• Sonuç bulunamadı

Türk halk hikâyeleri konu olarak, hikâyenin kahramanının yaşadığı olayları işler. Türk halk hikâyeleri genel olarak iki açıdan incelenir. Halk edebiyatı alanındaki çalışmalarıyla tanınan Ali Berat Alptekin halk hikâyelerinin özelliklerini iki temel başlık altında ele almıştır ( Alptekin, 1997, s. 10 ) Bunlar şekil ve muhteva özellikleridir. Ali Berat Alptekin’e ait Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı adlı çalışmadan hareketle bu özellikler özetle şöyle sıralanabilir.

1.4.1 Şekil Özellikleri

Masal, efsane, menkabe ve fıkralarda pek görülmeyen nazım, nesir karışımı bir yapıya sahip olan halk hikâyeleri, hikâyenin kahramanının yaşadığı olaylardan oluşur. Halk hikâyelerindeki tasvirlerle duygusal olarak düşük yoğunluktaki kısımlar mensur olarak anlatılır. Duygu yoğunluğunun arttığı yerler ile konuşmalar ise genellikle şiirlerle dile getirilir (Alptekin, 1997, s. 10).

Halk hikâyesi anlatanlar duygu yoğunluğunun düşük olduğu mensur kısımlarda, hikâye konusunda istediği gibi ilaveler ve sadeleştirmeler yapabilir. Ancak bu değişiklikler hikâyenin temel çizgisinden uzaklaşmamakla sınırlıdır. Hikâyeci dinleyenlerin durumuna göre, onları etkilemek, olayın içine iyice çekebilmek ve anlatımını canlı tutabilmek amacıyla hikâyenin özü doğrultusunda çeşitli söz sanatlarını, çeşitli mazmunları kullanabilir.

“Anlatıcılar dinleyicilerini büyüleyebilmek için, bir bölümü iç kafiyeli söyleyişlere başvururlar. Bu söyleyişler ortak gibi görülürse de bazı usta sanatçıların kendilerine has söyleyişlerinin olduğu görülmektedir” (Bars, 2011, s. 10).

Hikâyecinin özgürlüğü, duygu yoğunluğunun hat safhada olduğu manzum bölümlerde sınırlanır. Hikâyeci, hikâye kahramanlarının samimi ve sıcak hislerini içeren şiirleri olduğu gibi aktarmaya çalışır. Hikâyelerde halk şiirinin en bilinen türlerinden olan; koşma, mani, semai, türkü ve divani gibi örnekler kullanılır. Hikâye kahramanlarının yaşadığı duygu yoğunluğu bu örneklerle dile dökülür (Alptekin, 1997, s. 10).

Büyük çoğunluğu nesir olan halk hikâyelerinde nazma geçiş çeşitli kalıplaşmış ifadelerle gerçekleşir. Örnek olarak; aldı sazı, dil ile mi saz ile mi, sen halden anlar mısın? gibi ifadeler gösterilebilir. Halk hikâyesi anlatan kişi, hikâyeyi saz eşliğinde anlatır. Saz çalmasını bilmiyor ya da o an sazı yoksa saza benzer bir nesneyi sazmış gibi kullanarak hikâyeyi anlatır (Alptekin, 1997, s. 11).

Halk hikâyeleri çeşitli kalıplaşmış ifadelerle başlar. Türk halk hikâyeleri hayır dua ile başlayıp, hayır dua ile sonlanır. Hikâyelerdeki bu kalıp ifadeler çeşitli varyantlarda birbirinden farklılıklar gösterse de temel olarak hikâye anlatımına zenginlik katma görevleriyle benzerdir (Alptekin, 1997, s. 12).

Ali Berat Alptekin’e göre bu kalıp ifadeler; hikâyenin başında, ortasında, sonunda kullanılan formeller olmak üzere üç şekilde incelenebilir (Alptekin: 2002).

Halk hikâyelerinde dil, anlatıcıların ustalığına göre akıcı, sade ve anlaşılır hale gelir. Buna rağmen yazmalarda hikâyelerin dili sözlü varyantlarına oranla biraz daha ağırdır (Alptekin, 1997, s. 13).

