• Sonuç bulunamadı

HAYVANLAR HAKKINDA SUALLERE CEVAP:

Belgede ALLAH DOSTU DER Kİ 4.CİLT (sayfa 165-175)

1-Evvelâ akli

2-Sonra isbat için umumi mahsa hakikat emirlerini söyleyebilirsiniz... İkinci cevap bizce malûmdur .

1-Hayvanlarda mahiyetine ne isim verirsek verelim; az çok bir idrak ve hafıza mevcuttur. Hafıza ve idraki disiplin altın almak maksadıyla verilen terbiyeyi hayvanlar çok güzel almaktadırlar...

Maymun, fil, köpek , yılan, balık, ayı birçok sirklerde oyun yapmakta sözden anlamaktadırlar...Aynı zamanda bunlar çok zeki hayvanlardır.

İdraki bulunan mahlûk mes'uliyet hududuna girmiş demektir.

2-Yaşarlarken mes'uliyet ve can bakımından vazifeleri nelerdir? Canları nasıl kabzedilir?

3-Sünnetullah tezahürleri olan kâinatda cari fiziki, kimyevî cevvi hadisata tabidirler... O halde kazâ ve kader hududunun içindedirler...

Buna nazaran hayvanlardaki efdaliyet ve süfliyet mertebeleri nereden menşe almıştır?

Bu mertebeleri kazanmak kendi iradeleri dahilinde midir?

Dahilinde ise neden?

Haricinde ise efdaliyet ve süfliyet mefhumlan ne ifade ederler?..

Deve mübarak hayvan, domuz değil...

4-Hz.Süleyman Aleyhisselâm bütün hayvanların dilini bilirmiş. Hayvanlar da O'nun peygamber olduğunu tasdik ederlermiş... İçlerinde münkiri var mı idi?...

5-Hayvanların hepsinde az çok cesaret, sevgi, sadakat, şevkat hisleri muhtelif derecede mevcuttur...Yavrulanna karşı sevgi ve

166

şevkat duyan bir serçenin, yavrusuna hücum eden vahşi bir kediye karşı hücum ettiğini bizzat müşahade ettim...

Sahibi için kendisini tehlikeye atan hatta ölen köpek

hikayelerini herkes bilir...Leyleklerin harbi, iffet hissinden dolayı eşini öldüren hayvanlar çoktur... Eşi ölen bazı hayvanlar

yaşayamazlar ölürler...

6-Korku hissi hepsinde bilâ istisna mevcut olduğuna göre, ölümden birşey sezerek korkuyorlar… Korku ölüm hissinden doğar...

Korku ubudiyet vazifelerindeki eksiklik sebebiyle mes'ulün sorumluluk hissinden doğar..O halde dünyaya gelmelerindeki gaye bir yer için hazırlık demektir... Hazırlığı olanın bir işi var demektir.

İşleri nedir?

7-Tekrar dirilmeleri mevzu bahis değildir...

Neden?...

Peki : Deve. Koyun. Keçi. Karga. Hüdhüd. Buzağı haberleri ne demektir?...

Kuzu, Buzağı, Kıdık, Malak. Bu yavrular süt emdikleri müddetçe analarını tanırlar. Babalarını bilmezler. Bir müddet sonra analarını unuturlar. Anaları da onları...

At, Eşek yavruları da aynıdırlar.

Köpek, Kedi, aynıdırlar.

Yalnız bunların hiç birinde devamlı aile hayatı yoktur.

Babalarını bilmezler...

Kurt, Tilki, Aslan, Kaplan, Ayılarda aile hayatı vardır.

Sırtlan, en kuvvetli aile hayatı bu hayvanındır.

Kargalarda, leyleklerde, kırlangıçlarda aile hayatı vardır.

Bazı diğer kuşlarda aile hayatı vardır.

Ana ve baba daima beraberdirler. Yekdiğerinden ayrılmazlar, hatta öyleleri vardır ki birisi ölürse diğeri yaşayamaz.

