• Sonuç bulunamadı

Hadis, Müslüman kabirlerinin, baş tarafına konacak bir taşla alemlenmesinin cevazına

Belgede YALAN (14. Ciltten Devam) (sayfa 188-196)

[ ﻤﱠ ﻟَ

ﻣَـ ﺎ ﺎ ت َ ﻋ ُﺜْ

ﻤَـ ﺎ نُ

ﺑْ

ﻣَ ﻦُ

ﻈ ْﻌُ

ﻮ ـ نِ

وَ ، ـ ھُ

ﻮَ

وﱠ أ ﻣَ لُ

ﻣَـ ﻦْ

ﺎ ت َ ﺑِﺎ ﻤَ ﻟْ

ﺪِ

ﯾ ﻨَ

ﺔِ ـ ﻣِ

ﻦَ 8ـ 5471ـ

ﻤُ اﻟْ ﮭَ ﺎ ـ ﺟِ

ﺮ ﯾ ﻦَ

أُ

ﺮِ ﺧْ

ج َ ﺑِ

ﺠَ

ﻨَ

ـﺎ ﺗِ زَ

ﮫِ

ـ ﻓَ

ﻓِ ﺪُ

ﻦَ

؛ ـﺄ ﻓَ

ﻣَ

ﺮَ

رَ

ﺳ ُﻮ

ِّ لُ

رَ # ج ًُ

أ ﯾَﺄ نْ

ﯿَ ﺗِ

ﺑِ ﮫُ

ﺤَ

ﺠَ

ﺮٍ

ﻓَ

ﻢْ ﻠَ

ﯾَ

ﺴ ْـ ﺘَ

ﻄ ِ ﺣَ ﻊْ

ﻤْ

ﻠَ

ﮫُ

ﻓَ

ﻘَ

مَ ﺎ إﻟَ

ﮭَ ﯿْ

رَ ﺎ ﺳ ُﻮ

ِّ لُ

#

وَ ﺣَ ﺴ َـ ﺮَ

ﻋ َ ﻦْ

رَ ذِ

ا ﻋ َﯿ ﮫِ

. ـﺎ ﻗَ

لَ

: ـﺄ ﻛَ

ﻧِّ

ﻰ أ ﻧْ

ﻈ ُ ﺮُ

اﻟ ﺑَ ﻰ ﯿَـ ﺎ ض ِ رَ ذِ

ا ﻋ َ ﻲ ْ رَ

ﺳ ُﻮ لِ

ِّ

ﺣِ # ﯿ ﺣَ ﻦَ

ﺴ َـ ﺮَ

ﻋ َﻨْ

ﻤَـ ﮭُ

ﺎ ﻢﱠ ﺛُ

ﻤَ ﺣَ

ﻠَ

ﮭ ﺎ ﻮَ ﻓَ

ﺿ َـ ﻌَ

ﮭَ

ﻋِ ﺎ ﺪَ ﻨْ

رَ

ﺳِ أ وَ ﮫِ

ﻗَ

ﺎ لَ

: أُ

ﻋ َﻠِّ

ﻢُ

ﺑِ

ﮫِ

ﻗَ

ﺮَ ﺒْ

ﺧِ أ ﻲ أ ﻓِ دْ

ﻦُ

إﻟَ

ﮫِ ﯿْ

ﻣَ

ﻣَ ﻦْ

ﺎ ت َ ﻣِ

ﻦْ

أ ﻠِ ھْ

ﻲ ] . أ ﺧ ﺮ ﺟ ﮫ أ ﺑ ﻮ د ا و د .

8. (5471)- Muttalib İbnu Ebî Vedâa anlatıyor: "Osmân İbnu Maz'ûn öldüğü zaman, cenazesi Medine'den dışarı çıkarıldı ve gömüldü. Osman radıyallahu anh, muhacirlerden Medine'de ilk ölen kimse idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adama Osman için bir kaya [getirerek mezar yerini belli etmesini] emretti. Adam [bir taş aldı, fakat] taşımaya güç yetiremedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizzat gidip kollarını sıvadı. -Râvi der ki: "Sanki ben sıvadığı sırada Resûlullah'ın kollarının beyazlığını görür gibiyim."- Sonra kayayı getirip Osman'ın baş tarafına koydu ve: "Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, ailemden ölenleri bunun yanına gömeceğim"

buyurdu." [Ebu Dâvud, Cenâiz 63, (3206).][467]

AÇIKLAMA:

Osman İbnu Maz'ûn, daha önce de temas ettiğimiz üzere (5427. hadis) Resûlullah'ın takdir ettiği, zâhid, müttakî zâtlardan biri idi. Resulullah onun vefatına ağlamıştır.

