• Sonuç bulunamadı

C. KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR

17. Hutbe – Konuşma

Özaydın’ın Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi86, Sultan Berkyaruk

Dönemi Selçuklu Tarihi87 de bizim için kıymetli bilgiler içermektedir.

Bunların dışında Osman Turan’ın Selçuklular Tarihi ve Türk İslam

Medeniyeti88 adlı eseri de Selçuklular’ın menşei ve kuruluşu hakkında kıymetli bilgiler vermektedir. Yine Erdoğan Merçil’in Gazneliler Devleti Tarihi89, Büyük

Selçuklu Devleti (Siyasi Tarih)90adlı çalışmaları da başvurduğumuz eserler arasında

zikredebilir.

Tuğrul ve Çağrı Bey kardeşlerin Selçuklu Devleti’ni kurma yolundaki faaliyetleri ve bu süreçte Gazneliler ile mücadelelerinin aydınlatılmasında Cihan Piyadeoğlu’nun Selçuklular’ın Kuruluş Hikâyesi Çağrı Bey91 ve Güneş Ülkesi

Horasan adlı eserlerindenden faydalandık. Bunun yanı sıra W. Barthold’un Moğol İstilasına Kadar Türkistan92, İlk Müslüman Türkler93adlı çalışmaları da Selçuklu-

Gazneli ilişkilerinde önemli bilgiler elde ettiğimiz eserlerden olmuştur.

Konumuz ile yakından ilgili olan bir diğer araştırma B. Zahoder’in Selçuklu

Devletinin Kuruluşu Sırasında Horasan94 adlı makalesidir. Bu makale, Tuğrul ve

Çağrı Bey kardeşlerin Horasan’a geçmeleri ve burada Gazneliler ile yaptıkları mücadeleler hakkında eşsiz bilgiler vermektedir.

Çalışmamız boyunca yukarıda belirttiğimiz kaynak ve araştırmalar dışında yararlandığımız başka kaynak ve araştırmalar da mevcut olup onlar bibliyografya kısmında belirtilmiştir. 86 Özaydın, 1990. 87 Özaydın, 2001a. 88 Turan, 2011. 89 Merçil, 1989. 90 Merçil, 2002a. 91 Piyadeoğlu, 2011. 92 Barthold, 1981. 93 Barthold, 2008. 94 Zahoder, 1995.

18 BİRİNCİ BÖLÜM

SULTAN MAHMUD DÖNEMİ BÜYÜK SELÇUKLU - GAZNELİ İLİŞKİLERİ

A. GAZNELİLERİN KURULUŞ DEVRİ VE SONRASINDA GELİŞEN OLAYLAR

Yüzyıllardır farklı coğrafyalarda devletler kuran Türklerin yerleştikleri ülkelerden biri de Afganistan'dır. Bu bölgedeki Türk devletlerinin en önemlisi de Gazneli Devleti'dir.

Maveraünnehir yoluyla İslam coğrafyasına gelerek hâkimiyet kurmuş olan Türk komutanlardan biri olan Alptegin, Gazne Devleti'nin kurucusu olarak bilinmektedir. Alptegin tahminen M.890-891/H.277 yılında doğmuştur95. Alptegin,

Sâmânî Emiri Ahmed b. İsmail'e satılmış bir Türk gulamı olup, Sâmânî sarayında uzun süre önemli görevlerde bulunmuş, birçok hassa askeri gibi Sâmânîler'in muhafız kıtasına alınmıştır96. Yavaş yavaş kendini gösteren Alptegin Sâmânî Emiri

Nasr b. Ahmed tarafından azat edilmiş ve yine Sâmânî Emiri Nasr b. Ahmed

döneminde Hacibü'l hüccaplığa kadar yükselmiştir97. Samanî hükümdarı

Abdülmelik döneminde Alptegin başkentten uzaklaştırılmış Belh Eyalet amilliğine tayin edilmiştir (954-961)98. Ancak Alptegin bu görevini kabul etmemiş ve mecburen

dönemin en yüksek askeri mevki olan Horasan sipehsalarlığına getirilmiştir. Alptegin yeni görevine başladıktan bir süre sonra Emir Abdülmelik Kasım 961 tarihinde ölmüştür99. Yerine kimin geçeceği ile ilgili bazı sorunlar yaşanmış dönemin veziri

Bel'ami, Alptegin'den aldığı görüş ile Abdülmelik'in oğlu Nasr'ı tahta çıkarmış ancak uzun vadeli olmamıştır. Alptegin'in saraydaki nüfuzundan rahatsız olan bir grup Mansur b. Nuh'a sadakat yemini etmiş ve onu tahta çıkarmışlardır. Alptegin buna karşılık harekete geçtiyse de dikkatli davranarak Buhara'yı almaktan vazgeçmiş ve

95 Gerdizi, 1347: 161; Barthold, I, 1965: 386; Nizâmü'l-Mülk, 1999: 79; Palabıyık, 2002: 509;

Merçil, 2002b: 479.

