• Sonuç bulunamadı

Gulam Ahmed Perviz’in Tefsiri ve Eserleri

B. KUR’ÂNİYYUN EKOLÜNÜN TEFSİRLERİ

2. Gulam Ahmed Perviz’in Tefsiri ve Eserleri

Gulam Ahmed Perviz daha hayatta iken hakkında çalışmalar yapılan, yerli ve yabancı basın tarafından takip edilen bir kişi olduğu söylenmektedir. Bu çalışmalardan bir kısmında o (Gulam Ahmed Perviz), XX. Yüzyılın büyük bir filozofu olarak anılmıştır.140

Perviz'in Kur’ân konusundaki görüşlerinin birçoğu, hocası olan hafız Muhammed Eslem Ciracpûrî’nın görüşleriyle yakın olduğu söylenmektedir. Gulam Ahmed Perviz, tamamı elli cildi aşkın çoğu büyük boy otuz beş kadar eser kaleme almıştır.141 Bu eserlerin hemen hemen tamamının Kur’ân ve tefsirle ilgili olduğu söylense de abartılmış olmaz. Çünkü bu kitaplar konu ve isim olarak doğrudan Kur’ân

136 Ahmed Han, Ahiri Medamin, Rifah-i-âm pris, Lahor, 1898, s.174. 137 Bammat, İslamın Çehresi, s.489.

138 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.331. 139 Öztürk, Tefsir Tarihi Araştırmaları, s.143.

140 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.372. 141 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.371-374.

ve tefsirle ilgili olmasalar da, ele alınan mevzular ve kitabın muhtevası itibariyle Kur’ân ayetleriyle ilgili konuların tefsiri mahiyetindedir.

a) Ma’ârifu’l-Kur’ân

“Ma’ârifu’l-Kur’ân” Gulam Ahmed Perviz’in ilk dönemde yazdığı kitaplarından yedi tanesinin ismidir. Söz konusu eser, “Ma’ârifu’l-Kur’ân” adında bir seri olarak düzenlenmiştir. Serinin ilk kitabı 1941 yılında basılmıştır. Toplam yedi kitaptan oluşan seri, ikinci ve müteakip baskılarında yeni isimlerle müstakil ciltler halinde neşredilmiştir. Söz konusu kitap serisi elimizde mevcuttur. Araştırmamız sırasında ondan yararlandık.142

b) Lugatu’l-Kur’ân

Gulam Ahmed Perviz, “Lugatu’l-Kur’ân”da, Kur’ân’daki bütün kelime ve ıstılahları, Arap alfabesi sırasına göre açıklamaya çalışmış.143 Ele aldığı lafız Kur’ân-ı Kerimin birden fazla yerinde geçmiş ve her geçtiği yerde farklı anlamlarda kullanılmışsa, bunların da tek tek açıklamaları yapılmış ve aralarındaki ortak manaya işaret edilmiştir.144

Birtakım eksik ve hatalı yönlerine rağmen söz konusu çalışmanın hem kur’ân’ı tanıma hem de Gulam Ahmet Perviz’in, tefsiri için temel teşkil eden Kur’ânî lafızları nasıl anlamlandırdığını görme bakımından büyük önemi vardır. Üstelik Lugatu’l Kur’ân Gulam Ahmet Perviz’in ilmi bakımdan ele aldığı en objektif eserlerinden biri sayılmaktadır.145

142 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.374.

143 Perviz, Gulam Ahmed, Lügatu’l-Kur’ân, Tolu-i İslam, Lahor, 1998, I, 4-6. 144 Perviz, Lügatu’l-Kur’ân, I, 22.

“Lugatu’l-Kur’ân”, Gulam Ahmed Perviz’in gençlik yıllarında Kur’ân’dan istifade için yaptığı ön çalışmaların ürünüdür. O Kur’âni lafız ve ıstılahların Kur’ân’ın nazil olduğu dönemde nasıl anlaşılmış ise bugün de Kur’ân’dan en doğru bir şekilde istifade için öyle anlaşılması gerektiği tarzını savunmuştur.146

c) Metâlibu’l-Furkan ve Mefhumu’l-Kur’ân

Gulam Ahmed Perviz’in bütün kitapları aynı zamanda bir tefsir mahiyetinde ise de tefsir niyetiyle kaleme aldığı iki eseri vardır. Bunlardan biri Mefhumu’l-Kur’ân ve diğeri ise Metâlibu’l-Furkan’dır. Metâlibu’l-Furkan’ın ilk cildi 1975 yılında basılmıştır. Neşredildiği sene talepten dolayı, aynı yıl içinde birkaç sefer basılmıştır.147