Halk hikâyelerinin giriş kısımları, anlatıcılar tarafından eklenen ve bazı kaynaklarda serhusena diye isimlendirilen şiirlerle zenginleştirilir. Bu manzum ifadeler hikâyenin aslında olmamasına rağmen anlatıcı tarafından hikâyeyi etkileyici kılmak ve güzel bir giriş yapmak amacıyla ilave edilir (Alptekin, 1997, s. 13).

Halk hikâyeleri sözlü anlatılar olmaları sebebiyle, hikâyelerin manzum kısımlarının çoğunluğu unutulmuştur. Yazma ve matbu olanlarda bu manzum kısımlar sözlü varyantlara nazaran daha fazladır (Alptekin, 1997, s. 13).

Halk hikâyelerinde güzeller ve çirkinler masallara çok benzer kalıplaşmış ifadelerle betimlenmiştir. Hikâye kahramanlarının eylemleri de masallara benzer kalıplaşmış ifadelerle anlatılır (Alptekin, 1997, s. 13).

Halk hikâyelerinin metinlerinde, halk edebiyatı ürünlerinin değişik türlerinden örnekler yer alabilir. Hikâyeci, yetiştiği yöreye ait halk edebiyatı ürünlerinden olan; masal, efsane, fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü ve bilmece gibi türlerden örnekleri hikâye anlatımına ekleyerek kullanabilir. Bu, hikâyecinin üslubu ve yeteneğine göre değişiklik gösterir (Alptekin, 1997, s. 16).

Halk hikâyeleri efsanelere benzer özellikler gösterdiğinden, efsane özelliği olan parçalar barındırabilmektedir. Hatta bazı halk hikâyesi kahramanları ile alakalı çeşitli efsaneler türetilmiştir. Halk hikâyelerinde, hikâyeci hikâyesini anlatırken yaşadığı coğrafi kültüre ait birtakım özellikleri, gelenek ve görenekleri de hikâyesi içinde, anlatıma zenginlik katmak maksadıyla sunabilir (Alptekin, 1997, s. 18).

1.4.2 Muhteva Özellikleri

Halk hikâyelerinde çoğunlukla aşk ve kahramanlık temaları konu olarak işlenir. Bu konular tek işleneceği gibi ikisi birlikte de işlenebilir (Alptekin, 1997, s. 19).

Halk hikâyelerini oluşturan olaylar gerçek ya da gerçeğe yakın hadiseler olduğundan, meydana geldikleri dönemin tarihi olaylarını benzer veya aynı şekilde yansıtabilirler. Hikâye kahramanlarının yaşadığı bazı olayların çoğunda olağanüstü öğelere rastlamak mümkündür (Alptekin, 1997, s. 19).

Hikâye kahramanlarının dünyaya gelişleri aynı biçimde olup, kahramanlar olağan üstü bir şekilde meydana gelir. Bu olağanüstülük çoğunlukla, çocuğu olmayan Bey’e Hızır Aleyhisselamın koynundan çıkardığı elmayı ikram etmesiyle olur. Bu normal olmayan durum, hikâyenin ilerleyen bölümlerinde de devam eder. Kahramanlardan kızlar zengindirler ve saraylarda büyürler, erkekler ise fakirdir ve halk arasında büyürler (Alptekin, 1997, s. 19).

Ali Berat Alptekin’e göre, halk hikâyelerinde kahramanlar dört şekilde âşık olurlar: a) Bâde içerek olma.

b) Aynı evde büyüyen kahramanlar kardeş olmadıklarını öğrenince olma. c) Resme bakarak olma.

d) İlk görüşte âşık olma (Alptekin, 1997, s. 20).

Halk hikâyeleri hususi kişiler tarafından anlatılırlar. Bu hususi anlatıcılar erkektir. Bu yönüyle destan ve masala benzer bir özellik gösterir. Hikâyeci belli kurallar çerçevesinde hikâyeyi anlatır. Hikâye, başlangıç bölümü olan, ‘fasıl’ ve ‘döşeme’ kısmından sonra ‘hikâyenin asıl kısmı ve sonuç’ bölümü ile sonlandırılır (Alptekin, 1997, s. 21).

Halk hikâyelerinde, anlatıcılar tarafından dinleyicilere hikâyenin çeşitli bölümlerinde dualar edilir. Bu dualar bitmeyip yarım kalan bir hikâyenin devamına başlarken, özellikle sabah vakitleri günün hayırlı geçmesi temennisiyle ve hikâye kahramanları birbirine kavuştuktan sonra birlikteliklerinin devamlılığı ve dinleyicilerin de benzer akıbete kavuşmaları amacıyla edilir. Dualar hem bireysel hem de herkes için yapılır (Alptekin, 1997, s. 21-22).

