• Sonuç bulunamadı

Gürbüz (2006) tarafından yapılan “Örgütsel Vatandaşlık Davranışı ile Duygusal Bağlılık Arasındaki İlişkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma” adlı araştırma çalışanların sergiledikleri örgütsel vatandaşlık davranışları ile duygusal bağlılıkları arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla tekstil, otomotiv ve gıda sektöründe çalışan 136 kişilik bir örneklem grubu üzerinde yapılmıştır. Çalışma sonucunda, örgütsel

52

vatandaşlık davranışı ile çalışanların duygusal bağlılıkları arasında olumlu yönde anlamlı ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Öte yandan örgütsel vatandaşlık davranışı boyutlarından nezaket ve bilinçlilik boyutu ile duygusal bağlılık arasında anlamlı ilişki tespit edilememiştir.

Özdevecioğlu (2003)tarafından yapılan ”Örgütsel Vatandaşlık Davranışı ile Üniversite Öğrencilerinin Bazı Demografik Özellikleri ve Akademik Başarıları Arasındaki İlişkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma” isimli üniversite öğrencilerinin başarıları ve öğrencilerin bazı demografik özellikleri ile örgütsel vatandaşlık davranışı düzeyleri arasındaki ilişkiler veya farklılıkları ortaya koymak amacıyla yapmış olduğu çalışmada başarı seviyesi ile örgütsel vatandaşlık davranışı düzeyi arasında pozitif yönlü, yaş ve alttan alınan ders sayısı ile örgütsel vatandaşlık davranışı arasında ters yönlü ilişkiler saptanmıştır. Ayrıca, yapılan farklılık analizleri ile de öğrencilerin öğrenim gördükleri sınıfları ve gündüz ya da ikinci öğretim öğrencileri olmaları itibariyle örgütsel vatandaşlık davranışının farklılaştığı belirlenmiştir.

Polat ve Celep (2008) tarafından yapılan “Ortaöğretim Öğretmenlerinin Örgütsel Adalet, Örgütsel Güven, Örgütsel Vatandaşlık Davranışlarına İlişkin Algıları“ adlı çalışma örgütsel adalet, örgütsel güven ve örgütsel vatandaşlık davranışları değişkenlerine ilişkin algı düzeylerini saptamak ve aralarındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla ortaokullarda görev yapan öğretmenler üzerinde yapılmıştır. Bu araştırmanın bulgularında öğretmelerin örgütsel adalet, örgütsel güven ve örgütsel vatandaşlık davranışı algılarının yüksek düzeyde olduğu ve bütün alt boyutlarının birbiri ile olumlu ilişkide bulunduğu görülmüştür. Bu bulgulara göre öğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışlarını göstermelerinde örgütsel adalet ve örgütsel güvenin önemli bir etkiye sahip olduğu görülmektedir.

Kılıçlar ve Harbalıoğlu (2014) tarafından yapılan “Örgütsel Sessizlik ve Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Arasındaki İlişki: Antalya’daki Beş Yıldızlı Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma” adlı çalışmada otel işletmelerinde örgütsel sessizlik ile örgütsel vatandaşlık davranışı arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla 392 çalışan üzerinde araştırma yapılmıştır. Bu araştırma sonucunda çalışanların çoğunun, konuşmalarının insanlar tarafından onaylanmaması, kötü muameleye maruz kalma ve işini kaybetme kaygısıyla sessiz kaldıkları belirlenmiştir. Öte yandan, çalışanların örgütsel vatandaşlık davranışlarından en fazla nezaket davranışı, en az sportmenlik

53

davranışı sergiledikleri, örgütsel sessizlik ile örgütsel vatandaşlık davranışı arasında negatif yönlü zayıf bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

Özdemir ve Uğur (2013) tarafından yapılan “Çalışanların “Örgütsel Ses ve Sessizlik” Algılamalarının Demografik Nitelikler Açısından Değerlendirilmesi” adlı çalışmasında kamu ve özel sektörde çalışan bireylerin örgütsel ses ve sessizlik algılarının demografik değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Bu araştırma sonucunda cinsiyete göre çalışanların örgütsel ses algılamalarında,statü durumuna göre de örgütsel sessizlik algılamalarında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Pozisyonlarına ve çalıştıkları sektöre göre ise çalışanların örgütsel ses ve örgütsel sessizlik algılarında önemli farklılıklar olduğu görülmüştür.

Kahveci ve Demirtaş (2013) tarafından yapılan “Okul Yöneticisi ve Öğretmenlerin Örgütsel Sessizlik Algıları” adlı çalışma ilköğretim okullarında görev yapmakta olan yönetici ve öğretmenlerin “Örgütsel Sessizlik” algılarını belirlemek amacıyla yönetici ve öğretmen olmak üzere toplam 444 katılımcı üzerinde yapılmıştır. Bu araştırmanın bulgularına göre katılımcıların örgütsel sessizlik algıları ile yaş ve mesleki kıdem değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, cinsiyet değişkeni açısından kadınların örgütsel sessizlik algılarının erkeklere nispeten daha yüksek olduğu, Dil (Türkçe-İngilizce) grubundaki katılımcılara nispeten daha fazla sessizlik davranışı sergiledikleri ve okul kıdem değişkeni açısından 6-10 yıl kıdeme sahip katılımcıların algılarının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Yıldız ve Güneş (2017) “Örgütsel Stresin, Örgütsel Sessizlik ve Tükenmişlik Üzerine Etkisi” adlı çalışmayı demografik değişkenler ile örgütsel stres, sessizlik ve tükenmişlik kavramları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla eczane çalışanları üzerinde yapmışlardır. Bu çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre stres, sessizlik ve tükenmişlik kavramlarının birbirleri ile ilişkili oldukları ve örgütsel sessizlik ile tükenmişlik arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca en önemli stresörler “iş yerinde değer görmemek” ve “tecrübe eksikliği” olarak belirlenirken, sessizliğin asıl nedeninin “iş yerinde ifade özgürlüğünün kısıtlanması, tükenmişliğin asıl nedeni ise “bireysel tükenmişlik” ve “iş ahlakının yok olması” olarak belirlenmiştir.

Arık ve Turunç (2016) tarafından yapılan “Tükenmişlik ve Örgütsel Bağlılık İlişkisinde Demografik Değişkenlerin Rolü” adlı çalışma tükenmişlik ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiyi ve demografik değişkenlerin bu ilişkiler üzerindeki etkilerini

54

belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini 384 sağlık çalışanı oluşturmaktadır. Bu araştırmadan elde edilen bulgular; tükenmişlik ile örgütsel bağlılık arasında negatif, yaş ve çalışma süresi ile örgütsel bağlılık arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu ve demografik değişkenlerin tükenmişlik ve örgütsel bağlılık ilişkisinin yordayıcısı olmadığını göstermektedir.

Basım ve Şeşen (2006) tarafından hemşireler üzerine yapılan araştırmada,eğitim seviyesi, yaş ve çalışma süresi değişkenleri yönünden hemşirelerin tükenmişlik düzeylerinin farklılaştığı, buna karşın medeni durum değişkeninin ise bir fark yaratmadığı görülmüştür