Müellifin söz konusu tefsiri, uzun yıllar boyunca devam eden Kur’ân-ı Kerim derslerinin teybe kaydedildikten sonra yazıya geçirilmiş şeklidir. Ancak eserinin mukaddimesinde de belirtildiği üzere, daha hayattayken aralıklarla basılan ilk altı cildin müsveddelerini okumuş ve eksik kaldığına inandığı yerleri tamamlamış, konuşma dilinin yazıya geçirilmesiyle oluşan bazı kapalılıkları da gidermiştir. Tefsirin mukaddimesinde Kur’ân’ı anlamak için atılması gereken adımlarla ilgili olarak şu iki hususa dikkat çekilmektedir: İlk olarak Kur’ân’da geçen kelimelerin öncelikle bulundukları bağlam içinde, daha sonra da aynı kökten gelen diğer kelimelerle birlikte değerlendirilerek anlamlarını belirlemek, ikinci olarak da bütün ön yargılardan arınarak Kur’ân üzerinde tedebbür etmek gerekir.148

Mefhumu’l-Kur’ân ise, aslında ne bir Kur’ân tercümesi ve ne de tam anlamıyla bir tefsirdir. Perviz, İmam Kuteybe’den naklen, Kur’ân’ın tercümesinin olamayacağını; ancak mefhumu olduğunu söyler. Çünkü tercüme ile kastedilen mana anlaşılmaz, tercümenin Kur’ân’ın kelime ve kavramını hakkıyla ortaya çıkarmaktan aciz olduğunu gerekçe göstermektedir. Onun yerine bu kelime ve kavramlarla neyin ifade edilmek istendiğinin bilinmesinin daha önemli olduğunu savunur.149 Gulam Ahmed Perviz, söz konusu bu eserinin el-Kur’âni’l-Azim dediği ilk bölümünde, aklın önemine ve gücüne rağmen her şeyi çözmek için yeterli olmayacağına değinmiş ve buna birçok Müslüman ve batılı mütefekkirlerin sözlerini örnek getirmiştir. İnsana lütfedilen akıl tek başına yetmediğine göre ona rehberlik yapacak başka bir şeye daha ihtiyaç vardır ki o da vahiydir. Vahyin en sonuncusu da Allah tarafından Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gönderilen Kur’ân’dır. İşte bu Kur’ân Allah’ın koruması altında günümüze kadar bir harfi değişmeden gelmiştir.150

Mefhumu’l-Kur’ân’da sayfanın üstünde ayetlerin Arapça’sı altında ayet numarasına göre açıklamalar yer almaktadır. Açıklamaların içerisinde o ayetle mana bakımından irtibatlı olan başka ayet veya ayetler varsa onların da numaraları verilmektedir.

148 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.374. 149 Perviz, Mehfumu’l-Kur’ân, Tolu-i İslam, Lahor, 1961, I, 2-5. 150 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.376.

Gulam Ahmed Perviz’in, Mefhumu’l-Kur’ân eserinde takip ettiği bu üslubun, konu bütünlüğünü yakalama bakımından çok önemli ve güzel bir metot olduğunu söylemek mümkündür. İhtiyaç hisseden, o ayet numaralarından yola çıkarak, mana itibariyle birbirine yakın olan ayetlere kolaylıkla ulaşabiliyor. Günümüz konulu tefsirlerde olduğu gibi.

