• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.8 Ülkemizde Evde Bakım

Ülkemizde henüz tamamiyle organize olmuş bir evde bakım sistemi yoktur. Bununla birlikte evde bakım ile ilgili sağlık uygulamaları mevcut yasaların içine yerleştirilerek mevcut ihtiyaç karşılanmaya çalışılmıştır. Bu düzenlemeler, evde bakım tanımının geniş kapsamı düşünüldüğünde, yetersiz ve eksik olmakla birlikle, yasaların yürürlüğe girdiği dönemlerde ağırlıklı olan toplum sağlığı sorunları açısından önemli açılımlardır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ağırlıklı olan bulaşıcı hastalıklar ve ana çocuk sağlığı sorunları gölgesinde hazırlanan ve 1930 yılında yürürlüğe giren 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununda, bulaşıcı hastalıkların evde tanısı ve tedavisi, hekimlerin evde hasta muayenesi, evde ana çocuk sağlığı hizmetlerinin verilmesi gibi hükümler konmuş, hekim ve hemşireler evlere ziyaret yapmıştır.

Bin dokuz yüz elli dört yılında kabul edilen 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu, mecburi hizmet yükümlülüğü olmayan hemşirelerin, sanatlarını serbestçe yapabileceklerini belirtmesi üzerine pek çok hemşire sağlık kabini olarak adlandırılan özel işyerleri açmışlar ve evlere sağlık hizmeti sunmuşlardır(28).

Bin dokuz yüz altmış bir yılında uygulamaya konan 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun ve bunun yürütülmesini düzenleyen 154 sayılı yönerge kronik hastalıklı bireylerin evde izlenmesi görevini halk sağlığı hemşirelerine vermiştir(28). Yine gebelerin evde izlenmesi, lohusa izlemi, 0-6 yaş çocukların evde izlenmesi görevi ebelere verilmiştir.

Özel huzurevlerinin görev ve sorumluluklarını belirleyen ilk yasal düzenleme ise, 03.09.1997 tarih ve 23099 sayılı Özel Huzurevleri ve Yaşlı Bakımevleri Yönetmeliği”dir. Bu yönetmelikte özel huzurevi ve yaşlı bakımevi açılması için gerekli şartlar, yapılması gerekenler, bulunması gereken personel vb konular açıklanır. Buna göre, özel kuruluşa 55 yaş üstünde yaşlılar başvurabilir. Elli beş yaş altı başvurularda, özel kuruluşun müdürünün teklifi ile sosyal çalışmacı tarafından bir rapor hazırlanarak İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden uygunluk ve Valilikten onay alınması gerekir. Özel kuruluşun uygulayacağı ücret, Valinin (veya bir yardımcısının) başkanlığında, Sosyal Hizmetler İl Müdürü, Belediye Başkanı, Defterdarlık, Ticaret Müdürlüğü katılımı ile oluşan bir komisyon tarafından oluşturulur. Yılda bir kez

toplanılarak günün ekonomik koşullarına göre ücret yenilenir. Her özel kuruluş kapasitesinin %5’ i kadar yaşlıya ücretsiz bakım vermekle yükümlüdür. Ücretsiz bakılacak yaşlılar İl Müdürlüğünce belirlenir.

Kurumsal bakımla ilgili olarak yapılan yasal düzenlemeler de mevcuttur. Bunların başında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerini kapsayan 21.02.2001 tarih ve 24325 sayılı “Huzurevleri ve Yaşlı Bakım Yönetmeliği” gelir. Bu Yönetmeliğin amacı, Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerinde bakım görecek 60 yaş üzerindeki yaşlıların saptanması, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlandırılması, verilecek hizmetin tür ve niteliği ile işleyiş esaslarını belirlemek, personelin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir.

Yine 2003 yılında başlayan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, aile hekimlerinin gezici sağlık hizmetleri kapsamında evlere ziyaretler düzenlemesini öngörmüştür. Tüm bu yasal düzenlemeler dayanağını Anayasadan alır. Anayasamızın 41. maddesi ailenin korunmasına, 56. maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğuna, 60. maddesi herkesin sosyal güvenlik hakkı olduğuna, 61. maddesi sakat ve yaşlıların devletçe korunmasını hükmetmektedir. Anayasal hak olan sosyal hizmetlerin yürütülmesi için 1963 yılında Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kanununun 1983 yılında yürürlüğe girmesi ile kurum, bakıma ve yardıma muhtaç yaşlı, sakat, çocuk ve ailelere yardım götürme görevini üstlenmiştir.

