• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TEFSİR YÖNTEMİ AÇISINDAN ES-SÎRETÜ’N-NEBEVİYYE

3.2. Âyetleri Sünnetle Tefsiri

3.2.1. Hz. Peygamber‟in Hadisiyle Tefsiri

Yahya b. Ebî Kesîr (ö. 129/747): “Sünnet Kur‟ân‟a kâdidir. Kitap ise sünnete kâdi değildir.”,693

Ġbn Huzeyme (ö. 311/924) “Allah Teâlâ hususî ve umûmî olarak resûlüne indirdiği Kitab‟ını açıklama iĢini yine resûlüne havale etmiĢtir.”694

diyerek Kur‟ân tefsirinde Hz. Peygamber‟e (s.a.s.) yüklenen misyonu ortaya koymuĢlardır.

Sünnetin Kur‟ân‟ı tefsiri açısından Ġbn HiĢâm‟ın eserini incelediğimizde onun, zaman zaman sünnetten istifade ettiğini görmekteyiz. Târihî olaylarla ilgili âyetlerin daha doğru ve net bir Ģekilde anlaĢılması için yeri geldiğinde Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) hadislerine yer vermiĢtir. ġimdi Sîre‟de bulunan Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) tefsir örneklerini ele alalım.

3.2.1. Hz. Peygamber’in Hadisiyle Tefsiri

Bedir SavaĢı‟nda, esirlerin ne yapılacağı hususunda, konuyla ilgili vahiy henüz gelmediği için Hz. Peygamber (s.a.s.), ashabıyla istiĢare yolunu seçmiĢti. Bu hususta fikir beyan eden Hz. Ebû Bekr, esirlerin affedilip serbest bırakılmasını teklif ederken; Hz. Ömer, onların öldürülmesinin Ġslâm‟ın güçlenmesi açısından daha iyi olacağını belirtmiĢti. Allah Resûlü, Hz. Ebû Bekr‟in fikrini daha uygun bulmuĢ ve esirleri fidye karĢılığında salıvermiĢti. Bunun üzerine َضَر َع َنوُد يِرُت ِضْرَلْا ِفِ َنِخْث ُ ي َّتَّ َح ىَر ْسَأ ُو َل َنو ُكَي ْنَأ ٍِّبِ َنِل َنا َك ا َم

ٌمي ِكَح ٌز يِزَع َُّللَّاَو َةَر ِخلآا ُد يِرُي َُّللَّاَو اَيْ نُّد لا

* “Yeryüzünde düĢmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma

gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak yakıĢmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz. Hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”695

ِك َلْْو َل ٌمي ِظَع ٌباَذ َع ُْتْذ َخَأ ا َميِف ْمُك َّسَمَل َقَب َس ِالله َن ِم ٌبا َت

* “Eğer Allah‟ın

daha önce verilmiĢ bir hükmü olmasaydı, aldığınız Ģey (fidye) den dolayı size büyük bir

692 Ġbn Abdi‟l-Berr, II, 1194.

693 ed-Dârimî, Ebû Muhammed Abdullâh b. Abdirrahmân b. el-Fazl (ö. 255/869), Sünenü’d-Dârimî, tahk.

Hüseyn Süleym Esed ed-Dârânî, Suudi Arabistan: Dârü‟l-muğnî, 1. Basım, 1412/2000, I, 474; Kurtubî, I, 39.

694 Ġbn Huzeyme, Ebû Bekr Muhammed b. Ġshâk b. Huzeyme es-Sülemî en-Nîsâbûrî (ö. 311/924), Sahîh,

tahk. Muhammed Mustafa el-A„zamî, Beyrut: Mektebü‟l-Ġslâmî, 1395/1975, I, 9 (Vudû, 10). 695 Enfâl, 8/67.

144

azap dokunurdu.”696

âyetleri, ilâhî ikaz olarak nâzil oldu. SavaĢta esir almanın meĢrûiyetini, güçlenip kuvvetlenme Ģartına bağlayan Cenâb-ı Hak, Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) uygulamasını tamamen hatalı bulsaydı, bunu ortadan kaldıran baĢka bir hüküm verirdi. Yani esirlerin öldürülmesini ve onlardan alınanların geri verilmesini emrederdi. Hâlbuki O, böyle bir emir vermemiĢ, hatta * ا ًبِّيَط ًلَْلا َح ْمُت ْمِنَغ ا َِّمَ او ُلُكَف “Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyin.”697

buyurarak ganimeti helal kılmıĢtır.698 Görülmektedir ki Yüce Rabbimiz Enfâl sûresinin 67. ve 68. âyetlerinde, önce istiĢareyle alınan kararın doğru olmadığına iĢaret etmiĢ, 69. âyetiyle de Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) yapmıĢ olduğu bu uygulamaya onay vermiĢtir. Böylece Cenab-ı Hak, Peygamberinin insanlar nazarındaki konumunu da muhafaza etmiĢtir.