96Barthold, I, 1965: 386; Merçil, 1989: 2; Reşidüddin Fazlullah, 1999: 4;Nizâmü'l-Mülk, 1999:

79;Palabıyık, 2002: 509; Merçil, 2002b: 479.

97Gerdizi, 1347: 161;Merçil, 1989: 2; Nizâmü'l-Mülk, 1999: 135;Palabıyık, 2002: 510; Merçil, 2002b:

480.

98Merçil, 2002b: 480.

19

Belh'e çekilmiştir100. Alptegin karşıtları Sâmânî Emîri Mansur'u Alptegin'in üzerine

yürümeye ikna etmişler ve çok az kuvvet ile 351 yılının Rebiülevvel ayında Sâmânî ordusuyla karşılaşan Alptegin onları mağlup etmiştir101. Artık kendine daha fazla

güvenen Alptegin Gazne şehrine yürüdü102. Dört ay süren kuşatmadan sonra

Gazne'yi ele geçirdi (12 Ocak 963)103. Böylece Gazne Devleti'nin temelini atılmıştır.

Alptegin Gazne'yi ele geçirdikten sonra Sâmânî ordusuyla yeniden karşılaşmış ve Ebu Cafer komutasındaki orduyu mağlup etmiştir104. Emir Mansur bu olaydan

sonra Alptegin ile arasını düzeltmek amacıyla zapt ettikleri ülkelerin idaresini ona vermiştir105. Böylece Sâmâniler ilk kez Alptegin'in varlığını tanımıştır. Hindistan'a

sefer düzenlemeye başlayan Alptegin çok geçmeden 13 Eylül 963 tarihinde öldü106. Alptegin'in ölümünden sonra yerine halefi Ebû İshak İbrahim geçti107. Ebû İshak

İbrahim, yönetimde çok başarılı olamamıştır. Bu dönemde Gazne'nin eski hâkimi Ebu Bekr Levîk, yeniden Gazne'ye yürümüş ve Ebu İshâk İbrahim'i mağlup etmiştir108. Sâmânî Emir'i Mansur b. Nuh sadece ismen bile olsa Gazne şehrine hâkim olacağı düşüncesi ile Ebu İshâk İbrahim'e yardım etmiş ve şehri yeniden ele geçirmiştir, kısa süre sonra da İshâk ölmüştür109. Ebu İshak İbrahim'in oğlu

olmadığından ölümünden sonra yerine Alptegin'in gulamlarından olan Bilge Tegin başa geçmiştir110. Bilge Tegin, oldukça iyi bir asker ve ileri görüşlü bir asker

olduğundan Sâmânîlerin merkezi olan Buhara'ya bir elçi göndermiş ve bağlılığını belirtmiştir111. Ancak Sâmânî komutanlarından olan Faik bu bu durumu kabul

etmemiş ve Gazne'de dağınık halde olan bu Türk topluluğu üzerine ordu göndermiştir112. Bilge Tegin, Sâmânîler tarafından gönderilen bu orduyu mağlup

etmeyi başarmıştır. Bilge Tegin, on yıllık saltanattan sonra Gerdiz Kalesi'ni

100Merçil, 1989: 9;Palabıyık, 2002: 510; Merçil, 2002b: 480. 101Nizamül Mülk, 1999: 79.

102 Nizamül Mülk, 1999: 79; İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683; Palabıyık, 2002: 510. 103Nizamül Mülk, 1999: 80; Merçil, 2002b: 480.

104 İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683; Palabıyık, 2002: 510. 105 Nizamül Mülk, 1999: 80; İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683. 106 Merçil, 1989: 10; Merçil, 2002b: 480.

107 İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683; Merçil, 1989: 10; Merçil, 2002b: 480.

