• Sonuç bulunamadı

BU GİRİŞİME KARŞI YAPILACAK OLAN NEDİR?

Cumhuriyetimizin 60. Yılında Sanayimizin Sorunları*

V. BU GİRİŞİME KARŞI YAPILACAK OLAN NEDİR?

Avrupa'mn Orta Doğu ve hatta körfez ülkelerine ihraç edeceği işlenmiş veya yarı işlenmiş malların Containerler içinde İtalya'mn Trieste limanına getirilmesi birinci adım olmalıdır.

Böylece Tüm Avrupa karayollarının daha az tahribi ve maliyeti yüksek kara taşımacılığından daha az yararlanmak mümkün olabilecektir.

İkinci adım Trieste'den Container gemilerine yüklenen con-tainerlerle İskenderun liman ve serbest bölgesine getirilecek mal-lar burada ucuz işgücü sayesinde işlenip, ambalajlanabilir ve de-polanabilir. Böyle bir projede üçüncü adım, Avrupa'nın ikinci büyük TIR filosuna sahip Türk taşımacılık firmaları ile başta komşularımız Suriye, Irak, İran olmak üzere diğer körfez ülke-lerine zamanında ve düşük bir maliyetle taşımanın gerçekleştiril-mesidir.

Yunanistan'dan daha avantajlı olduğumuz husus, Ortadoğu ülkeleri arasında siyasi sorunlar nedeniyle transit taşımacılıkta ortaya çıkabilecek sorunların, taşımacılığın Türkiye üzerinden yapılması halinde islam ülkelerinin her biri ile olan siyasi, dini, kültürel ve tarihi bağlarımız nedeniyle ortaya çıkmayacağı yolundaki inancımızdır.

Ayrıca Yunanistan'ın projesi RO-RO, yani mal yüklü kam-yonlar gemiye yükleneceği için 200-300 kamyonun taşınması mümkün iken, bizim önerdiğimiz Container taşımacılığında 1000-1500 containerin bir gemide taşınması sayesinde taşıma maliyetlerinin son derece düşeceği de unutulmamalıdır.

V t O HALDE VAKİT KAYBETMEDEN YAPILMASI GEREKENLER

a) Akdeniz kıyılarında özellikle yurtiçi ve dışı yol bağlantı-ları güçlü bir yerin serbest bölge olarak fakat bu bölgenin tüm gerekleri ile seçilip, kurulması;

b) Transit taşımacılığın gerçekleştirilebilmesi için araç ve gereçlerin sağlanması kanımızca limanlarımız bugünkü hali ile bile küçük ilavelerle ihtiyaca cevap verebilecek niteliktedir.

c) Diplomatik alanda da;

Avrupa'nın ihracatçı ve ithalatçı ülkeleriyle, özellikle İtalya ile sıkı bir işbirliğinin sağlanması,

— Genellikle mal alıcısı durumunda bulunan Ortadoğu ve Körfez ülkeleri ile başlamış Olan iktisadi işbirliğinin geliştirilmesi-ne özel bir ögeliştirilmesi-nem verilmesi halinde yüzyıllar öncesinin "İpek Yolunu" hatırlatacak bir durumu yeniden gerçekleştirmemek için hiçbir engel olmadığına inanıyoruz.

Bu önerilerimizin ancak güçlü ve istikrarlı hükümetlerce gerçekleştirilebileceğine, bunun bugün mevcut olduğuna içten-likle inamyor; soruna ilgililerin gereken önemi vereceklerini umuyoruz.

Buraya kadarki açıklamalarımız uygulanmakta olan ekono-mik politikaların başarısında Ulaştırma (taşımacılık) sektörünün önemini ortaya koymuş olmalıdır. Türkiye'nin bu tebliğde getiri-len tedbirlerin alınıp gerçekleştirmesi halinde, sağlıklı finansman kaynaklarına kavuşabilecek ve ekonomik kalkınmasını süratle tamamlayabilecek potansiyele sahip bir ülke olduğuna inancımı tekrarlayarak konuşmama son vermek istiyorum.

