• Sonuç bulunamadı

İç Ortam Hava Kalitesinin Öğrencilerin Sağlık ve

Yeşil okullar, astım ve diğer solumun yolu hastalıklarına neden olan hava kirliliği ve aşırı nem oluşumunu kontrol altında tutan bir tasarıma sahiptir. Aşırı nem ya da rutubet ve binalardaki küf oluşumu, çoğu solunum yolu hastalığı belirtisi (burun tıkanıklığı, hapşırma, burun akıntısı veya burunda kaşınma) ya da çocuklarda ve yetişkinlerde astım başta olmak üzere çeşitli solunum yolu hastalıkları ile ilişkilidir. Binanın içindeki nem, rutubet ve küf oluşumu hem çocuklarda hem de yetişkinlerde sağlık sorunlarına neden olabilir. Bilimsel araştırmalar, astım başta olmak üzere çeşitli solunum yolu hastalıklarının bu etmenlerle ilişkili olduğunu göstermektedir (NRC 2007: 42). Dışarıdan ve içeriden kaynaklanan kirlilik, sıcaklık seviyesi ve koku gibi duyu organlarını rahatsız eden etmenler, kapalı mekanlardaki hava kalitesini etkileyen unsurlardır. Okulun içindeki havanın kalitesi, hem yetişkinlerin hem de çocukların sağılıklarını etkilediği gibi, öğrencilerin akademik başarıları ve öğretmenlerin performanslarına da olumsuz etkileri vardır.

Çoğunlukla kapalı alanlar, açık alanlardan daha kötü hava kalitesine sahiptir. Amerika Çevre Koruma Kurumu (2004) kapalı alanlardaki kirletenlerin açık alanlara göre 2 ya da 5 kat –bazı durumlarda ise 100 kattan fazla- daha fazla olduğunu tahmin etmektedir. Bu anlamda her 5 okuldan birisinin kötü hava kalitesine sahip olduğu ve yaklaşık her 15 evden birisinin de önerilen seviyenin üzerinde radon konsantrasyonu (yoğunlaşması) içerdiği ortaya çıkmıştır. (Hoffman ve Henn, 2008: 391; Retzlaff, 2009: 18).

Havada bulunan kirletenlerin çeşitli kaynakları vardır. Öğrenci devamsızlığına neden olan, açık havadan kaynaklanan kirletenler ozon içerir. Kapalı mekanlardaki kirletenler ise -rutubet, toz, hayvan kalıntıları, bakteri ve mantar üreten malzemeler,

112 uçucu organik bileşenler, tanecikli maddeler- astım ve diğer solunum yolları hastalıkları ve bir takım bina kaynaklı rahatsızlıklar ile (göz, burun ve boğaz rahatsızlıkları, baş ağrısı yorgunluk, nefes alıp vermede zorlanma, kaşıntı ve cilt kurulukları) bağlantılıdır. Bazı durumlarda açık havadan kaynaklanan kirletenler, kapalı ortamdaki kirletenlerle birleşerek yeni bir kirleten de oluşturabilirler (NRC, 2006: 54). Gelişimle ilişkili olarak, ergenliğe kadar beyin tam olarak gelişmemiştir, bu nedenle çocukların beyinleri metal, solvent, böcek ilaçları ve diğer gazlar gibi toksinlere karşı yetişkinlere göre daha hassastır (Jones, 2007: 545). Çocukların sağlığını etkileyen kirletenlerin temizlenmesi ya da ortama girişini en aza indirgenmesi, yeşil okulun vazgeçilmez özelliklerinden birisidir.

Yeşil okulun öğrenci başarısı üzerindeki etkisi daha az devamsızlık anlamına gelen daha sağlıklı çevreden kaynaklanır (Sack-Min, 2007: 20). Kapalı alanlardaki nemliliğin, rutubetin ve küfün hem çocuklarda hem de yetişkinlerde çeşitli hastalıklara neden olur. Bu bağlamda, bilimsel araştırmalara göre en tutarlı ve ikna edici ilişkilendirme, astım başta olmak üzere, çeşitli solunum yolu hastalıkları arasındadır. Binalarda aşırı nem ya da rutubet özellikle astım gibi çoğu üst solunum yolu rahatsızlıkları ve bunların belirtileri olan burun tıkanıklığı, hapşırma, burun akıntısı ya da kaşıntısı ile ilişkilendirilir.