Ġbn HiĢâm, bu konuyu ele alırken önce Yüce Allah‟ın, Hz. Peygamber‟e (s.a.s.) ganimeti helal kıldığını belirten hadise, ardından da ilgili âyetlere yer vermiĢtir. Ġbn HiĢâm‟ın Ġbn Ġshâk‟tan naklettiği hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.): ِلِ ْتَلِعُجَو ، ِبْعُّرلِبِ ُتْرِصُن

َناَك ٍِّبَِنِل ْلَلُْتَ َْلَو ُِنِاََْمْلا ِلِ ْتَّلِحُأَو ،ِمِلَكْلا َعِماَوَج ُتيِطْعُأَو ،اًروُهَطَو اًدِجْسَم ُضْرَْلْا ِّّبَِن َّنُهَ تْؤُ ي َْل ٌسَْخَ ،َةَعاَفَّشلا ُتيِطْعُأَو ،يِلْبَ ق

يِلْبَ ق “Ben, düĢmanların korkutulmasıyla yardım olundum. Yeryüzü benim için mescid ve

pâk kılındı. Bana Cevâmiu‟l-Kelim verildi. Benden önce hiçbir peygambere helal kılınmayan ganimetler bana helal kılındı.699

Bana Ģefaat verildi. ĠĢte bu beĢ Ģey, benden

696 Enfâl, 8/68. Bu âyette esirlere muamele hakkında geçen Allah‟ın devamlı ve yazılı hükmü -kitabı-; savaĢta gerekirse esirlerin alınması ve sonra onlara adaletle uygun iĢlemin yapılmasıdır. Muhammed sûresi 4. âyet de bu hükmü beyan etmektedir: اَّمِإَو ُدْعَ ب اِّنَم اَّمِإَف َقَثََوْلا اوُّدُشَف ْمُىوُمُتْ نَخْثَأ اَذِإ َّتََّح ِباَقِّرلا َبْرَضَف اوُرَفَك َنيِذَّلا ُم ُتيِقَل اذِإَف *اَىَراَزْوَأ ُبْرَْلْا َعَضَت َّتََّح ًءاَدِف “Kâfirlerle savaĢa girdiğinizde hemen öldürücü darbeyi vurunuz, nihayet onları çökertince esirleri sağlam bağlayınız. Sonra ya karĢılıksız bırakırsınız yahut bedel alarak; ta ki savaĢ ağır yüklerini indirsin (sona ersin).” Karaman ve diğ., II, 709.

697 Enfâl, 8/69.

698 Bkz. Ahmed b. Hanbel, I, 30; Müslim, “Cihad” 18.

699 Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) özelliklerinden biri ganimetin kendisinden önceki peygamberlere değil de, ona ve ümmetine helal kılınmıĢ olmasıdır (el-Aynî, Ebû Muhammed Bedrüddîn Mahmûd b. Ahmed b. Mûsâ (ö. 855/1451), Umdetü’l-kârî fî şerhi sahîhi’l-Buhârî, Beyrut: Dâru ihyâi‟t-türâsi‟l-Arabî, t.y., XV, 42). Bunu Allah Resûlü Ģöyle ifade eder: “Bizden önceki ümmetlere ganimet almak yasak kılınmıĢtı. Onlar bir ganimet elde edince, onları bir araya toplarlar, daha sonra da gökten inen bir alev onları yok ederdi.” (Cessâs, IV, 230). Önceki ümmetler bir savaĢta ganimet elde ettiklerinde onu kullanmıyorlar, hatta ganimeti bir yere toplayıp gökten inen bir ateĢin onu yakıp kül etmesini

145

önce hiçbir peygambere verilmedi.”700

buyurmuĢtur. Ġbn HiĢâm, bu rivayeti aktardıktan

sonra yukarıda geçen Enfâl sûresi 67., 68. ve 69. âyetleri dile getirmiĢ ve Ġbn Ġshâk‟ın konuyla ilgili Ģu görüĢüne yer vermiĢtir: Hiçbir peygamber yeryüzünde düĢmana galip gelip, onu tamamen imha edinceye kadar esir almamıĢtır. Fidye karĢılığında esirleri bırakmak, dünyayı tercih anlamına gelmektedir. Allah Teâlâ ise onların öldürülmelerini istemekle dinin zuhurunu kolaylaĢtırmayı istemiĢtir. Âyet “Eğer yasaklamadan sonra bunu yapsaydınız (yani esirleri salsaydınız ve ganimetleri ele geçirseydiniz), elbette yaptıklarınız hakkında size azab ederdim.” manasındadır. Allah Teâlâ ganimetleri Hz. Peygamber‟e (s.a.s.) ve ashabına kendisinden bir rahmet olarak helal kılmıĢ ve bunu Enfâl sûresi 69. âyetle beyan buyurmuĢtur.701

