• Sonuç bulunamadı

3.7. Tasarım Ġlkeleri

3.8.5. Hareket

Becer‟e (2001) göre, bir tasarımda durağanlığı ortadan kaldırmak için hareket ilkesini kullanmak, izleyicinin gözünü vurgulanmak istenen noktaya odaklamak gerekmektedir. Ancak bu durum gerçekleĢtirildiğinde, göz hareketi kolaylaĢır ve

tasarımın içinde seyahat edilmesi durumu gerçekleĢir. Çizgiler ve noktalar farklı noktalara yönelerek tasarım üzerindeki hareketi oluĢturmaktadırlar. Bundan dolayı tasarımcı da çalıĢmada vermek istediği mesaj doğrultusunda, yapacağı hareketi yönlendirmekten sorumlu kiĢidir (s. 62).

Atalayer (1994: 117) çalıĢmasında, tasarımda, estetiksel içeriğe sahip olan ve görsel hareket diye adlandırılan, etki ve algılamalardan bahseder. Bu etki ve algılamalar nesne ve varlıkların, fiziksel yapılarına göre farklılık gösterip, doku-form-kontur öğeleri ve ıĢık enerjisine bağlı olarak değiĢik etki ve titreĢimler yaratırlar. Böylelikle görsel hareketin anlam ve gücünün belirlenmesinde dıĢ faktörler olan görme yetisi ve algılama yeteneği etkin bir rol oynar. Tasarım öğeleri ile oluĢturulan, bu hareketin yarattığı etki bütünüyle görseldir.

Hareket resim yüzeyindeki elemanların konum ve pozlarından kaynaklanan durağan dengenin, sanatçı tarafından bilinçli olarak değiĢtirilmesi durumudur (Artut, 2009: 154).

Resim sanatında ise, baĢta sanatçının baĢarısına göre figürün ya da objenin benzerliklerine dayalı bir hareket kullanılmaktaydı. Empresyonizm akımı ile birlikte Van Gogh ıĢık ve renk oyunları kullanarak hareket izlenimi vermeye çalıĢtı. Op Art akımında ise hareket yan yana gelen çizgilerin yoğunluğunu kullanarak verildi (Deliduman, Ġstifoğlu Orhon, 2006: 40).

Özetle, öğelerin birbirleri arasındaki uygunluk-zıtlık içinde düzenlenmeleri, tasarımın görsel algıya bağlanan, estetik hareket etkisini yaratmaktadır. Hareket ilkesi zihin merkezini düzenli ve sürekli suretle uyarır. Böylelikle dikkat ve algılama derinliği, devamlılık kazanır. Hareket tesirlerinin, kalıcı-derin bilgi ve etki yarattığı doğru olmakla birlikte, algılayıcı tasarımın her yönü ile ilgilenir. Buna bağlı olarak da, bedensel ve zihinsel yöneliĢler açığa çıkar (Aynı Eser, s.118).

ġekil 32. Hareket (Berna Ġstifoğlu Orhun Atölyesi Öğrenci ÇalıĢması)

(Deliduman, Ġstifoğlu Orhun, 2006: 41)

3.8.6.Ahenk (Harmoni)

BoydaĢ (2007: 22-23) ahengi, bir sanat eserinde var olan elemanların birbirleriyle olan benzerliğini vurgulamak için kullanıldığını söylemektedir. Tekrarlarla ve ince değiĢikliklerle sağlanan ahenk, birbirleriyle ilgili ön yapı elemanlarının tekrarından oluĢmaktadır. Bir tasarımda sadece geometrik biçimleri kullanmak, hem geometrik hem de serbest formları kullanmaya göre daha ahenkli sayılmaktadır. Ahenk aynı zamanda iki zıtlık arasındaki ortada, siyah beyaz zıtlığı arasındaki gridedir. Bazen de anne baba iliĢkisindeki çocuktur.

