• Sonuç bulunamadı

Fıkıh eserlerinde safran vb. otların adı sıklıkla yer almaktadır. Buna karşın hatmî/hıtmî otu kavramının son derece az zikrediliyor olması sebebiyle dikkatle incelenip bu otun türü netliğe kavuşturulduktan sonra değerlendirme yapılması daha isabetli olacaktır. Kanaatimize göre gerek hatmî gerekse safran çiçeği içerisine konulduğu suyun renk, tat ve koku özelliklerini değiştirdiği için aynı kategoride değerlendirilebilir. Bu özelliğinden hareketle hatmî/hıtmî otu ile karışık suyla gusül alınıp alınamayacağı meselesi fukahâ arasında tartışılmıştır.

Rivayet edildiğine göre Abdullah b. Mes’ûd, bir kimsenin cünüplükten temizlenirken başını hatmî otu ile karışık mukayyet bir suyla yıkayarak gusül abdesti alması durumunda farzın yerine geleceğini söylemiştir. Bu nedenle hatmî otu ile karışık bir suyla yıkanan kişinin abdesti iade etmesine gerek yoktur. Çünkü Abdullah b. Mes’ûd’a göre mukayyet su ile alınan abdest geçerlidir.405 Bu ictihada göre gusül alan kimsenin başını tekrar mutlak bir su ile yıkamasına gerek olmayacaktır.406

405 Meseleye ilişkin ayrıntılı bilgi için ayrıca bk. Abdurrezzâk, Musannef, I, 263; İbn Ebî Şeybe,

Musannef, I, 71; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, IX, 254; Beyhakî, es-Sünenu’l-kübrâ, I, 281-282;

Heysemî, Mecmai’z-zevâid, I, 273 ( ٌنَسَح ُهُداَنْسِإ َو), 278.

406 Şâfiî, el-Üm, VII, 173; İbn Hazm, el-Muhallâ, I, 193-194; Zeylaî, Tebyînü’l-hakâik, I, 21; Şevkânî,

Neylu’l-evtâr, I, 300; Zuhaylî, el-Fıkhü’l-islâmî ve edilletuhu, I, 271. Hz. Âişe’den (r.a.)

nakledildiğine göre bir defasında Hz. Peygamber de (s.a.v.) cünüplükten temizlenirken hatmî otu içeren su ile başını yıkamış, daha sonra başını tekrardan mutlak bir suyla yıkama ihtiyacı duymamış ve geriye kalan diğer azalarını katışıksız saf bir suyla yıkayıp guslünü tamamlamıştır. ِ يِبَّن لا ِنَع ،َةَشِئاَع ْنَع

ُصَي َلَّ َو ،َكِلَذِب ُئ ِزَتْجَي ٌبُنُج َوُه َو ِ يِمْط ِخْلاِب ُهَسْأ َر ُلِسْغَي َناَك ُهَّنَأ« ،َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُالله ىَّلَص

َءاَمْلا ِهْيَلَع ُّب » Bk. Ebû Dâvûd,

“Tahâret”, 100 (Elbânî, Mişkâtü’l-Mesâbîh’de Hz. Âişe’den gelen bu rivayetin zayıf olduğunu

İbn Hazm, el-Muhallâ adlı eserinde hatmî otu ile karışık suyla gusül alma meselesine temas ederken Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Said b. Müseyyeb, İbn Cüreyc (ö. 150/767), İbrâhîm en-Nehaî, Atâ b. Ebî Rebâh, Ebû Seleme (Abdullâh) b. Abdurrahmân b. Avf (ö. 94/712-13), Saîd b. Cübeyr (ö. 94/713) gibi âlimlerin bizzat ismini vererek bu tartışmada Abdullah b. Mes’ûd ile aynı kanaatte olduklarını söylemektedir.407

İmam Şâfiî ise gusleden kişinin başını da tüm vücudu gibi mutlak yani tabiatı bozulmamış ve değişime uğramamış bir suyla yıkaması gerektiğini söylemektedir. Aksi halde Şâfiî’ye göre bu kimse cünüplükten kurtulamayacaktır. Bu sebeple Şâfiî, hatmî otu ile karışan mukayyet suyun su olmaktan çıkacağı için artık tahûr (temizleyici) olmadığını ifade etmektedir.408

Abdullah b. Mes’ûd’un bu meseledeki görüşünü değerlendirirken Şâfiî’nin dermeyan etmiş olduğu sözleri ile Abdullah b. Mes’ûd’un kavlinin fakihlerin genelinin sözünün hilâfına olduğunu vurguladığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Şâfiî’nin yine Hanefî fakihlerin de rikkati, akıcılığı bozulmuş, artık kayıtsızca su denilemediği gibi susuzluğu da gidermeyen bir karışım ile abdest almanın caiz

söz ederken Hz. Peygamber’in ve sahâbenin önce başını yıkadığını daha sonra yıkandığını söylemektedir. Ayrıca Nevevî, yaygın olan bu uygulamada cuma günü için gusül almadan önce sahâbenin başına yağ ve/veya hatmî otu sürdüğünü kaydetmektedir. bk. Nevevî, el-Mecmû, IV, 543:

