• Sonuç bulunamadı

Işık-Ay, Güneş ve Yıldızlar

BÖLÜM 2: KUTSAL KĐTAPLARDA IŞIK KÜLTÜ

2.1.3. Işık-Ay, Güneş ve Yıldızlar

Gökyüzü her dönemde insanların ilgisini çeken bir konu olmuştur. Bunun temel kaynağı insanların ulaşamayacağı kadar uzak ve ay, güneş gibi ışıklı gökcisimlerinin bulunmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de ay, güneş ve yıldızlar başlı başına birer sure ismidir. Kur’an-ı Kerim’in 53. suresinin adı “Necm” (yıldız), 54. suresinin adı “Kamer” (ay) ve 91. suresinin adı “Şems” (güneş)dir. Allah Kur’an-ı Kerim’de gökyüzünü ve içindekileri insanlara ibret olarak ve kendi varlığına delil olarak yarattığını bildirmiştir: “Üstlerindeki gökyüzüne bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl bina edip süslemişiz” (Kaf, 6).

Gökyüzü Allah tarafından süslenmiştir. “Biz gökyüzünde burçlar yarattık ve onu bakanlar için süsledik.” “Dünya semasını, bir süsle, yıldızlarla süsledik” (Saffat, 6). “Orada (gökyüzünde) ayı bir nur, güneşi bir kandil kıldı” (Nuh, 16). “Gökyüzünde burçlar kılan, orada güneşi kandil, ayı aydınlatıcı kılan ne yücedir” (Furkan, 61). “Görevlerini sürekli olarak yerine getiren güneşi ve ayı emrinize veren, geceyle gündüzü emrinize amade kılandır (Allah)” (Đbrahim, 33). “Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı emrinize amade kıldı. Yıldızlar da onun emriyle boyun eğdirilmişlerdir. Aklı başında olanlar için bunda ibretler vardır” (Nahl, 12).

Kur’an-ı Kerim’de anlatıldığına göre gökyüzü her türlü kötülükten arındırılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in 16 ve 17. ayetleri bu durumu anlatmaktadır: “Biz onu (semayı) taşlanan her şeytandan koruduk” (Hicr, 16-17). Đslami kaynaklardan öğrendiğimize göre Đslam dini gelene kadar büyü, sihir ve fal olayları vardı ve bunlar gerçekti. Büyücüler, gökyüzünden bilgi çalan şeytanlar ve kötü cinler vasıtasıyla büyü yapıp, fal bakıyorlardı. Fakat Đslam’la birlikte bu şeytanların ve cinlerin bilgi çalmaları engellendi. Kur’an-ı Kerim’deki Cinn Suresi bu durumu anlatmaktadır: “(Cinler dediler): ‘Biz gökyüzüne dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve ateşli taşlarla dolu bulduk. Biz gökyüzünü dinlemek için oturulacak yerlerde otururduk. Şimdi kim dinlemek isterse, onun için hazırlanmış ateşler buluyor” (Cinn, 8-9). Cinlerin bahsettiği bu ateşli taşlar ise yıldızlardır. “And olsun, biz dünya semasını yıldızlarla süsledik ve onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlar için alevli azabı hazırladık”( Mülk, 5). Buradan yıldızların hem Allah’ın varlığına delil olmak için hem göğü süslemek için hem de şeytan ve cinlerin gökten bilgi çalmalarını engellemek için yaratıldığını anlıyoruz.

Allah’ın, insanlara ibret olarak yarattığını ilan ettiği ay, güneş ve yıldızları, bazen insanlar ibret değil ilah olarak görmüşlerdir. Bunun nedeni bu gök cisimlerinin uzaklıkları sebebiyle ulaşılamaz ve gizemli, ışıkları sebebiyle görkemli oluşlarıdır. Zaten insanlar da bu yüzden Hak geldikten sonra bile bu cisimleri kutsal kabul etmeye devam etmişlerdir ki bu kabul edişin uzantılarını Türk halk inanışlarında görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim’de hanif dinin sahibi, peygamberlerin birçoğunun babası olduğu kabul edilen Hz. Đbrahim’in inanma ihtiyacıyla kendine bir ilah bulma arayışının; gök cisimlerini ilah sananların düşüncelerini anlatan en güzel örnektir:

Đbrahim, “Gece olunca bir yıldız gördü: ‘Đşte rabbim’ dedi. Fakat yıldız batınca ‘ben batanları sevmem’ dedi.n Ayı doğarken görünce: ‘Đşte rabbim’ dedi. Ay da batınca ‘rabbim bana yol göstermezse ben de sapıtan milletlerden olurum’ dedi. Güneşi doğarken gördüğünde: ‘Đşte rabbim, bu, en büyük’ dedi. Güneş de batınca; ‘ ey milletim, ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım’ dedi” (En’am, 76-77-78).