Atalayer (1994) çalıĢmasında, algısal manada, tamlığın, zihinde uygunluk oluĢturacağını, bütünlüğün ve düzenliliğin sağlanmasının bakılması rahat, algısı kıvrak, akıĢkan bir yapılaĢmayı sağlayacağını söylemektedir. Biçimle özün, bütünle parçaların ve parçaların kendi arasındaki, biçimsel (ton, aydınlık, ölçü, miktar, yön, aralık gibi) ve anlatımsal benzerliklerinin, yakın-akraba değerlerinin uyum-ahenk olduğunu belirtmiĢtir (s.123).

ġekil 33. Harmoni

ġekil 34. Nüans ve ton armonisi

(OdabaĢı, 1996 :95)

Gürer (2004: 163-165), harmoninin her anlamda bir orta kararlılık ifade ettiğini, biçim, ölçü, renk gibi bir çok elemanın, benzer olan ünitelerin armonik olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte Gürer, harmoniyi 3 ana baĢlık halinde tanımlamıĢ ve açıklamıĢtır. Harmoni türlerinden biri olan fonksiyon harmonisi birbirine benzemeyen ancak birbiri arasında kullanıĢ birlikteliğini oluĢturan harmoni türüdür. Bu türe örnek olarak olarak üzüm salkımı, Ģarap ĢiĢesi verilmektedir. Ġkinci bir tür olan biçim ve düzen harmonisinde ise örnek olarak tekstil dizaynındaki düzen harmonisi verilmektedir. Son tür olan karakter harmonisinde dizayn tamamlayıcıları olan süsler, motifler ve kabartmalar ile dizaynın elemanları araındaki uslup birlikteliğidir denmektedir. Örnek olarak da bir döneme ait bir usluptaki binaya ait elemanlar ve süslemeleri arasındaki karakter benzerliği verilmiĢtir.

3.8.7.Birlik

Yılmaz (2007: 36) çalıĢmasında birliği, sanat eserindeki organik bütünlükle iliĢkilendirmektedir. Kompozisyonu meydana getiren bütünün değerinin, ayrı ayrı öğelerin değerinden daha üstü olduğu belirtilmiĢtir. Bunun yanısıra kompozisyonu oluĢturan elemanların arasındaki uygun bağlantılar da birliği oluĢturmaktadır. Örnek olarak nasıl ki leke etkisinin geliĢigüzel serpiĢtirilmesi, lekeler arasında kopukluğa ve

dağınıklığa neden olacaksa, koyu ve açık değerlerin, göz yoluyla bağlantı kurarak devamlılığı sağlayabileceği Ģekilde yerleĢtirilmesi de birliği, bütünlüğü oluĢturacaktır. Bu durumda ortaya çıkan olay sadece leke için değil, bir resmi oluĢturan tüm öğeler için de geçerli olacaktır. Kompozisyon elemanları birbirleriyle uygun bağlantılar sağladığı sürece birlikte aynı Ģekilde elde edilmiĢ olur.

Kusursuz bir sanat yapıtında tüm elemanlar birbirlerine bağlıdırlar. Bu elemanlar birleĢerek bir bütün oluĢtururlar; bu bütünün değeri tek tek elemanların toplamının değerinden çok daha üstündür (Read, 1974: 50).

Ersoy (1995:154) açıklamasında kapalı form ilkesinin, bir yapıtta birlik olarak ortaya çıktığını ve bu birliğin varlığını kabul edildiğini söylemektedir. Ancak yazar, bir yapıtta birlikten söz edilebilmesi için onun bir bakıĢta biçimlerin hepsinde birden sezinlenip, duyumsanabildiği zaman var olduğunu da dile getirmektedir. Bununla birlikte birlik duygusunun yavaĢ yavaĢ geliĢtiğini, bunun da tektonik ya da atektonik düzende olsun değiĢmez bir kural olduğunu, geçmiĢte Klasiklerin ayrıntılardan bütüne varmalarını sağlayan bir etken olduğunu söylemiĢtir.

Birlik sağlanması için, tasarım öğelerinin dengeli ve uygun olarak kullanılması gerekmektedir. ġekli, amacı, görevi, çalıĢma tarzı, özellikleri aynı olmayan bir çok parça, belirli bir düzen içinde bir arada görevlerini yaparak, birlik oluĢtururlar (Deliduman, Ġstifoğlu Orhon: 37).