Burada "kardeşim" diye tesmiyesi, onun Kureyşî oluşundan veya sevgisinden ileri gelebilir. Süt kardeşi olduğu da bilinmektedir.

Hadis, Müslüman kabirlerinin, baş tarafına konacak bir taşla alemlenmesinin cevazına

delildir. Ayrıca, "aile mezarlığı" ittihazına da bir delil olmaktadır. Yeri gelmişken şunu da kaydedelim ki: Usdü'l-Gâbe'nin bir rivayetinde Aleyhissalâtu vesselâm'ın, oğlu İbrahim için de mezarına bir alâmet koyduğu ve üzerine su serptiği ve hatta üzerine su

serpilen ilk mezarın da bu mezar oduğu tasrih edilir. [468]

* ÖLÜNÜN NAKLİ

ـ ﻋ ﻦ ﻋ ﺒ ـ

ِّ ﺪ ﺑ ﻦ أ ﺑ ﻣُ ﻲ ﻠَ

ﯿْ

ﻜ ـ ﺔ ﻗ ﺎ ل : [ ﻤﱠ ﻟَ

ﺎ ﻮُ ﺗُ

ﻓِّ

ﻰ َ ﻋ َﺒْ

ـ ﺪُ

ﺮﱠ اﻟ ﺣْ

ﻦِ ﻤ ﺑْ

ﻦُ

ﺑِ أ ﺑَ ﻰ ﺮٍ ﻜْ

رَ

ﺿ ِـ

ُّ ﻲ َ ﻋ َﻨْ

ﻤَ ﮭُ

ﺑِﺎ ﺎ ﻟْ

ﺤ ُﺒْ

ﺸِ

ـ ﻰ ِّ،

وَ

ﻮَ ھُ 1ـ 5472ـ

ﻣَ ﻮْ ﺿ ِ ﻊٌ

ﺮْ ﻗُ

ب َ ﻣَ

ﻜﱠ ﺔَ

، ﺣ ُ ﻤِ

ﻞَ

اﻟَ

ﻣَ ﻰ ﻜﱠ ﺔَ

ﻓَ

ﻓِ ﺪُ

ﺑِ ﻦَ

ﮭَ

ﺎ ﻓَ

ﻤّ ﻠَ

ﺎ ﻗَ

ﻣَ ﺪِ

ﺖ ْ ﻋ َﺎ ﺋِ

ﺸ َﺔُ

رَ

ﺿ ِـ

ُّ ﻲ َ ﻋ َﻨْ

ﮭ ﺎ أ ﺗَ

ﺖ ْ ﻗَ

ﺮَ ﺒْ

وَ هُ

ﻌَ ﺟَ

ﻠَ

ﺖ ْ ﺗَ

ﻘُ

ﻮ لُ

وَ : ﻛُ

ﻨﱠ ﺎ ﻛَ

ﻨَ

ﻣَ ﺪْ

ﺎ ﻧَ

ﻰ ْ

ﺟَ ﺬِ ﻤَـ ﯾ ﺣِ ﺔً

ﺒَـ ﻘْ

ﻣِ ﺔً

ﻦَ

اﻟ ـ ﺪﱠ ﺮِ ھْ

ﺣَ

ﺘّ

ﻗِ ﻰ ﯿ ـ ﻞَ

ﻟَ

ﯾَ ﻦْ

ﺘَ

ﺼ َﺪﱠ ﻋ َﺎ وَ

ﻋِ

ﺸ ْـ ﻨَ

ﺑِ ﺎ ﺨَ

ﺮٍ ﯿْ

ﻓ ﻲ ﺤَ اﻟْ

ﯿَـ ةِ ﺎ وَ ، ﻗَ

ﺒْ

ﻠَ

ﻨَ

ﺎأ ﺻ َـ ﺎ ب َ ﻤَ اﻟْ

ﻨَ

ﯾَﺎ ﺎ رَ

ھْ

ﻂ َ ﻛِ

ﺴ ْـ ﺮ وَ ى ﺗُ

ﻌَ ﺒﱠ ﺎ ﻓَ

ﻤﱠ ﻠَ

ﺗَ ﺮﱠ ﻔَ ﻗْ ﻨَ

ـﺎ ـﺄ ﻛَ

ﻧِّ

وَ ﻲ ﻣ ﺎﻟ ﻜ

ًﻟِ ـﺎ ﻄ ُﻮ لِ

ا ﻓْ

ﺮَ ﺘ ا ق ٍ ﻢْ ﻟَ

ﺒِ ﻧَ

ﺖ ْ ﻟَ

ﯿْ

ﻠَـ ﻣَ ﺔً

ﻌ ﺎ ﻢﱠ ﺛُ

ﻗَ

ﺎﻟَ

ﺖ ْ:

ِّ و ﻮْ ﻟَ

ﺣَ

ﻀ َـ ﺮْ

ﺗُ

ﻚ َ ﻣَ

ﺎ ﻓِ دُ

ﻨْ

ﺖ َ ﺣَ إّ

ﯿْ

ﺚ ُ ﻣِ

ﺖ ﱠ.

وَ

ﻮْ ﻟَ

ﺷ َـ ﮭِ

ﺪْ

ﺗُ

ﻚ َ ﻣَ

رْ زُ

ﺗُ

ﻚ َ ] . أ ﺧ ﺮ ﺟ ﮫ اﻟ ﺘ ﺮ ﻣ ﺬ ي .

1. (5472)- Abdullah İbnu Ebî Müleyke anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ) Mekke yakınlarında bir yer olan Hubşiyy'de vefat ettiği zaman Mekke'ye taşındı ve orada defnedildi.

Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) Mekke'ye gelince Abdurrahman'ın kabrine uğradı ve şu beyitleri okudu:

"Biz (Irak Kralı) Cezîme'ye uzun zaman (kırk yıl hizmet eden) iki nedimesi (Malik ve Akîl) gibiydik.

Öyle ki (hakkımızda): "Bunlar ebediyen ayrılmayacaklar" denmişti.

Vakta ki, ben ve (kardeşim) Malik uzun beraberlikten sonra ayrılınca, sanki tek gece beraber kalmadık gibi oldu."

Hz Aişe sonra şunları söyledi: "Vallahi ben burada olsaydım, öldüğün yerde defnedilirdin. Eğer ölümüne hazır olsaydım ziyaretine de gelmezdim." [Tirmizî, Cenaiz 60, (1055).][469]

AÇIKLAMA:

1- Hz. Aişe'nin okuduğu mersiye, uzun da olsa, beraberliğin bir gün gibi geçeceğini ve ayrıldıktan sonra sanki hiç beraber kalınmamış gibi olacağını ifade etmektedir. Bu mersiyenin Temim İbnu Nüveyre'ye ait olduğu, bunu Halid İbnu Velid tarafından öldürülen kardeşi Malik için söylediği bilinmektedir. Cezîme ise, Irak ve el-Cezire taraflarında hükmeden bir kraldır. Temim ve Malik adlı iki kardeş kırk yıl boyu beraberce kral Cezime'ye nedimlik yaparlar. Şair Temim, öldürülen kardeşinden ayrılınca ona mersiye yazarak hasretini dile getirmiştir. Hz. Aişe, burada ifade edilen hasretin aynını, vefat etmiş olan kardeşi Abdurrahman hakkında duymuş olarak, o beyti ziyaret sırasında terennüm eder. Beytte, uzun müddet beraberliğe rağmen ayrılığın ferdasında, hiç beraber olunmamış gibi özlem içinde kalındığı ifade edilmektedir.

2- Hz. Aişe, ayrıca, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kadın ziyaretçileri tel'in etmiş olmasına telmihan, "Eğer ölümünde hazır olsaydım, ziyaretine de gelmezdim" demektedir. Telmihte bulunduğu

hadiste Aleyhissalâtu vesselâm

ج َ ﺮْ ﺴ ﱡ اﻟ وَ ﺪَ ﺟِ ﺴ َﺎ ﻤَ اﻟْ ﺎ ﮭَ ﯿْ ﻋ َﻠَ ﻦَ ﯾ ﺬِ ـ ﺨِ ﺘﱠ ﻤُ اﻟْ وَ رِ ﻮ ﺒُ ﻘُ اﻟْ ت ُ ا ﺮَ ﺋِ ا زَ ُّ ﻦَ ﻌَ ﻟَ

bir rivayette de "Allah kabirleri ziyaret eden kadınlara lanet etsin" buyrulmuştur.

