• Sonuç bulunamadı

HAKLI SAVAŞIN KOZMOPOLİTANLAŞMASI VE TEMEL

B. Francisco de Vitoria ve Hugo Grotius (Geç Skolastik ve Reform Dönemi)

II. HAKLI SAVAŞIN KOZMOPOLİTANLAŞMASI VE TEMEL

Douzinas’a göre içerik olarak farklı olmalarına rağmen Haklı Savaş düşüncesi, sömürgecilik ve insan hakları ilişkisi yeni dünyanın yani Amerika’nın keşfiyle başlayan günümüze dek uzanan hikayenin birbirinden bağımsız gibi görünen ama derinden bağlantılı bölümlerini şekillendirmektedir394. Immanuel Wallerstein da benzer olarak işgalci olarak tanımlanabilecek bir otoriteye karşı çıkıldığında her zaman ahlaki bir gerekçelendirmeyle karşılaşıldığını söyler. Wallerstein’a göre bu ahlaki gerekçelendirme onaltıncı yüzyılda doğal hukuk ve Hristiyanlık, ondokuzuncu yüzyılda uygarlaştırma, yirminci yüzyılın ikinci yarısı ve yirmibirinci yüzyıl itibariyle insan hakları üzerinden oluşturulmaktadır395.

Yirminci yüzyıl iki dünya savaşının gerçekleşmesiyle birlikte savaşın küreselleştiği bir çağ olarak kabul edilmektedir. Özellikle II. Dünya Savaşı, sonrasında Soğuk Savaş ve Soğuk Savaş’ın da sonrasında küresel terörizm savaşın küreselleşme boyutunu pekiştirmiştir. Savaşın küreselleşmesiyle birlikte bu yeni olgularla ilgili

393 Douzinas, İnsan Hakları ve İmparatorluk, s. 101.

394 Douzinas, İnsan Hakları ve İmparatorluk, s. 88.

395 Immanuel Wallerstein, European Universalism: The Rhetoric of Power, The New Press, New York, 2006,s.27’den aktaran; Costas Douzinas, İnsan Hakları ve

evrensel norm arayışları söz konusu olmuştur. Uluslararası ilişkiler ve insani gelişmişliğin normatif dili haline gelen insan haklarıyla savaş ilişkisi özellikle 1990lar sonrasında devletin güvenliği ilkesinin yarattığı meşruiyet zemininde tartışılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda her iki kavram birbiriyle çoğunlukla çatışmış ve insan haklarıyla savaşa başvurma ve savaşı yürütme kavramsallaştırmasının birbiriyle çatıştığı durumlar meydana gelmiştir. Bu çatışmanın doğmasındaki en önemli etken insan haklarının adaleti ulusal sınırlar içinden çıkarıp ulusal sınırlar ötesinde de talep edilen ve gerçekleşmesi gereken bir değer olarak kabul etmesidir. Bu kabul de savaşın kozmopolitan yaklaşımla ele alınmasına yönelik görüşleri ortaya çıkarmıştır. İnsan hakları argümanı çoğu zaman ABD’nin SSCB ile giriştiği dünya hakimiyeti yarışında ABD siyasi söyleminin merkezinde yer almıştır. Bu durum sonuç olarak SSCB’nin dağılmasıyla birlikte 1990larda insan haklarını sağlamak iddiasını içeren insani müdahalelerin artmasına ve devletlerin hakları ile insan hakları arasındaki çatışmanın üst düzeye çıkmasına neden olmuştur396. Soğuk savaş sonrası dönemde kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeniyle birlikte bazı devletler diğer devletlerin kendi vatandaşlarına uyguladıkları kötü muamele, şiddet ve katliamları dolayısıyla insan hakları ihlallerini neden göstererek ihlalleri gerçekleştirdikleri iddia edilen devletlere kollektif veya kendi başlarına askeri müdahalelerde bulunmuşlardır ve günümüzde de bu müdahalelerin sayısı ve genişliği gittikçe artmaktadır397. Söz konusu askeri müdahaleler insani müdahale, koruma sorumluluğu gibi hukuki, Haklı Savaş düşüncesi gibi felsefi ve tarihsel boyutları olan tartışmalara gönderme yapılarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu tartışmaların odak noktasında insan hakları kavramının müdahale eden uluslararası örgütler veya devletler tarafından içinin boşaltılarak amacından saptırıldığı,

396 Philippe Sands, Hukuksuz Dünya-Küresel Kuralları Koymak ve Yıkmak, Alfa Kitap, İstanbul, 2015, s. 30-33

meşruluğu tartışmaya açık olan askeri müdahalelerin meşrulaştırılmasında bir araç olarak kullanıldığı, söz konusu askeri müdahalelerin çok daha fazla insan hakları ihlallerine yol açtığı noktalarında yoğunlaşmaktadır398.

