• Sonuç bulunamadı

5. GEREÇ VE YÖNTEM

5.10 Gruplar arasında PEF düzeylerinin değerlendirilmes

Gruplar arasında PEF düzeyleri değerlendirildiğinde aşırı kilolu ve astımlı grupta (Grup 1) 86.00±15.9 (min:62-max:115) lt/sn , normal kilolu ve astımlılarda (Grup 2) 81.67±17.1 (54-118) lt/sn, aşırı kilolu ve astımsızlarda (Grup 3) 106.30±19.9 (70-140) lt/sn, normal kilolu ve astımsızlarda (Grup 4) 94.65±15.1 (70- 125) lt/sn, grupların ortalamasında ise 92.27±19.2 (54-140) lt/sn bulundu (p=0.00). Grup 1’ in PEF ortalaması Grup 3 göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (p=0.003), Grup 2 ve Grup 4’ e göre farklı bulunmamıştır (sırasıyla p=0.859, p=0.379). Grup 2’ nin PEF ortalaması Grup 3’ e göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (p=0.001), Grup 4’ e göre değişmemiştir (p=0.065). Grup 3’ ün PEF ortalaması Grup 4’ e göre farklı bulunmamıştır (p=0.124) (Şekil 5).

Şekil 5. Gruplarda PEF düzeylerinin karşılaştırması

6. TARTIŞMA

Astım alt solunum yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Çevresel ve genetik risk faktörlerinin etkisi sonucunda oluşan bu inflamasyon bronş hiperreaktivitesine ve diffüz reverzibl hava yolu obstrüksiyonuna yol açar. Astım etkin bir tedavi ile kontrol edilebilen bir hastalıktır. Kontrolün sağlanması ise ancak inflamasyonun tedavi ile baskılanmasıyla elde edilebilir, böylece bronkokonstriksiyon ve astım ile ilişkili semptomlar düzeltilebilir (133).

Hem astım, hem de aşırı kiloluluk/ obezite prevalansı son yirmi yılda artmıştır (8). Astım ile aşırı kilolu birey sayındaki paralel artış, bu iki genel durumun birbirleriyle ilişkili olduğunu düşündürtmektedir (9).

Yapılan bir dizi çalışmada görülmüştür ki aşırı kilolu olmak; astım tanısının konulmasında, solunum semptomları ve hava yolu aşırı duyarlılığıyla ilişkili olabilmektedir (134). Bununla birlikte, böyle bir epidemiyolojik ilişki için kesin nedenler bilinmemektedir. Muhtemel bir açıklama, proinflamatuar bir durum olan aşırı kiloluk artmış adipokinlerle ilişkili olarak astımda hava yolu inflamasyonunu regüle ettiğidir (11).

Ayrıca, aşırı kiloluluk/ obezite ve astım arasındaki ilişkiyi gösteren epidemiyolojik veriler ilk kez bildirildiğinde, bu ilişkinin bir epifenomen olabileceği; asıl ilişkinin egzersiz ve astım ya da diyet ve astım arasında olduğu düşünülmüştür (135). Ancak, bu ilişkiyi açıklayabilecek farklı mekanizmalar söz konusudur. Ortak genetik predispozisyon ya da “in utero” faktörler gibi ortak bir etyoloji var olabilir (136). Obezite komorbiditesi olarak gastroözofageal reflü ya da uykuda solunum bozukluğu astımı etkileyebilir. Obeziteye bağlı mekanik faktörler de hava yolu obstrüksiyonunu agreve etme potansiyeline sahiptir. Solunum işi, hava yolu düz kasını gerer ve bronkodilatasyona neden olacak şekilde aktin-myozin köprüleri ayrışır. Obez bireyler normalden daha küçük tidal volüm ile soluk alıp verirler. Obezitede artmış abdominal ve torakal kitle nedeniyle fonksiyonel rezidüel kapasite de azalmıştır. Daha düşük fonksiyonel rezidüel kapasite, aktive olduğunda hava yolu düz kasının aşırı derecede kısalmasına neden olur. Hepsinin ötesinde, inflamatuar herhangi bir stimulus yokluğunda, obezitenin pek çok sitokin, kemokin ve solubl sitokin reseptörlerinin serum düzeylerinde artışla karakterize olduğu ve kilo kaybıyla bu düzeylerin azaldığı bilinmektedir. Yağ dokusu kaynaklı bu adipokinlerin çoğu, astımla ilişkilendirilmiştir. Obezite durumunda bunların ekspresyonlarının artışı ile astımlılarda hava yolu inflamasyonu ve obstrüksiyonu artış gösterebilir (135, 137). Sonuç olarak, diğer tüm metabolik olumsuz etkilerinin yanında, astımlı hastalarda, hiperlipideminin ve aşırı kiloluluk/ obezitenin kronik inflamasyona katkısı göz önüne alındığında, astımlı hastaların ideal beden-kitle indeksi aralığında tutulmasının ve obezitenin indüklediği inflamasyonun baskılanmasının mevcut tedavilerine destek sağlayacağı düşünülebilir.

