelerde aile üyeleri özgürce, sıklıkla, kendiliğinden ve herhangi bir limit olmadan, harcanan zamanı hesaba katmadan ilişkileri ya da tartışılan konularla ilgili birbirleri ile etkileşim kurabilirler. Bu tür aileler birbirleri ile etkileşim kurmak için çok zaman harcarlar ve aile üyeleri bireysel aktivitelerini, düşüncelerini ve hissettiklerini birbirleri ile paylaşırlar. Yine bu ailelerde aktiviteler ve planlar ailede tartışılır ve aile kararı olarak belirlenir. Bunun aksine iletişim yönelimi boyutunun düşük olduğu ailelerde aile üyeleri birbirleri ile daha az etkileşim kurarlar ve bütün aile bireyleri arasında açıkça konuşulabilen sadece birkaç konu vardır. Yüksek iletişim yönelimli ailelerde, açık ve sık iletişim aile hayatını daha eğlenceli ve tatminkar hale getirmektedir (Fitzpatrick & Koerner, 2002:85).

Uyma yönelimi (Conformity Orientation): Aile içi iletişimde uyma eğilimi,

inançların, değerlerin, tutumların homojen olduğu bir ortamı vurgulamaktadır. Bu yönelimin yüksek olduğu aileler tutumların ve düşüncelerin tekdüze olduğu etkileşimle nitelendirilir. Aile etkileşimi aile üyelerinde tipik olarak uyum, çatışmadan kaçınma ve dayanışmaya odaklanır. Bu tür ailelerde kuşaklararası değişimlerde ebeveynlere ve diğer yetişkinlere itaat vardır. Uyum yöneliminin düşük olduğu aileler daha heterojen tutumlar ve düşüncelerin olduğu ve bunun yanı sıra aile üyelerinde bireyselliğin ve dayanışmanın olduğu etkileşimle nitelendirilir. Ayrıca kuşaklararası değişikliklerde iletişim aile üyeleri ve çocuklar arasında eşit şekilde olur (Fitzpatrick & Koerner, 2002:85-86). İletişim yönelimi ve uyum yöneliminin düşük veya yüksek olmasına bağlı olarak aile içi iletişim sürecinde aile; karşılıklı anlaşmaya dayalı, çoğulcu, koruyucu ve bırakınız yapsınlar anlayışına sahip şeklinde dört kategoride sınıflandırılabilir; (Keating vd. 2013: 162).

Karşılıklı Anlaşmaya Dayalı Aile: Bu aile tipi hem iletişim yönelimine hem de

uyum yönelimine sahip aile tipidir. Açık iletişim ve geleneksel aile hiyerarşisini tercih eden, çok çeşitli konular hakkında konuşabilen, çocukların desteklendiği, düşüncelerinin ve hislerinin seslendirilebildiği ailedir. Bununla birlikte ebeveynler çocuklarının onların otoritelerini ve sahip oldukları değerleri kabullenmelerini umarlar. Bu tip ailelerdeki bireyler bazı konuları konuşmakta zorlanırlar.

36

Çoğulcu Aile: Çoğulcu ailelerde iletişim yüksek uyum düşüktür ve iletişimde

küçük sınırlamalar vardır. Ebeveynler çocuklarının vermiş oldukları kararlara katılmamalarına rağmen, çocuklarının dayanışmasına saygı duyarlar ve bu ailelerde bir çok farklı ve zor konularda açık konuşmalar olabilir. Diğer taraftan çok az bir konuda konuşmaya girmeyebilirler çünkü aile bireyleri birbirlerine kararlarına saygı duyarlar ve negatif çatışmada bulunmak istemezler.

 Koruyucu Aile: Bu tip ailede düşük iletişim ve yüksek uyum yönelimi vardır. Genellikle bu tip ailede açık ve dürüst iletişim pahasına üyeler arasında dayanışma ve ebeveyn otoritesine itaat desteklenir. Bu aileler kararlarında mantığa bürünmeye meyletmezler ve ailede uyumu devam ettirmek için çatışmadan kaçınmayı tercih ederler. Çünkü bu aileler uyumsuzluktan uzak durmaya çabalarlar ve açık konuşmayı desteklemezler ve bireylerin genellikle daha zor konularla meşgul olması muhtemeldir.