Kadınların kabir ziyareti meselesine 5477-5480 numaralı hadislerde temas edeceğiz.

Yasağa rağmen Hz. Aişe'nin ziyarete gelmesi, yasağın "çok ziyaret"le ilgili olmasına hamledilmiştir.

[470]

2. (5473)- Hz. Osman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), ölünün defnini tamamlayınca, kabri üzerinde durur ve:

"Kardeşiniz için (Allah'tan) mağfiret talep edin, onun için (karşılaşacağı sorgulamada) metanet dileyin. Zira şimdi ona hesap sorulacak!" buyururdu. [Ebu Davud, Cenaiz 73, (3221).][471]

AÇIKLAMA:

Hadis, definden sonra, ölüler adına istiğfarda bulunmanın, onlara, sual sırasında Allah'ın metanet bahşetmesini talep etmenin meşru ve caiz olduğunu ifade etmektedir. Hadis, kabir hayatının sübûtuna da delil olmaktadır. Bu mesele üzerine bir çok hadis gelmiştir. Keza hadis, ölünün kabirde hesaba çekileceğini de ifade etmektedir. Bu hususta da başka hadisler var.[472]

ـ

3. (5474)- Hz. Ali (radıyallahu anh)'den anlatıldığına göre, bir ölünün defin işini tamamlayınca şöyle derdi: "Allahım, bu kulundur, sana gelmiştir. Sen ise yanına inilenin en hayırlısısın. Ona mağfiret et, onun girdiği yeri (kabri) geniş kıl." [Rezin tahric etmiştir.][473]

ـ

çubuk konmasını tavsiye etmiştir." [Buharî, Cenaiz 82, (Bab başlığında muallak olarak kaydetmiştir).]

[474]

5. (5476)- Urve tu'bnu'z-Zübeyr, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'den naklen anlatıldığına göre, "Urve'nin kardeşi Abdullah İbnu Ôz-Zübeyr'e Aişe dedi ki:

"Beni arkadaşlarımla birlikte defnedin. Resulullah'la birlikte odaya defnetmeyin. Zira ben, O'nunla birlikte tezkiye olunmamdan hoşlanmam." [Buhârî, Cenaiz 96, İ'tisam 16.][475]

AÇIKLAMA:

Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), kardeşi Abdullah'a vasiyet ederek, ölünce, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına değil, Resulullah'ın diğer hanımlarının yanına Bakî mezarlığına defnedilmesini talep eder. Büyük bir tevazu eseri olarak, Resulullah'ın mazhar olacağı medh u senaya kendisinin layık olmayacağını, nefsülemirde sahib olmadığı muhtemel olan bir fazilet ve mertebeye konularak ziyade bir medh u senaya Resulullah sebebiyle mazhar olmaktan hoşlanmayacağını ifade ediyor. Bu ifade, Hz. Ömer'in, kendisi için orada mezar izni istediği zaman sarfettiği "Orayı ben kendim için istiyordum" sözüne ters düşmektedir. İbnu Hacer, bu farklılığı, Hz. Aişe bilahere içtihadını değiştirmiş olabilir" diye açıklar.[476]

ALTINCI FASIL

KABİR ZİYARETİ

* KABİR ZİYARETİNİN YASAKLANMASI

ـ ﻋ ـ ﻦ أ ﺑ ﻲ ھ ﺮ ﯾ ﺮ رَ ة ﺿ ِـ

ّـُ ﻲ َ ﻋ َﻨْ

ﮫ ﻗ ـﺎ ل : [ ـﺎ ﻗَ

رَ لَ

ﺳ ُـ ﻮ

ِّ لُ

# : ﻌَ ﻟَ

ﻦَ

ُّ

وﱠ زَ

رَ ا ا ت ِ اﻟْ

ﻘُ

ـ ﺒُ

رِ ﻮ وَ

ﻤُ اﻟْ

ﺨِ ﺘﱠ ﺬِ ـ ﯾ ﻦَ

ﻋ َﻠَ

ﮭَ ﯿْ

ﺎ 1ـ 5477ـ

ﻤَ اﻟْ

ﺴ َﺎ ﺟِ

ﺪَ

و اﻟ ﺴ ﱡ ﺮُ

ج َ]

. أ ﺧ ﺮ ﺟ ﮫ أ ﺻ ﺤ ﺎ ب اﻟ ﺴ ﻨ ﻦ .