ُناَك َو اَمُه َوْحَن َو َّيِمْط ِخْلا َو َنْهُّدلا ِهيِف َنوُلَعْجَي اوُناَك ْمُهَّنَ ِلْ ِرْكِ ذلاِب َسْأ َّرلا َد َرْفَأ اَمَّنِإ َو َي او َنوُلِسَتْغَي َّمُث ًلَّ َّوَأ ُهَنوُلِسْغ Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 561. 407 İbn Hazm, el-Muhallâ, I, 193-194: ِ يِمْط ِخْلاِب ُهَسْأ َر ُبُنُجْلا َلَسَغ اَذإ :َلاَق ٍدوُعْسَم ِنْبا ْنَع ٍتِباَث ُل ْوَق اَذَه َو :ٌّيِلَع َلاق ْنَع اًّصَن َكِلَذَك َو ،ُهَأ َزْجَأ ٍساَّبَع ِنْبا . ا َوَص ْنَع َو ٍجْي َرُج ِنْبا َو ِبِ يَسُمْلا ِنْب ِديِعَس ْنَع َتَبَث َو ،ٍبِلاَط يِبَأ ِنْب ِ يِلَع ْنَع اَذَه اًضْيَأ َيِوُر َو ِ يِبَّنلا ِب ِح َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُ َّللَّا ىَّلَص ْنِم َّنَأ :َّنُهْنِم ِتاَعِباَّتلا َو ِراَصْنَ ْلْا ِءاَسِن ْيَحْلِل اَهِسْأ َر ِلْسَغ ْنِم اَهُئ ِزْجُي َكِلَذ َّنَأ ٍقيِق َر ٍءاَّن ِحِب ْتَطَشَتْما اَذإ َضِئاَحْلا َو َبُنُجْلا َةَأ ْرَمْلا ِةَباَنَجْلا َو ِةَض ْب َةَمَلَس يِبَأ َو ٍحاَب َر يِبَأ ِنْب ِءاَطَع َو ِ يِعَخَّنلا َميِهاَرْبإ ْنَع َتَبَث َو ،ُهَلْسَغ ُديِعُت َلَّ َو يِف اوُلاَق ْمُهَّنَأ ٍرْيَبُج ِنْب ِديِعَس َو ٍف ْوَع ِنْب ِنَمْح َّرلا ِدْبَع ِن

ِةَباَنَجْلِل ِهِسْأ َر ِلْسَغ ْنِم َكِلَذ ُهُئ ِزْجُي ُهَّنإ :ِ يِمْط ِخْلا َو ِرْدِ سلاِب ُهَسْأ َر ُلِسْغَي :ِبُنُجْلا. Ayrıca bk. İbn Ebî Şeybe, Musannef, I, 71; Beyhakî, es-Sünenu’l-kübrâ, I, 282.

olmadığı yönündeki görüşleriyle,409 Abdullah b. Mes’ûd’un ictihadına muhalefet ettiklerini ileri sürdüğü görülmektedir.410

Sonuç olarak Şâfiî mezhebinin bu meseledeki yaklaşımına göre ister az ister çok olsun hatmî otu ile karışan sıvı, su denilemeyecek hale geldiği ve tadı/yapısı değiştiği için artık temizleyici olma vasfını kaybetmiştir. Bu nedenle mukayyet olarak nitelendirilen bu su ile gusül alınamayacaktır. Şâfiîler, bu görüşlerini açıklarken bir misal vermekte ve su içmemeye ant içen bir kimsenin bu karışım sıvıyı içmesi durumunda yeminin bozulmayacağını ifade etmektedirler. Bu bakış açısıyla Şâfiî’nin yukarıda zikredilen iddiasında isabetli olduğu söylenebilir.411

İmam Şâfiî ve Şâfiîler görebildiğimiz kadarıyla bu meselede literal bir okuma yapmayı tercih etmişlerdir. Dolayısıyla suya katılan o maddenin, suyun tabiatına aykırı olup olmadığı hususunu dikkate alarak bu sıvıya meyve suyu, et suyu, nohut suyu gibi adlar verildiği için artık mücerret olarak su denilip denilemeyeceği gerçeği üzerinde durmuşlardır.412

Hanefî fıkıh kitaplarında yer aldığı üzere Hanefîlere göre ise süt, safran,413

çöven otu ve sel suyu gibi temiz suya karışan sıvılar mutlak suya galebe çalmadığı

409 Hanefîler, içki/üzüm suyu, sirke, meyve suyu, gül suyu, et suyu, nohut ve mercimek suyu gibi misallendirmeler üzerinden suyun tabiatı bozulduğu zaman artık temizleyici olma özelliğini kaybedeceğini söylemektedirler. Bk. Merğînânî, el-Hidâye, I, 20. İmam Şâfiî de tariz yoluyla bu bilgiye vurgu yapıyor olmalıdır. Ancak fıkıh kitaplarında hatmî/hıtmî otu örneği genellikle cuma günü güzel koku sürünme, cenazenin yıkanacağı su ve ihram yasaklarından bahseden bölümlerde yer almaktadır. Ayrıntılı bilgi için bk. İbn Abdilber, el-İstizkâr, IV, 10; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, II, 95, 136; Kâsânî, Bedâ’i‘u’s-sanâ’i, I, 301; II, 140-141, 191; İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 342; III, 6, 280; VII, 284; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, II, 445, 490, 492; III, 24 28- ; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 561; II, 10, 296; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 95; II, 196-197, 327, 488-489, 546; III, 532, 579.

