• Sonuç bulunamadı

1. MUSTAFA KUTLU’NUN HAYATI VE HİKÂYELERİ

3.9. Halk Sanatları ve Zanaatları

Mustafa kutlu hikâyelerindeki konuların özeliklerini yansıtacak şekilde olay- ların ekonomik yönünden doğan meslekleri özenle seçerek hikâyelerine aktarmıştır.

O da tuttu beni, rahmetli Nazım Usta’nın yanına çırak verdi. Böylece kundu- racılığa başladık. (YTYS/8)

Yorgancılık fena meslek değildi. (BB/14)

- Demek bankacı oldun, dedi. Hafız amca. (BB/33) Süleyman’ın dayısı, manifaturacı. (BB/45)

Faytoncu Muammer atların yem torbalarını başlarına geçirip kahveye yönel- mişti. (BB/70)

Babam bir kasabada ortaokul kâtibi imiş. (UH/18)

Onun yanında Berber Adem, onun yanında Leblebici Tâhir, en uçta ise Aşçı Lütfi Efendinin küçümen dükkânı sıralanırdı. (UH/35)

… o yıllarda işportacılık ile geçinen Çerçi Abdullah’ın avlu gerisindeki müş- temilatını tutmamıza aracılık etmişti. (UH/37)

- Manifaturacı Hacı Hilmi Efendi’nin kızı dedi Sevim Hanım. (UH/92)

Manifaturacının yanında Bezzaz Selim, onun yanında da Attar Kâmil Efen- di’nin dükkânı sıralanıyor. (MK/9)

Yorgancı Hafız Yaşar, Kuyumcu Nazım Efendi ve ortağı, Arzuhalci Kemal Efendi, Fotoğrafçı Sarhoş Selahattin, bir bakkal daha, meydana açılan bir sokak daha, sokak içinde Demirci Dello. (MK/17)

Şoför Kenan hâlâ motorun altında idi. (MK/39)

Kuyumcu Nazım Efendi kasabın çırağını savıp, heyecanını yendikten sonra valizini alıp çıkar. (MK/43)

Atı Hancı İdris’e teslim et. (MK/51)

Baş koltuğun ardında Kuyumcu Nazım Efendi, kucağında küçük meşin valiz. (MK/77)

Öğretmen Murat doktora dert yanıyor. (MK/88) Avcılıkta, atıcılıkta Bilâl ileride. (MK/118) - Avcılık devam ediyor mu? (MK/120)

Şemsettin Bilen zabıta Kemal’i her ne kadar mühim bir günün ehemmiyetine davet ettiyse de, kendini kendinden kurtaramadı. (TÖ/16)

Alaaddin tornacı. (TÖ/17)

Berber Baki traşı kesip kapı önüne kadar çıkarak arkalarından sesleniyor. (TÖ/27)

- Bizim zurnacı Niyazi’yi bul! (TÖ/70)

Doğru Hızarcı Hüseyin’in atelyesine… (TÖ/72) - Demirci Kerim, seni tanırım. (TÖ/82)

Hamamcı Hayrettin bile hamamı kapama fikrinden caymış idi. (TÖ/106) Kasabanın en eski ailelerinden birine mensup olup, baba mesleği aktarlığı sürdürürmüş. (TÖ/145)

Beri yanda yaylalar aslanı Bakırcı Ziya abi ve onunla birlikte pehlivanlar şahı Sadettin Kılıç, oğlu gol kralı Erol kardeşimiz. (TÖ/188)

Edebiyat öğretmeni önce halkı sükunete davet eder, törenin başlayacağını bildirir. (TÖ/193)

Elektrik direklerine yapıştırılmış “Overlokçular – Son ütücüler aranıyor.” (RP/19)

Onların arasında ayaküstü satıcılar. Tesbihci, kokucu, kalemci, çiçekçi vesa- ire. (RP/21)

Burayı Dürümcü Baba ile çiğ köfteci tutmuştur. (RP/21)

Penyeciler, fanilacılar, çocuk elbisesi ve eşofman satanlar malların yeşil alanın tel örgülerine asıp sergiliyorlar. Simitçi nerede boşluk buluyorsa oraya sıkı- şıyor. (RP/22)

Sahanlığın bir yanında gözlükçü var. (RP/23) Gözlükçünün karşısında çantacı. (RP/24)

İkinci güneş şemsiyesi Şapkacı Bacı’nın. (RP/25) Hurdacı Bilal gelecek. (RP/31)