Astım hastalığı, solunum sırasında hava akışını engelleyen bir rahatsızlıktır. Astım hastalığı olan insanlar aralıklı hapşırma, öksürme ve nefes darlığı ile karşı karşıyadır. Bu rahatsızlıklar astımın klinik olarak teşhis edilmiş olan özellikleri olsa da diğer solunum yolları hastalıklarının da belirtileri olabilirler. Ev, okul ya da iş yeri olsun kapalı mekanlar kronik astım belirtileri ve hastalığın tekrar etmesi açısından önemlidir. Tıp Enstitüsü (The Institute of Medicine-IOM) aşırı nem, rutubet ve küf oluşumu ile aynı binayı kullanan insanlarda rastlanan solunum yolu hastalıkları arasındaki ilişkiyi araştıran iki rapor hazırladılar. “Temiz Hava: Astım ve İç Ortam Havaya Maruz Kalma” ve “Rutubetli İç Ortam ve Sağlık” (“Cleaning The Air: Asthma and Indoor Air Exposure” ve “Damp Indoor Spaces and Health”) adındaki bu iki rapora göre rutubetli ve küflü binalar hem astım hastalarını hem de genel olarak binayı kullananları olumsuz etkilemektedir. Bu raporlarda yaygın solunum yolu hastalıkları (hapşırma, öksürük, nefes darlığı) ile astım hastalığını (doktor tarafından raporlanmış, akciğer işlev testleri ile ölçülmüş tıkanıklıklar) ayrı ayrı değerlendirmiştir. Bunlara ek olarak, rapora göre

113 astım hastalığının ilk kez görülmesi ile bu hastalığın alevlenmesi arasında ayrım da yapılmıştır. Rapor, kapalı mekânın nemliliği ile astım ve diğer solunum yolu rahatsızlıkları arasındaki bağlantı ilişkin yeterli kanıt ortaya koymuştur. Bir ölçüde yeşil okullar, nemliliğin astım hastalığına neden olan olumsuz etkisini en aza indirecek ve insan sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahip binalar olarak tasarlanabilir (NRC, 2006: 45). Diğer taraftan yeşil okular çok daha sağlıklı bir iç ortam hava kalitesi sunar, bu da daha az hastalık ve buna bağlı olarak daha az devamsızlık demektir (Beaver, 2009: 3). Böylece bu hastalıklardan kaynaklanan hem çalışan hem de öğrenci devamsızlığının önüne de geçilmiş olur.

Smedje ve Norbäck (2000) okulun havalandırmasının iyileştirilmesinin astım ve alerji gibi rahatsızlıklar üzerindeki etkisini araştıran bir çalışma yaptılar. 1993 ve 1995 yılları arasında 39 okulda 1476 çocuğa (birinci ve ikinci kademe öğrencilerine karışık şekilde) bir anket uyguladılar. Bu süreçte 100 sınıfta maruz kalınan çeşitli faktörler ölçülmüştür. Sınıfların %12’sine yeni havalandırma sistemleri kurulmuştur. Bu havalandırma sistemlerinin işlevi hava değişim oranını artırmak ve nem seviyesini azaltmaktır. Yeni havalandırma sistemlerinin kurulduğu sınıflardaki kirleten miktarı düşmüştür. Bu araştırma göstermiştir ki artan havalandırma, nemliliğin ve havadan kaynaklı kirletenlerin azalması bu sınıflarda yaşayan öğrencilerin sağlık koşullarını iyileştirmiştir. Yenilenen havalandırma sistemi ile astım belirtilerinde azalma görülmüştür (NRC, 2007: 60).

Daha sağlıklı bir ortam, hem öğrenciler hem de çalışanlar için daha az hasta geçen gün olarak yansımaktadır. Sürdürülebilir tasarıma sahip olan okullarda iç ortamın hava kalitesine yapılan vurgu, astım ve diğer solunum yolu hastalıklarını azaltmaya yöneliktir. Örneğin sürdürülebilir okullarda kullanılan HVAC stratejilerinden biri olan “yer değiştirme havalandırma sistemi” olarak tanımlanabilen havalandırma sistemin, devamsızlık seviyesinin azaltılması ile doğrudan ilgilidir. New Jersey, Howell Township’te bu havalandırma sistemi kurulduktan sonra devamsızlık oranının %60 azaldığı gözlenmiştir. İç ortamdaki hava kalitesini artırmak için yapılan çok küçük iyileştirmeler bile ölçülebilir sonuçlar ortaya koymaktadır. Örneğin Washington’da Charles Young Elementary School’da yalnızca bakım ile ilgili yapılan küçük değişiklikler günlük ortalama devam oranını %89’dan %93’e çıkarmıştır (Gelfand ve Freed, 2010: 5).

114 Shendell vd. (2004b) öğrenci devamsızlığı ile kapalı mekândaki karbondioksit (CO2) seviyesi arasında ilişkiyi araştırmışlardır. Bu araştırmacılar gerçek havalandırma seviyesini ölçebilmenin pahalı ve güç bir iş olacağından kapalı mekândaki CO2 seviyesini kişi başı havalandırma oranı yerine kullanmışlardır. Washington’da 22 okul, 409 geleneksel ve 25 dönüşümlü sınıfta kısa süreli (5dk) CO2 seviyelerini ölçmüşlerdir. Devamsızlık bilgileri okul kayıtlarından elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre kapalı mekândaki CO2 miktarı açık havadaki miktarın milyonda binin üzerine çıktığında devamsızlıklarda da %10 ile 20 arasında bir artışla ilişkili bulunmuştur. Sonuçlara göre şu çıkarımlara varılmıştır (NRC, 2006: 60):

- Düşük havalandırma oranı ile yetişkinler ve çocuklardaki düşük performans arasında anlamlı bir ilişki vardır.

- Düşük seviyeli havalandırma ile yetişkin devamsızlığı arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur

Benzer Belgeler