• Sonuç bulunamadı

Grupların toplam KKTT skorlarının karşılaştırılması

Belgede BURAYA (sayfa 169-173)

[PP-107][Kabul:Poster][Gebelikte Tarama Protokolleri]

NORMAL DOĞUM VE SEZERYAN DOĞUM YAPANLARDA Scl 90 PSİKOLOJİK BELİRTİ TARAMA TESTİ UY ULAMASI

Derya Sivri Aydın1, Güler Ateşer1, İsa Şükrü Öz1, Sevinç Serdarlı1, Sultan Sahra Çavuşoğlu2

1İSTANBUL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ İSTANBUL

2HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ İSTANBUL

Amaç: Normal doğum ve acil başvurmuş eski sezeryanli ve travayda sezeryan gerekmiş hastalarda doğum yönteminin pospartum anne psikolojik durumuna etkisi araştırıldı.

Yöntem-Bulgular: 50 normal doğum ve 50 sezaryan ile doğum yapan, yaş ortalaması sırasıyla 25,68 ± 5,02 ve 28,26 ± 6,20 olan, sigara kullanımı, düşük sayısı, kürtaj sayısı, gebelik gün sayısı, doğumda müdahale, poş varlığı, menkonyum varlığı, bebek 1 ve 5. dk apgar skoru Hb değerleri ve pospartum komplikasyonlar açısından istatistiksel farklılık göstermeyen annelerde Scl 90 psikolojik belirti tarama testi uygulanarak çalışma yapıldı. Çalışma doğumdan 24 saat sonra yapıldı. Her iki grup arasındaki farklılıklar somatizasyon, anksiyete, obsesyon, depresyon, duyarlık, psikotik ruh hali, paranoid ruh hali, öfke, fobik duygular alt başlıkları altında değerlendirildi. Her iki grubun total skorlarıda belirlendi. Tüm test alt başlıkları ve total test değerleri istatistiksel olarak Student -t Test ve Mann Whitney U testle kıyaslandı. Sonuç: Sezeryan olan annelerde uygulanan Scl 90 psikolojik belirti tarama testi, tüm alt başlıklarda ve genel skorda daha anlamlı olarak yüksek olduğu gözlendi (Tüm karşılaştırmalar p<001 ).

Anahtar kelimeler: Normal Doğum, Sezeryan, Scl 90, Psikolojik Belirti Tarama Testi.

Anahtar Kelimeler: Normal Doğum, Sezeryan, Scl 90, Psikolojik Belirti Tarama Testi.post partum

[PP-108][Kabul:Poster][ Serbest konular]

FETAL DISRITMI PRENATAL TANI, TEDAVİ VE POSTNATAL SONUÇLARI

Halil Aslan1, Ali Ekiz1, Deniz Kanber Acar1, Helen Bornaun2, Basak Kaya1, Salim Sezer1, Gökhan Yıldırım1

1PERİNATOLOJİ BİLİM DALI, KANUNİ SULTAN SULEYMAN EĞİTİM Ve ARAŞTIRMA HASTANESİ, İSTANBUL

2ÇOCUK KARDİYOLOJİ BİLİM DALI, KANUNİ SULTAN SULEYMAN EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, İSTANBUL

Amaç: Fetal disritmi olguların prenatal tanı, tedavisi ve postnatal sonuçlarının değerlendirilmesi. Yöntem: Ekim 2005-Mart 2014 tarihleri arasında, fetal disritmi tanısı alan hastalar incelendi. Çalışmaya kliniğimiz tarafımızdan yönetimi yapılan olgular dahil edildi. Supraventriküler taşikardi olgularına medikal tedavi seçeneği olarak flekanid veya digoksin olguya göre seçilerek kullanıldı. Perinatal ve postnatal sonuçlar, perinatoloji ve pediatrik kardiyoloji, yeni doğan bölümlerinden alındı.

Bulgular: Toplamda 52 disritmi olgusu incelendi. 23 olguda (% 44.2) premature atrial kontraksiyonlar (PAC) (Şekil 1a), 18 olguda (% 34.6) atrioventriküler blok ile birlikte bradikardi (Şekil 1b), ve 11 olguda (% 21.1) supraventriküler taşikardi (Şekil 1c) tespit edildi. Tanıda ortalama gebelik haftası 28.8 hafta (min-max: 13.2-38.2 hafta, SD 6.8) olarak gözlendi.