d) Selim key Nam Hutut ve Tahire key Nam Hutut

Selim key Nam Hutut ve Tahire key Nam Hutut, Gulam Ahmed Perviz’in kaleme aldığı eserlerinden ikisidir. Selim ve Tahire isimli iki hayali gence hitaben yazılmıştır. O bu eserinde, söz konusu iki genci geleneksel İslam’a ve yanlışlarla dolu topluma karşı mücadele veren iki sembolik şahsiyet olarak tahayyül etmektedir.151 Selim’e yazdığı mektuplarda Allah tasavvurunda, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) dindeki yerine, komünizm ve İslam ilişkisinden namaz ve zekâta kadar pek çok konuya uzun uzun değinmiştir. Bunlardan Tahire’ye hitaben yazılan, Yürürlükte Olan Kanuna Göre Kadının Konumu, başlığı altında kaleme alınan birinci mektubunda, miras ve şahitlik konularında kadının konumu ve erkekle kadın arasındaki herhangi bir eşitsizliğin söz konusu olup olmadığı meselesini ele almıştır. Bunlardan başka, Tahire’ye, mektuplarında nikâh, talak, taaddüt-i zevcat, ev hayatının başka aşamalarını, ev fertlerinden birlikte yaşayan kaynana ve kayınpedere karşı nasıl davranılacağına kadar pek çok konu gündeme getirilmiştir.152 Gulam Ahmet Perviz, “Teâruf” başlığı altındaki söz konusu kitapların mukaddemasında, kitabın içeriği hakkında bilgi verirken, ele alınan konuların tamamen gençler hakkında olduğuna işaret eder ve bu konuda şunları söyler:

Câmiada gençlerin apayrı bir yeri vardır. Geleceğin sağlama alınması için gençler üzerinde çok çok çalışılmalıdır. Çünkü onlar geleceğin umududur. Söz konusu kuşak, ahlaki konulardan alıp inançlarına kadar doğru bir şekilde yetiştirildiği takdirde, gelecekteki olumsuzluklar önlenmiş olur. Perviz, söz konusu meselede okullarda, medreselerde ve Üniversitelerde verilen derslerden şikâyetçi, ona göre, söz konusu

151 Perviz, Gulam Ahmed, selim key Nam Hutut, Tolu-i İslam, Lahor, 2000; Perviz, Gulam Ahmed,

Tahire key Nam Hutut, Tolu-i İslam, Lahor, 2001.

kurumlarda verilen derslerin gençlerin inançlarını zedelediğini iddia etmektedir. Kitabın ilgili sayfasının bir kopyasını aşağıda verdik.

III. BÖLÜM

KUR’ÂNİYYUN EKOLÜ VE KUR’ÂN İLİMLERİ

A. KUR’ÂN TEFSİRİNE YAKLAŞIMLARI

Kur’ân-ı Kerim, sadece okumak için değil, aynı zamanda anlaşılmak ve yaşanmak için de inen son ilahi kitaptır. Bu ilahi kitabın, anlaşılması ve yaşanması da, ancak onu tefsir etmek ve yorumlamakla mümkündür. Yüce Kur’ân’ın ayetlerini anlamak ve başkalarına anlatabilmek amacıyla gayret sarf edilerek sayısız eserler yazılmıştır. Tefsire dair gerek yazma, gerekse matbu olarak kaleme alınan bu eserlerde değişik metotlar takip edilmiştir. Bunların hepsi değişik yönlerden Kur’ân’ın özelliklerini ele alıp, birbirlerinden farklı yorumlar ortaya koymuşlardır.153

Kur’âniyyun ekolünün tüm görüşleri temelde “Bize Kur’ân yeter her şeyin açıklamasını Kur’ân’da bulabiliriz” iddiasına dayanmaktadır. Kökenleri İslam’ın ilk dönemlerine kadar varan bu iddia, Kur’ân’ın, dini ve dünyevi konuları ilgilendiren her şeyin bilgisini içinde barındıran bir kitap olduğunu, yaşamakta olduğumuz hayatın tüm aşamalarını ıslah edip ve her dönemde insanların karşı kaşıya kaldığı bütün ihtiyaçlarını çözme gücüne sahip bir metin olarak algılanmıştır. Kur’âniyyun ekolünün temsilcileri Kur’ân’ın her yönüyle benzersiz bir kitap olduğu konusunda aynı görüşteler. Kur’â’ı Kerim dışında herhangi bir kaynağı kabul etmedikleri için Kur’ân üzerinde çok çalışmışlar. Kur’ân metninin insanoğlunun karşılaştığı problemlerin tümünü çözme keyfiyeti konusunda kendi aralarında ihtilafa düşmüşler. Biz bu araştırmamızda konuyu uzatmadan sadece bir kaç tanesine değinmekle yetiniyoruz.154

