• Sonuç bulunamadı

5. Bir Kimlik Olarak Seküler Milliyetçilik

6.4. Hrant Dink Suikasti

Türkiye’de devlet tarafından benimsenen milliyetçilik anlayışı ‘etnik’tir; gerek söylem, gerekse uygulama düzeyinde Türklüğü ön plana çıkarır. Türklük hiçbir zaman sadece ‘vatandaşlık’ temelinde tanımlanmamış, mutlaka ‘kültür’ boyutunu içermiştir. Bu boyutla kastedilen ise çoğunlukla din ve dildir. Türklüğün ırka ve kan bağına dayalı olarak karakterize edildiği resmi dönemler artık geride kalmış olsa da etkileri bugün hala devam etmektedir. Türk kültürünü benimseyen, Türkçe konuşan azınlıklara hala kuşkuyla yaklaşılması bunun en temel göstergesidir.77 Kendisini Türkiyeli olarak tanımlayan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazar Hrant Dink, sadece Ermeni olmasına atıfta bulunularak ana akım medya ve toplum tarafından, söylediklerine bakılmadan “öteki” olmanın ağrılığını hayatı boyunca yaşadı ve tam da bu sebepten öldürüldü. Cinayetin ardından gerçekleşen protesto yürüyüşleri, yüzbinlerce insanın katıldığı cenazesinde taşınan “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” dövizleri ve sloganları, belki de böylesine tabulaşmış bir konuda açıkça ve topluca gerçekleştirilmiş ilk empatik yaklaşım ve kırılma noktasıydı.

Gerekçesi bir cinayeti kınamak, bir acıyı paylaşmak bile olsa “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı milliyetçi söylem için ciddi bir tehdit olarak algılandı. Hrant Dink’in ne yazdığı, neden öldürüldüğü noktalarından ziyade bu sloganın yanlışlığı üzerine konuşulur oldu, Türk milliyetçiliği, Hrant Dink cinayetini hazırlayan ortam koşulları ve sonrasında katilini desteklemeye kadar giden radikalliğiyle, tanımlayamadığı özü için bir insanın katlini, hem de diyalog arayışına ömrünü adamış bir insanın katlini kınamadı, sorgulamadı ve ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini bir kez daha kanıtladı.

“Desteklemem. Ermenilerin de Türklerin de hoşuna gitmeyen yanlış yunluş açıklamalar yapmıştır. Tutarsız bir insandır. Hata yaptı ama öldürülmesi gerekmiyordu. Türkler ve Ermeniler bir bağ kuramaz, mümkün değil. Asala

 

Türkleri patır patır öldürürken bir Ermeni çıktı da hepimiz Türküz diye bağırdı mı? Son derece yanlıştı hepimiz Ermeniyiz sloganı. Hrant Dink Ermenileri savunmasa da fark etmez ne olursa olsun o Ermeni tarafında sen Türk tarafındasın. O Ermenileri temsil ediyor. Neyi savunduğu önemli değil, Ermeni olması önemli. Aklı çalışan kimse o cenazeye gitmez, batı oyunu bunlar. O insanlar görememişler, gitmişler, herkes hata yapabilir.” (Adnan, 38, Bakırköy) Adnan’a göre doğuştan sahip olunan kimlikler ne olursa olsun değiştirilemezdi ve insanlar bu kimliklerine göre hareket etmeliydi.

“Hepimiz Hrant’ız yanlış bir tutumdu. Bütün Ermeniler çıkıp hepimiz Uğur Mumcu’yuz dediler mi Uğur Mumcu öldüğünde, demediler. Tabii ki yapılan çok yanlış. Demokratik olmaya çalışan bir ırksak vatansak, bir gazetecinin bu şekilde öldürülmesi çok yanlış. Hepimiz Ermeni değiliz, hepimiz Ogün Samast değiliz. Biraz komplo teorisi gibi bakıyorum” (Oğuz, 23, Bostancı)

Burada bahsedilen bakış açısı ve milliyetçilik anlayışını yalnızca seküler milliyetçilikle sınırlamak doğru olmaz. Hrant Dink cinayeti sonrası oluşan taraflarda milliyetçi yaklaşımlar aynı görüşte birleşti: “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mehmediz.” Bu karşı sloganla, Türk milliyetçiliklerini birleştiren temel iddiaları karşılanarak, daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi ancak olmayan ve ötekine karşıtlık üzerinden kurgulanan, ne olduğuyla değil ne olmadığıyla tanımlanan Türk kimliği yeniden kuruluyordu. Bu anlayış içinde, tüm ülke sınırları içinde yaşayan herkes aynı etnik kökene sahipti, askerdi, kendisini askerlikle özdeşleştirirken her ikisini de kutsuyordu. Bu bütünlük tüm ötekilere meydan okuyacak kadar güçlü olma iddiasındaydı. Bu bakış açısında, empatiye, hata yapmış olmayı kabul etmeye, farklılıkları içeren çoğulculuğa yer yoktu. Açıkça dile getirildiği gibi özcü, otoriter ve irrasyoneldi.