Douzinas’a göre modern dönemden farklı olarak günümüz Haklı Savaş düşüncesine göre insanlık adına savaş fikri hukuki barışın savaşa ikame edilmesiyle ortaya çıkar. Bu konuda Nürnberg yargılamalarının ortaya koyduğu saldırı savaşlarının haksız savaşlar olduğu, ağır insan hakları ihlallerine neden olduğu ve bunun da uluslararası hukuk açısından suç oluşturduğu genel ilkesi dönüm noktasıdır399. Böylelikle Westfalya düzeninde göz ardı edilen savaşın ius ad bellum boyutu tekrar gündeme taşınmıştır. Birleşmiş Milletler Şartı’na dayandırılan “meşruiyet”, Güvenlik Konseyi’ne verilen “meşru yetki” ile bu boyuta hem felsefi hem de hukuki dayanak oluşturulmaya çalışılmıştır. Buna bağlı olarak da uluslararası yaptırım uygulama hakkı dayanak olarak saldırgan/savunma amaçlı veya haklı/haksız savaş arasındaki ayrıma indirgenmiştir400. Buna karşılık kozmopolitanizmin modern dönemde atılan temellerini güncel gelişmelere uyarlayarak postmodern savunusunu inşa eden düşünürlere göre kozmopolitan yapı her yönüyle hayata geçirildiğinde savaşlar sona erecek, ebedi barış çağının başlayacağını dolayısıyla bu yönüyle de insan hakları ihlallerinin sona erdirilebileeğini iddia etmektedirler. Bu yapının hayata geçirilmesinde de kozmopolitan Haklı Savaş teorisinin kritik önemi bulunmaktadır. Fakat Douzinas ve bu iddialara eleştirel yaklaşan düşünürlere göre son 20 yılda bu iddialara dayanılarak gerçekleştirilen eylemlere bakıldığında çıkarılabilecek sonuç insan haklarının cılız bir hukuki cila olarak kullanıldığı güçlü bir ahlaki bileşenin egemen ideolojiliğe terfi ederek evrensel boyutta

398 Douzinas, İnsan Hakları ve İmparatorluk, s. 7.

399 Köchler, Küresel Adalet mi, Küresel İntikam mı?, s. 112.

hakim hale geldiğidir401. İzleyen bölümde kozmopolitan iddialar ve buna karşılık olarak ileri sürülen eleştiriler ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

Uluslararası boyutta bireyin özne olarak kabulü ile insan haklarının gelişimi paralel olarak ilerlemektedir. Bireyin hakları tarihsel süreçte çoğunlukla daha genel kavramlara dahil edilerek (ulusal çıkar, dini mensubiyet vb) ya önemsenmemiş ya da çok az ön plana çıkabilmiştir. Uluslararası politik boyutuyla birey devletler arası güç mücadelesinin ortaya çıkardığı kendi aleyhine olan sonuçlara katlanmak zorunda kalmıştır. Ancak günümüzde devlet politikalarıyla söz konusu politikaların birey üzerinde gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinin bir arada bulunarak devam etmesi boyutu gittikçe zor açıklanabilir bir hal almaktadır402. Bu gerilim üzerinden yorumlanacak olursa Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da Arap Baharı olarak adlandırılan toplumsal olaylar gerçekleşmiş ve devletlerin birey üzerinden gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerine tepki olarak doğan toplumsal olaylar neticesinde söz konusu coğrafyada uluslararası boyutlu siyasi ve hukuki değişimler yaşanmıştır. Bu değişimler yaşanırken insan hakları ihlalleri üzerinden yapılan değerlendirmelerin hem iç siyasette hem de uluslararası siyasette bir meşruluk tartışmasına zemin hazırladığı söylenebilir.

Siyasal gerçeklik ile ahlaki görüş arasındaki etkileşim insan hakları uygulaması aracılığıyla birbirini biçimlendiren karşılıklı etkileşimin olduğu bir yapıyı ortaya çıkarır403. Bu nedenle devlet içindeki insan hakları ihlallerinin oranı ve ağırlığı arttıkça uluslararası askeri müdahale tartışmalarının artması arasında bir doğru orantı bulunmaktadır. Haklı Savaşın kozmopolitanlaşması da bu ilişki üzerinden ele alınarak

401 Douzinas, , İnsan Hakları ve İmparatorluk, s. 159.

402 Heywood, Küresel Siyaset, s. 364.

postmodern kozmopolitanizm anlayışının Haklı Savaşın kozmopolitanlaşması anlayışını nasıl şekillendirdiği üzerinde durmak çalışmamız açısından yerinde olacaktır.