Evde bakım hizmetini üstlenen diğer bir kurum belediyelerdir, 09.07.2004 tarih ve 5215 sayılı Belediyeler Kanununda yaşlı, düşkün, özürlü ve dar gelirlilere sosyal yardım verilmesi zorunlu kılınmıştır. Uygulamada belediyeler genelde ücretsiz olarak ulaşım hizmetleri, evde sonda uygulama, kan alma, tansiyon takibi, serum takma, enjeksiyon, basınç ülseri bakımı gibi hemşirelik hizmetleri yanında sosyal hizmetler de verebilmekle birlikte, bu uygulamalı standardize edecek veya denetleyecek bir sistem yoktur. Belediyeler kendi uygun gördükleri hizmetleri kendi uygun gördükleri şekilde vermektedirler.

Ülkemizde evde bakım hizmetlerinin sunumuna ilişkin ilk düzenleme, özel evde bakım hizmetleri şirketlerine yönelik çıkarılmış olan 10.03.2005 tarih ve 25751 sayılı “Evde Bakım

Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik”tir. Bu yönetmelik, evde bakım hizmeti verecek sağlık kuruluşlarının açılması, çalışması ve denetlenmesi ile bu kurum ve kuruluşların uyması gereken usul ve esasları düzenlemek için çıkarılmıştır. Buna göre, evde bakım hizmeti sunacak kuruluşlar iki başlık altında toplanmıştır. Birincisi Bakım Merkezleridir ki bunlar; asgari donanım ve personel şartlarını yerine getirmiş olan müstakil kuruluşlardır. Bunların haricinde, daha önce ilgili mevzuat ile ruhsatlandırılmış hastane vb sağlık kuruluşlarının bünyesinde açılan ve asgari personel ve donanım şartlarını yerine getirmiş olan Evde Bakım Birimleridir. Merkezlerde hekim olan bir mesul müdür bulunur. Mesul müdürün bulunmadığı ve merkezin hizmet verdiği saatlerde yetki devri yaptığı bir hekim bulunur. Mesul müdür sadece bir merkezde mesul müdürlük görevini üstlenebilir. Mesul müdür, idari işlerden bizzat, tıbbi işlemlerden ise diğer hekimler ile birlikte sorumludur. Mesul müdürün idari işlerinden, merkezin işleyişinden ve sunulan sağlık hizmetinin gerektirdiği alt yapı olanaklarının sağlanmasından sağlık kuruluşunun sahipleri de bizzat sorumludurlar.

Mesul müdürün görevleri şunlardır:

a) Açılış ve işleyiş ile ilgili her türlü izin işlemlerini yürütmek,

b) İşleyişte tanımlanmış alt yapı ve hizmet kalite standartlarının korunması ve sürdürülmesini sağlamak,

c) Merkezde görevine son verilen veya ayrılan sağlık personelinin çalışma izin belgelerini en geç bir hafta içerisinde Müdürlüğe iade etmek,

d) Merkez adına ilgili belgeleri onaylamak,

e) Tanımlanan düzenlemelerin ilgililer tarafından yerine getirilmesini sağlamak üzere gerekli iş tetkikleri yürütmek,

f) Denetim sırasında yetkililere gereken bilgi ve belgeleri sunmak ve denetime yardımcı olmak,

g) Çalışan personelin başta HIV, hepatit markerleri olmak üzere gerekli görülen tetkiklerini ve muayenelerini en az yılda bir defa periyodik olarak yaptırmak,

h) Sağlık mevzuatında belirtilen ve yetkililerce tanımlanacak diğer görevleri yerine getirmek.

Mesul müdür dışında iki hekim daha bulunmalıdır. Bunlardan en az birisi tam zamanlı olarak merkezde çalışmalıdır. Devamlı evde bakım hizmeti verilen hastaların hafta bir kez hekim tarafından ziyareti ile bakım planının denetlenmesi öngörülmektedir. Merkezde, en az dört hemşire veya sağlık memuru bulunmalıdır. İstenirse bunlardan birisi ebe olabilir. Bulunması zorunlu olan bu temel personel dışında, ihtiyaç halinde diyetisyen, fizyoterapist, sosyal hizmet uzmanı gibi personel bulundurulabilir. Evde bakım merkez veya birimleri, evde bakım hizmeti sunulan birey ile ilgili acil durumlarda, gerekli ambulans hizmetini vermek zorundadır. Kuruluş ambulans bulundurabilir veya acil ambulans hizmeti sunan şirketlerle sözleşme yapabilirler. Başvuru sahibinin evine hekim ve hemşirenin yapacağı ziyaret ile hastanın durumu değerlendirilerek bir bakım planı oluşturulur. Bu plan çerçevesinde diğer personel hastanın evine ziyaretlerde bulunur.