Bütün hayvanlarda ana ve babaya, dişi ve erkek yek diğerine görünen bağlılıkları bunlardır.

Bütün mahlûkat denizde, karada, havada olsun aynı cinsler toplu olarak yaşarlar. Bunlardan yanlız kartal yüksek ve yalçın

167

kayalıklarda yuvalarını yaparlar. Erkek ve dişi tek olarak yaşarlar.

Aile hayatı olanlar daima ana ve baba yekdiğerine bağlıdırlar.

Birbirlerini unutmazlar. Beraber yaşarlar.

Aile hayatı olan hayvanlar başka hemcinsleri ile çiftleşmezler.

Bu çok büyük ibret verici bir şeyi haykırmaktadır. Düşünmek gerek...

Erkek eşek, dişi at ile birleştiği zaman katır doğar.

Katırın erkek ve dişisinin zürriyeti olmaz.

Sebebi düşünülmelidir. İnsanlara bir ibret numunesidir. Fakat kimse farkında değildir. İnsanlara bu hadise bir şey haykırmaktadır.

Aile hayatı olan hayvanların etleri yenmez.

Aile hayatı olmayanların da bir çoklarının etleri yenmez. Bu iki (Yenir-Yenmez) zıt hattı fasıl arasında bir şey gizlenmektedir.

Aile hayatı olan hayvanları öldürmek, eti yensin veya yenmesin islâm dininde yasaktır.

Bu hususlarda Resulü Ekrem'in bazı şeylere müsaade ettiği rivayetleri mevcuttur.

Avlanınız, mızırları öldürünüz;

Bunlar emir değildir. Bir nevi izindir, ruhsattır. Hakiki insanın kendi kendisini imtahanıdır.

Kendileri Nebilikten evvel veya sonra mübarek ömürleri boyunca ne avlanmışlardır. Ne de mızır dediklerinden öldürmüşlerdir.

Bu hal kendi şahsı muallalarına ait bir sünnettir.

Bu asırda emir buyurdukları sünnetleri yapmayan, hatta bilmeyen zavallılarla doludur her toplum...

Hiç olmazsa bu sünneti yapsalar, dikkat etseler, zalim olmazlar...

Küçük bir hayvanın bir lokma eti için veya postu için veya mızır diyerek onları öldürmek zulmün ta kendisidir.

Böyle kimseler zâlimdirler. Sonları hüsrandır. Dünyada iken bir gün ani olarak cezalarını görürler.

(Allah zalimleri sevmez... İnsana. Hayvana, Nebata her şeye karşı zulmü...)

168

Kızarak birinin meyve veya diğer ağaçlarını kesmek, tarlasını ateşe vermek, hayvanlan öldürmek, hep zalimlerin işidir.

İslâm dininde bunlar kâfir olurlar.

Bunların tövbesi yoktur. Bedellerini verseler bile onlara can veremezler. Ancak kendilerini avuturlar. Zarar gören taraf helâl bile etse.

Kimin mahlûkunu kime helâl ediyorsun düşünmek gerek.

Herhangi bir işte bir kimseye (Helâl olsun) Demek bile tehlikelidir.

Evde fare dolu, hamam böcekleri var, sinek dolu, pireler var.

On1arı zehirlemek doğru değildir.Sebeplerini ara.O sebepler ortadan kalktı mı onlar çekilirler...

İtiraz etme bu lâflara, bildiğini yap. Biz seni men için uğraşmıyoruz. Bunların sebeplerini bir aklın alsa da anlasan, ya çıldırır doğru tımarhaneye gidersin, yahut günlerce tövbe eder Hak'kın emirlerine sarılır, Resulu Ekrem'in tebliğlerini harfiyen yapmaya koyulursun

Huzurun kaçar... İşte bu huzur kaçması yok mu? O zaman hakiki huzur ve rahata kavuşmaya başlamış olursun.

