• Sonuç bulunamadı

HIRİSTİYANLIK

Belgede BATI YA YÖN VEREN METİNLER (sayfa 21-39)

Kadim Orta Doğu halklarından farklı olarak Yahudiler, topraklarını Babillilere, Perslere, Yunanlılara ve Romalılara kaybetmelerine karşın tümüyle yok olmaz. Çoğu Yahudi’nin günümüzde de bağlı kaldığı dini gelenekler, Yahudileri bir arada tutar, bir halk olarak yaşaya kalmalarını sağlar. Dahası, Hıristiyanlığın kurucularının hepsi, Hz. İsa, havari ve müritleri, Yahudi’dir. Böylece, büyük ölçüde tadil edilmiş olmakla birlikte, Yahudilerin dini geleneklerini Hıristiyanlık taşır.

İÖ 336 ila 333 yıllarında, Makedonya’nın Grek eğitimli kralı Büyük İskender, Ya-hudilerin Pers derebeyliklerini fethederek, büyük Pers İmparatorluğunu ele geçirir.

Ölümünden sonra dünyaya bıraktığı miras, uzun yıllar süren uluslararası entrika, dip-lomasi ve savaş halidir. İskender’in imparatorluğu bölündükten sonra ortaya çıkan devletler, bir zamanlar uğruna Mısırlılarla Mezopotamyalıların da savaşmış olduğu topraklar için birbirlerine girer. Kendilerini bu çatışmaların ortasında bulan Yahudilerin bir kısmı, bir dizi kanlı çatışmadan sonra Roma’dan yardım ister. Romalılar, İÖ 63’de Filistin’i alır. Ne var ki, kurtarıcılar beraberlerinde vergi memurlarını da getirmişlerdir.

Kısa süre içinde dost olmaktan çıkıp Celile ve Judea12’nın efendileri olurlar; Celile’yi, Herod aracılığıyla denetim altına alıp Judea’yı doğrudan yönetmeye koyulurlar.

Hz. İsa, bu şartlar altında, İÖ 4’de13 dünyaya gelir. Yaşamının ilk yılları hakkında pek az şey bilinmektedir. Vaaz vermeye başlayınca öylesi büyük kalabalıklar top-lar ki, Yahudi önderler itibar kaybetmekten korkar olurtop-lar. Hz. İsa’nın Romalıtop-lar ile

“uzlaşma” çabalarında kendilerinin ve kukla hükümetlerinin elini zayıflatacağından endişelenmektedirler. Nitekim Hz. İsa’nın kendisini İsraillileri kurtarmak üzere Tanrı tarafından gönderilen Mesih olduğunu açıklamasını fırsat bilip O’nu suçlar, Romalı vekil ya da Judea valisi Pontius Pilate’nin14 huzuruna çıkarırlar. Hz. İsa’nın, İS 30’da çarmıha gerilmek suretiyle öldürülmesi, Romalılar ve Kudüs Yahudilerinin önde ge-lenleri için müritlerini bir siyasi tehdit unsuru olmaktan çıkarır.

Hz. İsa’nın müritlerinin O’nun doğumu, sözleri, yaptıkları, çektikleri, ölümü, yeniden dirilişi ve bunların insanlık için ifade ettiklerine olan inançları yeni bir di-nin temelini oluşturur. Dünya, Hıristiyanlığın sahneye çıktığı dönemlerde yeni bir inancı benimsemeye hazırdır; Yehova’nın seçilmiş insanları olarak pek çok Yahudi umutlarının gerçekleşmesini sağlayacak bir önderin ortaya çıkmasını beklemektedir.

Bu önderin Romalılarla aralarındaki ciddi siyasi sorunların da üstesinden geleceği

12 Romalıların güney Suriye’yi bölerek oluşturduğu bölgelerden ikisi.

13 Rumi takvim Hz. İsa’nın doğumunu birinci yıl olarak kabul etmiş olsa da, çağdaş bilim insanları, bu hesabın doğru olmadığını iddia eder; çoğu, Hz. İsa’nın Jülyen (Rumi) takvime göre İÖ 4’te, yani Büyük Herod Hükümdarlığı’nın son günlerinde doğduğu hususunda birleşir. Dolayısıyla, Hz. İsa’nın doğumu da İÖ 4 olmalıdır.