Obezite, artmış yağ kitlesini ifade eder. Beden-kitle indeksi, vücut yağının indirekt olarak ölçümünde kullanılır (138). Biz çalışmamızda aşırı kiloluluk (overweight)/ obezite indeksi olarak beden kitle indeksi ölçümünden yararlandık.

Çalışmamıza Dicle Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniklerine başvuran 6-15 yaş arası toplam 82 çocuk dahil edildi. Çalışmamızda; aşırı kilolu astım tanılı 18 (%18.0) çocuk Grup 1, normal kilolu astım tanılı 21 (% 25.6) çocuk Grup 2, aşırı kilolu astım olmayan 20 (% 24.4) çocuk Grup 3, normal kilolu astım olmayan 23 (% 28) çocuk Grup 4 olarak belirlendi. Konjenital veya edinsel ek hastalığı olan (sistemik lupus eritamatöz, bronşiektazi, epilepsi gibi), pasif sigara içiciliği maruziyeti olan, alerjik rinit, pulmoner hipertansiyonlu olgular ile son 1 ay içinde kortikosteroid tedavisi almış astımlı hastalar ve çalışma öncesi son 1 hafta üst solunum yolu enfeksiyonu semptomu olan olgular çalışmaya dahil edilmedi. Çocukların sosyodemografik özelliklerini sorgulayan önceden hazırlanan formlar yüz yüze görüşülerek dolduruldu (Ek 1).

Çalışmaya dahil edilen çocukların 34 (% 41.5)’ ü kız, 48 (% 58.5)’ i ise erkek idi. Çocukların yaş ortalaması 10.12±2.692 (min 6- max 15) idi. Gruplar cinsiyet ve yaş dağılımı açısından birbirinden farklı değildi (sırasıyla p=0,851 ve p=0,084)

Vücut kitle indeksi Grup 1 için ortalama 27.56±1.86 (25.50- 32.90), Grup 2’ de 16.69±1.93 (15.20-22.20), Grup 3’ te 27.45±2.28 (23.00-31.70), Grup 4’ te 16.74±1.95 (15.20-23.60) ve tüm grupların ortalamasında 21.71±5.76 (15.20-32.90) kg/m² idi (Tablo 2).

Aşırı kiloluluk/ obezitenin neden olduğu ya da prognozunu kötüleştirdiği hastalıklar arasında olan diabet, kanser, kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, uyku- apne sendromu, artrit, üreme bozuklukları ve psikolojik bozukluklar, dünya üzerinde giderek daha çok insanı etkilemektedir (139). Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1990 yılında nüfusun yalnızca %10-12’sinin beden-kitle indeksi 30 kg/m2’nin üzerinde iken, 1995’de bu sayı %14-16’ya, 2000 yılında %18-20’ye ve 2005’de %25’e çıkmıştır (140). Avrupa ülkelerinde obezite sıklığı, %10 ile %40 arasında değişmektedir (140).

Ülkemizde yapılan çalışmalarda, yetişkinlerde 1990’daki obezite prevalansı %18.6 iken, 2000 yılında %21,9 bulunmuştur (141). Hatemi ve arkadaşlarının 11 Anadolu şehrinde 20.119 kişide yürüttükleri başka bir araştırmada 1999 ve 2000 yıllarında aşırı kilo prevalansı %25 ve obezite prevalansı %19.4 olarak saptanmıştır.