Kronik hastalıkların dışında özürlülerin bakımı ile ilgili çıkarılan 26679 sayı ve 23.10.2007 tarihli “Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik”, özürlü sağlık kurulu raporu ile özürlülüğü tespit edilmiş olan ve başkasının yardımı olmadan hayatını idame ettiremeyecek düzeyde bakıma ihtiyacı olan özürlünün bakımı ile ilgili esasları düzenlemektedir. Buna göre, gelirleri asgari ücretin 2/3 den fazla olmayan bireylere özürlünün kurum bakımı, personel tarafından evde bakılması için aylık ücret ödemesi yapılması öngörülmektedir.

Yatılı bakım merkezlerinden günde 24 saat süreyle bakım hizmeti alan özürlüler için 2 aylık net asgari ücret tutarında, gündüzlü bakım merkezlerinden günde 8 saat süreyle tam gün hizmet alan özürlülere bir aylık net asgari ücret tutarında, gündüzlü bakım merkezlerinden günde 4 saat süreyle yarım gün bakım hizmeti alan özürlülere bir aylık net asgari ücretin yarısı tutarında, bakıcı personel tarafından evinde günde 3 saat süreyle bakılan özürlülere bir aylık net asgari ücret tutarında ödeme yapılır. Yine bu yönetmeliğe göre akrabaları tarafından 24 saat bakılan özürlülere de bir aylık net asgari ücret tutarında ödeme yapılır.

Sağlık Bakanlığı’ na bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarınca evde sağlık hizmetlerinin verilmesine yönelik “Sağlık Bakanlığınca Sunulan Evde Sağlık Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönerge” 01.02.2010 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Bu yönerge ile

Bakanlığımıza bağlı sağlık kurum ve kuruluşları bünyesinde oluşturulacak evde sağlık hizmet birimlerinin tanımı, bu hizmetleri alacak hastalara ilişkin tıbbi ve sosyal ölçütlerin tespiti, evde sağlık hizmeti verecek sağlık ekibinin ve gerekli ekipmanın standartlarının belirlenmesi, ilgili personelin görev yetki ve sorumlulukları, randevu, kayıt ve takip sistemlerinin kurulması, çalışma sistemine ilişkin usul ve esaslar ile denetim esaslarına ilişkin mevzuat ve altyapı düzenlemeleri yapılarak evde sağlık hizmetlerinin kamu kuruluşları vasıtasıyla sosyal devlet anlayışı içerisinde verilmesi ve tüm ülke genelinde etkin ve ulaşılabilir bir şekilde uygulamaya konulması hedeflenmiştir.

Günümüzde evde bakım hizmeti ağırlıklı olarak özel şirketler tarafından verilmektedir. Bu hizmetlerin finansmanı mevcut resmi sigorta sistemi tarafından karşılanmamakta, bu yüzden bu hizmetlerden toplumun geniş kesimleri yararlanamamaktadır. Özel sigorta şirketlerinin poliçelerinde evde bakımla ilgili hükümler bulunmakta fakat özel sigorta şirketleri genelde bu hizmetlerin finansmanını uzun süre karşılamamaktadır(16).

Ülkemizde evde bakım ihtiyacının düzeyi veya toplumda evde bakım hizmeti almakta olan kişilerin oranı bilinmemektedir. Küçük ölçekli yerel çalışmalar mevcuttur. Ankara Batıkent 1. sağlık ocağı bölgesinde yapılan bir araştırmada evde bakım verilme sıklığı %5, yine Ankara Çankaya bölgesinde yapılan bir çalışmada ise %8,7 bulunmuştur(32). Ülkemizde 2000 yılında 65 yaş ve üzeri nüfusun oranının % 5,6’dan 2020 yılında %7,7 ye yükselmesi beklenmekteyken, önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfusun bakım sorununun, özellikle evde bakımın önem kazanacağını tahmin etmek güç değildir.