14 Pontius Pilate Roma’nın Judea’ya vali olarak gönderdiği vekillerinden beşincisidir. Burada, İS 26’dan 36’ya kadar kalır.

beklentisi içindedirler. Ne ki, Hz. İsa böylesi siyasi beklentilere cevap verememiştir.

İlk Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın yaşamının ve ölümünün, siyasi beklentilerini değil, dini umutlarını karşılayacağına inanan Yahudilerin arasından çıkar.

Hıristiyanlık için şartlar, İsrail’in dışında da müsaittir. İskender’in fethinden sonra Grek kültürü Orta Doğu’ya yavaş yavaş yayılırken, Grekçe daha hızlı davranmış, Hıristiyanlık öğretisini duyurmayı mümkün kılan ortak bir dil oluşturmuştur. Dahası, Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde, Roma İmparatorluğu Akdeniz havzasını tümüyle ele geçirmiş ve yer yer kıyıdan içeriye nüfuz etmiştir. Misyonerler, bu geniş alanda Roma hukukunun koruması altında ve tek bir hükümete muhatap olmanın rahatlığıyla se-yahat etme imkânına kavuşurlar. Havari Pavlus ve diğer ilk misyonerler, en azından dil ve siyaset kurumları itibariyle yekvücut olan bu ortamda, bir asır önce mümkün olamayacak bir hızla Hıristiyanlığı yayar.

Ne var ki, Hıristiyanlık, söz konusu Yahudi mirasıyla ilgili sorunlar yaşayacaktır.

Yeni Ahit döneminin başında, Yahudiler, Yehova ve O’nun Yasası’nın genel kabulüyle ilgili eski sorunu halletmişlerdir, ama nazik bir sorun daha vardır: Yasa’ya nasıl uyu-lacağı sorunu. Yasa, öngörülen birtakım kurallara biçimsel olarak uyum meselesi mi, yoksa sınırsız ahlaki ve ruhani gelişime, uyarlamaya ve tefsire açık bir ruh ve niyet midir?(PR)

1. Hz. İsa’nın Müritleri Nasıl Yaşamalıdır?

Hz. İsa, kendisine Tanrı’nın tevdi ettiği bir misyonu olduğuna ve Yahudilere Tanrı’nın kendilerinden ne beklediğini öğretmenin bu misyonun bir parçası olduğuna inanmaktadır. Bunları vaaz vererek, kıssalar anlatarak ve kendini örnek göstererek nakleder. Vazettiklerinin bir bölümü, müritlerinin Yahudi Yasası’yla ilişkisine dair yar-gılarını ve nasıl bir yaşam sürmeleri gerektiğine ilişkin öğretilerini içeren, Dağ’daki Konuşma ile nakledilir. Hz. İsa’nın en yakınındaki müritlerinden Aziz Matta’ya göre bu konuşma, O’nun yaşamı ve eylemlerinin kayda geçirildiği Gospel’de15 yer almak-tadır.

Aziz Matta*

Hz. İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına gel-di. Hz. İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti:

“Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

15 Gospel= Müjde: Yeni Ahit’in Hz. İsa’nın yaşamını, öğretilerini, ölüm ve dirilişiyle ilgili bilgileri içeren ilk dört kitabından biri.

Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.

Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras ala-caklar.

Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar.

Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar.

Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.

Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.

Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenli-ği onlarındır.

Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle co-şun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygam-berlere de böyle zulmettiler.

Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha ona nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı atılıp ayakaltında çiğnenmekten başka işe yara-maz.

Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepeye kurulan kent gizlenemez. Kimse kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine, kandile koyar; evdekilerin hep-sine ışık sağlar. Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerini-zi görerek Babanızı yüceltsinler!

Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldi-ğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğ-rusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak. Bu ne-denle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde büyük sayılacak. Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisilerin-kini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!

Atalarımıza, ‘Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak,’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargıla-nacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurul’da yargı-lanacaktır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir. Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış;

sonra gelip adağını sun. Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak an-laş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda hapse atılabilirsin. Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödeme-den oradan asla çıkamazsın.

‘Zina etmeyeceksin,’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir.

Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.