Ekolün önde gelenlerinden bazıları, insanoğlunun yaşadığı hayatta karşı karşıya kaldığı her türlü sorunun cevabını Kur’ânda bulabileceği görüşünü güçlendirmek için Kur’ân’dan bazı ayetleri delil olarak referans göstermektedirler. Bu konuya Abdullah Çekrâlevî’nin görüşüyle başlamak istiyoruz.

153 Soysaldı, H. Mehmet, Nüzulden Günümüze Kur’ân ve Tefsir, Fecir Yay. Ankara, 2001. s.157. 154 Öztürk, Tefsir Tarihi Araştırmaları, s.146.

Çekrâlevî’nin “Kur’ân bize yeter” anlayışını ele alacak olursak, Abdullah Çekrâlevî, halefi Haşmet Ali ve Belağü’l-Kur’ân çevresi, Kur’ân’ın gerek tümeller gerekse tikeller açısından genel olarak muhataplarının her türlü ihtiyaç ve sorunlarına cevap verebileceği konum ve nitelikte olduğunu ileri sürmüşlerdir. Abdullah Çekrâlevî şöyle bir iddia ortaya koymaktadır.155

“Biz Kur’ân’ın her bakımında eksiksiz olduğu inancını taşıyoruz. Zira bu kitapta İslami konulara ilişkin gerek farz, gerekse nafile ve ibaha türünden her mesele

zikredilmiştir”.156 Bazı araştırmacılar Abdullah Çekrelavi’nin bu tutumuna karşı,

Abdullah Çekrâlevî’ye ait olan Burhanu’l-Furkan ala Salati’l-Kur’ân eserini araştırarak şöyle bir sonuç ortaya koymuşlardır. “İslam’ın çok sayıda meselesi kâmil şekliyle Kur’ân’da mevcut değildir; hadislere kesinlikle ihtiyaç vardır” Çekrâlevî onların bu sözüne karşı bir cevap olarak “Kur’ân Müslümanların muhtaç olduğu her türlü bilgi ve

hükmü tafsilatıyla ihata etmektedir. Namaz bunun bir misalidir”,157 diyerek onlara karşı

savunmacı iddiasını ortaya koymaktadır. Abdullah Çekrâlevî’ye göre Kur’ân’ın mücmel, hadis kitaplarının mufassal olduğu iddiası doğru değildir. Çünkü bu iddiayı Kur’ân teyit etmez; söz konusu iddia bizzat Kur’ân ayetleriyle çelişmektedir. Zira yüce Allah şöyle buyuruyor:

َﻦﻴِﻤِﻠْﺴُﻤْﻠِﻟ ىَﺮْﺸُﺑَو ًﺔَﻤْﺡَرَو ىًﺪُهَو ٍءْﻲَﺵ ﱢﻞُﻜﱢﻟ ًﺎﻧﺎَﻴْﺒِﺕ َبﺎَﺘِﻜْﻟا َﻚْﻴَﻠَﻋ ﺎَﻨْﻟﱠﺰَﻧَو

Bu kitabı da Sana her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.158 Çekralevî bunları söyledikten sonra, şöyle devam eder: “Ancak Kur’ân’ın bir Buhari, Müslim ve Hidaye gibi kitaplarda bulunan ayrıntılar içermesi beklenemez”,159 demeyi de ihmal etmez.

“Kur’ân bize yeter” sözünü kendilerine slogan kabul eden Kur’âniyyun ekolünün temsilcilerinden başka biri, Gulam Ahmed Perviz’in görüşüne gelince, o da

155 Öztürk, Tefsir Tarihi Araştırmaları, s.146-147.

156 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.343-344. 157 Birışık, Hind Alt Kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s.363-365. 158 en-Nahl 16/89.