108 Gerdizî, 1347; 160; İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683; Palabıyık, 2002: 510; Merçil, 2002b: 480. 109 İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683; Merçil, 1989: 10; Nizamül Mülk, 1999: 80; Palabıyık, 2002: 510. 110 Gerdizî, 1347; 160; Merçil, 2002b: 480.

111 Merçil, 1989: 10; Nizamül Mülk, 1999: 80; Palabıyık, 2002: 510. 112 Gerdizî, 1347; 160; İbnü'l Esir, VIII, 1987: 683; Palabıyık, 2002: 510.

20

kuşatırken ölmüştür113. Bilge Tegin'in ölümünden sonra yerine Böri Tegin başa

geçmiştir114. Ancak yönetim şekli beğenilmemiş ve halk tarafından Levîk'in yeniden

Gazne'ye hükümdar olması için davet gönderilmiştir115. Levîk, halkın bu isteğini

öğrenir öğrenmez Gazne'ye doğru harekete geçmiştir116. Ancak Sebüktegin

himayesindeki beşyüz köle ile birlikte Levîk'in ordusunu mağlup etmeyi başarmış ve Ebu Bekr Levîk esir alınarak öldürülmüştür117. Yönetimde başarılı olamayan Böri

Tegin de görevden alınmıştır. Onun yerine Gaznelilerin oy birliği ile Sebüktegin getirilmiştir ( 20 Nisan 977)118.

Sebüktegin, Kırgızistan sınırlarında bulunan Issık Gölü yakınlarındaki Barslan bölgesinde doğmuştur119. Gazneliler, Sebüktegin'in başa geçmesiyle hükümdarlığın

babadan oğula geçtiği bir hanedan idaresi altına girmiştir. Sebüktegin, Sâmânîlerin bir valisi olarak görünse de Gazneliler Devleti'nin temelleri onun zamanında atılmıştır.

Gaznelilerin Alptegin zamanında mı yoksa Sebüktegin zamanında mı kurulduğunu biraz daha detaylı incelersek; Alptegin zamanında devletin temelleri atılmıştır, ancak Alptegin'in erkek evladı olmadığından hanedan üyeliği onun soyundan gelmemiştir. Devlet Sebüktegin zamanında daha da gelişerek bir devlet şeklinin almış üstelik hanedan soyu bu dönemden sonra babadan oğula geçmiştir.

Sebüktegin döneminde çok geçmeden Gazneli nüfuzu Doğu Afganistan'daki Zâbulistan'a kadar yayılmıştır120. Devletin devamlılığı için Sebüktegin daima

hareketli bir yayılma politikası izlemiştir. Bust, Toharistan ve Zemindâver'i almış, Hindistan'a yönelmiştir (978)121. Pencâb'ın kuzeyindeki Kâbil'e kadar uzanan bölgeyi

elinde tutan Hînduşâhı hükümdarı Caypal'ı ve müttefiklerini yenerek Hindistan'a

113 Merçil, 1989: 10; Merçil, 2002b: 480.

114 Nizamül Mülk, 1999: 80; Palabıyık, 2002: 510.

115 Reşidüddin Fazlullah, 1999: 9; Nizâmü'l-Mülk, 1999: 80; Merçil, 1989: 9; Merçil, 2002b: 480 116 İbnü'l Esir, VIII, 1987: 685; Palabıyık, 2002: 510.

117 Merçil, 1989: 10; Nizamül Mülk, 1999: 80; Palabıyık, 2002: 510. 118 Nizamül Mülk, 1999: 80; Merçil, 2002b: 480.

119 Nizamül Mülk, 1999: 80; Merçil, 2002b: 481.

120 Reşidüddin Fazlullah, 1999: 12; Nizâmü'l-Mülk, 1999: 80; Merçil, 1989: 9; Merçil, 2002b: 480;

Koca, IV, 2002a: 522; Palabıyık, 2002: 511.

