• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: İSTANBULLU EŞREF DİVANI’NIN İNCELEMESİ

2.2. İstanbullu Eşref Divanı’nda Din

2.2.2. Peygamberler

2.2.2.8. Hz. Muhammed

Ol sūzen-i ǾĮsā gibi ķoy cümle cihānı

Kim maķdem-i pāk-i der-i dergāh-ı ĥarem baś (G.147/6)

Bu son beyitte, “İsa’nın o iğnesi gibi bütün cihanı koy (arkada bırak)” derken şair, Hz. İsa ile ilgili bir anlatıya atıf yapmıştır. “Rivayete göre Hz. İsa’nın üzerinde dünya eşyası olarak bir tas, bir tarak ve bir iğne varmış. Birinin eliyle su içtiğini, bir başkasının da parmaklarıyla sakalını taradığını görünce tası ve tarağı bırakmış. Göğe çıkarıldığı zaman üstünde dünya nimeti olarak yalnızca bu iğne bulunmuş ve bu yüzden sorguya

çekilmiştir. Onun için de dördüncü kattan ileri geçememiştir.”69

2.2.2.8. Hz. Muhammed

İslam dininin peygamberi, Hâtemü’l-enbiyâ, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Klasik Türk şiirinin en büyük ilham kaynaklarındandır. “Dinî, ilmî ve edebî hemen bütün eserlere “hamdele” ve “salvele” ile başlanması âdeti bir süre sonra bunların yanında na‘tlara da yer vermeye yol açmıştır. Divan ve mesnevilerde ise tevhid ve münâcâttan

sonra bir na‘tın varlığı hemen hemen zaruret sayılmıştır.”70

İstanbullu Eşref Divanı’nda

üçü kaside, sekizi gazel biçiminde olmak üzere on bir na‘t mevcuttur.71

“Sen olmasaydın eflâki yaratmazdım.” biçiminde, kutsi hadis olarak vaz olunan meşhur

söz ve Nûr-ı Muhammedî72

düşüncesi, kainatın yaratılışını Hz. Muhammed’in varlığına bağlar. Eşref, bu çerçevede:

Ol şeh-i iķlįm-i levlāk-çün73 yaratdı ser-te-ser

Kāǿinātı Ĥażret-i Ħallāķ hep lā-siyyemā (K11/4)

Sensin o şeh-i Ǿālį-ceh-i kişver-i levlāk74

Kim źāt-ı şerįfiñ sebeb-i cümle śanāyiǾ (G163/7)

69

İskender Pala, a.g.e., s.235-236.

70 Emine Yeniterzi, “Na‘t”, DİA, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2006, C. XXXII, s. 436.

71

K.9, K.10, K.11, G.2, G.6, G.7, G.23, G.75, G.143, G.169, G.224.

72

Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Demirci, “Nûr-ı Muhammedî”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 1983, sayı:1, s.239-258.

73

İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşfü'l-hafa ve müzilü'l-ilbas ammâ ‘iştehere mine'l-ehâdîs ala

elsineti’n-nâs, Beyrut, 1932, C. II, s.164.

29

Ħilķat-i ekvāna ol źātıñ sebebdir yā Ĥabįb

Ser-te-ser kevn-i vücūduñ nūr-ı Rab’dır yā Ĥabįb (G23/1) Źāt-ı pākiñ-çün ķamu vār oldı ey Maĥbūb-ı Ĥaķ

Ser-fürū itmez de yā n’eyler Ǿaceb ekvān saña (G7/4)

beyitlerini kaleme almıştır. “Görmüş” redifli gazel na‘tında İstanbullu Eşref, Nûr-ı Muhammedî anlayışını daha yoğun bir biçimde şu şekilde anlatmıştır:

Ruħuñ bezm-i ezelde cān-ı şems-i ihtidā görmüş

Cemāl-i pür-kemāliñ ser-be-ser nūr-ı Ħudā görmüş (G143/1) O dem kim görmemiş kevn ü cihātı Ǿaķl-ı evvel hįç

Cenāb-ı ekmel-i pākiñ ķamudan ibtidā görmüş (G143/2) Ezelde ser-be-ser bu cümle fevķa’l-küll muǾallāyı Fürūzān nūr-ı pākiñdir maķām-ı ıśŧıfā görmüş (G143/3) Ne ġam var görmediyse fażl-ı źātıñ zümre-i Ǿumyān

Ki ķadriñ cümle taśdįķ-āver-i ķālū belā75 görmüş (G143/4)

Şair, matla beytinde; senin yanağın hidayet güneşinin canını ezel bezminde (Bezm-i Elest) görmüş; kemale tümden ulaşmış güzelliğini ise baştan başa Allah’ın nûru görmüş, diyerek yanak-vahdet bağlantısı çerçevesinde Allah nûrunun tecellisi vurgusunda bulunmuştur. İkinci ve üçüncü beyitler de bu doğrultuda kaleme alınmış olup tüm yaratılmışlardan önce Nûr-ı Muhammedînin halk olunduğunu açıklar mahiyettedir. Dördüncü beyitte ise Elest Bezmine telmihte bulunarak; senin zatının faziletini körler zümresi görmediyse bunda gamlanacak ne var? Zira senin kadrini kâlû belâ’da tasdik getirenlerin tümü görmüştür, demiştir.