(142). Edirne’de yaşayan 12-17 yaşlarındaki adolesanlarda aşırı kilo prevalansı kızlarda %10.6, erkeklerde %11.3, obezite prevalansı kızlarda %2.1, erkeklerde %1.6 bulunmuştur (143). Yine Türkiye verilerine bakıldığında, Batı Karadeniz Bölgesi’nde 6-17 yaş arası okul çocuklarında aşırı kilo prevalansı %10.3, obezite prevalansı %6.1 (144); Antalya’da sırasıyla %14.3 ve %3.6 (145) olarak saptanmıştır. Bu veriler göz önüne alındığında, çocuklarda ve adolesanlardaki obezite prevalansı, ülkemizde Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ne göre anlamlı derecede düşüktür (145).

Astım prevalansını etkileyen risk faktörleri incelendiğinde, çalısmalarda risk faktörlerinin değisken olduğu görülmektedir. Çalısmaların tümünde ailede atopi olması (27, 146-149) etkili bulunmusken, sık sinüzit geçirme (146, 147, 220), yasın küçük olması (149, 150), evde hayvan beslenmesi (148), pasif sigara maruziyeti (147), evin rutubetli olması (149, 151), evde yasayan kisi sayısının azlığı (152), erkek cinsiyet (150) bazı çalısmalarda etkili bulunmustur. Diğer çalısmalarda ise astım üzerinde aile eğitiminin (146, 147, 151), sosyoekonomik durum ve gelirin (146-149, 152), evde hayvan beslemenin (149-152), evdeki kisi ve kardes sayısının (146, 147, 149, 151), pasif sigara maruziyetinin (149, 153), evdeki oda sayısının (151) ve yasın (153) etkili olmadığı gösterilmistir.

Çalışmamıza katılanların 58 (%70.7)’ inin ikametgahı il merkezlerinde, 21 (%25.6)’i ilçe merkezlerinde ve 3 (%3.7)’ü köyde bulunmaktaydı(p>0.05) Tablo 3).

Kendisi dahil evde yaşayan birey sayısı 26 (%31.7)’ sı 4 ve altı, 56 (%68.3)’ sı 5 ve üstünde idi (p>0.05) (Tablo 3).

Çalışmamızda; çocukların ailelerinde astım, allerji ve alerjik hastalık sorgulamalarında astımlı hasta gruplarının aile bireylerinde alerji öyküsü istatiksel olarak astım hastası olmayan gruplara göre anlamlı bulundu (p<0.05) Aşırı kilolu ve astım hastası olan grup ile normal kilolu astım hastası arasında ve aşırı kilolu astımı olmayan grup ile normal kilolu astımı olmayan grup arasında istatiksel olarak anlamlı ilişki bulunamadı (p>0.05) (Tablo 4).

Astım tanısı, takibi, tedavisi ve monitörizasyonunda, hastalığın özelliklerini değerlendiren çeşitli testler ve yöntemler mevcuttur. Hem inflamasyonun hem de hastalığın tedavisinin takibinde ve kontrolün değerlendirilmesinde, geleneksel yöntemlerin çoğu invazif, zor, zaman alıcı ve maliyeti yüksek olan metodlardır.

Havayolu enflamasyonunu incelemek için bronş biyopsisi, bronşiyal fırçalama ve bronkoalveoler lavaj örneklerinde yapılan ölçümler çok değerlidir. Ancak bu yöntemlerin rutin uygulamada kullanılması olası değildir. Bu nedenle daha basit, hızlı, kolay uygulanabilir, tekrarlanabilir noninvazif yöntemler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Astımdaki inflamasyonun değerlendirilmesinde Fraksiyonel ekshale Nitrik Oksit (FeNO) ve solunum fonksiyon testi ölçümü son yıllarda sık kullanılan noninvazif yöntemler arasındadır (155). FeNO ölçümü ve solunum fonksiyon testi parametrelerinin birlikteliği ile astım tanı ve takibinde önemli kolaylıklar sağlanacağı görülmüştür.