Rivayet tefsirinin önde gelen isimlerinden Taberî, aynı âyetlerin tefsirinde önceki müfessirlerin görüĢlerine yer vermiĢ, esirler konusunda Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) ashabıyla istiĢaresini ve uygulamasını ele almıĢ,702

sonra da ganimetler hakkında Resûlullah ve ashabına müsaade edildiğini belirtmiĢtir. Bununla ilgili olarak da Ġbn HiĢâm‟ın bahsettiği hadise, Ġbn Ġshâk‟ın içerisinde olduğu râvi zinciriyle aynen yer vermiĢtir. Hatta ayetin tefsiri bağlamında Ġbn HiĢâm‟ın dile getirdiği Ġbn Ġshâk‟ın

bekliyorlardı. Ġnen ateĢle ganimetin yok olmasını da, Allah‟ın yaptıkları bu iĢi kabul ettiğine bir delil olarak görüyorlardı. Buna mukabil Allah Teâlâ, Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashabına ganimetlerden istifadeyi helal kılmıĢtır (el-Mübârekpûrî, Ebü‟l-Ûlâ Muhammed Abdurrahmân b. Abdurrahîm (ö. 1865/1935), Tuhfetü’l-ahvezî şerhu câmi„i’t-Tirmizî, Beyrut: Dârü‟l-kütübi‟l-ilmiyye, t.y., VIII, 377, 378).

700 Bkz. Ahmed b. Hanbel, I, 300; Buhârî, “Tabir” 11; Müslim, “Mesâcid” 5.

701 Bkz. Ġbn HiĢâm, I, 595.

702 Taberî,*ٌميِظَع ٌباَذَع ُْتْذَخَأ اَميِف ْمُكَّسَمَل َقَبَس ِالله َنِم ٌباَتِك َلْْوَل “ġayet Allah‟ın daha önce verilmiĢ bir hükmü olmasaydı, aldığınız Ģey (fidye) den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” ayeti hakkında üç görüĢ olduğunu belirtmiĢtir. Birincisi; Allah‟ın ganimet mallarını ve esir almayı ümmet-i Muhammede helal kıldığı hükmü önceden Allah‟ın bilgisinde ve levh-i mahfûzda olmasaydı, ganimetlerin size helal olduğu bildirilmeden önce Bedir esirlerinden fidye alıp onları serbest bıraktığınız için size büyük bir azap dokunurdu. Ġkincisi; ġayet Allah‟ın kitabında Bedir SavaĢı‟na katılanların azaba uğramayacakları hükmü olmasaydı, Bedir SavaĢı‟nda size helal kılınmadan önce ganimet mallarını aldığınız için sizi Ģiddetli bir azap yakalardı. Üçüncüsü; Eğer Allah‟ın kitabında bilmeden bir günahı iĢleyenin hesaba çekilmeyeceği yazılmıĢ olmasaydı esir almanızdan dolayı size büyük bir azap dokunurdu. Taberî bu görüĢleri zikrettikten sonra onları teyit eden rivayetlere yer vermiĢtir (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XIV, 64-70).

146

görüĢüne de temas etmiĢtir.703

Ġbn Kesîr de bu âyetlerin tefsirinde, senedi ve metni biraz farklı olmakla beraber manası aynı olan bu hadisi ele almıĢ ve Ġbn Ġshâk‟ın bu âyetlerin tefsiriyle alakalı açıklamalarına yer vermiĢtir.704

Görüyoruz ki rivayet tefsirinin önde gelen simaları bu konuyu değerlendirirken Ġbn HiĢâm‟ın da nakletmiĢ olduğu Ġbn Ġshâk rivayetini kullanmıĢlardır. Bu da bu rivayetin güvenilir ve muteber oluĢuna bir delildir.

Ġbn HiĢâm‟ın Bedir‟de yaĢananları aktarırken mezkûr hadisle, ilgili âyetlere açıklık getirmesi eserinin tefsirle olan yakın alakasını ortaya koymuĢtur. Âyetlerin anlaĢılmasını sağlamak amacıyla önce Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) hadisini belirtmiĢ, ardından âyetlerin açıklamasına geçmiĢtir. Bu bilgilerin ıĢığında Ģunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Ġbn HiĢâm‟ın eseri bir siyer kitabı olmakla birlikte tefsirciler için de vazgeçilmez bir kaynak konumundadır. Zira rivayetleri senet ve metin yönüyle aktarması, rivayet tefsirlerinden elde edilecek istifadenin ondan da elde edilebileceğini göstermektedir.