Hz. Muhammed’in bir kase yahut az miktarda suyu alıp defalarca elinden suyun çeşme

gibi aktığı mucizesi76 gerçekleşmiştir. Eşref de buna telmihte bulunarak şöyle der:

75

A‘râf Suresi, 7/172: “Onlar da, ‘Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)’ demişlerdi.”

30

Ķandırır dünyāyı ol min-küll-i vech-i ez-cemįǾ

Cümleyi reyyān ķıldı cery idüp destinde mā (K.11/21)

Divan’da Hz. Muhammed’in ay’ı ikiye yarması (inşikaku’l-kamer, şakku’l-kamer) mucizesi ile alakalı beyitler şu şekildedir:

Dü-şaķķ olmuşdı ĥayretden meh-i bedr-i felek-pįrā

Ki vaķtā şems-i źātıñ Mihr [ü] burc-ı ve’đ-đuĥā77 görmüş (G.143/6)

Bir nažar ķıldıñ aya ħūrşįd-i nūr-efşān-ı feyż

Pārelendi pāyiñe düşdi semādan indi māh (G.250/4) Oldı telŝįm itmege dāmānını aylar dü-şaķ

Manžar-ı yek-cünbiş-i engüştine Māh ü Źükā (K.11/13)

İstanbullu Eşref Divanı’nda Hz. Muhammed’in hayatıyla ilgili en sık telmihte bulunulan olay ise, miraç mucizesidir:

İķtidā itdi muĥaķķaķ leyle-i miǾrācda Ol imāmü’l-aśfiyāya rūĥ-ı cümle enbiyā Ķubbe-i nüh tāķı hep ekvānı cevlān eyledi Oldılar gökler ķudūmuyla şeref-yāb-ı śafā Sidre oldı menzil-i ūlā ne Ŧūbā źātına

Olmuş iken Cebraǿįl peyk-i Ĥaķķ’a müntehā Refref itdi ħāk-i pāy-i Ǿizzetine ferş-rū ǾArş-ı aǾlā öpdi naǾlini olunca tāc aña Kāǿinātı terk idüp oldı maķāmı lā-mekān

Ķābe ķavseyne78 irüp ol źü’l-ķadr ŝümme denā79 (K11/8-12)

77

Duhâ Suresi, 93/1: “Kuşluk vaktine andolsun”

78

Necm Suresi, 53/9: “iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.”

79

31

Yukarıdaki beyitlerde tüm nebîlerin rûhlarının miraç gecesinde Hz. Muahmmed’e uyduğu, Hz. Muhammed’in dokuz feleği gezdiği ve göklerin onun gelişiyle şeref bulduğu, ne Sidre ne Tûbâ’nın onun eriştiği mertebeye yaklaşabildiği; hatta Cebrail a.s.’ın bile Allah’ın yanına yaklaşmaya uzak olduğu, Refref’in onun altına serildiği, arş-ı a‘lânarş-ın ise onun ayakkabarş-ısarş-ı başarş-ına taç olduğunda onu öptüğü ve son olarak Hz. Muhammed’in kainatı terk ederek lâ-mekân noktasında kurbiyyet elde ettiği, ayette belirtildiği üzere iki yay aralığından daha yakın bir mesafede Allah ile görüştüğü zikredilmiştir. Miraç hadisesinin anlatıldığı diğer beyitler şunlardır: K9/11,12,13, G143/5,9.

Yeniterzi’nin belirttiği üzere; “[ş]airleri na‘t yazmaya sevkeden çeşitli sebeplerin başında Hz. Peygamber’e duyulan sevgi gelir. … Na‘t yazma geleneğinde bir diğer husus Resûlullah’ın şefaatine nâil olma isteğidir. … [Şairler] na’tları ile Resûl-i

Ekrem’in mahşerde tecelli edecek olan şefaatini ümit etmişlerdir.”80

Divan’da Eşref, Hz. Muhammed’den sık sık şefaat diler. Önce günahlarının çokluğundan yakınan şair, şefaate vâsıl olmadığı sürece yerinin cehennem olduğunu ancak şefaatten zerre miktar dahi erişse hesap günündeki terazide bütün günahlarının mahvolacağını dile getirmiştir:

Ey dirįġā eyledik rāhında bį-ĥad śad ķuśūr

Leyse lį ħayrü’l-Ǿamel81 hep ķıldıġım cürm ü ħaŧā

Öyle Ǿāśįyim yem-i cürm ü maǾāśįyim henüz Mevc-i cürmümden iderler heft deryā ittiķā Cirm-i cürmümle tevāzün idemezken baĥr ü ber Hem anı istįǾāb ķılmazken nice Ǿarż u semā Zerreter irse şefāǾatden eŝer ey rāh-ber Keffe-i mįzānda maĥv olur bulur elbet fenā

80

Emine Yeniterzi, a.g.m., s. 436.

81

32

Böyle źenb-ālūde pür-Ǿiśyān siyeh-rūsam da āh Derdime ħāk-i deriñden ġayrıdan olmaz devā Yā Rasūla’llāh meded redd itme Allāh Ǿaşķına

Dergehiñde eylerim her dem Ǿināyetler ricā (K11/32-37)

Eşref’in şefaat dilediği diğer beyitler şunlardır: K8/3; K11/25,27,50; G2/5,6,7; G6/3,4; G169/6.

Benzer Belgeler