Verilen solukta FeNO seviyesinin ölçümü havayolu inflamasyonun belirlenmesinde non-invaziv bir yöntem olarak son yıllarda uygulanmaktadır. Ekshale nitrik oksit konsantrasyonu tedavi edilmeyen astım hastalarında artmış olarak bulunmasına karşın, kortikosteroid tedavisinden sonra FeNO konsantrasyonunun azaldığı görülmüştür (154).

Havayolu mukozasında eozinofilik inflamasyon ölçümleri ve indüklenmiş balgamda eozinofili, eNO konsantrasyonu ile pozitif korelasyon göstermektedir (155, 156). Havayolu inflamasyonu çocukluk dönemindeki astım için önemli olduğundan, astımlı hastalarda aşırı kiloluluk hava yolu inflamasyonuna eşlik eden etkilerini belirlemek önemli olmaktadır. Bu tür veriler astım tanısında ve izlenmesinde, aşırı kilolu olmanın eNO klinik yarar üzerine etkisi olup olmadığını tanımlamak için yardımcı olabilir (156).

Chow, J. S. ve arkadaşları, 2009’ da 55 çocuğun dahil edildiği ve kontrol grubu (grup 1), obez-astımsız grup (grup 2), obez olmayan-astımlı grup (grup 3) ve obez astımlı gruptan (grup 4) oluşan bir çalışmada FeNO konsantrasyonları gruplarda sırasıyla 17.6 parts per bilion (pbb), 33.3 ppb, 65.7 ppb ve 49.2 ppb bulmuştur ( P=0.001). Çalışmada FeNO değerleri kontrol grubuna ( grup 1) göre grup 2 (P=0.002), grup 3 (P<0.001) ve grup 4 (P=0.001)’ te anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Fakat yine bu çalışmada FeNO konsantrasyonları grup 2 ve 4 arasında (P= 0.141), grup 3 ve 4 arasında (P=0.612), grup 2 ve 3 arasında (P=0.123) değişmemektedir (166).

(12-67) pbb, aşırı kilolu ve astımsızlarda (Grup 3) 16.65±5.7 (10-32) pbb, normal kilolu ve astımsızlarda (Grup 4) 9.61±2.9 (5-14) pbb ve grupların ortalamasında ise 18.05±9.2 (5-67) ppb olarak bulundu. FeNO seviyeleri bakımından gruplar arasındaki farklılıklar istatiksiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0.01) (Şekil 1).

Çalışmamız sonucunda astım tanılı olan grupların (Grup 1 ve Grup 2) astımı olmayan gruplara göre (Grup 3 ve Grup 4) FeNO ölçümleri yüksek bulunmuştur. Aşırı kilolu ve astımlı grubun (Grup 1) FeNO seviyeleri aşırı kilolu ve astımsızlar (Grup 3) ile normal kilolu ve astımsızlara (Grup 4) göre yüksektir (sırasıyla p<0,05 ve p<0,01). Normal kilolu ve astımlı grubun (Grup 2) FeNO seviyeleri aşırı kilolu ve astımsızlar (Grup 3) ile normal kilolu ve astımsızlara (Grup 4) göre anlamlı olarak yüksektir (her bir değer için p<0,01). Aşırı kilolu ve astımlı grubun (Grup 1) FeNO seviyeleri normal kilolu ve astımlı gruptan (Grup 2) istatiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0,05). Aşırı kilolu ve astımsız olan grubun (Grup 3) FeNO seviyeleri normal kilolu ve astımsızlara (Grup 4) göre yüksek bulunmuştur (p<0,01) ( Tablo 7).

FeNO seviyesinin solunum yolu inflamasyonu ilişkili olduğu, ancak astımın niteliği ve şiddeti hakkında bilgi vermediğini belirten bir çalışmada mevcuttur (170). Bizim çalışmamızda astım kontrol düzeyi; kontrol dışı, kısmi kontrol, tam kontrol olarak, FeNO düzeyide 20 ppb üstü ve altı olarak gruplandırıldığında (127) astım tanılı olan grupların (Grup 1 ve Grup 2) astımı olmayan gruplara göre (Grup 3 ve Grup 4) istatiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05) (Tablo 7).

Aynı zamanda aşırı kiloluluk, astım benzeri değişmiş akciğer mekaniği nedeniyle semptomlar ile ilişkili olabilir.