Ülkemizde bakım hastalarına verilen hizmetler daha çok kurum bazındadır. Türkiye’de 21.10.2008 itibari ile Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na, kamu kurum ve kuruluşlarına, yerel yönetimlere, dernek ve vakıflara, gerçek kişilere ve azınlıklara ait toplam 259 huzurevinde 20754 yatak kapasitesi mevcuttur(12). Kaba bir hesaplama ile 60 yaş ve üzeri 341 kişiye bir huzurevi yatağı düşmektedir. Bu azımsanmayacak bir rakam olmakla birlikte, yaşlıların kurumlara giriş koşulları nedeniyle mevcut huzurevleri gereksinimi karşılamaktan çok uzaktır. Örneğin huzurevlerine kabul edilecek yaşlılarda aranılan nitelikler arasında “kendi gereksinimlerini karşılamasını engelleyici bir rahatsızlığı bulunmamak, yeme, içme, banyo, tuvalet ve bunun gibi günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak yapabilecek durumda olmak, ruh sağlığı yerinde olmak”; yine huzurevi yaşlı bakım ve rehabilitasyon

merkezlerine kabul edilecek yaşlılarda aranılan nitelikler arasında “ruh sağlığı yerinde olmak” gibi şartlar yer almaktadır. Bu şartlar 1982 Anayasasının 61. maddesinde belirtilen “yaşlıların devletçe korunacağı, yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıkların kanunla düzenleneceği, bu amaçlarla devletin gerekli teşkilat ve tesisleri kurması veya kurdurması” hükmü ile örtüşmemektedir(13).

Tüm bu yetersizliklere karşın hükümetin Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda (2007-2013) ülkemizde yaşlı nüfusta artış gözlendiğinden, aile yapısının değişime uğradığından, bu nedenle yaşlı kesime götürülecek hizmetlerin öneminin arttığından, birden fazla kurum veya kuruluşun faaliyet gösterdiği sektörlerde genel bir koordinasyon sorunu ve işbirliği yetersizliğinin gözlendiğinden, yanı sıra ulusal ve yerel düzeyde, topluma entegrasyon ve aidiyet duygusunu geliştirici önlemlerin alınması ve bu alanlarda yerel yönetimlerin kapasitelerinin ve sivil toplum kuruluşları ile diyalogun artırılmasına olan ihtiyaçtan söz edilmekte; “sosyal hizmet ve yardımların ihtiyaç sahiplerine daha etkili sunulması amacıyla, bu alanda hizmet veren kurumlar arasında işbirliğini sağlayan, yerel yönetim ve siviltoplum insiyatifini artıran, ihtiyaç sahiplerinin tespitinde ve ihtiyaçlarının karşılanmasında objektif kriterler getiren düzenlemeler yapılacağı ve sosyal hizmet ile yardımlar alanında nitelikli personel eksikliğinin giderileceği”; “yaşlılara yönelik evde bakım hizmetinin destekleneceği, kurumsal bakım hizmetlerinin ise nitelik ve niceliğinin artırılacağı” belirtilmektedir(12).

Oldukça iyimser düşüncelerle yazılmış bu plan, iyileşme yönünde küçük değişimler olmasına karşın, henüz yaygın biçimde hayata geçirilememiştir. Evde bakım kronik hastalığı veya sakatlığı olan veya taburculuk sonrası evde tedavi alması gereken veya terminal dönemde olan kişilere sağlığını yeniden kazandırmak, yükseltmek ve gelişebilecek komplikasyonlara karşı korumak için multipl sağlık ve sosyal hizmetlerin profesyonel düzeyde bireyin kendi yaşadığı yerde verilmesidir. Evde Bakım Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre evde bakım “Hekimlerin önerileri doğrultusunda hasta kişilere aileleri ile yaşadıkları ortamda, sağlık ekibi tarafından rehabilitasyon, fizyoterapi, psikolojik tedavi de dahil tıbbi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sağlık ve bakım ile takip hizmetlerinin sunulmasıdır”.