1. (5477)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah kabirleri çok ziyaret eden kadınlara ve kabirlerin üzerine mescidler yapanlara, kandiller takanlara da lanet etsin." [Tirmizî, Cenaiz 61.][477]

AÇIKLAMA:

1- Zevvârat, mübalağa sigasıyla çok ziyaret eden kadınlar demektir. Bu sigadan gelmiş olmasını esas alan Kurtubi ve Aliyyu'l-Kâri gibi birkısım şarihlerimiz, yasağın kabirleri çokça ziyaret eden kadınlara ait olduğunu söylemiştir. Kabirleri çokça ziyaretin, kadına terettüp eden birkısım vazifeleri aksatabileceği, kocasının hukukunun haleldar olmasına sebep olacağı belirtilmiş bu durumlar olmadığı takdirde ziyaretin mekruh olmayacağı söylenmiştir.

2- Ancak bu yasağın, kabir ziyareti hususunda kadın ve erkek herkese ruhsatın gelmesinden evvele ait olduğunu söyleyen alimler de vardır. Bazı alimler, matem için, sayım yapıp övünmek için, aşırı ta'zim

için yapılan ziyaretlerle ilgili yasağın halen devam ettiğini belirtmeyi de ihmal etmez. Netice olarak,

"melhuz olan mahzurlar bulunmadığı takdirde, kadın da kabir ziyareti yapabilir; kabirden, ölümden ibret almaya erkek kadar onun da ihtiyacı vardır" denilmiştir.

3- Bazı alimler, hadisteki lanetin, kabrin üzerine mescid yapanlara yönelik olduğuna dikkat çekerek, önce mescid yapılsa, sonra da mescidi yaptıran vakfın mezarı, mescide yakın inşa edilse, bu yasağın dışında kalabileceğini söylemiştir. Fakat Zeynü'l-Irakî: "Zahir olan şu ki, burada fark yok, bir kimse bir kenarına defnedilmek kasdıyla mescit yaptıracak olsa lanete dahil olur, hatta onun mescide defni haramdır. Şayet, içine defnedilmeyi şart koşmuş olsa bu şart, mescidi gerektiren vakfına muhalefet edeceği için sahih olmaz" demiştir.

4- Kabirlerin üzerine kandil takma da yasaklanmıştır. Çünkü fuzuli yere malın heder ve israf edilmesi mevzubahistir.[478]

ـ

2. (5478)- Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bir ölü defnettik. Defin işi bitince Aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte ölünün (çıktığı evin) kapısının[479]

hizasına kadar geldik. Orada gelmekte olan bir kadınla karşılaştık.

Zannımca, Aleyhissalâtu vesselâm onu tanıdı. Bu, Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ) idi.

"Evden niye ayrıldın?" diye sordu.

"Şu ölünün sahibine geldim. Ölülerine olan merhamet duygularımı onlara ifade ettim. (Allah rahmet etsin dedim) -veya ölüleri sebebiyle onlara taziyede (başsağlığı dileğinde) bulundum" dedi.

Aleyhissalâtu vesselâm:

"Belki sen onlarla birlikte kabirlere kadar vardın!?" dedi. Hz. Fatıma:

"Allah korusun! O hususta sizin zikrettiğiniz günahı işittim, (hiç kabre kadar gider miyim!)" dedi.

Aleyhissalâtu vesselâm "

"Eğer onlarla kabirlere kadar gitmiş olsaydın..." diyerek ciddi bir tehditte bulundu.

Ravilerden biri, "Küda"dan maksadın kabirler olduğunu zannederim" dedi." [Ebu

Davud, Cenaiz 26, (3123); Nesâî, Cenaiz 27, (4, 27).] [480]

AÇIKLAMA:

1- Hz. Fatıma'yı Resulullah'ın, kabirlere kadar gitmiş olma durumunda nasıl tehdit ettiğini Ebu

Davud'un rivayetinde göremiyoruz.