“Bırakınız Yapsınlar” Aile: Bu tip ailede ise her iki yönelim de düşük

seviyededir. Bu tip ailede de ebeveynler ve çocuklar birbirleriyle az etkileşim halindedir ve üyeler sıklıkla duygusal olarak birbirinden ayrıdır ve çocuklar aile biriminden bağımsızdır. Çünkü bu tür ailelerde bireyler konuşmak için zor meselelere sahip olsalar bile açıklık ve dayanışma eksiktir ve maalesef konuşma ile meşgul olamazlar.

Aile yapısı ile ilgili yapılan bu çalışmalar göstermektedir ki; aile içi iletişimin sağlıklı ve olumlu olduğu aile yapısı iletişim yöneliminin yüksek olduğu karşılıklı anlaşmaya dayalı aile tipidir. Duyguların ve düşüncelerin özgürce ve herhangi bir olumsuz durumdan çekinmeden ifade edilmesi aile üyeleri arasında oluşabilecek yanlış anlaşılmaları ve oluşabilecek çatışmaları engeller. Çünkü doğru ve sağlam iletişim eşlerin ve aile üyelerinin birbirine daha yakın olmasını sağlayarak güven duygusunun oluşmasını sağlar (Özgüven, 2014, 83-84)

İletişim, birbirini anlamaya çalışarak anlam ve duygular nasıl karşılıklı aktarılabilir ve diğerinin görüş açısından problemler ve farklılıklar görülerek nasıl bir araya gelinebilir şeklinde de incelenebilir (Bienvenu, 19710:26-27). Hem günlük hayatta hem de aile içinde karşımızdaki insanı gerçek anlamda anlayabildiğimizde olumlu iletişim gerçekleşmiş olur. Çünkü iletişim duyguları, tutumları, gerçekleri inançları ve idealleriyle bir arada yaşayabilme sürecidir (Bienvenu, 1970:27).

Aile hayatı, sürekli değişen duygular ve hisler, aşk, nefret ve kızgınlığın çok yoğun tonlarından, şefkat, incinme ve kızgınlığın en yumuşak şekillerinin karmaşık bir şekilde kalıplandığı dinamik bir yapıdır. Ailenin bu kalpsiz dünyada duygusal barınak sağladığı zamanlar vardır. Diğer taraftan aile, ilişkilerinde çatlak ve yıkıma sebep olan karanlık

37

duyguların da olduğu bir yerdir (Fitness & Duffield, 2004:473). Duyguların ifadesi, diğerlerinin ihtiyaçlarına karşı sorumluluk hisseden ailelerde ortak ilişkilerin tamamlayıcı özelliğidir. Aile hayatının bir diğer özelliği ise; aile üyeleri arasında geliştirilen davranışsal bağımlılığın karmaşık örneklerinden elde edilen potansiyel duygusal içeriklerdir. Bu bağımlılıkların çoğu açıktır. Bununla birlikte birçoğu örtülüdür ve aile üyelerinin takip edeceği kesin kuralları olan beklentileri gerektirir. Örneğin çiftler, zor zamanlarda diğerinin destekleyici olmasını bekler, ebeveynler çocuklarının onları sevmesini ve saygı duymasını bekler ve çocuklar ise ailelerinin onlara açık davranmalarını bekler. Bir diğer taraftan açık ya da örtülü beklentiler engellenir veya ihlal edilirse bu durum olumsuz duygular oluşturabilir. Ancak aile üyelerinin beklentileri aşması da mümkün olabilir. Örneğin unutkan kocanın karısının doğum gününü hatırlaması veya çocukların aile büyüklerinin ziyaretinde iyi davranışlar sergilemesi gibi (Akt: Fitness & Duffield, 2004:475).