‘Kim karısını boşarsa ona boşanma belgesi versin,’ denmiştir. Ama ben size diyorum ki, karısını fuhuş dışında bir nedenle boşayan onu zinaya it-miş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etit-miş olur.

Yine atalarımıza, ‘Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rab’bin önünde içti-ğin antları yerine getireceksin,’ dendiiçti-ğini duydunuz. Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrı’nın tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası O’nun ayak taburesidir; ne de Yeruşalim üzerine, çün-kü orası Büyük Kral’ın kentidir. Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünçün-kü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz. ‘Evet’iniz evet, ‘hayır’ ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan’dandır.

‘Göze göz, dişe diş,’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötü-ye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevi-rin. Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da veçevi-rin. Sizi bin adım yol yürütmeye zorlayanla iki bin adım yürüyün. Sizden bir şey di-leyene verin, sizden ödünç isteyeni çevirmeyin.

‘Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin,’ dendiğini duydu-nuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşi-ni hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır. Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödü-lünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu? Yalnız kardeşlerinize se-lam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmı-yor mu? Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.”

* Kutsal Kitap, Yeni Antlaşma, Aziz Matta 5:1-48, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Yeni Yaşam Yayınları, 2009.

2. Hz. İsa’nın Dünyadaki Yaşamı Nasıl Sona Erdi ve Nasıl Bir Anlam Taşıyordu?

Hz. İsa, öğretileri ve hastaları iyileştirme yetisiyle pek çok mürit kazanır. Bun-lardan bazıları, O’nun Yahudileri Romalıların boyunduruğundan kurtarmak üzere, Tanrı tarafından gönderildiğine inanır. Bu nedenledir ki, Hz. İsa’nın Mayasız Ekmek

Yortusu’nu kutlamak üzere Kutsal Şehir’e, (Yeruşalim’e) gelmesi, Romalı yetkililer-den ziyade, onlarla iyi geçinmeye çalışan Yahudi önderleri rahatsız eder. Yahudiler için Mayasız Ekmek Yortusu, Tanrı’nın seçilmiş insanlarını bir diğer baskıcı yöne-timden, Mısırlılardan, Hz. Musa’yı göndermek suretiyle kurtarmasını kutladıkları bir şenliktir. İzleyen olaylar, Hz. İsa’nın dünya üzerindeki yaşamının son bulmasıyla noktalanarak, bir doruk noktası oluşturur. Hz. İsa’nın bu olaylara dair söz ve ey-lemlerinin kayıtları, Aziz Markos’a göre Kutsal Kitap’ta yer almaktadır. Aşağıdaki metin, Aziz Matta ile Aziz Luka’nın anlatıları itibariyle de açıklayıcı bir temel teşkil eder. Aziz Matta, Aziz Markos ve Aziz Luka’nın anlatıları, birbirleriyle benzerlikleri nedeniyle, sinoptik, yani aynı bakış açısıyla yazılmıştır. (PR)

Aziz Markos*

Fısıh ve Mayasız Ekmek Yortusu’na iki gün kalmıştı. Baş kâhinlerle din bilginleri Hz. İsa’yı hileyle tutuklayıp öldürmenin bir yolunu arıyorlardı.

“Bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık çıkar,” diyorlardı. (…) Bu arada Onikiler’den16 biri olan Yahuda İskariot, Hz. İsa’yı ele ver-mek amacıyla baş kâhinlerin yanına gitti. Onlar bunu işitince sevindiler, Yahuda’ya para vermeyi vaat ettiler. O da Hz. İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek Bayramı’nın ilk günü öğrenci-leri Hz. İsa’ya, “Fısıh yemeğini yemen için nereye gidip hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.

O da öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: “Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin. Adamın gideceği evin sahibine şöyle deyin: ‘Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede, riye soruyor.’ Ev sahibi size üst katta döşenmiş, hazır büyük bir oda gösterecek. Orada bizim için hazırlık yapın.” Öğrenciler yola çıkıp kente gittiler. Her şeyi, Hz. İsa’nın kendilerine söylediği gibi buldular ve Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.