21

doğru genişlemeye başlamıştır (991)122. Kâbul-Lamgan bölgesinde ilerleyerek

Peşâver'e kadar gelmiş ve burada İslam dinini yaymayı başarmıştır123. Bundan sonra

bu bölgedeki Halaç Türkleri ve Afganlar da Sebüktegin'in himayesi altına girmiştir. Bu sırasa Horasan Sipehsâlâr'ı Ebu Ali Simcûr ve Sâmânî komutanlarından Faik, Emir Nuh b. Mansûr'u tahttan indirerek Horasan'a sahip olmayı düşünüyorlardı. Komutanının bu planını öğrenen Sâmânî Emir'i Nuh b. Mansur, Sebüktegin'den yardım istemiştir. Bundan sonra Sâmânîler üzerinde daha etkin hale gelen Sebüktegin, Emir Nuh b. Mansur'un yardım çağrısıyla isyana hazırlanan Faik ve diğerlerinin olduğu Herât'a ilerlemiştir. Cüzcân ve Garcistan emirleri de Sebüktegin ile birleşmiş böylece isyancılar mağlup edilmiştir (995) 124. Faik, Karahanlı

hükümdarlardan Nasr b. Ali'ye sığınmış ve onu yeniden Buharâ hücum için ikna etmiştir. Nasr b. Ali, Sebüktegin'e Sâmânî devletini ortadan kaldımayı ve topraklarını paylaşmayı teklif etmiş ancak Sebüktegin, Sâmânî Emiri Nuh b. Mansur'a verdiği yardım sözünden dönmeyerek teklifi reddetmiştir. Sebüktegin ve Karahanlı Emir Nasr b. Ali savaş yapmadan anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşmaya göre Sâmâniler, Sırı Derya bölgesini Katvan Çölü'ne kadar Karahanlılar'a bırakmışlardır125. Faik de

Semerkant Valisi olmuştur126. Sebüktegin'in Sâmânî Devleti üzerindeki etkisini açıkça gösteren bu durum Gazneliler'in Sâmânîler'den bağımsız bir devlet olduğunu da ispatlamaktadır. Sâmâniler'in komutan Faik ile başlayıp Karahanlılar ile devam eden çalkantılı süreci Sebüktegin sayesinde son bulmuştur. Bunun üzerine Emir Nuh b. Mansur Sebüktegin'e "Nâsıru'd-Dünya ve'd-Din" lakabıyla birlikte Belh, Toharistan, Bâmyân, Gur ve Garcistan idaresini vermiştir127. Aynı zamanda isyanı

bastırırken yanında yer alan oğlu Mahmud' da Sâmânî Emiri tarafından Seyfü'd-devle lakabı ile Horasan ordu komutanlığı verilmiştir128.

Sebüktegin, Karahanlılar ile anlaşma sağladıktan sonra Belh'e geri dönmüş, akrabalarının ve kız kardeşinin ölüm haberi ile büyük bir acı yaşamıştır129. Duyduğu

122 Merçil, 1989: 8; Dames, IV, 1997: 741; Koca, IV, 2002a: 522; 123 Palabıyık, 2002: 511; Merçil, 2002b: 481; Koca, 2002a: 522. 124 Nizamül Mülk, 1999: 80; Merçil, 2002b: 481; Koca, 2002a: 522. 125 Nizamül Mülk, 1999: 80; Merçil, 1989: 10; Koca, 2002a: 522. 126 Nizamül Mülk, 1999: 80; Merçil, 1989: 10; Koca, 2002a: 522. 127 Dames, IV, 1997: 742; Palabıyık, 2002: 510.

128 İbnü'l Esir, IX, 1987: 130; Merçil, 1985: 554-557.

22

bu üzüntü onu hasta etmiştir. Gazne'ye giderek oranın temiz havasıyla yeniden sağlığına kavuşmayı istemiş ancak Belh sınırındaki Mâdrû Mûy köyünde ölmüştür (Ağustos 997) 130. Sebüktegin, "Emir-i Âdil" lakabıyla tarihteki yerini almıştır.

Sebüktegin ölmeden önce küçük oğlu İsmail'in tahta çıkmasını vasiyet etmiştir131. Sebüktegin öldüğü zaman kardeşi Buğracuk; Herât ve Puşeng Valisi,

oğullarından Mahmud; Horasan orduları komutanı, Ebu'l Muzaffer Nasr Bust Valisi; İsmail ise Gazne ve Belh hâkimi idi132. Diğer oğlu Yusuf ise herhangi bir yerin

