• Sonuç bulunamadı

Hint Okyanusu’ndaki ana ticaret yolları ve liman şehirleri

2.2. HINDISTAN’DAKI TÜRK TESIRI VE HAKIMIYETI

Hindistan, farklı etnik ve dini grupların bulunduğu bir coğrafyadır. Zenginliklerinden dolayı birçok istilaya uğramıştır. Türklerin buraya ilgisi ise M.Ö. 1000-700 civarlarında olduğu tahmin edilmektedir. Sakaların bu coğrafyada ilk Türk devletini kurduğu düşünülmektedir.100 Burada Yunanlılara karşı galibiyetler elde eden

Sakalar Belh bölgesine hâkim olmuşlardır. Hindistan’a yerleştikten sonra yavaş yavaş Part hâkimiyetine giren Sakalar M.S. 19. yıla kadar siyasi varlıklarını sürdürebilmişlerdir.101

M.S. 10. yıl civarında Kuşanlar Kabil’i ele geçirdi. Bu bölgede İskender’den kalan Barktira Helenleri Devletine son veren Kuşanlar, artık Hindistan’a inmeye başlamıştır.102 Kanişka, hükümdarlığı zamanında Hindistan ile Türkistan’a aynı anda

hâkim olmuş ilk Türk hükümdarıdır. Böylece Kuşanların Kanişka döneminde bir

99 Merry E. Wiesner Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa 1450-1789, İstanbul 2014, s. 339. 100 Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları (Avrasya Bozkırlarında İslam Öncesi Türk Tarihi),

İstanbul, 2014, s. 49.

101 Neslihan Durak, “Hindistan’da Saka, Kuşan ve Akhunlar”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyumu

Bildirileri 25-28 Haziran 2007, Ankara, 2008, s. 140.

24

imparatorluk haline geldiği görülmektedir.103 Kuşanlar, Hindistan ve Türkistan’daki

dört yüz yıllık hâkimiyetleri ile bu bölgeye altın çağını yaşatmışlardır.

VI. yüzyılda Kuşanlar yerlerini Akhunlar’a bırakmıştır. Belh’e hâkim olan Akhunlar, Kuzey Hindistan’daki Kuşan prensliklerini birer birer hâkimiyeti altına almıştır.104 Gupta devletini dağıtıp, Kuzey Hindistan’ı ele geçiren Akhunlar burada

güçlü bir devlet kurmuşlardır.105 557 yılında Batı Göktürk ile Sasaniler, Akhunlar’a

karşı yaptıkları ittifak neticesinde Afganistan’daki hâkimiyetlerini kaybetmişlerdir. VII. yüzyılın başlarında Hindu asıllı Racalar Akhunları ortadan kaldırmıştır.106

X. yüzyıldan itibaren Hindistan Orta Asya’da yaşayan Türkler ve Afganlar tarafından istila edilmeye başlanmıştır. Hindistan’ın bölünmüş yapısı ve krallıklar arasındaki savaşlar neticesinde yapılan akınların başarılı olmasına ve kolaylıkla bölgede tutunmalarına yol açmıştır.107

Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra ilk kurdukları devletlerden biri Gaznelilerdir. İsmini Gazne şehrinden alan bu devlet Samanî kumandanlarından olan Alptegin tarafından kurulmuştur. Alptegin ’in asıl amacı, Hindistan’ı fethetmektir.108

3 Eylül 963 yılında vefat etmesi nedeniyle Alptegin’in hükümdarlığı kısa sürmüş ve Hindistan’da fazla başarı elde edememiştir.109

Gazneli hanedanın asıl kurucusu olan Sebüktegin’de 977’de tahta çıkmış ve Alptegin’in yolundan gitmeyi uygun görmüştür110. Devletin siyasi durumunu

kuvvetlendirdikten sonra Hindistan’a doğru akınlarına başlamıştır. Hinduşahî hükümdarı Caypal ile girdikleri savaşı kazanan Sebüktegin, Hindistan hududundaki Lamgân ve Peşaver arasındaki bölgede bulunan birçok kaleyi Gazneli topraklarına dâhil etmiş111 ve böylece İslâm dini Hindistan’a girmiştir. Gaznelilerin akınlarıyla

103 Mehmet Tezcan, “Kuşanlar, Akhunlar ve Eftalitler”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyum

Bildirileri 31 Ekim-1 Kasım 2002, Ankara, 2006, s. 14-15.

104 Neslihan Durak, a.g.m., s. 142.

105 Y. Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara, 1987, c. 1, s. 86. 106 Ahmet Taşağıl, a.g.e., s. 117.

107 Azmi Özcan, "Hindistan (Tarih)", DİA, İstanbul, 1998, c. 18, s. 75-81.

108 Erdoğan Merçil, “Gazneliler ve Hindistan”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyum Bildirileri 31

Ekim-1Kasım 2002, Ankara, 2006, s. 57.

109 Y. Hikmet Bayur, a.g.e, s. 127.

110 M. Hanefi Palabıyık, “Hindistan Tarihinde Gazneli Türk Hâkimiyeti”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri

Sempozyumu Bildirileri 25-28 Haziran 2007, Ankara, 2008, s. 95.