Birçok çalışma şiddet olan evliliklerdeki eşlerde problem çözme ve olumlu görüşme becerilerinin eksik olduğunu göstermiştir (Akt. Anderson vd. 2004:631). Şiddet geçmişi olan ve olmayan on çift arasında yapılan karşılaştırmalı görüşme çalışmasında iletişim şekillerinde bir takım farklılıkların olduğu görülmüştür. Şiddet olan çiftler olmayanlara göre daha fazla umutsuz, şikayet etme, çatışma, karşı olma ve belirsiz dil kullanma eğilimi içindedirler. İletişim şekilleri, aile içi şiddet dinamiklerinden önemli bir rol oynar. Ailelerdeki şiddet riski, aileler ve partnerlerin iletişim becerileri ile aile etkileşimi, iletişimsel konulara anlam yükleyen açıklayıcı süreç, onların geliştirdiği interaktif stiller ile ilişkilidir. Aile üyeleri arasındaki şiddet aile iletişimi ve etkileşimi ile yavaş yavaş azalmaktadır (Anderson vd. 2004:631-640).

a. Karı Koca İlişkileri

Aile kurumunun temelini ortak frekansta buluşabilen iki birey atar ve ailenin devamlılığı da bu frekansın uyumuyla sağlanır. Sağlıklı ailelerin temelini karı ve koca ilişkileri oluşturur. Çünkü çocukların ilk eğitimini aldığı aile biriminde anne ve baba birer rol model konumundadır. Bu nedenle karı-koca ilişkileri, sağlıklı aile ortamları çok önemlidir.

İki bireyin evlilik konusunda anlaşmaları ve nikâhın kıyılması ile evlilik kurumu başlar. Birbirinden farklı iki insanın bir anda bambaşka bir dünyaya adım atması ve kendine o dünyada yer edinmeye çalışması başlı başına bir araştırma konusudur. Ancak bu süreçte tarafların yeni dünyaya ayak uydurabilmesi ve evlilik akdinin gereğini yerine

38

getirebilmelerinin en önemli koşullarından biri iletişimdir. İmamoğlu’nun (1995:39) yürütmüş olduğu bir araştırmaya göre; Eşler arasında iletişim sorunu yaşandığı, eşlerin özel duygu ve düşüncelerini birbirleri ile yeterince konuşmadıkları görülmüştür. Eşine karşı her zaman destekleyici olan kadın paylaşıma daha açık olmakla birlikte, eşinin kendisine karşı daha az anlayışlı ve iletişimlerinin daha az olduğunu belirtmektedir. Bu durum erkeklerin eşlerini onların gereksinim duydukları oranda dikkate almadığı göstermektedir. Halbuki; kişilerarası iletişimin sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi için gerekli olan koşullardan biri önemsenmektir. Karşınızdaki birey dinlendiğini hissettiği takdirde daha paylaşımcı ve açık olmakta böylece var olan ya da oluşabilecek sorunlar daha kolaylıkla çözülebilmektedir.

Karı-koca ilişkilerinde yaşanan sorunların çözülebilmesi için eşlerin aksayan yönlerin olumlu ya da olumsuz yanlarını konuşabilmeleri gerekir. Bunun için de her iki tarafın rahatsız olduğu konudan başlaması ve toplum içinde eşlerin birbirini eleştirmemesi gerekir. Eşler her konuda anlaşmak zorunda olmadıklarını ve karşılarındaki bireyin farklı olduğunu kabul edebilmelidir (Akgün & Uluocak, 2010:11). Bir araya gelen iki cinsin yaşadığı ortam, anne-babaları, kültürel özellikleri ve kişilik özellikleri farklıdır. Evli çiftlerin kişisel özellikleri üzerinde en fazla duran kuram olan psikoanalitik kurama göre; çiftlerin davranış özellikleri onların kişilikleri ile yakından ilişkilidir ve tarafların birbirleriyle uyumunu olumlu ya da olumsuz etkiler (Aktaş, 2013:44-45).

Tarhan (2008:53-54) evliliği birbirinden farklı üç döneme ayırır. İlk dönemde eşler arasında romantik duygular hakimdir. İkinci dönemde ise; Eşler arası kişilik çatışmaları başlar. Bu dönemlerin ardından bağlılık dönemi başlar ve evlilik sağlıklı bir şekilde yürüyorsa aşk, sevgi ve saygıya dönüşür.