şunları söyler: “Din hakkında her ne söylenecekse Kur’ân-ı Kerimde tamı tamına söylenmiştir. Artık onda herhangi bir değişiklik yapılamaz”.160

َﺒُﻡ ﱠﻻ ًﻻْﺪَﻋَو ًﺎﻗْﺪِﺻ َﻚﱢﺑَر ُﺖَﻤِﻠَآ ْﺖﱠﻤَﺕَو

ُﻢﻴِﻠَﻌْﻟا ُﻊﻴِﻤﱠﺴﻟا َﻮُهَو ِﻪِﺕﺎَﻤِﻠَﻜِﻟ ِلﱢﺪ

Rabbinin sözü,

doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.161

Eksik veya kendisine değinilmemiş herhangi bir mesele söz konusu değildir.162

ﱠﻡ

ٍءْﻲَﺵ ﻦِﻡ ِبﺎَﺘِﻜﻟا ﻲِﻓ ﺎَﻨْﻃﱠﺮَﻓ ﺎ

Biz o Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.163

Aynı zamanda her şey açıklığa kavuşturulmuştur. Müslümanlara açık bir şekilde, kendilerine indirilmiş olan Kitaba uymaları gerektiği ifade edilmektedir. Bu mesele sadece Müslümanlara has olmayıp peygamberin de ona uyması gerektiği vurgulanmaktadır.164

َنوُﺮﱠآَﺬَﺕ ﺎﱠﻡ ًﻼﻴِﻠَﻗ ءﺎَﻴِﻟْوَأ ِﻪِﻧوُد ﻦِﻡ ْاﻮُﻌِﺒﱠﺘَﺕ َﻻَو ْﻢُﻜﱢﺑﱠر ﻦﱢﻡ ﻢُﻜْﻴَﻟِإ َلِﺰﻧُأ ﺎَﻡ ْاﻮُﻌِﺒﱠﺕا

Rabbinizden size indirilene (Kur’ân'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.165

َﻦﻴِﻤِآﺎَﺤْﻟا ُﺮْﻴَﺧ َﻮُهَو ُﻪّﻠﻟا َﻢُﻜْﺤَﻳ َﻰﱠﺘَﺡ ْﺮِﺒْﺻاَو َﻚْﻴَﻟِإ ﻰَﺡﻮُﻳ ﺎَﻡ ْﻊِﺒﱠﺕاَو

(Resulüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hâkimlerin en hayırlısıdır.166 Ey Resulüm, insanlar arasındaki sorunlara hüküm verirken sana vahyi olarak verdiğimiz bu kitaba göre hükmet, denilmektedir. Ayetlere bakılacak olursa şu sonucu elde etmiş oluruz; Allah her türlü sorun ve meselelerin Kur’ân’da bulunduğuna

160 Perviz, Gulam Ahmed, Şahkâr-i-Risalet, “Hasbunâ Kitaballah”, IV. ba, Tolu-i-İsalam, 1999, Lahor, s.65.

161 el-Enam 6/115.

162 Perviz, Şahkâr-i-Risalet, “Hasbunâ Kitaballah”, IV. ba, s.65. 163 el-Enam 6/38.

164 Perviz, Şahkâr-i-Risalet, “Hasbunâ Kitaballah”, IV. ba, s.65. 165 el-Araf 7/3.

işaret buyurmuştur. Nasıl olur da elimizde bu kadar delil var iken, sorunlarımızı başka yerlerde arama çabası içerisinde olalım.167

Gulam Ahmet Peviz, Çekrâlevî’nin: “Kur’ân Müslümanların muhtaç olduğu her türlü bilgi ve hükmü tafsilatıyla ihata etmektedir. Namaz bunun bir misalidir” sözüne tamamıyla katılmamaktadır. Bu konuda ondan biraz farklı düşünmektedir. Gulam Ahmed Perviz’e göre Kur’ân’ın her şeyi içermesinin, tümel ilkeler için geçerli olduğunu, tikel meselelere ise Kur’ân’da çok az yer verildiği görüşünü savunmak suretiyle Çekrâlevî’nin görüşünden biraz daha esnek davranmaktadır. 168 Konu ile ilgili Gulam Ahmed perviz’in kaleme aldığı eserler:

167 Perviz, Şahkâr-i-Risalet, “Hasbunâ Kitaballah”, IV. bab., s.65. 168 Öztürk, Tefsir Tarihi Araştırmaları, s.147.

Kur’ân’ın anlaşılmasında hadislerin apayrı bir yeri olduğunu söyleyen, Ebu’l- Â’lâ Mevdûdî’nin konuyla ilgili görüşünü şöyle özetleyebiliriz: Bir kimse ister Kur’ân-ı Kerimin Peygamberin (s.a.v.) kendi eseri olduğuna inansın; isterse Allah katından indirilmiş olan bir kitap ve Hz. Peygamberin de Allah elçisi olduğuna inansın; bu kişinin Kur’ân’ın mücmel yerlerinin izah ve tefsirinde, Resûlüllah’ın söz ve fillerine ihtiyaç olmadığını iddia etmesi, prensip olarak yanlıştır. Çünkü eğer Kur’ân’ı Peygamberin kendi yazısı olduğuna inanıyorsa, Kur’ân’ın mücmel ifadelerinden hakiki makâsıdın ne olduğunu en iyi açıklayanın, O’nu bizzat yazan kimse olduğunu itiraf etmiş olması gerekir. Yok, eğer Kur’ân’ın Allah’tan geldiğine inanıyor ve Allah Teâlâ’nın, insanlara öğretsin ve açıklasın diye bu kitabı Muhammed’e (s.a.v.) inzal ettiğini kabul ediyorsa, Onun en iyi en doğru tefsirinin yine Peygamber (s.a.v.) tarafından yapılmış olduğunu itiraf etmesi gerekir.169

Mesela, Kur’ân hırsızın elinin kesilmesini emretmektedir. Ancak, bunda herhangi bir had tayin edilmemiştir. Öyle ki, eğer kendi çocuğunuz da cebinizden birkaç yüz lira alırsa, o bile hırsız olarak gösterilebilir. Kesilen el hakkında da bir sınır belirtilmemiştir. Sağ el mi, yoksa sol el mi? Dirsekten mi, omuzdan mı, yoksa bilekten mi? Bunlarla ilgili bütün belirlemeler hadislerle yapılmıştır. Eğer bunları göz ardı edecek olursak, hükmün uygulanması esnasında ne gibi haksızlıklar vukua gelebileceğini varın siz hesaplayın.170

Ancak, burada hadislerin sahih mi, gayri sahih mi olduğu ve bu konudaki ölçülerin neler olduğu hususu ayrı bir tartışmadır. İnkârı mümkün olmayan gerçek şudur ki, biz Kur’ânı anlamak ve manasını kavramak için sünnetten müstağni kalamayız.171

Bir başka örnek, Kur’ân-ı Kerim kadınlardan bazılarıyla evlenmeyi haram kıldıktan sonra, onlar dışında kalan diğer kadınlarla evlenmenin helal olduğunu bildirmektedir. Kendileriyle evlenilmesi sonsuza dek haram edilmiş bu kadınlara ilave olarak, yalnız kız kardeşi hayatta ve nikâh altında bulunduğu müddetçe baldız

169 Mevdudi, Ebu’l A’la, Modern Çağda İslami Meseleler, tr. Yusuf Işıcık, Tekin Yay. Konya, 1993, s.233.

170 Mevdudi, Ebu’l A’la, Resail ve Mesail, Islamic Publications, Lahor, 2002, III, 236-237. 171 Mevdudi, Modern Çağda İslami Meseleler, s.233.

zikredilmiştir. Kadının teyzesi ve halası zikredilmemiştir. Hadisten anlaşılmaktadır ki, kadının kız kardeşi gibi, babasının kız kardeşi ve annesinin kız kardeşi de kendisiyle aynı nikâh altında bulunamaz. Hadisin bu açıklaması göz ardı edilirse, kişi; hükmün umumîliğinden yanlış yönde istifade ederek, şeriatın iki kız kardeşi bir nikâh altında toplamayı haram kılan hükmüne ters düşen bir hataya sebebiyet verebilir.172