İşçi Tasarrufları Getirilebilirini?*

"Almanya'da çalışan işçilerimizin Alman bankalarında çok büyük tasarrufları yatmakta ve bu paralardan Al-manya yararlanmaktadır. Bu tasarrufların yurt ekono-misi yararına kullanılması için, geçmişteki tecrübelerin ışığında bazı tedbirlerin alınmasında yarar vardır."

S

on günlerde aktüel bir konu olan bazı kamu yatırımlarının meselâ Boğaziçi Köprüsü, Keban Barajı gibi, satışının yurt dışındaki işçilere döviz karşılığı olarak yapılması halinde, ülkenin yatırımları için gerekli döviz probleminin çözümünün çok kolay olacağına inanıyoruz. Bu yatırımların kısa vadede üretime geçe-cek cinsten olmasına özen gösterildiği takdirde özlenen üretim artışının hem de düşük maliyetle gerçekleştirilmesi mümkündür.

Satış işleminde dikkat edilecek husus, mülkiyetin satılması 'olmadığı; kamu yatırımlarının gelirlerinin garanti gösterilerek

* Milliyet Gazetesi, 27 Eylül 1984 172

bir nevi borçlanma yapılmasıdır. Bu işlem, direkt tahvil olabi-leceği gibi, sadece kâra ortaklık sağlayan belgelerle de gerçekleş-tirilebilir. Gelir ortaklığı belgeleri, tasarruf eğilimi yüksek, ban-ka veya banker sistemi içinde tasarruflarını değerlendirmek is-temeyen geniş bir kitlenin ilgisini çekebilecek bir menkul kıymet olarak görülebilir.

Bu konuyu üzerinde çok ciddî düşünülmesi gereken bir hu-sus olarak görmekteyiz. Bilindiği gibi özellikle Federal Almanya'-da çahşan işçilerimizin Alman bankalarınAlmanya'-da çok büyük tasarruf-ları yatmakta ve bu fonlardan Almanya yararlanmaktadır. Bu tasarrufların miktarları hakkında çeşitli rakamlar mevcutsa da, çok kaba bir tahminle 25-30 milyar mark seviyesindedir. Bu ta-sarrufların yurt ekonomisi yararına kullanılması için geçmişte çeşitli girişimler yapılmışsa da, büyük bir kısmının olumsuz so-nuçlar vermesi nedeniyle işçilerimiz bugün ürkek davranmak-tadırlar. Haklıdırlar.

İşçilerimizin bu konudaki endişelerini gidermek ve tasarruf-larını ülkeye getirerek verimli alanlarda kullanıabilmek için şu tedbirlere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Neler Yapılmalı?

Özellikle Türk lirasının değer kaybetmesi sonucu yatırılan da evvelce yapılmış olan DÇM uygulamasına benzer, ama kesin devlet garantisi altında yeni bir uygulama getirilmelidir. İşçiye satın alacağı hisse senedi; kâra iştirakli tahvil, gelir ortaklığı belgesi gibi menkul kıymetlerinin DM üzerinden geri verilebile-ceği garanti edilmelidir.

Yatırılan DM'lere en azından Almanya'daki faiz oranı üze-rinden bif getiri garantisi verilmelidir.

Bu iki hususun ülkeye yük getirmeyeceğine inanıyoruz.

Çünkü ülkede yatırımların finansmanı için gerekli dövizi, ulus-lararası finans kuruluşlarından aldığımızda da geri ödeme ve faizler döviz üzerinden olacağına göre, bu ödemeleri kendi

vatan-daşlanmıza yapmamız halinde bunlar er veya geç tekrar ülke içinde kullanılacaktır.

Boğaziçi Köprüsü ve barajlar gibi temel yatırımların gelir-lerinin karşılık gösterilerek satışının sadece ve sadece yurt dışın-daki işçilerimize döviz karşılığı satılmasına özen gösterilmesini istememizin bir diğer nedeni, işçilerimizin ülke kalkınmasına ne kadar heyecanlı olduklarını Almanya'daki çalışmalarımız sıra-sında görmemizdir.

Neden İç Piyasa Değil?

Öte yandan bu iktisadî kuruluşları ülke içindeki tasarruf sahiplerine ve Türk lirası karşılığı satmanın pratik hiçbir yararı yoktur. Çünkü:

+ Kalkınma için yapılacak yatırımların finansmamnda Türk Lirasına değil, dövize ihtiyaç vardır.