Bugün ülkemizde evde bakım hizmetleri, yerel yönetimler tarafından yoğun olmakla birlikte, yerel yönetimler, özel hastaneler, özel evde bakım merkezleri ve kamu hastanelerinin evde bakım birimleri tarafından yürütülmektedir. Evde Bakım Hizmetleri

Sunumu Hakkında Yönetmelik madde 5’te sağlık kuruluşlarının, faaliyet alanları, verilen hizmetin kapsamına göre altyapı özellikleri ile hizmet veren personelin niteliğine göre, merkez veya birim olarak açılabileceği belirtilmektedir. Madde 6’da merkezlerin, tabip sorumluluğunda ve gerekli asgari standart donanım ve personel desteği ile sadece evde bakım hizmetleri verilmek üzere müstakil olarak açılan kuruluş; madde 7’de birimlerin, hastane, tıp merkezi, özel dal merkezi veya poliklinik olarak ilgili mevzuatına göre ruhsatlandırılmış özel sağlık kuruluşları bünyesinde, bir birim olarak gerekli asgari standart donanım ve personel desteği ile evde bakım hizmetleri sunan kuruluş olduğu belirtilmektedir. Madde 8’de merkezlerin özel hukuk tüzel kişiler ve gerçek kişilerce müstakil olarak açılıp işletilebileceği, birimlerin ise 9/3/2000 tarihli ve 23988 sayılı Resmî Gazete’de Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında yayımlanan Yönetmelik hükümlerine göre açılan merkezler, poliklinikler ile özel hastaneler mevzuatı uyarınca ruhsatlandıran özel hastaneler bünyesinde açılabileceği, mevzuatında halka sağlık hizmeti sunumu ile ilgili düzenleme yer alan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu hastanelerinin de, bu yönetmelik kapsamında evde bakım hizmeti verebileceği belirtilmektedir(14).

Evde bakımdan hastaneden taburcu olduktan sonra tedavisinin devam etmesi gerekenler (yara bakımı, IV terapi, fizyoterapi..vb), kronik hastalıkları veya özürlülüğü nedeniyle evden çıkamayan, tek başına bakımını sağlayamayan veya evde bakımını yapacak hiç kimsesi olmayan, şizofreni, depresyon veya diğer psikozlar gibi kronik mental hastalığa sahip olan, yakınları tarafından bakımında zorluk çekilen, huzurevlerine şartları uymadığı için yatırılamayan, terminal dönemde olup yakınları tarafından bu dönemi evinde huzur içinde geçirmesi istenen veya sadece aralıklı bakım ihtiyacı olan kişiler yararlanmaktadır.

Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmeliği’nin çalışma usul ve esaslarına değinen beşinci bölüm, madde 19’da “Evde bakım hizmeti almak isteyen kişi, sağlık kuruluşuna bizzat veya telefon ile müracaat edebilir. Çağrı merkezi görevlisi personel hizmet talep eden kişi ile görüşme yapar, gerekli bilgileri verir. İlk görüşmeyi takiben hekim veya hemşire tarafından görüşme yapılır. Hizmet alacak kişinin durumu ve sunulacak hizmet belirlenir. Bakım hizmeti alacak kişi hekim ve hemşire tarafından evde ziyaret edilir, kişinin bakım ihtiyaçları, ev şartları belirlenir. Hekim tarafından evde bakım hizmeti alacak kişinin varsa tanısını koyup ve tedavisini planlayan diğer hekimler ile bağlantı kurulur, tedavi planı

ve tedavisini planlayan diğer hekimler bulunmuyor veya bağlantı kurulamıyorsa hizmet alacak kişinin sağlık durumuna göre sağlık kuruluşunun hekimi tarafından muayene edilerek, tanı ve tedavi planı hazırlanır. Hemşire tarafından da bakım planı hazırlanarak hekimin onayına sunulur, varsa gerekli değişiklikler yapılarak uygulanacak bakım planı hazırlanır. Gerektiği durumlarda ilgili uzmanlık alanlarındaki uzman hekimlerle hasta konsültasyonu sağlanır. Evde bakım planına göre hekim dışı sağlık personelinin görev saatleri ve uygulayacakları işlemler belirlenir ve görev dağılımı yapılır”denilmektedir(14). Ülkemizde, sağlık politikaları açısından değerlendirdiğimizde, evde bakım sisteminin yaygınlaştırma çabalarının temel nedeni bu sistemin maliyet etkili olmasıdır. Ancak yukarıda ifade edilen paragrafta görüldüğü gibi, yönetmelikte hangi olguların bakım kapsamına alınacağı net değildir. Bu şekilde bir değerlendirme ile kişilere evde bakım hizmeti verilirse, mevcut insan gücü, sağlığa ayrılan bütçe vs düşünüldüğünde evde bakım sisteminin çok maliyet etkili bir sistem olmadığı görülecektir. Bu nedenle evde bakım kapsamına kimler alınacak sorusunun ayrıntılı olarak yanıtlanmasına ihtiyaç vardır.