Aşırı kiloluluk/ obezite, solunum fonksiyonlarını pek çok mekanizmayla etkiliyor olabilir. Yağ kitlesi diyafram hareketlerini engeller. Kostalar ve kaslar arasındaki yağ dokusu, göğüs duvarı kompliyansını azaltabilir. Bundan başka, obez bireylerin sigaradan bağımsız bir biçimde periferik havayolu obstrüksiyonu olduğu da gösterilmiştir. Ek olarak, obezitede kronik sistemik bir inflamasyon söz konusudur (157).

Havayollarındaki yerel inflamasyondan farkla, sistemik inflamasyonun akciğer fonksiyonları ile ilişkisini araştırmak üzere Sunyer ve arkadaşları, myokard infarktüsü sonrası hastalarda inflamatuar belirteçleri ve solunum fonksiyon testlerini

incelemişlerdir. Bu çalışmada, serum CRP ve IL-6 düzeylerinin FVC, FEV1 ve MEF %25-75 ile ters ilişkili olduğu gösterilmiştir (158).

Literatürde, astımlı hastalarda solunum fonksiyonlarını obezite ile ilişkilendiren çok kısıtlı sayıda çalışma mevcuttur. Ülger ve ark., beden-kitle indeksi, deri kıvrımı kalınlığı ve bel/basen oranı ile FVC, FEV1 ve PEF değerleri arasında güçlü negatif korelasyon saptamışlardır (159). Bu bulgularla çelişecek şekilde, van Veen ve arkadaşları, tedaviye dirençli astımlı hastalar arasında obez olanların obez olmayanlara göre daha yüksek bir FEV1 yüzdesine sahip olduklarını saptamıştır (160).

He Q. Ve arkadaşları, 2009‟da aşırı kilolu erkekler ve obez kızlarda FEV1‟in normal kilolulardan anlamlı yüksek olduğunu tespit etmişlerdir (161).

Spathopoulos D. ve arkadaşları tarafından 2009‟da Yunanistan‟da 6-11 yaş okul çocuklarında akciğer fonksiyonlarına obezitenin etkisi konulu çalışmasında FEV1, FEV1/FVC, MEF25-75 beklenen değerleri aşırı kilolu ve obez çocuklarda normal kilolulara oranla anlamlı azalmış saptanmıştır (her biri için p<0.01). VKİ‟nin astıma etkisi kızlarda artmış, erkeklerde artmamış bulunmuştur (p=0.032, p=0.137). Yüksek VKİ‟nin spirometrik parametreleri azalttığını görmüşlerdir (162).

Tantisira K.G. ve arkadaşlarının 2003‟te yaptığı çocukluk çağı astımı yönetim programında VKİ‟nin solunum fonksiyon testleri ile ilişkisi konulu çalışmasında artmış VKİ artmış FEV1 ile FVC ile ilişkili bulunmuştur. Azalmış FEV1/FVC artmış VKİ (VKİ‟de 5 birim artış FEV1/FVC %1 azalma ile) ile ilişkili bulunmuştur (163).

Tang ve arkadaşları 2001‟de obez çocuklarda egzersiz boyunca akciğer fonksiyonları konulu çalışmalarında obez ve obez olmayan çocuklarda FEV1 ve FVC benzer bulunmuştur (164).

Leung T. F. ve arkadaşları 2004‟te obezite ve astmatik hava yolu inflamasyonu arasındaki ilişki konulu çalışmasında nitrik oksitin astımlı çocuklarda arttığını ancak obez nonobez astımlı çocuklar arasında önemli fark olmadığını tespit etmişlerdir (9).

Lang J. E. ve arkadaşları tarafından 2009‟da, yüksek VKİ persentili, artmış hava yolu obstrüksiyonu ve yükselmiş sistemik inflamasyon göstergeleri ile ilişkili

bulunmuştur. Bunun obezlerdeki astıma katkıda bulunan alt mekanizmalardan olabileceğini belirtmiştir (165).