+ Yurt içi satışlar halinde mevcut tasarrufun sadece yön-değiştireceğini, fakat toplam tasarrufların artmayacağını söyle-yebiliriz. Diğer bir deyişle para piyasasına -ticarî bankalara-veya sermaye piyasasına yatırılmış olan tasarruflann bir kısmı çekilerek yeni alanlara yatırılacaktır.

+ Kaldı ki, yurt içinde bu menkul kıymetleri alacak olan-lar da belirli gelir seviyesindeki kişi ve kuruluşolan-lar olacaktır.

Sonuç

Halbuki yurt dışına döviz karşılığı, devletin kur ve getiri garantisi altında yapılacak satışlarla 30 milyar markın yarısı 15 milyarı, getirilebilirse -ki bu 6 milyar dolara eşittir- büyük temel yatırımların finansmanına ve özlenen kalkınma amacına, sosyal adalet duyguları içinde hizmet edileceğine; denenmeye değer bir yol olduğuna ve yazının başlığındaki soruya kesinlikle

"evet" cevabının verilebileceğine inanıyoruz. V

Alternatif Kavgası*

+ Prof. Çakıcı, "Yazar-in getirdiği 13 modelinözaVır-kinden farkı yok"

+ Prof. Dr. Latif Çakıcı, Odalar Birliği Başkanı Meh-met Yazar'ın önerilerinin şu anda uygulanan modelin sulandırılmasını sağlamaya yönelik olduğunu söyledi

A

nkara Üniversitesi SBF İşletme Bölümü Başkam Prof.

Latif Çakıcı, Odalar Birliği Başkanı Mehmet Yazar'ın ileri sürdüğü 13 maddelik öneri paketinin soruna çözüm getirmeye-ceğini kaydetti. Prof. Çakıcı, "Bu 13 maddelik yeni ekonomik alternatif modelin, yakından incelenince uygulanmakta olan eko-nomik madelden farklı olmadığı görülür" dedi.

Prof. Dr. Çakıcı, "Yazar'ın önerilerinden bazılarının şu anki modelin sulandırılmasını sağlamaya yönelik öneriler paketi olduğunu" öne sürdü.

* Son Havadis Gazetesi, 3 Ekim 1984 Çarşamba.

175

Prof. Dr. Latif Çakıcı, Odalar Birliği Başkanı Mehmet Yazar'ın alternatif önerileri ile ilgili olarak Anadolu Ajansı'na verdiği demeçte "Sanayi teşvik edilirken, yeni üretim ve istihdam alanları yaratacak olanlara öncelik verilmesine özen gösterilme-lidir" dedi.

Prof. Dr. Çakıcı, bu önerilerin bazı maddelerini onaylama-dıklarını kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bankalar sistemine bir çeki düzen verilmesi gerekir. Ancak bu düzenlemede Yazar'ın dediği, ödenmeyen borçlara faiz yürü-tülmesi ve borçların ertelenmesinde ve sanayiciye ek bir kay-nak temin edilmesinde çok dikkat edilmesi gerekir. Bu istekler kamuoyunda olumlu karşılanacak istekler değildir.

Yazar'ın özel tüketici kredisi ihdas edilerek geçici iç talep artırma isteği, uygulanan ekonomik modele çok tersdir. Arz potansiyeli olan sanayilerin artık dış piyasa için çalışmaları ge-rektiği kabul edilmelidir."

Yazar'ın enflasyona üretim açısından yaklaşma fikrine ka-tıldığını ancak bunun için yeni bir model geliştirmeye gerek olmadığım belirten Prof. Dr. Çakıcı, "Çünkü üretim olmadan, enflasyonsuz ve adalet çerçevesinde ekonomik kalkınmanın olma-yacağı hemen herkesçe bilinen bir gerçektir" dedi. Prof. Çakıcı, ihracat artışında sanayiin yeri konusunda da şunları söyledi:

"Yazar'ın ihracatın artışında sanayicilerin haklı yerleri olduğu konusundaki açıklamalarına katılıyoruz. Ancak şimdiye kadar çeşitli teşvik ve koruma tedbirleri ile bu hale gelen sanayiin artık belli ölçüde de olsa kendi kendine yürümesi gerektiği kabul edilmelidir."