Gürer (2004) birliğin iki esas tipinden söz etmektedir. Birliğin ilk tipi olan statik birlik, bilinen geometrik biçimler ve Ģekillerden ortaya çıkan bir görünümdür. Tabii ve inorganik formlar bu türün içinde örnek olarak verilmiĢtir. Ġkinci tür olan dinamik birlikte ise, bazı geçiĢ ve hareketlerin olduğu, değiĢkenlik gösterdiği ifade edilmiĢtir. Bu türün örnekleri olarak da nebatlar, hayvanlar, yaĢayan, büyüyen hareket eden ifadeler verilmiĢtir. Bu iki türün arasındaki farklar ise statik birlik pasif, durağan, sabit ve hareketsizken, dinamik birliğin akıcı bir oluĢumu ifade etmesidir. Ayrıca statik birlikte bir kaideye uyarak tekrar eden elemanlar daire kavisinin belirli formunu ifade ederken, dinamik birlikte ise logaritmik spiralin akıcı sürekliliği gözlenir (s.194).

Tasarımda birlik ilkesi; Öztuna‟ya (2007: 52) göre, öğelerin, ilkelerin ve malzemelerin birleĢimini görmemize imkan tanır. Yazar, birliğin, görünmeyen bir yapıĢtırıcı gibi olduğunu, biraradaymıĢ gibi görünen farklı parçaların tümünü bütünleĢtirdiğini belirtmiĢtir. Ayrıca birlikten yoksun bir tasarımın, izleyicinin zihnini

karıĢtırdığını, birliğin bir tasarıma odaklanmak için önemli bir unsur olduğunu ifade etmiĢtir.

ġekil 35. Birlik (Canan Deliduman Atölyesi Ögrenci Çalısması)

(Gence ve Orhon, 2006, s.37)

3.8.8. Oran (Proporsiyon)

Gürer‟e (2004: 109) göre proporsiyon, parçaların birbirleriyle ya da bütünle kurduğu karĢılıklı iliĢkiyi kapsamaktadır. Proporsiyona, sezgi veya matematiksel ölçüler geliĢtirerek yapılan hesaplarla ulaĢılabilir. Gözümüze güzel görünen doğanın oranları kadar (örneğin bir kelebek kanadındaki ölçüler), matematiksel oranlar da görsel anlamlara dönüĢmektedir.

Atalayer (1994) oranı, iki Ģey arasındaki, ölçüsel uygunluk olarak tanımlamaktadır. Bunun yanısıra iki ya da daha fazla nicelik, büyüklük, arasındaki bağıntılar da oran kavramını vermektedir. Oran, aynı zamanda kiĢinin, bilinçli ya da bilinçsiz bir Ģekilde, kendine göre, ölçüler arasında oranlamalar yapmasına, duyumsayıp algılamasına neden olur. Oran bir baĢka tanımla birimsel, ölçüsel kıyas sistematiği, karĢılaĢtırma düzenidir. Oranın özelliklerinden bir de estetik ifadenin gücünü ve etkisini Ģiddetlendirip, yok edebilmesidir. Algı zenginliği, oran duygusunu geliĢtirip kuvvetlendirdiği gibi ölçü de, görsel sanatlar eğitiminde, tamamiyle oran iliĢkileriyle varolur (s.205).

Becer (2011: 68) iki ya da daha fazla sayıdaki görsel unsurun tasarım yüzeyinde biraraya gelmesiyle, bir orantı sorununun ortaya çıkacağını söylemektedir. Bu sorun tasarımcı açısından bakıldığında; orantı, boyutlararası iliĢkiler olarak tanımlanmaktadır. Orantılı iliĢkiler, tasarım yüzeyinin eni ile boyu, görsel unsurların geniĢlikleri ve yükseklikleri ile birarada oluĢturulan kitlelerin boyutları arasında daima bulunmaktadır. Algı ve iletiĢimi direk olarak etkileyen Ģey bir görsel unsurun tasarım içindeki diğer unsurlarla kurduğu orantısal iliĢkilerdir.

BoydaĢ‟a (2007) göre, bir nesneyi baĢka bir nesne ile kıyaslamadıkça, onun ne kadar büyük yahut küçük olduğunu söyleyemeyiz, anlatamayız (s. 26).