“Bir cinayet ve hiç hoş bir şey değil. Keşke olmasa. Çünkü adam Ermeni olunca daha da fena. Zaten soykırım meselesi var, bir de bizim ülkemizde bir Ermeni öldürülüyor. Bence Hepimiz Ermeniyiz çok abartılı bir tepki. Bence gerek yoktu buna.” (Nihal, 27, Avcılar)

Farklılıklar kabul edilse bile, milliyetçi algı biçiminin temel özelliklerini sıralarken belirttiğimiz gibi, millete olan bağlılık diğer tüm bağlılıkların üzerinde tutulur. Kolektif bir ‘biz’ vardır; bu ‘biz’ ‘onlar’dan farklıdır ve ‘biz’in çıkarları ‘onlar’ın çıkarlarından üstündür. Hrant Dink cinayeti sonrası “biz”e zarar vereceği düşünülen bir başka nokta ise yine batı karşısında aşağılık kompleksinin ortaya çıktığı ve batıyı homojen tek bir özne gibi algılayan bakış açısının cinayete vereceği tepkiydi. Şekilcilik ve gündelik

hayatın önemli davranış belirleyicilerinden “başkaları ne der” kaygısı, cinayetin ve onu mümkün kılan zihinsel iklimin önüne geçti.

“Hepimiz Ermeniyiz sloganı bence çok abartılıydı. Bana biraz ters geldi bu laf. Tepki yürüyüşlerinin haberlerini izlemedim hoşuma gitmedi. Hepimiz Ermeni değiliz, ben Ermeni değilim. Ben onun anma törenine gitmem. Ama cumhuriyetle ilgili olursa giderim. Zaten Ankara’ya bile atlayıp gittim Tandoğan mitingine. Medya bu olayın üzerinde çok fazla durdu. Ama cumhuriyet mitinglerini hiç vermedi, çok az yer aldı medyada bu.” (Derin, 26, Bostancı) Hrant Dink cinayeti sonrası cinayeti kınama tepkilerine karşı gelişen argümanlardan biri de bu cinayeti kınayanların Türklüğü birinci derece ilgilendiren konularda yani PKK konusunda, cumhuriyeti koruma konusunda aynı hassasiyeti göstermemeleriydi. Bu düşünce biçiminin verdiği ipucu şuydu: Bir Türk, tepki vereceği konularda, milliyetçiliğin öngördüğü şema içinde önceliklerini belirlemeliydi. Devletin çıkarlarını, iktidar sahiplerinin çıkarlarını gözeten konular, bu aktörlerin çıkarlarına ters düşen konulardan üstün tutulmalıydı. Hatta aynı kategorilerde yer almamalı ve öncelikten ziyade bir taraf belirlenmeliydi. Örneğin şehit cenazeleri ve Hrant Dink cenazesi arasında bir seçim yapılmalıydı. Şehidin Türk tarafında olma durumu karşısında Hrant Dink otomatikman Ermeni olması sebebiyle ‘öteki’ kategorisine koyuluyordu. Diğer taraftan kimlerin öldüğü değil, kimlerin öldürdüğü önem kazanıyordu. Türk askerini öldüren Kürt teröristlerdi, Hrant Dink’i öldüren ise Türk bir sivildi. Askeri öldüren Türklüğün karşısındayken, Hrant Dink’i öldüren Türklüğün tam merkezindeydi, hatta Türklüğü için bu cinayeti işlediğini söylüyordu. Bu yüzden de bu cinayete karşı çıkmak Türk milliyetçiliğine karşı çıkmakla aynı anlama gelecekti.

Milliyetçiliğin, dünyayı ikiye bölen ‘biz’ ve ‘onlar’, ‘dost’ ve ‘düşman’ kategorileri, iyilikleri ‘biz’e ve kötülükleri ‘düşman’a yüklerken, ‘biz’in hata yapabilme ihtimalini hesaba katmaz ve bireyleri, çoğu zaman savundukları düşüncelere bakmadan, önceden yarattığı kalıplarıyla değerlendirir.

       

Benzer Belgeler