• Sonuç bulunamadı

Işık ve Kıyamet

BÖLÜM 2: KUTSAL KĐTAPLARDA IŞIK KÜLTÜ

2.1.5. Işık ve Kıyamet

Dünyanın sonu olduğu inanılan güne “kıyamet günü” denir. Kıyamet gününü Uludağ “ölümden sonra dirilme” olarak açıklamıştır (Uludağ, 2005:217). Devellioğlu, “dünyanın sonu, bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacakları zaman” (Devellioğlu, 2004:518) ve Çağbayır “ölülerin tekrar dirileceği ve mahşerde toplanmak üzere,

Allah’tan başka bütün varlıkların yok olacağı zaman, hesap günü, din günü” ( Çağbayır, 2007:2649) şeklinde tanımlamışlardır. Kıyamet günü ile ilgili en geniş sözlük bilgisini Türk Dil Kurumunun hazırlamış olduğu Türkçe sözlükte bulmaktayız. Bu sözlüğe göre kıyamet “din, tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, kıyamet günü, mahşer günü, gürültülü karışıklık, gürültü, patırtı, büyük felaket, afet” anlamlarına gelmektedir (Türk Dil Kurumu, 2005:1172). Bu açıklamadan kıyametin sadece Đslam’da değil tek tanrılı tüm dinlerde dünyanın sonu anlamına geldiğini öğreniyoruz.

Kıyamet günü bir bakıma ak koyunla kara koyunun belli olacağı gündür. Bu günde iyiyle kötü, cennetlikle cehennemlik, mümin ile kâfir birbirinden ayrılacaktır. Bu günde bazı yüzler ak, bazıları kara olacaktır. Bazı insanlar Allah’ın nuruna sahip olacakken bazıları bu nurdan mahrum kalacaklardır. Kıyamet günü Kur’an-ı Kerim’de başlı başına bir sure ile anlatılmaktadır. Bu sure dışında muhtelif surelerde de kıyamet günü ile ilgili bilgiler verilmektedir.

Kıyamet gününde ışık kültü geniş bir yere sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de o gün, Allah’ın nurunun her yeri kaplayacağı, müminlerin yüzlerinin ak, kâfirlerin kara olacağı anlatılmaktadır. Bunların yanında Kıyamet suresinde kıyametin kâinatın maddi ışık kaynaklarının normal seyirlerinin dışına çıktıklarında kopacağı bildirilmiştir. Burada kıyamet gibi büyük ve önemli bir olayın ışık kaynaklarının tutulması ya da parçalanması sonucu gerçekleşeceğinin bildirilmesi önemlidir. Nitekim Türkler arasında ay ve güneş tutulması gibi olayların kötüye yorulması, bu durumların uğursuzluk getireceğine inanılması Gök Tanrı Đnanç Sisteminin kalıntıları iken, Đslam’ın kabulüyle birlikte Kur’an-ı Kerimdeki kıyametle ilgili bilgiler de bu olayların uğursuzluk olarak algılanmasına devam edilmesini sağlamıştır. Hz. Muhammed’in Kamer Mucizesi diye bilinen, işaret parmağını kaldırmasıyla ayın ikiye bölünüşü olayı da Kur’an’da kıyamete bir delil olarak gösterilmiştir:“Kıyamet saati yaklaştı, ay yarıldı” (Kamer, 1).

Tek tanrılı dinlerin sonuncusu olan Đslam’a göre din gününün yani kıyametin sahibi olan Allah, bu günü kitabındaki şu sözlerle insanlara bildirmiştir ki, biz bu ayetlerin konumuzla, yani ışık kültüyle ilgili olanlarını ele aldık: “’Kıyamet günü ne zaman’ diye sorar. Göz şimşek çaktığında, ay tutulduğunda, güneşle ay toplandığında, insan ‘kaçacak yer neresi’ der. Hayır, sığınak yok. O gün durulacak yer, Rabbin huzurundadır.

O gün insana, önceden yaptığı, geride bıraktığı her şey haber verilecektir ” ( Kıyamet,6-7-8-9-10-11-12-13).

“Yıldızlar söndürüldüğünde, gökyüzü yarıldığında, dağlar savrulduğunda,

peygamberlerin (kıyamette) toplanma vakti belirlendiğinde; (bu toplanma vakti) hangi gün için geciktirildi? (Müminle kâfiri) ayırt etme günü için” (Mürselat, 8-9-10-11-12-13). Ki o gün“Yer Rabbinin nuruyla parlar. Kitap (ortaya) konur, nebiler ve şahitler getirilir. Aralarında hak ile hükmedilir. Onlara haksızlık yapılmaz”(Zümer, 69). “O gün, bütün insanları önderleriyle çağırırız. Kimlerin kitabı sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar” (Đsra, 71).