Atalayer (1994: 206) proporsiyonu ayrı bir baĢlık halinde ele almıĢ ve Ģu Ģekilde açıklamıĢtır; ölçü, değerleri arasındaki bağlantılardır. Doğadaki herĢey, bir proporsiyon içermektedir. Bir bütünün içeriğindeki ölçü, uyum ve denge proporsiyondur.

ġekil 36. Proporsiyon (Pisarro, Ġtalyan Bulvarı‟nda Sabah GüneĢi)

(Südor, 2000: 100)

3.8.8.1. Altın Oran:

Altın Oran eski Yunanlılar tarafından doğadaki ipuçlarını takip ederek bulunmuĢtur. Nebati dünyadaki (yapraklar, çiçekler, dallar), kristallerdeki (kar tanesi) ve birçok canlı organizmadaki oranlar incelendiğinde Altın Oran iliĢkisine rastlanılmaktadır. Rönesans ustaları olan Leonardo Da Vinci, Michelangelo ve Albrecht

Dürer, sonraki dönemlerde Kübist ressamlar, ünlü mimar ve Ģehir plancısı olan Le Corbusier de yapıtlarında Altın Oran ilkelerinden yararlanmıĢlardır. “Bir çizgi herhangi bir yerinden ikiye bölündüğünde; küçük parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın bütüne oranına eĢittir.” sözü ile açıklanmaya çalıĢılan Altın Oran, sayısal olarak ifade edilmek istenildiğinde; 3:5, 5:8, 8:13... gibi sayıların ikili iliĢkileriyle gösterilebilir (Becer, 2011: 69).

Atalayer‟e (1994: 205) göre, insanın ölçülerine uyumlu, en uygun olan oran, altın orandır. 1.618 ölçüsüne eĢit düĢen altın oran, kendinden önce gelen iki sayının toplamlarının (0,1,1,2,3,5,8,...), önceki sayıyla oranlanmasıyla, ortaya çıkan sayı olan 1.618‟dir. Ġnsan ortaya çıkan bu orandan haz duymaktadır.

Artut (2009: 163) 1.618 sayısını açıklarken; Leonardo da Vinci‟nin , Mona Lisa ve Vitrius Adamı (Man in Action) adlı çalıĢmalarındaki insan vücutlarını oluĢtururken altın orandan yararlandığını, bundan dolayı da eski bilim adamlarının „1.618‟ sayısını „Altın Oran‟ olarak kabul ettiklerini belirtmiĢtir.

Read‟e (1931) göre ise; altın oran diye kabul edilen geometrik orantı yüz yıllardır sanat sırlarının bir anahtarı olarak kabul edilmiĢtir. Sadece sanatta değil, doğadaki herĢeye o kadar fazla uygulanmıĢtır ki zaman zaman dini bir saygı bile kazanmıĢtır (Çev. Ġnal, Asgari, 1974: 23).

BÖLÜM IV

4. YÖNTEM

AraĢtırmanın bu bölümünde araĢtırma modeli, evren ve örneklem, verilerin toplanması ve verilerin analizi aĢamaları açıklanmıĢtır.

4.1. AraĢtırmanın Modeli

Bu araĢtırma nitel olarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Random (seçkisiz örnekleme) yöntemiyle, 4. Sınıf Resim Anasanat atölyede öğrenim gören 39 öğrenci seçilmiĢ, bu öğrencilere eĢ ağırlıklı bir kompozisyonla ortak çalıĢma yaptırılmıĢtır. Bu aĢamada, öğrenci çalıĢmalarını yorumlamak için, betimsel yöntemlerden tarama modeli; uzman ve öğrenci görüĢlerini belirtmek için de, görüĢme yöntemi kullanılmıĢtır. Bu yönüyle betimsel olan araĢtırmada, alanında uzman olan eğitimcilerin ve 4. Sınıf Resim Atölye öğrencilerinin Temel Tasarım dersinin, Anasanat Atölye Resim dersindeki yerini belirlemek için görüĢme yönteminden yararlanılmıĢtır.