Akşam olunca Hz. İsa Onikiler’le birlikte geldi. Sofraya oturmuş yemek yerlerken Hz. İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim,” dedi, “sizden biri, benimle yemek yiyen biri bana ihanet edecek.” Onlar da kederlenerek birer birer ken-disine, “Beni demek istemedin ya?” diye sormaya başladılar. Hz. İsa onlara,

“Onikiler’den biridir, ekmeğini benimle birlikte sahana batırandır,” dedi.

“Evet, insanoğlu kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama insanoğluna

16 Hz. İsa tarafından seçilerek vaaz vermekle görevlendirilen ilk on iki havari.

ihanet edenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.”

Hz. İsa yemek sırasında eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve,

“Alın, bu benim bedenimdir,” diyerek öğrencilerine verdi. Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine verdi. Hepsi bundan içti. “Bu benim ka-nımdır,” dedi Hz. İsa. “Birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır. Size doğ-rusunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği’nde yenisini içeceğim o güne dek, asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim.”

İlahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin Dağı’na17 doğru gittiler. Bu arada Hz. İsa öğrencilerine, “Hepiniz sendeleyip düşeceksiniz,” dedi. Çün-kü şöyle yazılmıştır: ‘Çobanı vuracağım, koyunlar darmadağın olacak.’

Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile’ye gideceğim.” Petrus O’na,

“Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem,” dedi. “Sana doğrusunu söy-leyeyim,” dedi Hz. İsa, “bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.” Ama Petrus üsteleyerek, “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem,” dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.

Sonra Getsemani denilen yere geldiler. Hz. İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun,” dedi. Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. Onlara, “Ölesi-ye kederliyim,” dedi, “burada kalın, uyanık durun.” Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım,” dedi,

“Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.”

Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus’a,

“Sinum,18” dedi, “uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı? Uyanık du-rup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.”

Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. Geri geldiğinde öğrenci-lerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. Hz.

İsa’ya ne diyeceklerini bilemiyorlardı.

Hz. İsa üçüncü kez yanlarına döndü, “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musu-nuz?” dedi, “yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor.

Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi.”

Tam o anda, Hz. İsa daha konuşurken, Onikiler’den biri olan Yahuda çı-kageldi. Yanında baş kâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler tarafından gön-derilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda,

17 Kudüs’ün yaklaşık bir kilometre doğusunda, Kidron Vadisi’nin yanındaki tepe.

18 Sinum, söz konusu adamın gerçek adıydı ama onunla ilk karşılaştığında, Hz. İsa ona, “kaya” an-lamına gelen Petrus adını vermişti.

“Kimi öpersem, Hz. İsa O’dur. O’nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götü-rün,” diye onlarla sözleşmişti. Gelir gelmez Hz. İsa’ya yaklaştı, “Rabbi,” di-yerek O’nu öptü. Onlar da Hz. İsa’yı yakalayıp tutukladılar.

Hz. İsa’nın yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti, baş kâhinin kölesi-ne vurup kulağını uçurdu. Hz. İsa onlara, “Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz?” dedi, “her gün tapınakta, yanı başı-nızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gel-sin diye oldu.” O zaman öğrencilerinin hepsi O’nu bırakıp kaçtı.

Hz. İsa’nın ardından sadece keten beze sarılmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. Ama keten bezden sıyrılıp çıplak olarak kaçtı.

Hz. İsa’yı görevli baş kâhine götürdüler. Bütün baş kâhinler, ileri gelen-ler ve din bilgingelen-leri de orada toplandı. Petrus, Hz. İsa’yı baş kâhinin avlusu-na kadar uzaktan izledi. Avluda nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya başladı.

Baş kâhinler ve Yüksek Kurul19’un öteki üyeleri, Hz. İsa’yı ölüm cezası-na çarptırmak için kendisine karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. Birçok kişi O’na karşı yalan yere tanıklık ettiyse de tanıklıkları birbirini tutmadı.

Bazıları kalkıp O’na karşı yalan yere şöyle tanıklık ettiler: “Biz O’nun, ‘Elle yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve üç günde, elle yapılmamış başka bir ta-pınak kuracağım,’ dediğini işittik.” Ama bu noktada bile tanıklıkları birbiri-ni tutmadı.