18 bradiaritmi olgusunun 13 tanesinde AV tam blok vardı, 5 tanesinde ikinci derece AV blok saptandı. AV tam bloklardan 12 tanesi heterotaksi ile ilişkili saptandı ve tümünde majör kardiak anomali tespit edildi; atrioventriküler septal defekt (9 AVSD), çift çıkışlı sağ ventrikül (3 DORV), trunkus arteriozus (1). Tam blokların biri Sistemik Lupus Eritematozuslu anne bebeğinde saptandı. Anne ve bebekte Anti-Ro, Anti-La ve ANA antikorları pozitif saptandı. Kalıcı pace maker ile tedavi edildi. 5 tane ikinci derece AV bloktan birinde Kardiyak rabdomyomlar izledi, Tuberoz Skleroz tanısı aldı. Postnatal monoklonal antikor (everolimus) ve SVT atakları nedeniyle antiaritmik tedavi alıyor. Diğerinde ise sol izomerizm saptandı. Heterotaksi ile birlikte gözlenen tüm bradiaritmi olguları prenatal dönemde kaybedildi ya da termine edildi.

11 SVT tanılı olgudan biri intrauterin dönemde fetal eksitus ile sonuçlandı, 6 olgu ise tedavi verildi. Flekainid ilk tercih antiaritmik olarak tercih edildi. Tedavi alan tüm olgularda hidrops fetalis kayboldu, canlı doğum gerçekleştirildi ve postnatal dönemde bir özellik tespit edilmedi ve 4-6 ay aritmi tedavisi uygulandı. Sonuç:PAC tipi fetal aritmi genellikle klinik sorun yaratmadan seyir etmektedir ancak bradiaritmi ile

gözlenen heterotaksi sendrom olgularında ağır ve kötü prenatal sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Buna karşın SVT olgularında tanı ve tedavi yaşam kurtarıcı olmakta ve iyi perinatal sonuçlar alınabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Fetal disristmi, Fetal taşikardi, Fetal bradikardi Şekil 1:

[PP-109][Kabul:Poster][ Serbest konular]

FIRST TRIMESTER PREDICTION OF PREECLAMPSIA USING NEUTROPHIL/LYMPHOCYTE RATIO AND PLATELET/LYMPHOCYTE RATIO

Ayse Kirbas1, Ali Ozgur Ersoy1, Turkan Dikici1, Ebru Biberoglu1, Dilek Uygur1, Nuri Danisman1

1Dr. Zekai Tahir Burak Women’s Health Care, Education and Research Hospital, High Risk Pregnancy Unit, Ankara, Turkey.

Objective: To explore the predictive values of first trimester neutrophil/lymphocyte ratio (NLR) and platelet/lymphocyte ratio (PLR) for preeclampsia.

Study Design: Records of 584 pregnant women, who were between 18 and 40 years of age and had single pregnancy, were retrospectively reviewed. Those developed preeclampsia during the follow-up period were assigned to the patient group and those gave birth in term without developing any complication were assigned to the control group. Diagnosis of preeclampsia was based on systolic blood pressure ≥140 mmHg or diastolic blood pressure ≥90 mmHg measured at resting for two times at 4 hour intervals after the 20th gestational week, as well as proteinuria of 300 mg/dL detected in 24-hour urine sample. Predictive values of NLR and PLR for preeclampsia were evaluated by receiver operating characteristic (ROC) analysis.

Results: NLR values were significantly higher in the preeclampsia groups than those in the control group. NLR values of the severe preeclampsia group were also significantly higher compared to the mild

preeclampsia group. PLR values were significantly higher in the preeclampsia groups than those in the control group. The ROC analysis revealed that NLR and PLR showed sensitivity higher than 70% with a cut-off value of 3 and 122, respectively. However, their specificity was relatively low (18.7% for NLR and 25.7% for PLR).

Conclusion: Since NLR and PLR are rapid and easily applicable tests and are available in many health institutes, it may be beneficial to use them as predictors

Belgede BURAYA (sayfa 169-173)