4.2. Evren ve Örneklem

AraĢtırmanın evrenini; G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi G.S.E. Bölümü Resim-ĠĢ Eğitimi Anabilim Dalında bulunan Resim Atölye-Temel Tasarım Eğitimi Uzmanları ile, Resim Atölye 4. Sınıfına devam eden öğrenciler oluĢtururken, örneklemini ise; G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi G.S.E. Bölümü Resim-ĠĢ Eğitimi Anabilim Dalı Anasanat Atölye Resim 4. Sınıfına devam eden öğrenciler arasından random yolla seçilmiĢ 39 kiĢi oluĢturmaktadır.

4.3. Verilerin Toplanması

AraĢtırmanın kuramsal temelinin oluĢturulmasında alanda yayınlanmıĢ tez, makale, kitap v.b. literatür taranarak derslerle ilgili kitaplara baĢvurulmuĢtur. Verilerin

nitel analizi, öğrencilere uygulanan eĢ ağırlıklı kompoziyon uygulamalarının uzmanlar tarafından betimsel analizi ile elde edilmiĢtir. AraĢtırmanın amacına dönük olarak, araĢtırmacı tarafından kaynak kiĢinin verebileceği yanıtları içeren görüĢme soruları hazırlanmıĢtır. Hazırlanan bu sorular, Resim Atölye-Temel Tasarım eğitimi uzmanları ile 4. Sınıf öğrencilerine sorulmuĢtur. GörüĢme esnasında ses kayıt cihazından

yararlanılarak, kaynak ve görüĢmeci arasındaki verilerin kaydedilmesi

kolaylaĢtırılmıĢtır.

GörüĢme Kayıtları: Öğrenci ve uzmanların düĢüncelerini daha yakından tanımak, cevapları daha gerçekçi değerlendirebilmek amacıyla, öğrenci ve uzmanlarla görüĢmeler yapılmıĢ ve görüĢmelerden elde edilen veriler düzenli olarak kaydedilmiĢtir. Öğrenci ve uzmanların Temel Tasarım derslerinin, Anasanat Atölye Resim çalıĢmalarına yansıması hakkında ne düĢündüklerini anlamak amacıyla, görüĢmeler yapılmıĢtır. Öğrencilerin bu görüĢmelerin araĢtırma yapmak amacıyla yapıldığını

bilmediklerinden, öğrencilerin düĢüncelerini açıklarken gerçekçi olduğu

düĢünülmektedir.

Gözlem kayıtları: AraĢtırmanın amacına yönelik uygulama kısmında gözlem yapılmıĢtır. Öğrencilerin atölyede yapılan uygulama hakkındaki tutum ve davranıĢları, konuyla ilgilisi olduğu kadarıyla notlar Ģeklinde kaydedilmiĢtir. Kaydedilen bu notlar yorum kısmında belirtilmiĢtir. Uygulamaya yönelik atölye içindeki gözlemler her uygulama süresi sonunda kayda geçirilmesi suretiyle oluĢturulmuĢtur.

4.4. Verilerin Analizi

Verilerin nitel analizi, uzman ve öğrenciler ile yapılan görüĢmelerin çözümlenmesiyle elde edilmiĢtir. Bunun yanı sıra literatür taraması sonucunda elde edilen veriler de araĢtırmanın amacına dönük olarak analiz edilmiĢtir. Aynı zamanda uygulama sonucunda elde edilen öğrenci iĢleri alanla ilgili iki uzman ile birlikte betimsel olarak analiz edilmiĢtir. Elde edilen verilerin tümü araĢtırmacı tarafından sentezlenerek sonuca gidilmiĢtir.

BÖLÜM V.

5. BULGULAR VE YORUM

AraĢtırmanın bu bölümünde; Resim - ĠĢ Öğretmenliği Programındaki Temel Tasarım dersini almıĢ 4. Sınıf Resim Atölye öğrencilerine yapılan uygulama çalıĢmasının uzmanlar tarafından analizinin yanısıra Temel Tasarım dersi-Resim Atölye dersi uzmanları ve Resim Atölye 4. sınıf öğrencileriyle yapılan görüĢme sorularının yanıtlarından hareketle yorumlamaya gidilmiĢtir.

