• Sonuç bulunamadı

(SAĐT FAĐK ABASIYANIK’IN “HAVADA BULUT” ADLĐ HĐKÂYE KĐTABINDA YER ALAN HĐKÂYELERDEKĐ KELĐME GRUPLARININ

O, her hikâyenin sonunda hemen hemen o hikâyeyi kendisine ilham eden, benim de

merakımı gideren bir takım izahat verdi. (s. 27, str. 13)

Şimdi onun öyle dostları var ki, küçük kulübesinden o hala sekiz yaşındaki masum çocuk yüzüyle, afacan bacaklarla çıkarken peşine düşüyorlar. (s. 28, str. 5)

Senin alnının damarı çoktan patlamış kızım. (s. 31, str. 8) Sizin evden içeri o güneş girmeyecek! (s. 32, str. 12)

Benim öğrendiğime göre Yorgiya bir anasıyla yaşıyormuş. (s. 33, str. 7)

Ama ben onun birden bire hoşuna gitmemiştim. (s. 33, str. 14)

Kendi kendine derdi ki: (s. 34, str. 2)

Allah senin ekmeğini de bizim yüzümüzden halk etmiş. (s. 35, str. 10) Allah senin ekmeğini de bizim yüzümüzden halk etmiş. (s. 35, str. 10) Böyle bir dükkân onun akrabalarından birinindi galiba…(s. 35, str. 12)

Dost olmak istediği arkadaşı, bir müddet sonra, onun sırasının yanında yer almış, hemen hemen her şey hakikat gibi olmuşken, bir akşamüstü sırasının içinden bir pergel, bir gece mütalaasında bir defteri, bir teneffüs esnasında kol saati kaybolmuştu. (s. 35, str. 32)

Arkadaşı bir yazılı imtihanda, dizindeki kitaba baka baka yazarken, hocanın şüphelenip kendi taraflarına geldiği bir sırada kitabı onun dizlerine kaydırıvermişti. (s. 36, str. 6)

Arkadaşı bir yazılı imtihanda, dizindeki kitaba baka baka yazarken, hocanın şüphelenip kendi taraflarına geldiği bir sırada kitabı onun dizlerine kaydırıvermişti. (s. 36, str. 6)

Çünkü bu adam iyi, hayalperest bir adamdı, ama yalnız olacak şeyler, ufak şeyleri,

kendi ufacık saadeti için hayal eden bir adamdı. (s. 37, str. 30)

Đşte bu benim sevgilimdi. (s. 41, str. 13)

Arkadaş, senin şu iki kadeh rakın, iki liran olmasa da yine gelirdim. (s. 43, str. 26)

Onun, insanın gözlerinin içine bakan, insanı seven hali küçük işleri tatlı bir

süratle atılarak sevinçle yapması sonra sakin çekilmesi görülecek bir şeydi. (s. 45, str. 3)

Onun etrafında bu kul köle oluşundan Sofiya biraz telaşa düşer, çocuğu

azarlamakla azarlamamak arası bir öfke ile…(s. 45, str. 13)

Karidesçinin ihtiyar anası kendi kendine söylenirdi. (s. 46, str. 33)

0nun yanında kanaviçe bir resim var: (s. 48, str. 3)

Onların ve terzi kızlarının arkasından berber çırakları yürür; berber çıraklarının

arkasına da burma bıyıklı bir Arnavut takılır. (s. 51, str. 8)

Benim anama kimse lakırdı söylememiştir. (s. 52, str. 3) Senin ağzın ne çirkeftir ben bilmez miyim? (s. 52, str. 12)

Sabıkalı Filim Hayri hakkında onun tarafına eğilmeden söz açmama imkân yoktur. (s. 54, str. 1)

Arkadaşları "Onun ne manzaraları vardır" derler. (s. 54, str. 10) Birçok evin camlan onun tarafından kırılmıştır. (s. 54, str. 22)

Bazen onu kış günü başı ustura ile tıraşlı, sırtında kolalı, yarım yazlık bir gömlek,

onun üstünde rengi, yünü, pamuğu meçhul, belki de suni ipekten bir kazakla

görürsünüz. (s. 54, str. 35)

Benim karım orospu değildir. (s. 55, str. 16)

Onun kapıdan girmesiyle şimdiye kadar içimde hapsettiğim insafsızlık,

huzursuzluk, melankoli uçup giderdi. Đnsanlar birdenbire içimin mahallesinin caddelerini, meyhanelerini doldururlardı. (s. 57, str. 30)

Bir hafta sonra onun mahallesini, hayatını, her şeyini öğrenmiştim. (s. 57, str. 33) Oturmasına oturalım ama, bizim bir hemşeri vardı şuralarda da... (s. 65, str. 5) Bu odanın kapısının üstünde bir meydan, bir Đstanbul çeşmesi, bir fayton, bir feraceli, kırmızı şemsiyeli kadın, onun ötesinde bir gergedanın ayakları altına düşmüş bir zenci, şaha kalkmış beyaz bir atın üzerinde yine bir müstemlekeci... (s. 65, str. 34)