25

bölgede İslam fetihleri açısından yeni bir dönemin başlamıştır. Bu fetihler ile Sebüktegin İndo-Afgan sınır bölgesinde uzun süre varlık gösterecek bir devletin temellerini de atmıştır. 997 yılında Sebüktegin’ in vefatıyla yerine oğlu Mahmud geçmiştir.112

Sultan Mahmud, Türk-Hindistan tarihinin meşhur şahsiyetlerindendir. Bunun sebebi ise Hindistan’a yapmış olduğu seferlerdir. Sultan Mahmud, tahta çıktıktan sonra Abbasi Halifesi el-Kadir Billâh adına hutbe okutmuş ve Abbasi halifesi, Sultan Mahmud’a bir hilat ve fethettiği yerlerin hükümdarlığını tanıyan bir menşur göndermiştir.113 İslam dinini Hindistan’a yayacağına dair söz veren Sultan Mahmud,

ertesi yıl seferlerine başlamıştır.114 Sultan Mahmud yapmış olduğu toplam 17 sefer

neticesinde Düab ve Orta Hindistan’a kadar sınırlarını genişletmiştir.115 Özellikle Hint

alt kıtasının bazı bölümlerini fethedince Hint ve Türk etkileşimi en yüksek seviyesine ulaşmıştır.116

Sultan Mahmud’ un ölümünden sonra yerine oğlu Mesud geçmiştir. Mesud da babası gibi Hindistan’da ilerleme niyetindeydi. Ancak Karahanlıların ve Selçukluların tehlikesi karşısında çok sefer düzenleyememiştir.117 Mesud’ un oğlu Sultan Mevdud döneminde ise Hintli Racalar birleşerek Gaznelilere karşı harekete geçtiler ve Müslümanların elinden bazı yerleri almışlardır. Bunun üzerine Mevdud saldırıları önlemek için Ebû Ali Kutvâl isimli kumandanını Racaların üzerlerine göndermiş118 ve

Ebû Ali Kutvâl Hindistan’da yeniden Gaznelilerin hâkimiyetini sağlamlaştırmıştır. Sultan Abdürreşid zamanında da Racaların aldığı bazı yerler geri alınmıştır. Sultan İbrahim tahta geçince Gazneliler, Kuzey Hindistan ve Doğu Afganistan’da refah günler yaşamıştır. Gazneliler, III. Mesud zamanında da Hindistan’da başarılar elde etmiş ve İslam dünyasında dinin öncüsü olarak görülmeye devam etmişlerdir.119

112 Erdoğan Merçil, “Gazneliler ve Hindistan”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyum Bildirileri 31

Ekim-1Kasım 2002, Ankara, 2006, s. 58

113 Y. Hikmet Bayur, a.g.e., s. 138. 114 M. Hanefi Palabıyık, a.g.e., s. 98-99 115 Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 59.

116 Aswını K. Mohapatra, “Brıdge To Anatolia Indo-Turkish Relations In Different Phases Of History”,

Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 25-28 Haziran, Ankara, 2008, s. 24.

117 Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, Ankara, 2014, s. 9-21. 118 Y. Hikmet Bayur, a.g.e., s. 206.

119 Erdoğan Merçil, “Gazneliler ve Hindistan”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyum Bildirileri 31

26

III. Mesud’dan sonraki dönemde Gaznelilerin artık eski güçlerini koruyamadıklarından Hindistan onlar için zorda kalınca sığınmak amacıyla gittikleri bir ülke haline gelmiştir. Akabinde Gurlular kuvvetlenerek Gazneliler üzerine saldırılar düzenlemeye başlamıştır. Gurlular 1187 yılında Lahor şehrini ele geçirince, bu şehirde bulunan Gazne Hükümdarı Hüsrev Melik esir alınmış böylece Gazneliler tarih sahnesinden silinmiştir.120

Gaznelilerin akabinde Hindistan’da siyasi olarak varlık gösteren diğer Türk devleti ise Delhi Türk Sultanlığı’dır. 1192 yılında Gurlu hükümdarı Muiz-üd-Din Muhammed, Hindu ordusunu II. Tarain savaşında yenince önemli komutanlarından Aybey’i Hindistan’da bırakmıştır. Aybey aslen Türkistanlı olup, 1193’de Delhi’yi ele geçirdi ve Muiz-üd-Din’in ölümü ile 1206 tarihinde burada Delhi Türk Sultanlığını kurmuştur.121

Aybey’in ölümünden sonra damadı İletmiş tahta çıkmıştır. Böylece sultanlık Şemsiye hanedanının yönetimine geçmiştir. İletmiş, Aybey gibi Türk törelerine bağlı bir yönetim benimsemiştir.122 1266’ya kadar Kuzey Hindistan’ı tamamını fethetmiştir.

1229 yılında Halife tarafından da tanınan İletmiş, birçok başarılı seferler düzenlemiştir. 1236’da ölen İletmiş’in yerine kızı Raziye tahta geçmiştir. Doğrudan sultana bağlı olan, Hindistan’ı Moğol akınlarından korumayı amaç edinen melikler “kırklar” adında bir oluşum meydana getirmişlerdir. Ancak Raziye Begüm’ün ölümüyle karışıklıklar baş göstermeye başlamıştır.123 Şemsiye hanedanının son

hükümdarı Nası-üd-Din 1246 yılında tahta çıkmış ve 1266 yılına ölümü ile hanedan da son bulmuştur.

120 M. Hanefi Palabıyık, a.g.m., s. 104-105. 121 Y. Hikmet Bayur, a.g.e., s. 269.

122 Enver Konukçu, “Hindistan’daki Türk Devletleri”, Tarihte Türk-Hint İlişkileri Sempozyum

Bildirileri 31 Ekim-1 Kasım 2002, Ankara, 2006, s. 65-69.

27