• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. ÂŞÛRÂ MERASİMLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

1.5. HÜSEYİN İÇİN AĞLAMAK

Ravzahânî geleneğini ve meclisleri anlamanın yolu, Şiî gelenekte İmam için ağlamanın neye tekabül ettiğini tespit etmekten geçmektedir. Meclislerin en büyük işlevi bireylerin İmam Hüseyin’in ardından gözyaşı dökmeleridir. Nitekim Maktellerde de Hz.

Hüseyin’in şehadetine ağlayanların cennette Ehl-i beyt ile beraber olacağı inancı hâkimdir.233 Ravzahânî âdeti de “İmâm Hüseyin ve diğer şehidlerin başına gelenlere ağlayıp gözyaşı dökmenin ibadet sayıldığı yönündeki hadislerle temellendirilmektedir”.234

230 Muhaddisî, A’dan Z’ye Kerbela Ansiklopedisi, ss. 376-77.

231 Muhaddisî, A’dan Z’ye Kerbela Ansiklopedisi, ss. 344-45.

232 Sindawi, “Visit to the Tomb of Al-Husayn b. ʿAlī in Shiite Poetry”, ss. 235-36.

233 Güngör, “Maktel-i Hüseyin”, s. 456.

234 Tabatabai, Efe, “Ravzahanlık Adeti ve Kerbela Olayının Tahrifindeki Rolü”, s. 202.

67

Ağlamak denince akla gelen ilk isim Ali b. Hüseyin’dir. Zeyne’l-abidin yirmi yıl boyunca Kerbela’yı anarak ağlamıştır. Nitekim kendisi de bir rivayette şöyle der: “Fatıma evlatlarının kahramanca mücadelelerini anıp da ağlamadığım olmamıştır.”235 İbn Kûleveyh ve İbn Bâbeveyh el-Kummî eserlerinde bu yönde rivayetleri aktarmışlardır.

Örneğin bir rivayette İmam Hüseyin “Ben gözyaşının ölüsüyüm. Hiçbir mümin ağlamaksızın beni hatırlayamaz” demektedir:

“bir gün Cafer es-Sâdık’ın yanındaydık ve o bize Hüseyin b. Ali’den bahsediyordu.

Derken ağlamaya başladı ve biz de ağladık. Sonra başını kaldırdı ve “Hüseyin dedi ki:

‘Ben, gözyaşının ölüsüyüm. Hiçbir mümin ağlamaksızın beni hatırlayamaz’.”236

Yine bir rivayette Cafer es-Sâdık’ın “biz anıldığımızda gözyaşı dökene Allah cehennemi haram kılar” dediği görülmektedir.237 Diğer bir rivayette ise hem ağlamak hem ağlatmak hem de İmamlarının yad edildiği meclislerde bulunmak övülmüştür:

“İmam Ali er-Rıza buyuruyor ki: ‘Kim başımıza geleni hatırlar da çektiğimiz sıkıntılar için ağlarsa Kıyamette bizimledir ve bizim derecemizdedir. Yine kime bizim başımıza gelenler zikredilir de ağlar ve diğerlerini de ağlatırsa gözlerin ağladığı o günde onun gözü ağlamaz. Kim bizim adımızın anıldığı bir meclise oturursa kalplerin öldüğü gün onun kalbi yaşar’.” 238

Kâmilü’z-ziyârât’ta geçen diğer bir rivayette ise şöyle bir hikâyeye yer verilir;

melekler Hüseyin’in yanında savaşmak için Allah’tan izin isterler. Allah izin verir. Lakin cennetten inip de Hüseyin’in yanına vardıklarında Hüseyin çoktan ölmüştür. Allah’a neden Hüseyin’in canını çoktan aldığı halde kendilerinin gitmesine neden izin verdiğini sorar, sitem ederler. Allah da meleklere Hüseyin’in kabrinin kubbesinde durup Ona ve Ona yardım edemeyişlerine ağlamalarını söyler. Zamanı gelip Hüseyin tekrar diriltildiğinde onun ashabı olup beraber savaşacaklarının müjdesini verir.239

Başka bir anlatıda ise âlim bir adam rüyasında Hüseyin’in bütün yaralarının iyileştiğini şifa bulduğunu görür. İmama yaralarının nasıl böyle mucizevî bir şekilde

235 Bihâru’l-envâr’dan aktaran Muhaddisî, A’dan Z’ye Kerbela Ansiklopedisi, s. 510.

236 İbn Kûleveyh, Kâmilü’z-Ziyârât, s. 214-216’dan aktaran Tabatabai, Efe, “Ravzahanlık Adeti ve Kerbela Olayının Tahrifindeki Rolü”, s. 202.

237 İbn Kûleveyh, Kâmilü’z-Ziyârât, s. 207’den aktaran Tabatabai, Efe, “Ravzahanlık Adeti ve Kerbela Olayının Tahrifindeki Rolü”, s. 203.