G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi G.S.E Bölümü Resim-ĠĢ Öğretmenliği Programlarının 1. sınıfında okutulmakta olan Temel Tasarım dersleri tasarımın ilke ve öğelerini benimsemiĢ, öğrencilerin yaratım süreçlerini gözlemleyen, onlara çalıĢmalarında yol gösterme amacını gütmektedir. Temel Tasarım eğitimi içeriğinde var olan tasarımın ilke ve öğeleri sanat eğitiminin temelini oluĢturmanın yanısıra, sanat öğrencisinin ileriki çalıĢmalarında da yararlanacağı her alanda vazgeçilmez unsurlardır. Temel Tasarım derslerinin öğretme-öğrenme sürecinde tasarımın öğe ve ilkelerinin anlaĢılır ve uygulanabilir düzeyde kavratılması, bilgilerin sağlam temeller üzerinde var olabilmesi için gereklidir. Ancak Resim – ĠĢ Öğretmenliği Programlarının 1.sınıfında okutulmakta olan Temel Tasarım dersinin öğretme-öğrenme süreçlerinin iĢlenmesinde önemli sorunların olduğu, derste iĢlenen konuları öğrencilerin ilerleyen atölye çalıĢmalarında bilinçli olarak kullanamadığı görülmekte ve bu durumun nedenleri merak uyandırmaktadır.

Resim - ĠĢ Öğretmenliği Programlarında Türkiye‟nin her yerinden öğrenciler eğitim almakta, genellikle bu öğrencilerin de bir kısmı düz lise bir kısmı ise güzel sanatlar liselerinden mezun olarak programa dahil olmaktadırlar. Güzel Sanatlar Liselerinde Temel Sanat Eğitimi adı altında haftada 8 saat iĢlenen, Temel Tasarım dersine çok benzeyen bir ders olduğu bilinmektedir. Ancak bu dersi ortaöğrenim süresince almıĢ olan öğrencilerde bile anasanat resim uygulamaları çalıĢmalarında öğrendikleri bilgileri aktarmada sıkıntı çektikleri gözlemlenmiĢtir.

Bu araĢtırma ile G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi G.S.E. Bölümü Resim-ĠĢ Anabilim Dalı‟nda öğrenim görmekte olan öğrencilerin, Temel Tasarım dersinde öğrendikleri bilgileri, Resim Atölye uygulamalarına yansıtıp yansıtamadıkları, eğer gerekli oranlarda yansıtamıyorlarsa bunun nedenleri ve çözüm önerilerinin belirlenmesi hedeflenmiĢtir.

AraĢtırma, 2012 - 2013 öğretim yılında G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi G.S.E Bölümü Resim-ĠĢ Anabilim Dalı Anasanat atölye Resim 4. Sınıfta öğrenim görmekte olan 39 öğrenciyle yapılan uygulama çalıĢması sonucunda elde edilen verilerle gerçekleĢtirilmiĢtir. Öğrencilere uygulanan çalıĢmada;