İnsanlar her bakımdan birbirleriyle aynı değildir, bu nedenle her yerde olabildiği gibi aile içi ilişkilerde de tartışmaların olması normal bir durumdur. Ancak eşler arasındaki ilişkilerin çocuklar üzerindeki etkileri göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Çocuklar anne-babalarını taklit ederek hayata hazırlanırlar. Aile içinde seçtiği rol modelinde davranış, kişilik bozuklukları, kötü örnek olabilecek davranışlar varsa çocuklarda da bu davranışların görülme olasılığı yüksektir. Bu nedenle anne-babaların sözlerden daha çok davranışlarla çocuklarına örnek olmaları gerekir (Eşsizoğlu vd. 2012:26).

39

b. Anne-Baba Çocuk İlişkileri

Çocuklar, ilk eğitimlerini ailede alırlar ve kişiliklerinin oluşumunu sağlayan temel değerleri de yine aile kültürü ile sağlarlar. Dolayısıyla anne-babaların kişilik özellikleri çocukların karakterlerinin biçimlenmesinde ve kendi kişiliklerinin oluşumunda etkili olmaktadır.

Gelişimi boyunca anne ya da babayı kendine rol model olarak alan çocuk, olaylar karşısında yapılması gereken ya da gerekmeyen davranışları anne-babadan öğrenerek davranışlarını bu yönde geliştirmektedirler. Anne-baba ve çocuk ilişkilerinde sevgi, saygı ve güven ortamı çocukların anne-babanın özelliklerini benimsemesinde kolaylaştırıcı bir etkendir. Anne ve babanın bu özellikler çerçevesinde yürüttükleri ilişki ise çocukların cinsiyetine özgü rolleri benimsemesi açısından da önemli olmaktadır (Yavuzer vd. 2011:14).

Aile ile olan iletişim çocuk için büyük önem taşır. Anne-baba ve çocuk ilişkisinde, başarılı bir diyalog kurabilmek ve sorunların çözümü ancak duygu ve düşüncelerin birbirine aktarılmaları ile mümkün olabilir. Bu şekilde bir iletişimin kurulamadığı, problemlerin ertelendiği, duyguların bastırıldığı bir aile ortamı sağlıksızdır.

Campbell (1991:47), aile içinde çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak, onların kişiliklerinin gelişimine katkıda bulunmak ya da hayata hazır bireyler olarak yetiştirebilmek için dört iletişim kaynağından bahseder. Bu kaynaklar; gözle iletişim: çocuğun gözlerinin içine doğrudan bakarak, çocuğun duygusal doyuma ulaşmasını sağlamak, bedensel iletişim: ebeveynlerin çocuklara elle ya da vücutla temasıdır. Bu temas sadece ihtiyacı olduğunda ona yardım etmek anlamında değil duygusal anlamda seni destekliyorum, aferin gibi ifadeler de içeren dokunmadır, odaklaştırılmış ilgi: bu kaynak ise çocuğa tüm dikkatinizi vererek, önemsendiğini ve sevildiğini hissettirecek şekilde onunla ilgilenmenizdir.

c. Ailede Sorumluluk Paylaşımı

Sorumluluk söz konusu olduğunda özellikle de gruplar içinde, bunu gerektiği gibi yapabilmek, sorumlulukları yerine getirebilmek ancak işbölümü ile sağlanabilmektedir.

Ailenin toplumu oluşturan en küçük grup olduğu düşünüldüğünde ailede de işbölümü kaçınılmazdır. Geçmiş yıllar boyunca belirli işler erkekler için belirli işler kadınlar için uygun kabul edilmiş, geleneksel görüşe göre erkek dışarıda kadın ise içeride çalışmıştır. Buna göre erkek dışarıda ağır işler yaptığı ve yorgun düştüğü için kadın evde

40

eşini rahat ettirmek dinlenmesini sağlamakla yükümlüdür. Evliliğin temeldeki anlamı da

Benzer Belgeler