410 Şâfiî, el-Üm, VII, 172-173.

411 Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 117.

412 Bk. Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 18, 23; Nevevî, Mecmû‘, I, 102-105; Nevevî, Minhâc, s. 9.

413 Hanefîlerin aksine Şâfiî mezhebinde safran, suyun tabiatını bozan ve artık ondan ayrışması mümkün olmayan sirke vb. maddeler arasında sayılmaktadır. Bu cümleden hareketle yukarıda yer verilen yorumları daha net bir biçimde anlamak doğru olacaktır. Şâfiî nezdinde toprak cinsinden olmadığı için hatmî/hıtmî otu ile safranın aynı kefede değerlendirildiği söylenebilir. Zira fıkıh metinlerinde ilgili tartışmanın yer aldığı bölümlerde daha ziyade safran örneği verilmektedir. Ayrıca gerek hatmî gerekse safran çiçeği içerisine konulduğu suyun renk, tat ve koku özelliklerini değiştirmektedir. Bu yaklaşımın yaptığımız şu değerlendirmeyi destekler mahiyette olduğu ifade edilebilir. Bk. İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 8; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, I, 72; Şirbînî,

ve/veya o madde suyla pişirilip kaynatılmadıkça temizleyicilik vasfını kaybetmeyecektir.414

Bu bağlamda Hanefîler’e göre bu karışımda dikkate alınacak olan husus bitkinin sudaki miktarı, suya galebe çalıp çalmayacağı meselesidir. Bir fiske gibi az bir miktarda suda bulunan karışım suyun temizleyicilik özelliğini kaybettirmeyecektir. Bu sebeple Hanefîler’e göre hatmî otunun karıştığı sıvı ile gusül alınabilir.415

Abdullah b. Mes’ûd ve Hanefîler hakkında yukarıda zikredilen Şâfiî’nin değerlendirmesinin tartışmaya açık olduğu söylenebilir. Bu sebeple ilgili mesele değerlendirilirken şu üç husus net bir şekilde ortaya konulmalıdır: öncelikle hatmî otunun safran vb. olan hangi ota benzetilmesi gerektiği net bir biçimde tespit edilmelidir.416 Daha da önemlisi mutlak suyun içerisinde hatmî otunun ne oranda yer aldığı belirlenmeli ve bunun neticesinde suyun tabiatının bozulup bozulmadığı hususu dikkate alınmalıdır.417

Bu cümleden hareketle Şâfiî’nin ifadelerinden anlaşılanlar bir tarafa Hanefîlerin meseleye ilişkin ortaya koydukları kanaatlerinden yola çıkarak Abdullah b. Mes’ûd’un ictihadı ile Hanefî ulemâsı arasında bir ihtilafın bulunmadığı söylenebilir. Bu bağlamda Şâfiî’nin Abdullah b. Mes’ûd hakkında yaptığı eleştirinin de yukarıda zikredilen verilere uygun düşmediği söylenebilir.

Sonuç olarak bu meselede Şâfiî’nin Abdullah b. Mes’ûd’un ictihadına aykırı bir görüş benimsediği görünmektedir. Şâfiîlerin aksine Hanefîlerin ise Abdullah b. Mes’ûd’un ictihadıyla amel etme tavırlarını sürdürdükleri söylenebilir.

414 Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 14; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, I, 71; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 186-187.

415 Hanefîlere göre, berraklığı kaybolmadığı müddetçe ve su denebilecek şekilde kaldığı takdirde içerisine hatmî otunun karıştığı sıvı mutlak su hükmünü koruyacaktır. Cumhura göre ise bu karışım mutlak su olma vasfını kaybedecektir. Bk. Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 117; İbn Âbidîn,

Reddü’l-muhtâr, I, 181-183. Ayrıca bk. Günay, Hacı Mehmet, “Su”, DİA, XXXVII, 433.

416 Fıkıh metinlerinde yer alan bilgilerden hareketle hatmî otunun sabun, safran, çöven otu ve sedir yaprağına benzetildiği söylenebilir.

417 Benzer bir değerlendirme için bk. Mâverdî, el-Hâvî’l-kebîr, I, 46-54; İbn Rüşd,

Bidâyetü’l-müctehid, I, 33; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 11-13; Zeylaî, Tebyînü’l-hakâik, I, 19-21; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, I, 72.

2. Namaz