• Sonuç bulunamadı

Hasta bakım kalitesi ve Bakıcının Hasta Bakımı ile İlgili Bilgi Birikimi

5. TARTIŞMA

5.5. Hasta bakım kalitesi ve Bakıcının Hasta Bakımı ile İlgili Bilgi Birikimi

Dekübit bakımı gereksinimi olan hastaların çoğuna dekübit bakımı yapılıyordu, ancak dekübit yarası olan hastaların çok az bir kısmının dekübit bakımı doğru yapılıyordu. Bunun şu şekilde yorumlanabileceği düşünüldü: hastaların yatak yarası olmasının ciddi bir sorun olduğu ve bunu önlemek için birtakım bakımlar yapılması gerektiği hasta yakınları tarafından biliniyordu ancak hasta yakınları dekübit bakımının nasıl yapılması gerektiğine dair sadece kulaktan dolma bilgilere sahip olduğundan yanlış uygulamalarda bulunmaktaydı. Bu da dekübit yaralarının açılmasına ya da iyileşmemesine neden oluyor ve hastanın yara enfeksiyonu gibi ciddi komplikasyonlarla karşı karşıya kalmasına neden oluyordu.

Hastaların %47,4’ünün (n=237) havalı yatak gereksinimi varken, %21,4’ünün (n=107) havalı yatağı vardı. Havalı yatak gereksinimi olan hastaların %45,1’inin (n=107) havalı yatağı vardı. Bunun sebebinin, havalı yatak ücretini sağlık güvencesinden alabilmek için hastaların çok fazla işlem yaptırması gerekmesi, buna rağmen havalı yatak ücretinin devlet tarafından tam olarak karşılanmaması, ayrıca hastaların bu konuda bilgisiz olması olduğu düşünüldü.

Egzersiz ihtiyacı olanların %32,4’üne (n=57) egzersiz yaptırılıyordu. Solunum egzersizi yaptırılan hastaların %42,1’ine (n=24) ,eklem egzersizi yaptırılan hastaların %47,3’üne (n=27) düzenli egzersiz yaptırılıyordu. Hasta yakınlarının, egzersiz ve fizik tedavi hareketlerinin önemine dair ve nasıl uygulanması gerektiğine dair bilgi sahibi olmamasının bunun en büyük etkeni olduğu düşünüldü.

Çalışmamızda hasta yakınlarının %57,2’sinin hasta bakımı ile ilgili yeterli bilgi ve eğitime sahip olduğunu düşündüğü, hasta yakınlarının % 51,2’sinin ise hasta bakımı ile ilgili eğitim almak istediği saptandı. Ancak hastaya verilen bakım uygulamalarındaki eksiklikler değerlendirildiğinde, hastaya bakım veren kişilerin aslında yeterli bilgiye sahip olmadığı aşikardır. Bakım hizmeti veren kişiler ya yeterli bilgi sahibi olmadıklarının farkında değillerdir ya da bilgi eksikliklerini itiraf etmekten çekinmektedirler. Bakım verenin bilgisi artarsa, onu bekleyenin ne oldugunu bilecegi için stresi azalacak ve bakım isini daha iyi yapacaktır.

Çalışmamızda, hasta yakınlarının %78,2’sinin hasta bakımı ile ilgili kendine yardımcı olacak birilerine ihtiyaç duyduğu saptandı.. Bu da evde bakım hizmetlerine duyulan gereksinimi ve evde bakım hizmetlerinin önemini bir kez daha açığa çıkarmaktadır. Ancak

maalesef, hastaların çok az bir kısmı evde sağlık hizmetlerinden yararlanıyordu. Bunu sebebinin, evde bakım hizmetlerinin ülkemizde henüz yeterince yaygınlaşmamış olması olduğu düşünüldü.