Halk hikâyelerinde, zor durumda kalan, yardıma ihtiyacı olan kahramanlar Hızır’dan yardım ister. Hikâye kahramanları yanlarından hiç ayrılmayan atlarıyla, hem sırdaş, hem dert ortağı, hem de yoldaş olurlar. Atları Hızır gibi her zaman imdatlarına yetişir (Alptekin, 1997, s. 22).

“At bütün halk hikâyelerinde erkek kahramanın kardeşi gibidir. Atın dünyaya gelişi ile kahramanın doğumu arasında paralellikler vardır. Hazreti Hızır (derviş, pir, aksakal)’ın verdiği elmayı çiftler yerken kabuğunu da ahırdaki kısrak yemektedir. Böylece doğacak kahramanla birlikte onun biniti de doğuma hazırlanmaktadır” (Sakaoğlu, 2011, s. 11).

“Kahramanın dünyaya gelmesine yardımcı olan ak sakallı ihtiyar ( Pir, Derviş, Hazreti Hızır vb. ) daha sonra; kahramana ad verilmesi, eğitimi, âşık olması ve sevgiliyi aramak için gurbete gitmesi durumlarında da karşımıza çıkar” (Oğuz, 2008, s. 5).

Halk hikâyelerinde kahramanlar, yolculukları esnasında çeşitli insanlar ve varlıklarla karşılaşır ve hepsiyle konuşurlar. Konuştukları varlıklar; Kadın, erkek, çocuk ve ayrıca insan dışındaki varlıklar olan; geyik, ahu, ceylan, turna gibi hayvanlar, dağ, kaya, köprü, ırmak ve mezarlıkta karşılaştıkları bir kuru kafa iskeleti, bulut ve kuşlardır (Sakaoğlu, 2011, s. 11).

Halk hikâyelerinin çoğu, dinleyicilerin ayrılıktan hoşlanmamaları sebebiyle mutlu sonla biter. Mutlu sonla bitmeyen halk hikâyeleri de vardır. Mutlu sonla bitmeyen bazı halk hikâyelerinde; yanıp kül olma motifi ve mezarında gül bitmesi motiflerine rastlanmaktadır. (Alptekin, 1997, s. 23).

Halk hikâyeleri konu olarak, genellikle yaşamış veya yaşadığı kabul edilen âşıkların hayatlarını seçmektedir. Bu âşıklara örnek olarak; Tahir, Kerem ( Kerem Dede ), Garip, Tufarganlı Abbas, Gurbanî, Emrah, Valeh, Karaca Oğlan ve Sümmanî gösterilebilir. Hikâyeyi anlatan kişiler, anlattıkları bu örnek hayatlara, ana çizgiden ayrılmamak kaydıyla çeşitli ilaveler de yaparak dinleyiciye sunar (Sakaoğlu, 2011, s. 24).

Halk hikâyelerinde, kahramanlar saf ve temiz kalpli oldukları için yaptıkları dua ve beddualar çoğunlukla gerçekleşir (Alptekin, 1997, s. 24).

Halk hikâyeleri bazen çok dar, bazen de çok geniş bir sahada meydana gelmekte ve mekân olarak dünyada geçmektedir. Halk hikâyelerinin bazılarında atlı-göçebe hayatının bazılarında da yerleşik hayatın özellikleri görülebilmektedir (Alptekin, 1997, s. 24).

Halk hikâyelerinin, İran-Hint ve Arap kaynaklı birkaçı dışında hepsi Türk Milletine ait kültürel ürünler olup, Türk dünyasında anlatılır (Alptekin, 1997, s. 24).

Ali Berat Alptekin’in tespitine göre, geniş bir şahıs kadrosuna sahip olmayan halk hikâyelerinde, asıl kahramanın dışında genellikle şu kahramanlar yer alır:

a) Kahramanların yakın çevresi ( anne, baba, kardeş ) b) İdareciler ( padişah, vezir, bey, vb. )

c) Yardımcı tipler ( ak saçlı ihtiyar, bezirgânlar )

d) Arabozucu tipler ( kocakarı, kara vezir, üvey ana ) (Alptekin, 1997, s. 25).

Benzer Belgeler