Ay, güneş ve yıldızların yanında Allah Kur’an’da insanlar için birçok delil yarattığını bildirmiştir: “Onlar için bir delil de gecedir. Biz geceden gündüzü sıyırıp çıkarırız. Bir de bakarlar ki, karanlıkta kalmışlar. Güneş de kendi mihverinde cereyan etmektedir. Bu her şeye gücü yeten, her şeyi bilen Allah’ın takdiridir. Aya menziller takdir ettik. Nihayet o eski hurma salkımının eğri çöpüne (hilal şekline) döner. Ne güneşin aya erişmesi, ne de gecenin gündüzü geçmesi gerekmez. Hepsi birer yörüngede yüzerler” (Yasin, 37-38-39-40).

2.1.4. Işık ve Gece-Gündüz Karşıtlığı

Kur’an’a göre; Allah’ın ışığa dayalı delillerinden bir diğeri ise gece-gündüz olaylarıdır. Allah geceyi ve gündüzü bir hesapla yaratmıştır. “Gece ile gündüzün ardı ardına gelmesinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için ayetler vardır” (Yunus, 5-6; Đsra,12).

“Görmedin mi? Allah geceyi gündüze katıyor, gündüzü geceye katıyor ve güneşle ayı emrine amade kılıyor. Her biri belirli bir zamana kadar akıp gidiyor. Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Lokman, 29; Fatır, 13).

Allah geceyi ve gündüzü bir hesapla yarattığı gibi pek çok amaçla da yaratmıştır. Geceler dinlenme ve ibâdet, gündüzler ise çalışma zamanıdır. “Sabahı aydınlatan O’dur. Geceyi dinlenme zamanı ve güneşle ayı da hesap ölçüsü yapmıştır. Đşte bu her şeye gücü yeten, her şeyi bilen Allah’ın takdiridir” (En’am, 96). “Đçinde dinlenmeniz için geceyi, görmeniz için gündüzü Allah yarattı. Şüphesiz Allah, insanlar üzerinde lütuf sahibidir. Ancak insanların birçoğu şükretmezler” (Mü’min, 61). “Uykunuzu dinlenme kıldık. Geceyi elbise yaptık. Gündüzü geçimi sağlama vakti kıldık. Üzerinize sapasağlam yedi göğü bina ettik. Ve gökyüzünde parlayan kandili (güneşi) yarattık”(Neb’e, 9-10-11-12-13).

Ve bu zamanlar insanlar için, Allah’ın varlığını gösteren delillerdir. “De ki: ‘ söyleyin Allah kıyamete kadar geceyi üzerinize daimi kılsa, Allah’ın dışında hangi ilah size bir ışık getirebilir? Hala dinlemeyecek misiniz?’ Allah rahmetinden sizin için geceyi ve gündüzü yarattı ki, onda istirahat edesiniz ve lutfundan verdiği rızkı arayasınız. Olur ki şükredersiniz” (Kasas, 71-72-73). “Görmüyorlar mı? Onda sükûn bulsunlar diye geceyi, görsünler diye gündüzü yarattık. Đman eden kavim için bunda ayetler vardır” (Neml, 86; Mü’min, 61).

Kur’an’a göre ibâdet etmek için geceler gündüzlerden daha uygundur. Çünkü insanların gündüzleri uğraşacakları pek çok meşguliyetleri vardır ve bu durum istendik şekilde ibâdet edilmesine engeldir. Bu durum Kur’andaki pek çok surede anlatılmıştır: “Ey örtünen peygamber; az bir zamanı hariç geceleyin kalk. Gecenin yarısında veya biraz azında kalk. Veya yarsının üzerine artır, Kur’an’ı açık, tane tane ve güzel oku. Şüphesiz biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. Şüphesiz (Kur’an okumak ve ibâdet için) gece kalkmak daha dokunaklı ve okuma yönüyle daha sağlamdır. Çünkü gündüzde senin için uzun bir meşguliyet vardır” (Müzzemmil, 1-2-3-4-5-6-7). “Gecelerin bir kısmında ve yıldızların batması anında O’nu tesbih et”(Tur, 49). “Geceleyin ona secde et ve geceleyin uzun uzun onu tesbih et” (Đnsan, 26). “Rableri için gecelerini secde ve kıyamla geçirirler” (Furkan, 64). “Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkasında O’nu tesbih et” (Kaf, 39-40).

Tüm bunların yanında geceler Türk kültüründe olduğu gibi kur’an’da da şerli yani kötü vakitler olarak kabul edilmiştir. Felak suresi bu kabul edişin ifadesidir: “De ki: sığınırım sabahın Rabbine, yarattıklarının şerrinden. Karanlığı çöktüğü zaman, gecenin şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden” (Felak, 1-2-3-4-5). Belki de ibâdet için gecelerin gündüzlere tercih edilmesinin bir sebebi de budur.

Benzer Belgeler