Gabriele C. ve arkadaşları tarafından egzersizin ve spirometrinin astımlı çocuklarda FeNO üzerine etkisi konulu çalışmalarında, 24 astımlı çocukta egzersiz sonrası daha çok, spirometri sonrası daha az ama, her ikisinde de anlamlı şekilde FeNO ölçümlerinde düşme görülmüştür (167).

del Río-Navarro B. ve arkadaşları, 2000 yılında astmatik ve astmatik olmayan obez çocuklarda egzersize bağlı bronkospazm konulu çalışmalarında astımlı obez olmayan 15, astımlı ve obez 15, astımsız obez 15 ve tamamen sağlıklı 13 çocuktan oluşan 4 grubu karşılaştırmışlardır. Egzersiz testini 6 km/sa. Yürüme bandı ile yapmışlardır. Astımsız obez grup FEV1‟de astmatik obez olmayanlara göre anlamlı düşüş göstermiş, astmatik obez çocuklar FEV1‟de astmatik obez olmayan çocuklardan daha çok düşme göstermiştir. Obezitenin egzersiz sırasında bronşial aşırı duyarlılığa sebep olabileceğini söylemişlerdir (168).

Gökbel H. ve arkadaşları 1999‟da, astımsız obez ve obez olmayan erkek çocuklarda egzersize bağlı bronkospazm konulu çalışmalarında 24 obez, 26 obez olmayan çocuğu karşılaştırmışlardır. Obez olanlarda solunum fonksiyon testlerinde VKİ ve deri kıvrım kalınlığı ile orantılı anlamlı düşüş görülmüştür (169).

Chow, J. S. ve arkadaşlarının 2009’ da Honk Kong’ da yapılan çalışmasında ve kontrol grubu (grup 1), obez-astımsız grup (grup 2), obez olmayan-astımlı grup (grup 3) ve obez astımlı gruptan (grup 4) oluşan çalışmada FEV1 ve FVC değerleri gruplar arasında farklı bulunmuş ( sırasıyla p=0.044 and p=0.040). FEV1 değeri özellikle grup 2 ile 3 arasında farklı bulunmuş (p=0.005), fakat FVC değerindeki farklılık grup 2 ile 3 ve grup 3 ile 4 arasında anlamlı bulunmuştur ( her biri için p=0.018) (166).

Bizim çalışmamızda ise gruplar arasında FEV1 düzeyleri değerlendirildiğinde aşırı kilolu ve astımlı grupta (Grup 1) 97.44±14.6 (min:70-max:115) lt, normal kilolu ve astımlılarda (Grup 2) 88.76±20.0 (67-133) lt, aşırı kilolu ve astımsızlarda (Grup 3) 116.35±15.4 (90-142) lt, normal kilolu ve astımsızlarda ( Grup 4) 103.65±12.5 (79-132) lt, grupların ortalamasında ise 101,57±18.5 (67-142) lt bulundu (p<0.01) Grup 1’ in FEV1 ortalaması Grup 3’ e göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (p=0.03), Grup 2 ve Grup 4’ e göre değişmemiştir

(sırasıyla p=0.331, p=0.603). Grup 2’ in FEV1 ortalaması ise Grup 3 ve Grup 4’ e göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (sırasıyla p=0.001, p=0.014)(Şekil 2).

FEV1/FVC düzeyleri bakımından Grup 1 %105.22±8.5 (75- 114), Grup 2 %102.76±13.3 (65-116), Grup 3 %107.65±5.0 (97-115), Grup 4 %108.74±3.6 (96- 113), grupların ortalamasında ise %106.17±8.6 (65-116) lt bulundu (p=0.102) (Şekil 3). Gruplar arasında FEV1/FVC değerleri açısından anlamlı farklılık bulunmadı.

Gruplar arasında MEF25–75 düzeyleri değerlendirildiğinde Grup 1’ de 96.61±18.5 (65-128) lt/sn, Grup 2’ de 91.24±21.2 (58-127) lt/sn, Grup 3’ te 119.65±18.1 (72-149) lt/sn, Grup 4’ te 114.96±15.9 (83-149) lt/sn, grupların ortalamasında ise 106.00±21.7 (58-149) lt/sn bulundu (p=0.001) (Şekil 4). Grup 1’ in MEF25–75 ortalaması Grup 3 ve Grup 4’ e göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur ( sırasıyla p=0.001, p=0.012), Grup 2’ ye göre değişmemiştir(p=0.803). Ayrıca Grup 2’ in MEF25–75 ortalaması Grup 3 ve Grup 4’ e göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (her biri için p<0.01).