Birçok çalısmada bakım veren kişilerin çoğunun hastanın evde bakımları ile ilgili hiçbir egitim veya bilgi almadıgı, bu konuda eğitime gereksinim duydukları saptanmıstır(38, 35,56,57). Aksayan ve Cimete’nin çalışmasında ise aile bireylerinin %66.2’sinin aile içi rollerinin degistigi, %66’sının yorgunluk, bunaltı, sosyal yasantı degisikligi yasadıkları ve bu sorunları çözmek için evde saglık personeli istedikleri bildirilmektedir (17). Altun (1998) ise, bakım verenlerin %74.2’sinin bir uzman yardımına gereksinim duyduklarını bildirilmistir(39). Alpteker’in çalışmasına göre bakım verenlerin toplamda, yaklasık dörtte üçünün yaslı bakımına iliskin herhangi bir bilgisinin olmadıgı; bakım yükü olanların ise dörtte üçünün yaslı bakımına iliskin herhangi bir bilgisi olmadıgı saptanmıstır (8). Bakım verenlerin toplamda, yarıdan çogunun ilkokul mezunu olduğu, hiçbirinin yaslı bakımına iliskin herhangi bir formal egitim almadıgı, bakım yükü oldugu belirlenen bakım verenlerin büyük çogunlugunun (%81.6) yaslıya bakım vermede kendini yeterli hissettigi, toplamda çogunlugunun egitim/danısmanlık gereksinimi olmadıgını (%81.2) bildirdikleri saptanmıstır. Egitim/danısmanlık gereksinimi oldugunu bildirenlerin çogunu da bakım yükü olanlar (%14.3) olusturmustur (8). Feldman ve arkadaslarının çalısmasın da, bakım verenlerin %36’sının bakım vermede kendini yetersiz hissettikleri belirlenmistir(37). Buna göre, bakım verenlerin egitim düzeyinin düsük olması, herhangi bir formal egitim almamıs olmamaları, kendilerini yaslı bakımında yeterli hissetmeleri ve egitim/danısmanlık gereksinimi bildirmemeleri nedeniyle yaslı bakımına iliskin egitilmeleri noktasında farkındalık olusturulması gerektigi; saglık çalısanlarının ise topluma dayalı bakımda bakım verenlerin yük durumlarının farkında olmaları ve gereksinimler dogrultusunda egitim/danısmalık hizmeti ile bakım verenleri desteklenmeleri gerektigi düsünülmektedir.

Aksayan ve Cimete’nin çalışmasında, aile bireylerinin %66.2’sinin aile içi rollerinin değiştiği, %66’sının yorgunluk, bunaltı, sosyal yaşantı değişikliği yaşadıkları ve bu sorunları çözmek için evde sağlık personeli istedikleri bildirilmiştir(17). Dramalı ve arkadaşları çalışmalarında, bakım verenlerin %84’ünün evde hasta bakımına yönelik hiçbir eğitim veya bilgi almadıklarını belirlemişlerdir(38). Altun’un çalışmasında ise bakım verenlerin %74.2’sinin bir uzman yardımına gereksinim duydukları bildirilmiştir(39).

Hastanın başvuru anındaki bağımlılık skoru düştükçe acilde kalış süresinin uzadığı, buna bağlı olarak da acil servis maliyeti ve hastane toplam maliyetinin arttığı saptandı. Evde bakım hizmetleri etkin olarak devreye girdiğinde, hastaların yaşayacakları komplikasyonlar azalacak, bazı tıbbi müdahalelerin evde yapılabilmesi imkanı doğacak, bu da hastaların transport ve hastanede kalmaya bağlı maliyetlerinin en aza indirmeye yardımcı olacaktır.

Hastanın bazal ve başvuru anındaki bağımlılık skoru düştükçe ile Zarit indeksinin artmakta olduğu, yine hastaya bakım verilen süre uzadıkça Zarit indeksinin arttığı saptandı. Hastanın bağımlılık skorunuun düşmesi demek, bağımlı olduğu konuların artması demek olduğundan bakıcının üstüne binen yük artmakta ve bu da Zarit indeksinin artırmaktaydı. Evde bakım hizmetlerinden yararlanan hastaların Zarit indeksi ise anlamlı olarak daha düşük saptandı. Bu bulgu, evde bakım hizmetlerinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Benzer şekilde, kendine yardımcı olacak birine gereksinim duyan bakım verenlerde, Zarit İndeksi istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek saptandı.