idaresinde olamayacak kadar küçüktü. İsmail babasının ölümünden sonra vasiyeti üzerine Belh şehrine giderek hükümdarlığını ilan etmiş, Sâmânî Emir'i II. Mansur b. Nuh'a bi'at etmiştir. Ancak hem yaşça hem de kudret ve tecrübe olarak daha kıdemli olan kardeşi Mahmud, bu durumu kabul etmemiş önce anlaşma yoluna gitmiştir. Kayınpederi Cûzcan hâkimi Ebu'l Hâris'i kardeşi İsmail'e elçi olarak göndermiş fakat netice alamayınca zor kullanarak tahtı almaya karar vermiştir133. Savaş için hazırlık

yapan Mahmud, amcası Buğracuk ve kardeşi Nasr'ı da yanına çekmiştir. Herât'a doğru yola çıkan Mahmud, Buğracuk ve Nasr'ın ordularıyla birleşerek Gazne'ye yürüdü. İsmail de hükümdarlığını korumak için Belh'den hareket geçmiştir. Kardeşine karşı savaşmak istemeyen Mahmud bir kez daha anlaşma teklifinde bulunmuş İsmail'in etrafındaki komutanların kendisini desteklediğini söylemişse de İsmail anlaşma yoluna gitmemiştir134. Böylece iki kardeş karşı karşıya gelmişler,

bütün gün süren savaşı Mahmud ve beraberindeki ordu kazanmıştır. Mahmud, kardeşi İsmail karşısında galip gelmiştir (Mart 998) 135. Böylece kardeşini bir kaleye

hapseden Mahmud, Gazne tahtına oturmuştur136.

Sebüktegin'in daha tecrübeli olmasına rağmen oğlu Mahmud yerine zayıf karakterli biri olan diğer oğlu İsmail'i veliaht tayin etmesinin en büyük nedeni; İsmail'in annesinin Alptegin'in kızı olmasıdır.

130 İbnü'l Esir, IX, 1987: 130; Merçil, 1989: 11; Palabıyık, 2002: 510; Merçil, 2002b: 481.

131 Reşidüddin Fazlullah, 1999: 12; Nizâmü'l-Mülk, 1999: 80; Merçil, 1989: 10; Merçil, 2002b: 481;

Koca, IV, 2002a: 522; Palabıyık, 2002: 511; Dames, IV, 1997: 742.

132 İbnü'l Esir, IX, 1987: 130; Merçil, 1989: 11.

133Kafesoğlu, 1986a: 174; Merçil, 1989: 11; Merçil, 2003: 362.

134İbnü'l Esir, IX, 1987; 130; Kafesoğlu, 1986a: 174; Merçil, 2002b: 481; Palabıyık, 2002: 510. 135 İbnü'l Esir, IX, 1987; 130; Merçil, 1989: 11; Dames, IV, 1997: 743; Palabıyık, 2002: 510; Merçil,

2002b: 481.

23 1. Sultan Mahmud Dönemi

Sebüktegin'in en büyük oğlu olan Mahmud'un çocukluğu hakkında çok detaylı bilgi olmamakla birlikte 2 Kasım 971 tarihinde doğduğu bilinmektedir137. Annesi

Zâbulistan bölgesindeki asilzadelerden birinin kızıdır138. Mahmud henüz çok küçük

yaşta iken gerekli ilmi ve dini bilgileri öğrenmiş ve siyasi yönden de geliştirilmiştir. Gençlik yıllarında devlet idaresinde görev almaya başlamıştır. Babası Sebüktegin, Sistan bölgesinin güvenliği için Bust şehrine gittiği dönemde Gazne'yi oğlu Mahmud'un idaresine bırakarak onun devlet işlerinde tecrübe kazanmasını sağlamıştır139. Gazne dışında ilk görev aldığı yer ise Zemindâver'dir140. Emir

Mahmud katıldığı savaşlar ile de cesaret ve kuvvetini ispatlamıştır. Babası Sebüktegin ile birlikte Sâmânîler'e yardıma gitmiş elde ettiği başarı ile unvanlar kazanmıştır. Hindistan'a yapılan ilk seferde de babasının yanında yer almış Lamgan bölgesinde yapılan savaşın kazanılmasında önemli rol oynamıştır.