PEF düzeyleri değerlendirildiğinde Grup 1’ de 86.00±15.9 (62-115) lt/sn , Grup 2’ de 81.67±17.1 (54-118) lt/sn, Grup 3’ te 106.30±19.9 (70-140) lt/sn, Grup 4’ te 94.65±15.1 (70-125) lt/sn, grupların ortalamasında ise 92.27±19.2 (54-140) lt/sn bulundu (p=0.001) (Şekil 5). Grup 1’ in PEF ortalaması Grup 3 göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuştur (p=0.003), Grup 2 ve Grup 4’ e göre farklı bulunmamıştır (sırasıyla p=0.859, p=0.379). Ayrıca Grup 2’ nin PEF ortalaması Grup 3’ e göre istatiksel olarak anlamlı düşük bulunmuş (p<0.01), Grup 4’ e göre değişmemiştir (p=0.065).

Bu çalışmada, çocukluk dönemindeki astım ve VKİ arasındaki ilişki, anormal hava yolu inflamasyonu ve/ veya değişmiş akciğer mekaniği aracılıklı olabilir düşüncesiyle amaçlandı. Ayrıca bu çalışmayla aşırı kilolu olan ve kilolu olmayan çocuklarda FeNO konsantrasyon ve akciğer fonksiyon testleri uygulanarak değişmiş hava yolu inflamasyonu ve / veya akciğer mekaniği ile ilgili bir bulgu bulmak amaçlanmıştır.

Çalışmamızda FEV1, MEF25–75 ve PEF düzeyleri bakımından gruplar arasında anlamlı bulunmuş (her biri için p<0,01), fakat FEV1/FVC düzeyleri

Ayrıca çalışmamızda astım tanılı çocuklarda FeNO düzeyleri hasta olmayan gruplara göre yüksek bulunmuştur. FeNO düzeyleri (20 ppb üstü ve altı olarak gruplandırıldığında) astım tanılı olan grupların (Grup 1 ve Grup 2) astımı olmayan gruplara göre (Grup 3 ve Grup 4) istatiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0.05). Astım hastası olmayan gruplarda VKİ artıkça FeNO düzeylerinin anlamlı olarak artığı ve istatiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür (p<0,01). Fakat yine çalışmamız sonuçlarına göre astım hastası gruplarda VKİ’ inin FeNO değerlerini etkilemediği görülmüş ve astımlı olan gruplarda artmış VKİ ile FeNO düzeyleri arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0,05).

Sonuç olarak havayolu inflamasyonuna bağlı bunun noninvazif bir belirteci olarak kabul edilen FeNO konsantrasyon düzeylerinin artması, çalışmamızdaki astımlı hasta gruplarında belirgin olarak izlenmiştir. Astım hastası olmayan gruplarda VKİ ile FeNO seviyeleri arasında anlamlı bulunan bu ilişki kilo artışının havayolu inflamasyonunu etkilediği şeklindeki hipotezimizi doğrulamasına rağmen astım tanılı hasta gruplarında VKİ ile FeNO düzeyleri arasında bu ilişkinin bulunamaması bize VKİ, astım ve havayolu inflamasyonu arasındaki ilişkiyi tam olarak tanımlamak ve bunların altında yatan patofizyolojik mekanizmaları aydınlatmak için daha kapsamlı ve daha geniş hasta grubu ile yapılacak çalışmalar gerektiği sonucuna getirmektedir.

7. SONUÇLAR

1. FeNO düzeyleri aşırı kilolu ve astımlı grupta (Grup 1) 23.28±6.2 (min:13- max:34) pbb, normal kilolu ve astımlılarda (Grup 2) 24.14±11.1 (12-67) pbb, aşırı kilolu ve astımsızlarda (Grup 3) 16.65±5.7 (10-32) pbb, normal kilolu ve astımsızlarda (Grup 4) 9.61±2.9 (5-14) pbb ve grupların ortalamasında ise 18.05±9.2 (5-67) ppb olarak bulundu (Tablo 7).

2. Astım tanılı olan grupların (Grup 1 ve Grup 2) astımı olmayan gruplara