Öğrencilere uygulama yapmaları için hazırlanmıĢ olan kompozisyon, 15 kiĢinin birlikte çalıĢabileceği anasanat atölye dersliklerinde yapılmıĢtır. Atölye sınıf mevcudunun 10 kiĢiyi geçmemesi, öğrencilerin rahatlıkla uygulamayı yapabilmesine imkan sağlamıĢtır. Uygulamada resim atölye dersliklerinin seçilmesinin nedeni öğrencilerin birarada ortak uygulama yaparak aynı kompozisyon dahilinde geçerlilik sağlanma isteğidir. Yapılan çalıĢma her atölyede gündüz saatinde gerçekleĢmiĢ olup, tüm atölyelerde ıĢığın yönünü belirlemek amacıyla perdeler açık hale getirilip çalıĢmaya baĢlanmıĢtır. Kompozisyonda yer alan objelerin aralarındaki mesafe, nesnelerin yüzey üzerine yerleĢtirilme konumları her açıdan bütünlüğün sağlanabilmesi için bilinçli olarak konumlandırılmıĢtır. Bundan dolayı düzenlemenin tüm çevresi her öğrenci için bir kompozisyon alanı teĢkil etmektedir. Yine atölye uygulamasındaki bir diğer amaç ise, öğrencilerin oluĢturulan kompozisyon dıĢında atölyedeki diğer resimsel ve mekansal öğeleri de çalıĢmalarına katabilecekleri düĢünülerek seçilmiĢtir. Uygulamaya baĢlamadan önce öğrencilere çalıĢacakları kompoziyon için 1 saat süre verilmiĢ ve uygulama esnasında öğrencilere kompozisyonun istediği kesitini yansıtabileceği belirtilmiĢtir. Yine tüm öğrenciler arasında eĢitliği sağlamak için her bir öğrenciye aynı sayı ve markada pastel boya, kurĢun kalem, silgi ve aynı boyutlarda resim kağıdı dağıtılmıĢtır. ÇalıĢmada pastel boya tercih edilmesinin nedenlerinden biri uygulamada renk kullanılmasını sağlarken, kısa sürede sonuca gitmeye elveriĢli olması nedeniyledir. Bu amaca yönelik olan materyali kullanmada öğrencilere kolaylık sağlamaktır. ÇalıĢmaya baĢlanmadan önce öğrencilere oluĢturulan kompozisyonun istedikleri kesitini alabilecekleri ya da istedikleri taktirde diğer mekansal öğelerden de yararlanabilecekleri belirtilmiĢtir. Atölyedeki oturma düzeni öğrencinin düzenlemeyi ne açıdan çizmek istediğine bırakılmıĢ olup, hazırlanan kompozisyonun yerleĢtirildiği sehpanın uzunluğu öğrencilerin göz hizalarını sıkıntıya düĢürmeyecek Ģekilde seçilmiĢtir. ÇalıĢma konusu

olarak belirlenen objeler öğrencilerin göz hizalarını aĢmayacak Ģekilde bir düzlem üzerinde sergilenmiĢtir. Kompozisyonu oluĢturan nesneler öğrencilere sunulmadan önce uzman görüĢüyle düzenlenmiĢ, Temel Tasarım dersi içeriğinde öğretilen ilke ve elemanlar göz önünde bulundurularak konumlandırılmıĢtır. OluĢturulan düzenlemede üzeri gazeteyle örtülü bir sehpa, bir adet kırmızı el çantası, dört adet yeĢil soda ĢiĢesi yer almaktadır. Objelerin seçiminde çalıĢmalarda uygulanması beklenen leke, ritim, renk ve renk kontrastlığı, birim, doku, hareket, çizgi gibi öğe ve ilkeler göz önünde bulundurulmuĢtur. Düzenlemedeki gazete, lekesel etkiyi yaratmak için, kırmızı çantayla yeĢil soda ĢiĢeleri renk kontrastlığını vurgulamak için seçilmiĢtir. ġiĢelerin durdukları yerler ön-arka, yakınlık uzaklık kavramlarını ölçerken, birim tekrarının getirdiği ritim ve ahengi de yakalamak hedeflenmiĢtir. Çantadaki kırmızı renk farklı malzemeden kaynaklanan ton değerlerini yansıtırken aynı zamanda, üzerindeki tüylü yüzey doku kavramına dikkat çekmek için tercih sebebi olmuĢtur. Yine çantanın kareye yakın olan yatay formuyla, ĢiĢelerin dikey konumda konulması yatay-dikey kontrastlığının kullanılması için belirlenmiĢtir. Gazete kağıdının açık renkli sayfalarının seçilmesi, yüzey üzerinde bulunan objelerin koyu renkliliğini dengelemek içindir. Uygulanacak olan çalıĢma hazırlanırken sehpa üzerine konulan el çantası bilinçli olarak eğimli konumlandırılmıĢ olup, böylelikle kompozisyona yön katmak hedeflenmiĢtir. Çantanın sapınının yere doğru sağ yönlü olarak sarkıtılması kompozisyona diagonal bir hareket katmak içindir.

5.1. Temel Tasarım Dersinin Anasanat Atölye Resim Uygulamalarına Yansımasına

Benzer Belgeler