Emir Mahmud, sahip olduğu bu tecrübe ve saygınlığa rağmen kardeşi İsmail'in veliaht tayin edilmesiyle birlikte taht mücadelesine girişmiş, kardeşi İsmail ile savaşmaya mecbur kalmıştır.

a. Sultan Mahmud Dönemi Sâmânîler ile İlişkiler

Gazneli Mahmud'un içinde bulunduğu savaş halini fırsat bilen Sâmânîler Horasan'ı işgal etmiştir141. Mahmud'un Horasan'dan ayrılışını fırsat bilen yeni

Sâmânî Emiri Ebu'l Haris kendi komutanlarından Begtüzün'ü Horasan'a sipehsalar tayin etmiş ve bu komutan da Nişâbur'a yerleştirmiştir142. Sultan Mahmud kardeşi

İsmail'e karşı kazandığı zafer ile Gazneli tahtına çıkmış ve II. Mansur ile bir görüşme yapmıştır143. Babası gibi tabî olduğu hükümdara hizmet edeceğini belirtmiş,

137 Kafesoğlu, 1986a: 174; Merçil, 1989: 12; Merçil, 2003: 362; Kafesoğlu, 1986a: 174; Merçil,

2002b: 481.

138 İbnü'l Esir, IX, 1987; 130; Kafesoğlu, 1986a: 174.

139 İbnü'l Esir, IX, 1987; 130; Merçil, 1989: 13; Dames, IV, 1997: 743.

140 İbnü'l Esir, IX, 1987; 130; Merçil, 1989: 13; Dames, IV, 1997: 743; Kafesoğlu, 1986a: 174. 141 Merçil, 1989: 15; Merçil, 2003: 363; Kafesoğlu, 1986a: 175; Merçil, 2002b: 482.

142 İbnü'l Esir, IX, 1987: 132; Merçil, 1989: 12; Merçil, 2003: 362; Kafesoğlu, 1986a: 174; Merçil,

2002b: 481.

24

Horasandaki haklarının geri tanınması için de Buhara'ya bir elçi göndermiştir144.

Gelen cevapta Belh, Tırmîz, Herat ve Bust'un Gazne'ye bağlı olduğunu ancak Begtüzün yönetimindeki Horasan'ın iadesini kabul etmediğini belirtmiştir145. Sultan

Mahmud bunun üzerine Nişâbur'a doğru harekete geçmiştir. Begtüzün, Sultan Mahmud karşısında başarı sağlayamayacağı düşüncesiyle Nesâ ve Bâverd'e çekilmiş, Buhâra'dan yardım istemiştir146. II. Mansur ve Semerkant valisi Faik'in yardıma

gelmesiyle savaşmadan geri çekilmiştir147. Sultan Mahmud'un Sâmânîlere karşı

durmamasının sebebi Sâmânîlerin zayıflaması halinde onların topraklarının Karahanlıların olacak olmasıdır. Bu nedenle Sâmânîlere son darbeyi vurmak istememiştir. Kendi içlerinde yaşanan olaylar sonucunda II. Mansur gözlerine mil çekilerek devre dışı kalmış, yerine küçük yaşta olan Abdülmelik b. Nuh tahta geçmiştir. Bundan sonra Sultan Mahmud geri adım atmamış ve Sâmânîler üzerine Merv yönüne harekete geçmiştir148. İki taraf arasındaki barış görüşmeleri neticesinde

anlaşma sağlanmıştır. Bu anlaşmaya göre Sultan Mahmud, Begtüzün'ün Horasan'da kalmasını kabul etmiş, kendisine de Belh ve Herât şehirlerini almıştır149. Bu anlaşma

çok kısa sürmüş, Sultan Mahmud, yeniden harekete geçmiştir. Sultan'ın ordusunun sağ kanadında onbin atlı ve otuz fil ile kardeşi Nasr bulunuyordu150. Sol kanadında

ise onikibin suvari ve kırk fil mevcuttu151. Ordunun merkezinde de Sultan Mahmud

onikibin atlı ve yetmiş fil ile hazırdı152. Gazne ordusu bu kez onları mağlup etmiş,

Horasan'ı ele geçirmiştir (16 Mayıs 999)153. Savaş sonunda Begtüzün kaçmıştır.

Sultan Mahmud, Tus şehrini komutanlardan Arslan Cazip'in idaresine bırakarak ona Begtüzün'ü takip etmesini emretmiştir154. Kardeşi Nasr'ı da en parlak vilayetlerden

biri olan Horasan'a vali tayin etmiştir155. Bu galibiyet ile Abbasi Halifesi el-Kadir

144 Kafesoğlu, 1986a: 175; Merçil, 2002b: 481.

145 Gerdizi, 1347: 175; Pritsak, 1977: 255; İbnü'l Esir, IX, 1987: 132; Merçil, 1989: 12. 146 Kafesoğlu, 1986a: 175; Merçil, 2002b: 482.