Cebrail Aleyhisselâm bir gün çok hüzünlü Resulu Ekrem'in huzuruna gelmiş,Resulu Ekrem sormuş,ne bu hal Ya Cebrail;Ya Resulallah gelirken Cehennemden bir yer gördüm dehşeti beni sarstı.

İhtikâr yapanlar, şarap içenler, iftira edenler, her türlü zulüm yapanların yeri imiş burası.. O azabı gördüm buyurmuşlardır.

Kimseye suizan etme. Ya doğru, hilesiz bağlan, veya tep git.

Senin için daha hayırlı olur Suizan eden insan iyi düşünemeyen münafık ruhlu perişan kimselerdir. Uzak dur, hemde çok uzak...

Dinle, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerine bir gün bir garip gelmiş:

-Ya Sultanım, bana öğüt ver de yapayım...

-Hiç yapmadığını yap demiş, Hacı Bektaşı Veli. Garip adam yapmadığım kalmadı. Yok demiş.

O halde bütün yaptıklarına tövbe et. Sonra gel kulağına bir şey söyleyeceğim demiş...

Garip adam gitmiş, bir sene tövbe etmiş başkalaşmış, gelmiş tekrar Sultanın huzuruna, Efendim dediklerini yaptım. (Kulağıma) Bir şey söyleyecektin.Buyurun…

169

Sultan, yanaştır kulağını demiş, kulağına; tövbe ettiklerine tekrar başla tekrar gel demiş...

Garip gitmiş, bir sene sonra tekrar gelmiş, yaptım efendim demiş...

O zaman koca sultan: ''Hayvanlar, insanları kabul etmezler.

İnsanlar ne kadar zorlasalar onların kadrosuna giremezler.

İnsanlar bocalamalarında tahkir makamında hayvanların isimlerini kullanırlar. Halbuki hayvanlar en temiz mahlûklardır.

Onlara sual yoktur.

Ne kadar gariptir; Sual ve azap olmadığı halde insanlığın emrine verilmişlerdir. Bu sözlerimden bir şey anlamadın mı hiç...Eşek demiş... Sen dediklerimi yapmakla insan olduğunu isbat ettin..."

Hak'kın emri böyle, muradı böyle.

Bir insana eşek dendiği zaman o adam kızar niçin bilir misin?

Eşek olmadığı ve olamayacağı için.

Geylani bir gün Şeytan'ı görmüş, seni şu kılıcımla keserim, amma yapmam çünkü sen de emirle bu işi yapıyorsun buyurmuş…

Öküzün rengini dışından; İnsanın rengini içinden ara...

Allah boyası bu...

Şekli yok kendisi var bir Cihandan bahsediyoruz.

Hak'kın arıya öğrettiğini aslan bilemez. İpek böceğine öğrettiğini de fil anlamaz.

Kötü içi deri örter.

İyi içi gayb âlemi örter.

Bu sırrı insan kendiliğinden bilemez. Âlim olsa da. Ona öğretilir...

İnsan bir Mekân 'dır . Aslı Lâ Mekân'dır.

Deniz köpüklenir köpüğü ileri sürer, sonra da köpüğü çeker, açılır kendini gösterir...

Sır, henüz tahammül hududuna girmeyen şeydir.

Yara olmadan deşilmez. O tahammül onu anlayabilmek temizliğine kavuşmak demektir.

Su ile yağ karışırsa kandil ışık vermez.

170 ''Narıhandan bağı Ra handan kûnet Sohbeti merdanet ezmerdan kûnet."

İhtiyat diye bir lâkırdı vardır: İki tedbir arasında tereddüte düşmemek...

Biri, yolda su var, biri, yolda su yok dese, burada ihtiyat lâzımdır. Korkudan, tereddütden kultulmaktır.

Su varsa götürdüğünü dökersin...

Gayp âlemi vardır deseler efendim nasıl var deme...