Evde bakımda üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer husus hekim ve hemşirenin denetiminde sınırlı bakım faaliyetlerinde çalışacak ara insan gücünün yetiştirilmesine duyulan ihtiyaçtır. Burada yanıtlanması gereken anahtar soru eksik ara insan gucunun kim tarafından ve nasıl yetiştirileceğidir. Ülkemizde mevcut durumda yaşlı ya da hasta bakıcısı adı altında çok ceşitli düzeylerde, çok farklı kurumlar tarafından ara insan gücü yetiştirilmektedir. Bu programların denetimi ve standardizasyonu yapılmadıkça ülkemizde kaliteli bir evde bakım hizmeti başlatılmasına imkan yoktur. Oysa bu konuda Uluslararası Çalışma Örgütü’nün hazırladığı meslek tanımlamaları vardır. Ara insan gücü yetiştirilirken bu örgütün standartları rehber alınmalıdır. En önemlisi de bu programlar meslek örgütleri, üniversiteler, yerel yönetimler ve ilgili bakanlıkların işbirliğinde yapılmalıdır.

Evde bakım gereksinimi olan yaşlılarda en çok görülen hastalıklar ortopedik problemler, kardiyak problemler, diyabet ve solunum problemleridir. Yaşlılarda en sık görülen bakım problemleri ise bilgi eksikliği, demans, malnütrisyon, immobilizasyon, aktivite intoleransı, bozulmuş deri bütünlüğü, konfor eksikliği, öz-bakım yetersizliği, etkisiz solunum, tedaviye katılma/surdurme gucluğu ve düşme, kazalar, ihmal ve istismara yol acan guvenlik eksikliğidir. Tüm bu sorunlar demans, beslenme bozukluğu, hareket ile ilgili sorunlar, polifarmasi ve güvenlik sorunları ana başlıkları altında ele alınabilir.

Bu problemler semptom yönetiminin sağlanması ve hastaların optimum sağlıklarını geri kazanmalarını sağlamak icin evde bakım hemşireleri tarafından bakım planlamalarında ve uygulamalarında dikkat edilmesi gereken konulardır. Sonuç olarak ülkemizde evde bakım hizmetleri henüz yaygınlaşmamıştır, evde bakım hizmetlerinin sunumunun nasıl yapılacağına dair belirlenmiş bir model yoktur, altyapı planlamaları yapılmamıştır, evde bakım hizmetleri daha çok özel sektör ve yerel yönetimler tarafından verilmektedir, bu hizmetleri verecek nitelikli insan gücü eksiklikleri mevcuttur.

Oysa evde bakım geleneksel aile yapımıza son derece uygun olduğundan toplum tarafından kabullenilmesi ve benimsenmesi kolay bir modeldir. Bu bağlamda evde bakımda aile üyelerine aktif rol verilmesi ve aile üyelerinin bakıma katılabilmeleri icin eğitim ve danışmanlık yolu ile güçlendirilmeleri gerekir. Ayrıca ara insan gücünün yetiştirilmesi, bu konuda esas ve usüllerin belirlenmesine ivedilikle gereksinim vardır. Evde bakım hizmetlerinin sadece özel kuruluşlar ve yerel yönetimler aracılığıyla karşılanamayacağı gerçeğinden hareketle, genel sağlık sistemi içinde ve diğer sağlık hizmeti sunan kuruluşlarla bağlantılı bir kamu hizmeti olarak planlanması uygun olacaktır. Bu hizmetin gerektiği gibi verilebilmesi için destekleyici hizmetlerle birlikte sunulması yaşamsal onem taşımaktadır. Hizmeti sadece sağlık hizmeti ile sınırlamak, hizmetin hiç yaşama geçmemesine neden olacaktır. Bu nedenle evde bakım hizmetleri sağlık ve sosyal hizmetlerin entegrasyonu şeklinde olmalıdır. Bu konuda halen yürürlükte olan 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun başta olmak üzere ilgili yasalarda evde bakım ile ilgili

Benzer Belgeler