147 İbnü'l Esir, IX, 1987: 132; Merçil, 1989: 12; Merçil, 2003: 362; Kafesoğlu, 1986a: 174; Merçil,

2002b: 482.

148 Gerdizi, 1347: 175; Pritsak, 1977: 255; Palabıyık, 2002: 510. 149İbnü'l Esir, IX, 1987: 132; Pritsak, 1977: 255; Palabıyık, 2002: 510. 150 Kafesoğlu, 1986a: 175; Merçil, 2002b: 482.

151 Merçil, 1989: 15; Merçil, 2003: 363; Palabıyık, 2002: 510. 152 Gerdizi, 1347: 175; Kafesoğlu, 1986a: 175.

153İbnü'l Esir, IX, 1987: 147; Merçil, 1989: 15; Merçil, 2003: 364; Kafesoğlu, 1986a: 175; Merçil,

2002b: 482; Pritsak, 1977: 255; Palabıyık, 2002: 510; Dames, IV, 1997: 744.

154 İbnü'l Esir, IX, 1987: 147; Merçil, 1989: 15; Merçil, 2003: 364; Kafesoğlu, 1986a: 175. 155Merçil, 2002b: 482.

25

Billâh'ın övgüsünü alan Sultan Mahmud, İslam'a yardım için her yıl Hindistan'a sefer yapmayı vaad etmiştir156. Halife Sultan Mahmud'a "Velî Emîr el-Mü'minîn" ve "Yemîn el-Devle ve Emîn el-Mille" lakaplarını vermiştir (Kasım 999)157. Sâmânîlerin

zayıflamasıyla Karahanlılar Sâmânîleri tamamen elde etmiştir. Böylece Sultan Mahmud tam anlamıyla bağımsız bir hükümdar olarak ortaya çıkmıştır158.

b. Sultan Mahmud Dönemi Hind Seferleri

Sultan Mahmud Karahanlılar ile bir anlaşma yaparak kuzey tarafını emniyete almış ve ardından halifeye söz verdiği gibi Hindistan seferlerine başlamıştır159. Daha

önce babası döneminde de Hindistan bölgesinde bulunmuş, o yerlerin zenginliğine bizzat şahit olmuştu. Sultan Mahmud'un Hint Seferlerinin nedenlerini; İslamiyet'i yaymak, sünniliği korumak, cihat anlayışı, ticaret ve mal varlığı, asker elde edebilmek ve var olan askerin siyasi olarak isyan etmesine engel olmak olarak sıralamamız mümkündür.

Sultan Mahmud'un birinci Hint Seferi'ni Kâbil'in doğusundaki Lamgan Bölgesine düzenlemiştir160. İlk Hint Seferi'ni 1000 yılının Eylül ayında gerçekleştiren

Sultan Mahmud, doğduğu tarih göz önüne alındığında yirmi dokuz yaşında oldukça genç bir hükümdardır.

İkinci seferini yaklaşık onbeşbin atlı ile birlikte Peşâver yakınlarındaki Vayhand Racası Caypal'a karşı yapmıştır (Eylül 1001)161. Caypal, Sultan Mahmud'a

karşı oldukça kuvvetli bir ordu ile harekete geçmiş, iki taraf Peşâver yakınlarında karşılaşmıştır (27 Kasım 1001)162. Hintliler, Gazneliler karşısında uzun süre

direnememiş ve mağlup olmuşlardır. Caypal; oğulları, torunları ve akrabaları ile esir edilmiş, bir süre sonra fidye karşılığında serbest bırakılmıştır. Caypal'ın serbest kalmasından sonra itibarı zedelenmiş ve intihar etmiştir. Yerine oğlu Anandpâl

156Kafesoğlu, 1986a: 173; Koca, 2002a: 522.

157 Merçil, 2002b: 482; Pritsak, 1977: 255; Palabıyık, 2002: 510; Dames, IV, 1997: 744. 158 Palabıyık, 2002: 510; Koca, 2002a: 522; Merçil, 1991: 558.