Bizim çalışmamızda bakım veren kişinin hasta bakımıyla ilgili eğitim alma gereksinimi arttıkça Zarit Bakıcı Yükü İndeksinin yükseldiği, yani kendini daha fazla yük altında hissettiği saptandı. Alpteker’in çalışmasında bakım verenlerin toplamda yaklasık dörtte üçünün yaslı bakımına iliskin herhangi bir bilgisinin olmadıgı; bakım yükü olup yaslı bakımına iliskin herhangi bir bilgisi olmayanlar %75.5 iken, bakım yükü olmayanlarda bu yüzde daha düsük (%65.5) bulunmustur (8). Alpteker’in çalışmasında bakım yükü olan ve olmayan bakım verenlerin büyük çogunlugunun yaslıya bakım vermede kendini yeterli gördükleri belirlenmistir(8).

Bakım veren kişinin hastaya yakınlık derecesi ile dekübit bakımının doğruluğu karşılaştırıldığında, hasta yakınlarının anlamlı olarak daha fazla ve doğru dekübit bakımı veriyor olmasının ilginç bir bulgu olduğu düşünüldü. Hasta bakıcılık işi yapan kişiler, kendi görev tanımları arasında hastanın tuvalet ihtiyacının giderilmesi, tansiyon ve şeker ölçümü, hastanın beslenmesi işini gördükleri fakat dekübit bakımı zor ve zahmetli olduğundan bundan kaçındıkları düşünüldü.

Çalışmamızda bakım veren kişinin hastaya yakınlık derecesi ile hasta bakımında yardımcı olacak ikinci bir kişiye gereksinimi karşılaştırıldığında aile bireylerinin anlamlı olarak

derecesi ile hasta bakımına dair bilgi birikiminin öz değerlendirmesi karşılaştırıldığında aile bireylerinin daha fazla bilgi gereksinimi hissetmeleri ve eğitime ihtiyaç duymaları dikkat çekiciydi. Bunların da aile bireylerinin altında bulunduğu yükün bir göstergesi olduğu düşünüldü.

Alpteker’in çalışmasına göre bakım verenlerin çogunlugu toplamda egitim/ danısmanlık gereksinimi olmadıgını bildirmislerdir. Bakım yükü olmayanlara göre bakım yükü olanlar çok az bir farkla egitim/danısmanlık gereksinimi oldugunu bildirmislerdir (8).

Alpteker’in çalışmasına göre bakım verenlerin toplamda yaklasık dörtte üçünün yaslı bakımına iliskin herhangi bir bilgisinin olmadıgı saptanmış; bakım yükü olup yaslı bakımına iliskin herhangi bir bilgisi olmayanlar %75.5 iken, bakım yükü olmayanlarda bu yüzde daha düsük (%65.5) bulunmustur(8). Bakım yükü olan ve olmayan bakım verenlerin büyük çogunlugunun (%81.6) yaslıya bakım vermede kendini yeterli gördükleri belirlenmistir(8). Bakım verenlerin çogunlugu toplamda egitim/ danısmanlık gereksinimi olmadıgını (%81.2) bildirmislerdir. Bakım yükü olmayanlara göre bakım yükü olanlar çok az bir farkla (%14.3) egitim/danısmanlık gereksinimi oldugunu bildirmislerdir (8).

Çalışmamızda hastanın bakım kalitesinin göstergesi olarak değerlendirdiğimiz kan şekeri takibi, tansiyon takibi, egzersiz düzeni ve dekübit bakımının kalitesi ile Zarit Bakıcı Yükü indeksi karşılaştırıldığında, aralarında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Bu parametrelerin Zarit Bakıcı Yükü indeksini etkilememesinin iki olası nedeni olabileceği düşünüldü. Bunlardan ilki, hasta yakınlarının zaten kan şekeri takibi, tansiyon takibi ve dekübit bakımını düzenli ve doğru yapmıyor olması, yani bunlara çok vakit ayırmıyor olması olabilirdi. Diğer bir olası neden ise, bakıcıların hasta ile ilgili diğer etkenlerden (bakım hastasının huysuzluğu, bakım hastasını evde tek başına bırakamama, mali yükler, bakım verme nedeniyle diğer işlerine vakit ayırmakta zorlanma, vs.) daha çok rahatsız oluyor olmasıdır.

Benzer Belgeler