Belki de Hz. Fatıma'ya olan hürmet, onu kinaye ile bırakmaya sevketmiştir. Nesai'nin rivayetinde görmek mümkün: "Eğer onlarla kabirlere kadar gitseydin, cenneti babanın ceddi görünceye kadar göremezdin."

Bu ibare "ebediyyen cenneti göremezdin" demektir. Çünkü "babanın ceddi" tabiriyle cenneti görmekte çok müşkilat çekeceği ifade edilmiştir. Dilimizdeki "balık kavağa çıkınca", "çıkmaz ayın son çarşambasında" gibi tabirleri andırır. Bu ifade ise, sadece küfür ifade eden bir davranış için kullanılabileceğine göre, maksad tağliz ve mübalağadır. Aksi takdirde Resulullah'ın dedesi Abdulmuttalib'in küfrüne ve ebedî cehennemlik olduğuna hükmetmek gerekir. Halbuki onun durumu ulemaya göre kendilerine şeriat gelmeyenlerin hükmüne tabidir ve ehl-i necattır.

Ayrıca, bir kadın, cenazeyi kabristana kadar takip etse bile, bunun ebedî cehennemi gerektiren bir küfür olmayacağı da açıktır. Böyle bir günah, azabı gerektirse bile ebedî olmaz. Ehl-i Sünnet küfrü gerektirmeyen günahlar için "cennete giremez" şeklinde ifade edilen hadisleri, "İlk girenlerle giremez" diye te'vil eder. Yani "sen cenneti ilk görenlerden olamazsın, senin cenneti görmen gecikir"

demek olur.

2- Hadis taziyenin meşruluğuna, kadınların taziye için tek başlarına taziye evine gidebileceklerine delildir.[481]

* KABİR ZİYARETİNE CEVAZ

ـ ﻋ ﻦ ﺑ ﺮ ﯾ ـ ﺪ رَ ة ﺿ ِـ

ُّ ﻲ َ ﻋ َﻨ ﮫ ﻗ ـﺎ ل : [ ـﺎ ﻗَ

رَ لَ

ﺳ ُـ ﻮ

ِّ لُ

# : ﻛُ

ﻨْ

ﺖ ُ ﮭَ ﻧَ

ﯿْ

ﺘُ

ﻢْ ﻜُ

ﻋ َ زِ ﻦْ

ﯾَـ رَ ﺎ ةِ

اﻟْ

ﻘُ

ﺒُ

رِ ﻮ

؛ ﻓَ

ﺰُ

رُ و و ـﺎ ھَ

. ﻓ ـﺈ ﮭَ ﻧﱠ

ﺎ 1ـ 5479ـ

ﺮَ ﺧِ

ةَ

] . أ ﺧ ﺮ ﺟ ﮫ اﻟ ﺨ ﻤ ﺴ ﺔ إ اﻟ ﺒ ﺨ ﺎ ر ي

. Œ ا ﻢُ ﻛُ ﺮُ ﻛِّ ﺬَ ﺗُ

1. (5479)- Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır." [Müslim, Cenaiz 106, (977); Ebu Davud, Cenaiz 81, (3235); Tirmizî, Cenaiz 60, (1054);

Nesâî, Cenaiz 100, (4, 89).][482]

ـ و ﻋ ﻦ أ ﺑ ﻲ ھ ﺮ ﯾ ﺮ رَ ة ﺿ ِـ

ُّ ﻲ َ ﻋ َﻨ ﮫ ﻗ ﺎ ل : [ ﻗَ

ﺎ رَ لَ

ﺳ ُﻮ

ِّ لُ

# : اِ

ﺳ ْـ ﺘَ

ﺄ ذَ

ﻧْ

ﺖ ُ ﺑِّ رَ

ﻰ أ نْ

ا ﺳ ْـ ﺘَ

ﻔِ ﻐْ

ﺮَ

ﻣِّ ‘ُ

ﻲ ﻓَ

ﻢْ ﻠَ

ﯾَﺄ ذَ

نْ

ﻟ ﻲ

، 2ـ 5480ـ

و ا ﺳ ْﺘَ

ﺄ ذَ

ﻧْ

ﺘُ

ﮫُ

ﻓ ﻲ أ نْ

أ زُ

رَ و ﻗَ

ﺮَ ﺒْ

ھَ

ﺎ ﻓ ﺄَ

ذِ

ﻟِ نَ

ﻲ ] . أ ﺧ ﺮ ﺟ ﮫ ﻣ ﺴ ﻠ ﻢ و أ ﺑ ﻮ د ا و د و اﻟ ﻨ ﺴ ﺎ ﺋ ﻲ .