Irmak içinde kuru kerpiç arayanlardan olmadığım için ne ispata varırım ne de sana cevap veririm...

Bir parça kan pıhtısı çocuğa benzer mi?

Şeker kamışı şekere hiç benzemez.

Bunlara şaşmıyorsun anlamadığın halde...

Sopanın ejderha olduğuna şaşıyorsun.

Sen budala bile değilsin.

Öküz koskoca şehre girer baştan başa dolaşır şehri görmez.

Sokaktaki karpuz kabuklarını görür.

Ormanlara, odun çıkar diye kereste zihniyet ve düşüncesi ile bakma...

171 KEDİ

HIR=Kedi HIRE = Dişi kedi

HUREYRE = Küçük kedi

Kur'anı Kerim'de At. Aslan. Deve . Karga. Kırlangıç. Yılan . Karınca. Yunus balığı. Köpek. Fil gibi bir çok hayvanların isimleri geçmektedir.

Bazıları methedilir.

Bazıları misal olarak gösterilir.

Bazıları da vakıa icabı isim halinde geçer.

''Kedi" Kur'anı Kerim'de geçmez. Fakat Kur'an'da geçenler hakkında bazı hadisler söylenmiş, fakat bunlar misal ve tarif olarak...

''Kedi" hakkında hadis meşhurdur. Bir vakıa üzerine bu hadis söylenmiştir.

Sahabe'den bir zat daima Resul-ü Ekrem'in yanında bulunur, söze karışmaz daima dinlermiş, Munis, orta boylu, siyah saçlı, siyah gözlü, zayıf bünyeli fakir bir zattı. Eshabı sofa ile yemek yer çok konuşmaz. Gözleri yaşlıdır. İyiliği sever.

Resul-ü Ekrem de kendisine hoş nazarla bakar, kendisini severmiş. Ara sıra kendisi ile görüşürmüş ve bazı görüşmelerde tebessüm ederlermiş...

Küçük bir kulübe gibi evde otururmuş. Sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş.

Resul-ü Ekrem'in bundan haberi yokmuş.

Sahabeler birgün Resul- Ekrem'e söylemişler. Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor demişler. Resul-ü Ekrem birşey söylememiş...

172

Bir gün sokakta görmüş, bu zat bir kedi yavrusu bulmuş.

Resul-ü Ekrem'e sahabelerin söylediğini, kendisi de bildiği için Resul-ü Ekrem birşey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış.

Resul-ü Ekrem kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu.

Resul-ü Ekrem yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zata: ''Ebu Hureyre" Sen kedi babasısın demiş. İsmi artık böyle kalmış.

Biz de Resul-ü Ekrem'in koyduğu isme hürmet için o zatın ismini söylemiyoruz...

Bir gün bir sohbetde Resulullah efendimiz, ''Hubbül hırratı minel İman" Buyurmuş. Kediyi sevmek imandandır. Niçin diye sormuşlar?Ebu Hureyre bilir,demiş başka bir şey söylememişlerdir.

Ve Eba Hureyre'ye bir çok daha ledunni sırlar söylemiş. Ona söylediği sırları Ebabekir, Ömer, Osman, Ali bile bilmezdi...

Eba Hureyre'den beş hadis rivayet edilmiştir. Fazla değil...

Kendisine bize de söyle Resul'un sana söylediklerini:

Söylersem kâfir oldu diye başımı vurursunuz demişlerdir...

Eba Hureyre'nin bildiğini hiç kimse bilmez.

Resul-ü Ekrem'in Eba Hureyre'ye ledunni sırlardan söylemesi ne sebeptendir? Ve niçin Eba Hureyre'yi seçmiştir?

Bu da sır değildir amma ne faydası var, onun gibi olamadıktan sonra.

Merak etmek, birşeyi öğrenmek bazen insanı küfre götürür.

Tehlike ile karşılaşmamış olan insan, cesaret hakkındaki sorulara cevap veremez.