Allah, Kur’an-ı Kerim’de Đslam’ı kabul etmeyenleri kâfir olarak nitelendirmiştir. Kâfir “örten, gizleyen. Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmeyen; tanrıtanımaz, dinsiz. Küfreden. Siyah renk. Müslümanlara göre Đslam dininden olmayan insanların tümü” demektir (Çağbayır, 2007:2328). Kâfir kelimesi Türkçedeki karanlık kelimesi ile mütenasip bir anlama sahiptir. Karanlık nesnelerin görünmesini engelleyen bir unsur iken, kâfir Hakk’a göre gerçeklerin üstünü örtüp, onların görünmesini engelleyen kişidir. Zaten Kur’an-ı Kerim’de kâfirlerin durumu karanlıkla anlatılmış ve bu insanların Allah’ın nurundan mahrum kaldıkları bildirilmiştir: “(Kâfirlerin amelleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. Deniz bir dalga, dalga üstünde bir dalga ve dalgayı da bir bulut örtüyor. Üst üste karanlıktır. Elini çıkarsa neredeyse onu dahi göremeyecek. Her kime Allah nur kılmamışsa artık onun için nur yoktur” (Nur, 40). Kıyamet gününde ise kâfirlerin yüzlerinin kara( yani nursuz), müminlerin yani Đslam’ı kabul edip, ona uygun olarak yaşayanların yüzlerinin ak olacağı bildirilmiştir: “O gün nice yüzler vardır ki pırıl pırıldır. Gülmekte ve sevinmektedir. O gün nice yüzler de vardır ki üzerinde toz vardır. Onları karanlık kaplayıverir. Đşte onlar kâfirlerin, facirlerin ta kendileridir” (Abese, 38-39-40-41-42). “O günde bir kısım yüzler bembeyaz, bir kısmı ise simsiyahtır. Yüzleri simsiyah olanlara gelince (onlara): ‘Đmandan sonra inkâr mı ettiniz? Đnkârınızdan dolayı tadın azabı’ denir” ( Al-i Đmran, 106). “Allah hakkında yalan söyleyenleri, kıyamet günü yüzlerini kararmış olarak görürsün. Kibirlenenlere cehennemde yer olmaz mı?” (Zümer, 60). Kötülükleri yapanlara gelince, kötülüğün ezası misliyledir. Ve onları alçaklık kaplar. Onları Allah’tan kurtaracak kimse yoktur.

Sanki yüzleri gece karanlığında parçalarla örtülmüştür. Onlar cehennem yaranıdırlar ve orada kalıcıdırlar” (Yunus, 26-27).

“Kıyamet gününde “bir kısım yüzler parıldayacaktır. Rablerine bakacaklar” (Kıyamet, 22-23). “Allah, onları (yüzü ak olanları) bu günün şerrinden korudu ve onlara parlaklık verdi” (Đnsan, 11) “Yüzleri bembeyaz olanlara gelince; onlar Allah’ın rahmet (cennet)indedirler ve orada ebedi kalıcıdırlar” (Al-i Đmran, 107). “Đhsanda bulunanlardan daha güzeli (cennet) ve daha fazlası (Allah’ın cemali) vardır. Onların yüzlerini karanlık da kaplamaz, alçaklık da. Onlar cennet yaranıdırlar ve orada ebedi kalıcıdırlar” (Yunus, 26).

O gün müminlerin yüzünün aydınlık, kâfirlerin yüzünün karanlık olmasının sebebi; Allah’ın müminlere nur verip kâfirlere vermemesidir. “O gün mümin erkekle mümine kadınların nurlarını önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. Bu gün sizin müjdeniz, altından ırmaklar akan cennetlerde ebedi olarak kalmaktır. Đşte büyük başarı budur. O gün münafık erkeklerle münafık kadınlar iman edenlere: ‘bize bakın da nurunuzdan bir parça ışık alalım’ derler. Onlara: ‘geri dönün de bir nur arayın’ denilir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Onun içinde rahmet, dışında azap vardır” (Hadid, 12-13). Mücadele suresinin 28. ayeti iman edenlere Allah’ın, kendisiyle yürüyebilecekleri bir nur vereceğini bildirmektedir: “Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat versin, kendisiyle yürüyebileceğiniz bir nuru sizin için kılsın ve sizi affetsin” (Mücadele, 28). Hadid Suresinin 19. ayeti de bu durumu destekler:“Allah’a ve peygamberine iman edenler, Rableri katında sıddık ve şehitlerin ta kendileridir. Onların mükâfatı ve nuru vardır. Ayetlerimizi inkâr eden ve yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem yaranının ta kendisidirler” (Hadid, 19).

2.2. Đncil’de Işık Kültü

Benzer Belgeler