2. (5480)- Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Rabbimden anneme istiğfar talep etmek için izin istedim, fakat bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmem için izin istedim, buna izin verdi." [Müslim, Cenaiz 105, (976); Ebu Davud, Cenaiz 81, (3234); Nesâî, Cenaiz 108, (5, 90).][483]

AÇIKLAMA:

1- Bu hadisler kabir ziyareti hususunda bidayetlerde konan yasağın kaldırıldığını ifade etmektedir.

İslam'ın başında putperestliğin tesirini azaltmak için kabir ziyareti yasaklanmıştı. İslam kökleşip, iman kalplerde iyice yerleşince eski yasak kaldırıldı. Artık, kabirlere tapınmak mevzubahis olamazdı.

Her şeye rağmen, birkısım alimler, kadınların ziyareti hususunda mutlak bir cevazdan yana değiller.

Kimisi çok ziyareti, kimisi genç kadınların ziyaretini mübah görmemişlerdir. Mesela Kurtubî, genç kadınlara kabir ziyaretinin haram olduğu, yaşlılara haram olmadığı, erkeklerden ayrı giderlerse hepsine helal olduğu kanaatindedir.

2- Müşrik sayılan kimsenin de kabrinin ziyaret edilebileceği söylenmiştir. Ancak Resulullah'ın annesi müşrik mi, değil mi tam bir hüküm yok. Fetret ehli olması sebebiyle ehl-i necat olacağı kabul edilmiştir. Resulullah'ın ebeveyninin iman durumu ihtilaflı ise de, sahih görüşe göre mü'mindirler. Bu hususta üç görüş ileri sürülmüştür:

1) Bir görüşe göre Hz. İbrahim'in haniflik dinine mensup idiler.

2) Fetret devri muvahhitlerindendirler. Aleyhissalâtu vesselâm'ın nübüvvet nurunu nakleden bütün ataları muvahhittir, ehl-i necattır.

3) Hadis, müşriklere istiğfar etmemek gerektiğini ifade eder. Resulullah'ın ebeveyni müşrik olmadıkları halde onlar hakkında istiğfara müsaade edilmeyiş sebebi izah edilmiyor. Allah bilir deyip geçiyorlar.

4) Kabir ziyaretine cevaz veren hadisten sonra, erkeklerin ziyaretten men edileceklerine dair hiçbir alim söz söylememiştir. Başta Resulullah olmak üzere Ashab kabir ziyaretinde bulunmuştur.

Resulullah bilhassa Uhud şehidlerini her yıl ziyaret etmiş, dua okumuştur. Hülefa-i Raşidîn de aynı ziyaretleri devam ettirmişlerdir.

Hz. Ömer, babasının kabrini; Hz. Aişe kardeşi Abdurrahman'ın kabrini; Hz. Fatıma, Hz. Hamza'nın kabrini her cuma ziyaret edermiş.

İbnu Habib: "Kabirleri ziyaret ederek, yanlarında oturmak ve geçerken orada yatanlara selam vermekte bir beis yoktur. Bunu Aleyhissalâtu vesselâm da yaptı" der.

Aynî: "Kabir ziyareti ile ilgili olarak gelen rivayetlerden, kabir ziyaretinin kadınlar için mekruh, hatta bu zamanda haram olduğu manası çıkar. Bahusus Mısır kadınlarına! Çünkü onlar dışarıya fitne ve fesad için çıkarlar. Halbuki ziyaret ruhsatı, ahireti hatırlatmak ve göçenlerden ibret olarak dünyaya dalmamak içindir" diyerek bu gayeye uygun gelmeyecek olan ziyaretlerin halen mekruh veya haram addedilebileceğine dikkat çeker.[484]

* ZİYARETÇİ NE DEMELİDİR?