159 Koca, 2002a: 522; Merçil, 2002b: 482.

160İbnü'l Esir, IX, 1987: 238; Merçil, 1989: 17; Merçil, 1991: 547; Merçil, 2003: 363; Kafesoğlu,

1986a: 173; Koca, 2002a: 522; Merçil, 2002b: 482; Palabıyık, 2002a: 510; Palabıyık, 2002b: 28.

161İbnü'l Esir, IX, 1987: 238; Merçil, 1989: 17; Merçil, 1991: 547; Merçil, 2003: 363; Kafesoğlu,

1986a: 173; Koca, 2002a: 522; Merçil, 2002b: 482; Palabıyık, 2002a: 510; Palabıyık, 2002b: 28.

26

geçmiştir (1002)163. Sultan Mahmud bu seferde çok fazla ganimet elde etmiş ayrıca

'Gazi' lakabını da almıştır164.

Sultan Mahmud'un üçüncü Hint Seferi Müslümanlar tarafından Bhâtiya denilen bölgenin racası Becî Rây'a karşı olmuştur. Daha önce Sebüktegin ile dostane ilişkileri olmasına rağmen Sultan Mahmud'a karşı aynı şekilde davranmamışlardır. Sultan Mahmud bu durum karşısında geri adım atmamış ve Becî Rây'a karşı hücuma geçmiştir. Becî Rây, Gazneliler'e karşı üç gün başarı ile karşılık vermiş, Sultan Mahmud'un bizzat savaşa katılmasıyla birlikte Hindliler dağılmıştır165. Becî Ray

önce kaleye daha sonra ormana kaçmıştır. Sultan Mahmud, Raca'nın saklandığı yeri bulup onu esir etmek niyetindeydi. Ancak Raca esir düşmektense ölmeyi tercih ederek intihar etmiştir166. Bu durum Hindliler'in maneviyatını bozmuş ve şehir teslim

olmuştur. Sultan Mahmud, bu bölgedeki seferden yaklaşık yüzyirmi fil elde etmiş, bölgeye mescidler, minberler yaptırmış, İslâm dinini öğretecek âlimlerin gelmesi için emirler vermiştir167. Bhâtiyabölgesinde uzun süre kalan Gazneli Mahmud, Gazne'ye

dönüşte hava şartları nedeniyle çok zorluk çekmiş, Multan Hâkimi Ebu'l-Futûh Dâvud'dan da ülkesinden geçerken beklediği dostane tavrı bulamamış, bu durum Sultan'ın şehre dönüşünü geciktirmiştir168.

Sultan Mahmud dördüncü seferini öncelikle Multan'a düzenlemeye karar vermişti. Multan Hâkimi, Ebu'l-Futûh Dâvud'un Bhâtiya dönüşü davranışlarını onaylamayan Sultan Mahmud, hem sünniliği korumak hem de Ebu'l-Futûh Dâvud'a gereken uyarıyı yapmak için harekete geçmiştir ( Mart - Nisan 1006)169. Multan'a

doğru harekete geçen Sultan Mahmud hava şartları nedeniyle Peşâver'den geçerek Multan'a varmayı amaçlamıştır. Ancak Pencâb Racası Anandpâl buna müsaade

163İbnü'l Esir, IX, 1987: 238; Togan, 1970a: 190; Merçil, 1989: 17; Merçil, 1991: 547; Merçil, 2003:

363; Kafesoğlu, 1986a: 173; Koca, 2002a: 522; Merçil, 2002b: 482; Palabıyık, 2002a: 510; Palabıyık, 2002b: 28.

164Gerdizî, 1347: 180; İbnü'l Esir, IX, 1987: 238; Kafesoğlu, 1986a: 173; Koca, 2002a: 522; Merçil,

2002b: 483; Palabıyık, 2002a: 510; Palabıyık, 2002b: 28.

165Gerdizî, 1347: 180; İbnü'l Esir, IX, 1987: 239; Koca, 2002a: 522; Merçil, 2002b: 483.

166İbnü'l Esir, IX, 1987: 238; Kafesoğlu, 1986a: 173; Koca, 2002a: 522; Merçil, 2002b: 483;

Palabıyık, 2002a: 510; Palabıyık, 2002b: 28.

167İbnü'l Esir, IX, 1987: 238; Merçil, 1989: 17; Merçil, 1991: 547; Merçil, 2003: 363; Kafesoğlu,

Benzer Belgeler