Meçhul, Sır kelimeleri insanın akıl hududunun ötesine habersiz hürmetin gizlendiği kelimelerdir.

Kedi'de büyük bir sır vardır.

Kedi : Nankör değildir.

Kedi : Hürriyetine çok düşkündür.

Kedi : Kulaklarıyle de görür. Radarı vardır.

Kedi : Çok sabırlıdır.

Kedi : Abdest edeceği zaman yeri kazar, yapar ve örter.

Niçin. Sebep...

173

İnsan da dahil hiç bir hayvan yoktur. Böyle hareket eden.

Kediye sordum: Sana insanlar nankör diyorlar, ne dersin:

Kedi geldi ayaklarıma başını sürdü.

Nankör olmadığı bilirsin...

Öyle bilsinler. Daha iyidir. Ne olur. Sırrımı kimseye söyleme dedi.

Peki dedim sana bir sual daha soracağım. Buyur dedi.

Sen bazen sahibinin elinin parmağına tırnağını batırırsın dedim.

Bende kabahat yok. Bunu bir bilseler. Tırnağımı eline batırdığım adam bile tövbe ederdi.

Sordum : Benim bir siyah kedim vardı. Böyle yaptığını hiç görmedin . O adamını biliyordu efendim. Peki dedim. Bir sual daha...

Siz nereden düşerseniz hep ayaklarınızın üzerine düşersiniz.

Bu nedir dedim.

Efendim o da bizim yaratılış sırrımız, ama ben de bilmiyorum dedi.

Siz sebebini bilirsiniz. Bunda büyük bir sır gizlidir diye dedelerimizden kalma bir sözdür bu dedi.

Tekrar elimi yaladı, aman efendim sırrımı kimseye söyleme dedi çekildi, sıçrayarak dama çıktı. Güneş var. Damda uyumak çok güzel.

Kedi ayaklarının üzerine düşer. Fizyolojik sebebini ilim bir türlü söyleyemez.

Bunu bilirsen niçin düşmediğini o zaman fizik olarak da anlarsın. Söyleyemem dedim ya. Huzurun kaçar, keşke söylemeye idim diye sızlanırsın.

Yalnız size birşey söyleyeyim: Kediye eziyet etmeyiniz. Kedi öldürenin sonu hüsrandır. Evlâtlarına bile intikal eder. Kedilere iyilik eden onları besleyen insanlara gıpta ederim.

Kedi edep ve sabır timsalidir.

Kediye Hak'kın bir mahlûku olarak bakarsanız, onun nankör olmadığını anlar, çok şeyler öğrenirsiniz.

Kedi abdest edeceği zaman toprağı gelip koklar. Sağ ayağı ile

174

toprağı eşer. Koklar. Aksi istikamete dönerek abdest eder. Tekrar koklar. Sol ayağı ile toprağı örter. Sıçrar bir iki adım sonra durur titrer arkasına bakar ve gider.

Son fenni müşahadelere göre;

(Können Katzen mitden augen hören)

Kedide radar teşkilâtı vardır. Göz sinirlerinde işitme lifleri de mevcuttur. Geniş bir sahadaki sesleri işittiği gibi aynı zamanda da görür.

Göz bebekleri bu işitme olayını ayarlar. Hem, kulaklarıyla da, hem gözüyle de ses alır. Ve her ikisi ile de görür.

Kavga eden kediler, başka tarafa baktıkları halde yekdiğerini arkaları dönük olduğu halde görürler. Ziya ve ses Computer1eri ile yani elekronik dalgaları alır ve tesbit ederler…

Diğer hayvanların kulak sinirlerinde görme sinirleri yoktur.

Göz sinirlerinde işitme sinirleri bulunmuştur. Bu bakımdan kedi müstesna bir hayvan olarak halk edilmiştir.

Bunda sebebi hikmet nedir?

175

Belgede ALLAH DOSTU DER Kİ 4.CİLT (sayfa 165-175)