ـ ﻋ ﻦ ا ﺑ ﻦ ﻋ ﺒّ

سٍ ـﺎ رَ

ﺿ ِـ

ُّ ﻲ َ ﻋ َﻨ ﮭ ﻤ ﺎ ﻗ ﺎ ل : ﻣَ [ رَ ﺮﱠ ﺳ ُﻮ

ِّ لُ

ﺑِﻘُ # ﺒُ

رِ ﻮ أ ﻞِ ھْ

ﻤَ اﻟْ

ﺪِ

ﯾ ﻨَ

ﺔِ ـ ﻓ ﺄ ﺒَ ﻗْ

ﻞَ

ﻋ َﻠَ

ﮭِ ﯿْ

ﺑِ ﻢْ

ﻮَ

ﮭِ ﺟْ

ﮫِ

؛ ﻓ ﻘَ

ﺎ لَ

: 1ـ 5481ـ

اﻟ ﺴ ﱠَﻢُ

ﻋ َﻠ ﯿْ

ﻢْ ﻜُ

ﯾَﺎ أ ھْ

ﻞَ

اﻟْ

ﻘُ

ﺒُ

رِ ﻮ وَ

ﯾَ

ﻔِ ﻐْ

ﺮُ

ُّ

ﻟَ

ﻨَ

وَ ﺎ ﻟَ

ﻢْ ﻜُ

، أ ﻧْ

ﻢْ ﺘُ

ﻟَ

ﻨَ

ﺎ ﺳ َﻠَ

ﻒ ٌ وَ

ﻧَ

ﺤْ

ﺑِﺎ ﻦُ

‘ ﺮِ ﺛَ

] . أ ﺧ ﺮ ﺟ ﮫ اﻟ ﺘ ﺮ ﻣ ﺬ ي .

1. (5481)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı. Mezarlara yüzünü çevirerek: "Esselamu aleyküm (selam üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan geleceğiz" buyurdular." [Tirmizî, Cenaiz 59, (1053).][485]

ـ و ﻋ ـ ﻦ أ ﺑ ﻲ ھ ﺮ ﯾ ﺮ رَ ة ﺿ ِـ

ّـُ ﻲ َ ﻋ َﻨ ﮫ ﻗ ـﺎ ل : [ ﺮَ ﺧَ

ج َ رَ

ﺳ ُـ ﻮ

ِّ لُ

# ﻋ َﻠ ﻰ ﻤَ اﻟْ

ـ ﻘْ

ﺮَ ﺒَ

ةِ

ﻓَ

ـﺎ ﻘَ

لَ

: اﻟ ﺴ ﱠﻢُ

ﻋ َﻠَ

ﯿْ

ﻢْ ﻜُ

دَ

رَ ا ـ ﻗَ

ﻮْ

مٍ 2ـ 5482ـ

ﻣُ

2. (5482)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir mezarlığa uğramıştı: "Selam üzerinize olsun ey mü'minler cemaatinin mahalle halkı! İnşaallah biz de sizlere kavuşacağız!" buyurdular." [Ebu Davud, Cenaiz 83, (3237).]

Müslim ve Nesai'de Büreyde'den gelen bir rivayette şu ziyade var: "Allah'tan bizim için de sizin için de afiyet dilerim."[486]

* KABİRLER ÜZERİNE OTURMA

ـ

1. (5483)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Birinizin bir kor üzerine oturup elbisesini oradan da bedenini yakması, kendisi için bir kabrin üzerine oturmaktan daha hayırlıdır." [Müslim, Cenaiz 96, (971); Ebu Davud, Cenaiz 77, (3228);

Nesâî, Cenaiz 105, (4, 95).][487]

ـ

2. (5484)- Hz. Ali (radıyallahu anh)'den anlatıldığına göre kabirlere dayanır, üzerlerine yatardı.

[Muvatta, Cenaiz 34, (1, 233).][488]

ـ

oturttu ve amcam Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh)'ten haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti:

"Kabir üzerine oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde abdest bozanlaradır." [Buhârî, Cenaiz 82, (bab başlığında muallak olarak gelmiştir.)][489]

AÇIKLAMA:

Kabir üzerine oturmayı yasaklayan haberler ihtilaflı geldiği için ulema bunun yorumunda ihtilaf etmiştir. Cumhur dediğimiz çoğunluk ne maksatla olursa olsun oturmayı anlarken, İmam Malik, Ebu Hanife ve ashabı gibi birkısım alimler de büyük veya küçük abdest bozmak maksadıyla oturmayı anlamıştır. İbnu Hacer, hadisin şerhinde her iki görüşü te'yid eden başka rivayetler de kaydeder.

[490]

Belgede YALAN (14. Ciltten Devam) (sayfa 188-196)