Bu şekilde, hadis yoluyla bize gelen ne kadar ahkâm varsa, Kur’ân hükümleri üzerine fazlalıktır ama onlarla çatışma halinde değildir.173 Ayrıca yukarıda da belirttiğimiz gibi, söz konusu ekol, hadisleri devre dışı bıraktıkları için, birçok konuda kendi aralarında bile ihtilafa düşmüşlerdir. Mesela namaz vakitleri konusunda, ekolün temsilcilerinden bazıları, namazın günde beş vakit olduğunu söylerken başka birileri de kalkıp, günde üç veya iki vakitten ibaret olduğunu söylemişlerdir. Hâlbuki namaz insanlar arasında ta Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminden bu yana uygulana gelen bir sünnettir. Ayrıca, sadece uygulanagelen bir sünnet olmakla kalmayıp, konuyla ilgili çok sağlam hadisler de az değildir. Böylece namaz konusunda inen ayetlerden, ekol temsilcileri kendi kabiliyet ve anlayış kapasitesine göre bazı görüşler ortaya koymaya çalışmışlardır. Bu konuyu “Kur’âniyyun’un ekolünün İbadet Anlayışı” başlığı altında, seminer konusu olarak işledik, dolayısıyla, burada araştırmamızın uzayacağı endişesiyle bu konu üzerinde duramayacağız.

Kur’âniyyun ekolü, Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen sahih hadislerle yahut da sahabenin kendi görüşüyle yapılan rivayet tefsiri konusunda da günümüz ve geçmiş dönemlerdeki âlimlerden farklı düşünmektedir. Ekolü temsil edenler, söz konusu tefsir çeşidinin Kur’ân’ın anlaşılmasında herhangi bir katkısının bulunmadığını ileri sürmüşlerdir. Şimdi, Kur’âniyyun ekolünün rivayet tefsiri konusundaki görüşlerini ele almadan önce, kısaca söz konusu tefsir çeşidinin tanımını yapmak istiyoruz.

Rivayet tefsirine me’sur veya nakli tefsir de denir. Seleften nakledilen rivayetlere dayanan bir tefsir yöntemidir. Diğer bir deyimle, rivayet tefsiri; Kur’ân’dan bazı ayetlerin yine bazı ayetlerle veya Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen sahih hadislerle yahut da sahabenin kendi görüşüyle yapılan tefsirdir. Hatta bazı âlimler buna

172 Mevdudi, Resail ve Mesail, III, 237. 173 Osmanî, Ulumu’l-Kur’ân, s.274.

tabiûn’ûn sözlerini de ilave ederler. Rivayet tefsiri başlangıçta rivayet yoluyla başlamıştır. İlk başta Hz. Peygamber’den (s.a.v.) sahabeye, onlardan tabiûna intikal etmiştir.174

Rivayet Tefsirleri Resûl-i Ekrem'in ve ashabın Kur’ân yorumlarını ihtiva eden ve bizzat sahabe tarafından kaleme alınan herhangi bir çalışma bulunmuyorsa da onlardan gelen rivayetler derlenerek bazı tefsir kitaplarının oluşturulduğu bilinmektedir. Bunların en meşhuru Fîrû-zâbâdî tarafından derlenen İbn Abbas tefsiridir. İbn Abbas'ın yorumları bazı çağdaş araştırmacılar tarafından da kitap haline getirilmiştir. Tabiûn müfessirlerine nisbet edilen tefsir sayısı fazla olmakla birlikte bunların kendi telifleri mi yoksa talebelerinin derlemeleri mi olduğu hususu tartışmalıdır. Kaynaklarda Hasan-ı Basrî'ye izafe edilen bir tefsire henüz rastlanamamışsa da çeşitli kaynaklarda dağınık halde bulunan yorumlar derlenerek yayımlanmıştır.175

Kur’âniyyun ekolü, klasik tefsir usulüyle ilgili bahislerinde bu tefsir çeşidinin, Kur’ân’ın anlaşılmasından ziyade anlaşılmamasına hizmet ettiği düşüncesinden hareketle neredeyse bütünüyle yok sayma yoluna gitmişlerdir. Bu bağlamda, ekolün düşünce mimarı olan Sir Seyyid Ahmed Han, ilgili kitaplarda “Kur’ân’ı hadisler, sahabe ve tabiûn kavilleriyle izah etme yöntemi” şeklinde tanımlanan rivayet tefsirini reddetmiş

Benzer Belgeler