Sonra baş kâhin topluluğun ortasında ayağa kalkarak Hz. İsa’ya, “Hiç ya-nıt vermeyecek misin? Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?” diye sordu. Ne var ki, Hz. İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi.

Baş kâhin ona yeniden, “Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sor-du.

Hz. İsa, “Benim,” dedi, “ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.” Baş kâhin giysile-rini yırtarak, “Artık tanıklara ne ihtiyacımız var?” dedi, “küfrü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?” Hepsi Hz. İsa’nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdi.

Bazıları O’nun üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O’nu yumruk-lamaya başladı. “Haydi, peygamberliğini göster!” diyorlardı. Nöbetçiler de O’nu aralarına alıp tokatladı.

Petrus, aşağıda, avludayken, baş kâhinin hizmetçi kızlarından biri gel-di. Isınmakta olan Petrus’u görünce onu dikkatle süzüp “Sen de Nasıralı Hz.

İsa’yla birlikteydin,” dedi. Petrus ise bunu inkâr ederek, “Senin neden söz et-tiğini bilmiyorum, anlamıyorum,” dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı.

19 Yahudilerin ihtiyarlar meclisi, Sanhedrin.

Bu arada horoz öttü. Hizmetçi kız Petrus’u görünce çevrede duranlara yine,

“Bu adam onlardan biri,” demeye başladı. Petrus tekrar inkâr etti.

Çevrede duranlar az sonra Petrus’a yine, “Gerçekten onlardansın; sen de Celilelisin,” dediler. Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, “Sözünü ettiği-niz o adamı tanımıyorum,” dedi. Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, Hz. İsa’nın kendisine, “Horoz iki kez ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin,”

dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Sabah olunca baş kâhinler, ileri gelenler, din bilginleri ve Yüksek Kurul’un öteki üyeleri bir danışma toplantısı yaptıktan sonra Hz. İsa’yı bağ-ladılar, götürüp Pilatus’a teslim ettiler. Pilatus O’na, “Sen Yahudilerin kralı mısın?” diye sordu. Hz. İsa, “Söylediğin gibidir,” yanıtını verdi. Başkâhinler O’na karşı birçok suçlamada bulundu. Pilatus O’na yeniden, “Hiç yanıt ver-meyecek misin?” diye sordu, “Bak seni ne çok şeyle suçluyorlar!” Ama Hz.

İsa artık yanıt vermiyordu. Pilatus buna şaştı.

Pilatus, her Fısıh Bayramı’nda halkın istediği bir tutukluyu salıverirdi.

Ayaklanma20 sırasında adam öldüren isyancılarla birlikte Barabba adında bir tutuklu da vardı. Halk, Pilatus’a gelip her zamanki gibi kendileri için bi-rini salıvermesini istedi. Pilatus onlara, “Sizin için Yahudilerin Kralı’nı sa-lıvermemi ister misiniz?” dedi. Baş kâhinlerin Hz. İsa’yı kıskançlıktan ötü-rü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Ne var ki baş kâhinler, Hz. İsa’nın değil, Barabba’nın salıverilmesini istemeleri için halkı kışkırttı. Pilatus on-lara tekrar seslenerek, “Öyleyse Yahudilerin Kralı dediğiniz adamı ne yapa-yım?” diye sordu. “O’nu çarmıha ger!” diye bağırdılar. Pilatus onlara, “O ne

Ayaklanma20 sırasında adam öldüren isyancılarla birlikte Barabba adında bir tutuklu da vardı. Halk, Pilatus’a gelip her zamanki gibi kendileri için bi-rini salıvermesini istedi. Pilatus onlara, “Sizin için Yahudilerin Kralı’nı sa-lıvermemi ister misiniz?” dedi. Baş kâhinlerin Hz. İsa’yı kıskançlıktan ötü-rü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Ne var ki baş kâhinler, Hz. İsa’nın değil, Barabba’nın salıverilmesini istemeleri için halkı kışkırttı. Pilatus on-lara tekrar seslenerek, “Öyleyse Yahudilerin Kralı dediğiniz adamı ne yapa-yım?” diye sordu. “O’nu çarmıha ger!” diye bağırdılar. Pilatus onlara, “O ne

Belgede BATI YA YÖN VEREN METİNLER (sayfa 21-39)

Benzer Belgeler