Benim pijamalarımı giymişti. (s. 67, str. 11)

Bir hafta geçmemişti ki, onunla yeniden konuşmak için, bol pijamaların içinde, soğuk su ile yıkanmış çocuk yüzüne, yalnızlığımdan, dünyanın halinden, senin

yaptıklarından bahsetmek için yine onu aradım. (s. 67, str. 25)

Kim bilir, sonra birdenbire benim mahzun oturuşumu sezip üzüldü mü nedir; yanıma yanaştı: (s. 67, str. 32)

Hâlbuki ben, kendi kendime, çoktan çayı hazırlamış, pijamalarını giydirmiş, yüzünü yıkamış, senden bahsediyordum bile... (s. 67, str. 35)

Onun havasını koklamak için mahallesinden ayrılmıyordum. (s. 68, str. 1)

Her akşam benimle yahut başka bir adamla, bazen patronu ile buluşmasına rağmen Katina, bizim üçümüze de değil, bir genç kıza âşıktı. (s. 70, str. 23)

Onun böyle olduğuna inanmak için yalnız kendi fotoğrafı değil, bu Dreyfüs resimlerine bakan bir başka duvar halısı şahittir. (s. 73, str. 10)

Bu kendi başına kazanılacak saadet idealizmimi tam hakikat haline getirmiştim ki, etrafımda insanların bulunduğunu sevgilim bana anlattı. (s. 75, str. 12)

Her insan kendi hissesine düşen bir, iki kişilik saadet payı için kavga etmeli. (s. 75, str. 15)

Senin patronun, yeni sevgilin güzel heriften ne farkımız olurdu? (s. 78, str. 7)

Övünsem hem senin karşında övünmek istesem, bu içinde aptallığın, temizliğin bağdaştığı "saf" kelimesini kullanmazdım. (s. 78, str. 21)

Güya muharririm ya, sevgilim, benim yazılarımın hiçbiri hikâye değil, röportaj değil, mektup değil, nedir ben de bilmem! (s. 80, str. 1)

Yatağıma yattığım zaman senin esmer ellerini başkalarına öptürdüğünü düşünüyor, kuduruyorum. (s. 80, str. 9)

Hadi biz sizin bahçeler gibi güzel elbiselerinizin, kokulu pudralarınızın altında iyi bir kalp olduğunu tahayyül edebilirdik. (s. 80, str. 16)

"Ben senin malın değilim, dostunum, sevgilinim. (s. 80, str. 21)

Onlarda da, o benim kızlık rüyalarıma giren, sokakta yürürken içimi eriten adamı arayacağım!" (s. 80, str. 24)

Beni anlamayacaklarından, senin sevdiğin kadar sevemeyeceklerinden korkuyorsun, değil mi? Hadi yalancı! Hadi kendini beğenmiş, hadi!" (s. 81, str. 4)

Senin kendine güvenmeye hakkın var. (s. 81, str. 6)

Senin âşık olman için bir dakikaya ihtiyacın olduğunu sonradan öğrendim. (s. 81,

str. 12)

O çamurda yüzecek kayık icat ederlerken bırakmadıkları adamı da, benim dokuz

yaşında iken sevdiğim kız iyi tanırdı. (s. 83, str. 3)

Bizim ev de zelzeleden tamir edilirken, bazı direkler kırılınca içinden sünnet

çocuklarının yaralarına ekilen tozlar gibi bir toz dökülüvermişti. (s. 85, str. 14) Ay, benim onu gözüm ısırıyordu. (s. 85, str. 32)

Bir de baktım, bizim eski bir mektep arkadaşı. (s. 85, str. 33)

Ben, kendi kendime, "Bari bu çocuk başka bir meslek tutsaydı" demiştim. (s. 85, str. 37)

Ben kendi hesabıma memnun oldum. (s. 86, str. 6)

Demek ki, benim kendi kendime onlar için düşündüğüm şeyi, o da düşünüyormuş. (s. 86, str. 8)

Budala, sen kendi haline bak, dedim, kendime. (s. 86, str. 9)

Sevgilim, bizim memleketin çocuklarının ne kadar güzel olduklarını bilir misin? (s. 86, str. 15)

Bu, senin beni bir sevmene bakar. (s. 86, str. 18)

Bizim çocukların yüzünde o kurnaz, çapkın, alaycı, hem muhallebici çocuğu, hem it

manası yoktur. (s. 86, str. 24)

Bir de her memlekette olduğu gibi, bizim çocuklarımızın da dudakları, öne doğru küskündür. (s. 86, str. 28)

Đster miyim senin güzel dudaklarını uçuklamış görmek? (s. 86, str. 36)

Çünkü başka yapacak ve yazacak şeylerin hepsini kendi kendime yasak ettim. (s. 90, str. 32)

Sabahın o ölesiye krizini geçiren kanepedeki adam, sinemadaki çocuk, cıgara isteyeni, öteki, sonra şu benim yanımdaki iki ihtiyardır. (s. 91, str. 19)

Bana anlatsana onun kokusunu hiç duydun mu? (s. 95, str. 3)