238 İbn Bâbeveyh, el-Emâlî, s. 131’den aktaran Tabatabai, Efe, “Ravzahanlık Adeti ve Kerbela Olayının Tahrifindeki Rolü”, s. 203.

239 Sindawi, “Visit to the Tomb of Al-Husayn b. ʿAlī in Shiite Poetry”, s. 252.

68

iyileştiğini sorar. İmam, “yasçılarımın göz yaşlarıyla” diye cevap verir. Ve şöyle devam eder: “Bana kim yardım etmek istiyorsa sadece benim için ağlasın.”240

Buradan anlaşıldığı üzere ağlamak bizatihi ödül gerektiren bir eylem olarak tasvir edilir. Bu anlayış yakın dönemde Ali Şeriati’nin eleştrilerine maruz kalmıştır. Ali Şeriatî Hüseyin için ağlayan ilk insanın Ömer b. Sa’d b. Ebi Vakkas, Hüseyin’in ardından ağlanmaması gerektiğini söyleyen ilk kişinin de Zeynep olduğunu söyler. Ayrıca Hüseyin için yas merasimi düzenlenen ilk yer de Yezid’in sarayıdır.241 Şeriati bir aşkın, acının, duyguların dışavurumu olarak ağlanmasını son derece tabii karşılar. Ancak hedef olarak gösterilen bir ağlamaya karşı çıkar. Şeriati şöyle demektedir:

“Ancak ağlamak için tören düzenlemek, ağlamayı hedef olarak görmek, bunu dinî bir vazife, bir prosedür, bir gelenek saymak, temel bir eylem kabul etmek;

bir menfaat elde etme, bir zararı def etme, bir kusuru ya da günahı telafi etme aracı saymak, amaca ulaşmak, sevap kazanmak ya da neticeye varmak için bir yol görmek olayı amacından saptırmak olur. Hadiseyi böyle algılamak dertsiz ve tasasız olmak anlamına gelir.” 242

Buna karşın Mutahhari ve İmam Humeyni gibi isimlerin ağlamayı savundukları görülmektedir. Humeynî ağlama ve matemin Şîa geleneğinde siyasi nedenlerle ortaya çıktığını söylemektedir. Emevî ve Abbasi yönetimi altında Şiîler gözyaşı akıtılan meclislerde bir araya gelerek siyasi çalışmaları örgütleyebiliyorlardır. Ağlayanlara sevap vadeden rivayetler bu dönemlerin ürünüdür zira İmamlar bu rivayetleri bilinçli olarak ortaya koymuşlardır. “Taziye meclisleri asıl olarak Hz. Hüseyin’e ağlayıp sevap kazanmak için programlanmamıştır. Masum imamlar hadisenin siyasî boyutunu planlamış ve bunun insanlık var oldukça kalmasını istemişlerdir.” Hem ağlayanlara hem de ağlar gibi yapanlara sevap yazılması da bu sebeptedir; amaç yas vesilesi ile tek sancak altında toplanmaktır.243

Ayetullah Hameneî de aynı doğrultuda Hüseyin için beyitler okunup ağlanmasını Hüseyin’in verdiği mücadelenin tebligatının bir parçası olarak değerlendirmektedir.

Dolayısıyla dillerden inmeyen, asırlardır söylenegelen beyitler Hüseynî mesajın iletilmesi

240 Büyükkara, “Kerbela’dan İnkılab’a”, s. 232.

241 Ali Şeriati, Kadın (Fatıma Fatımadır), çev. Esra Özlük, Ankara: Fecr Yayınları, 2011, ss. 32-33.

242 Şeriati, Kadın, ss. 31-32.

243 Büyükkara, “Kerbela’dan İnkılab’a”, ss. 230-31.

69

ve Kerbela hadisesinin canlı tutulması için bir medya organı işlevi görmektedirler.

Hameneî şöyle demektedir:

“Niçin İmam Sâdık (a.s.) –tıpkı rivayete göre- Âşurâ hadisesi hakkında bir beyit söyleyerek insanları ağlatan kimseye “Allah cenneti farz kılacaktır”

buyurmuştur? Çünkü tebligat organlarının tamamı insanların ne olup bittiğini anlamamaları doğrultusunda Âşurâ meselesinin unutulması ve gerçekte Ehl-i Beyt (a.s.)’ın üzerinin örtülmesi için donanmıştı. (…) Böyle bir atmosferde Âşurâ olayının –onca azametiyle İslam dünyasının bir köşesinin bir çölünde gerçekleşmişti- çarpıcığıyla baki kalması mümkün müydü?”244

Görüldüğü üzere zamanla Kerbela paradigmasında değişimler yaşanmış ve yakın dönemde özellikle de İran İslam Devrimi öncesinde Kerbela tekrar kurgulanmış ve tekrar anlaşılmıştır. Kerbela’yı okumanın alternatif yolları aranırken “ağlama” meselesi de bir tartışma unsuru olmuştur. Aslında bunun ardında yatan sebeplerden biri de ağlamanın amaca dönüşmesinin yarattığı tahrifattır.