Nimet’in babası kundura ustası. (RP/74)

Bak Şapkacı Bacı’ya mal veren tüccar, Nimet ile Cesur’u geri çevirmedi. (RP/159)

Hele o avukat, hele o zibidi, tüm ek yerlerimi ezberlemiş kerata. (C/8)

Postacı eve kadar uzanıp oradan kıvrılarak yokuşu inen ve sahile kavuşan caddeden gitmiyor; kahvenin önünden başlayıp aşağılara doğru otlar, çalılar ara- sında kaybolan keçi yolunu tercih ediyordu. (MM/7)

Yukarıdaki sütçüler, zerzevatçılar başka iş tutmuş. (MM/11)

Sonra asker, polis ve Radyo dört çalışanlarına mutad selâmlarını iletir, su- nucu ile sohbete koyulurlar. (MM/13)

Kasaba fotoğrafçıları, tabelacılar, amatör şairler vardır. (MM/14) Adam işportacı, gün bulup gün yiyorlar. (MM/22)

3.9.2. Eşyalar

Halk eşyası, halkın gündelik hayatında kullandığı eşyaları konu alır. Diğer halk ürünlerinde olduğu gibi halk eşyalarının da uzunca bir geçmişi vardır. Sınırsız olan insan ihtiyaçları karşılanırken kolaylaştırıcı bir çok teknik kullanılmış ve halk eşyaları ortaya çıkmıştır.

Mustafa Kutlu eserlerinde halk yaşantısı ile bütünleşmiş halk eşyalarını kul- lanım alanlarına uygun olarak kullanmış ve sosyal yaşantı hakkında okuyucuya ip uçları sunmuştur.

Tarla kırk derece meyilli, ekin orağa gelmez. (YAS/77)

Elinden yoğurt güğümlerini, hasır sepete özenle yerleştirilmiş yeşil salataları, meyveleri alırdı. (YTYS/28)

Semaver kaynıyor. (YTYS/29)

Takunya sesinin tıkırtıları… (YTYS/71,100)

Caminin şadırvanından her akşam üstü bakır güğümlerle su taşırdım. (BB/15) “Süleyman oğlum, bi koşu camiye gidiver, şu testiyi şadırvandan doldur ge- tir.” (BB/17)

Yani semaverler kaynadı. (BB/18)

Mor akasya salkımlarını geçirip durdum gergefime. (BB/23) Anam naftalin kokulu sandıktan yine cibinlikleri çıkardı. (BB/23) Elime şu ibriği alsam (BB/24)

Sonra yeniden mutfağa döneri. Bakır sahaların dizili olduğu raflara. (BB/27) Testisini kucağına aldı. (S/70,71)

Gözlerinin saf mavisinde ibrik-legen ve bir çift takunya gözüküyor. (H ve T/62) Heybeler, sepetler doldurmuştu her yanı. (UH/111)

Artık eski orağı unutuyorum. (BÖ/17,18)

Oğlanın heybesi omzunda kızın bohçası kolundaydı. (BÖ/93)

Dükkâna varmadan önce kara lastiklerin çamurunu bir su birikintisinde te- mizlemiştim. (BÖ/101)

Sonunda köstekli saatini çıkarıp bakıyor. (BÖ/132)

Sağında solunda ustasının solgun imzaını, yapım tarihini taşıyan bakır siniler, bakır taşlar, kirpikli sahanlar, yamrı-yumru olmuş karavanalar, kulpu kırık güğüm- ler, maşrapalar, kalayı uçmuş dibi zehir yeşiline çalan bulgur kazanları, çamaşır leğenleri, kuyu bakraçları, üsküreler, yağ tavaları, kepçeler… (BÖ/142)

… ahşap iskemlesine çöküp kemanını çenesine dayamıştır. (MK/6)

Çobanlardan biri bir bakır güğüm ayran getirdi ve bir de kalaylı bakır maşraba. (MK/112)

… omzunda bir heybe, yanında köpeği ile Bilâl belirir. (MK/116)

Beşir Ağa ikide bir köstekli, kapaklı mineli serkisaf saatini çıkarıp bakıyor. (MK/159)

Protokülün yemekleri sinilerle taşındı, altına sehpalar konuldu, onlara ayrıca meyve ikramı da yapıldı. (TÖ/199)

Dükkân kocaman. Silme dolu. Bulgur taşından kara sabana kadar ne arar- san var. (C/141)

Benzer Belgeler