Bu arada Yazar'ın KÎT ve Toplu Konut'a ilişkin görüşlerini onayladığım kaydeden Prof. Dr. Çakıcı sözlerini şöyle tamamladı:

"Yazar yeni bir model getirmemekte. Ancak, uygulanmakta olan ekonomik politikanın aksayan yönlerini dile getirmektedir.

Söyledikleri bugünkü iktidarın da hem seçim beyannamesi hem de hükümet programında yer verip de kısmen gerçekleştiriebil-diği ekonomik tedbirlerdir."

Standartlaşmada Tüketicinin Katkısı Sağlanmalıdır*

Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve SBF İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Latif Çakıcı YANKFnın Türkiye'deki standartlaşma ile ilgili sorularını yanıtladı.

Y

ANKI: ingilizce'de "standard", Fransızcada "norm" keli-meleriyle ifadelendirilen, bizde de genellikle İngilizce aslına göre adlandırılan "standartlaşma" kavramının Türkiye'deki genel durumu nedir?

ÇAKICI: Bugün ülkemizde standartlaştırma ile ilgili ça-lışmaları bilimsel ve uygulamalı olarak TSE yürütmektedir. Ens-titü, 16 Ekim 1954'de Odalar Birliği bünyesinde kurulmuş, daha sonra 18.11.1960 gün ve 132 sayılı Kuruluş Kanunu ile "her

* Yankı Dergisi, 24-30 Aralık 1984

177

türlü madde ve mamüller ile usûl ve hizmet standartlarını yap-mak" görevini üstlenmiştir.

Enstitü, kanunda kendisine verilen görevleri, başkan ve üyeleri yönetim kurulu tarafından seçilen "hazırlık grupları", bunlara bağlı olan "teknik komiteler" ve ihtiyaca, göre kurulan

"özel komiteler" den oluşan ihtisas kuruluşları aracılığı ile yerine getirmeye çalışmakta ve bu çalışmalarında da oldukça olumlu gelişmeler kaydetmektedir.

Enstitünün daha geniş ve başarılı çalışmalar yapabilmesi, hem kadro bakımından desteklenmesine hem de üretici firma-ların enstitü çalışmafirma-larına yakın ilgi göstermelerine bağlıdır.

YANKI: Standardizasyonun en büyük ekonomik birim olan tüketiciler açısından yararları nelerdir?

ÇAKICI: Bütün ekonomik çalışmaların, gayretlerin asıl ve nihai amacını tüketici gereksinimlerinin en iyi ve ucuza nasıl karşılanacağını bulma olarak belirlediğimize göre, standartlaş-tırmanın da en fazla tüketici kitleye yarar sağladığı açıktır.

Bugün gündemde olan "tüketicinin korunması" konusunda başarı, ancak standartlaştırmada sağlanacak başarı ile uygula-maya bağlıdır. Çünkü standartlaştırma, tüketicinin can ve mal güvenliğini sağlarken, standart malları karşılaştırma ve seçim yapma imkânını verir ve alım-satım işlemlerinde tüketicinin aldatılmasını, anlaşmazlıkları önler.

YANKI: Son günlerde birtakım standartların "zorunlu"

hale getirildiğini ilan eden tebliğlere Resmî Gazete'de devamlı rastlanır oldu. Bu tebliğler yayınlandıktan sonra getirdiği hükümlere uyulmasını sağlayacak önlemleri yeterli görüyor musunuz ?

ÇAKICI: Bakanlar Kurulu'nca zorunlu uygulamaya ko-nulan Türk standartlarının denetimi hükümet tarafnından yapıl-maktadır. Bu denetimin hukuki kaynağı yasalar ve tüzüklerdir.

Zorunlu standartların denetlenmesi konusunda hükümete yetki veren yasalar oldukça eski tarihli olup, belli başlıcaları;

1705 ve 3018 sayılı yasalarla, 933 sayılı "kalkınma planının

uygulanması esaslarına dair" yasadır. Zorunlu standartların uy-gulanması ve denetimi hemen hemen tüm bakanlıkları ilgilen-dirdiği halde, bugün yalnızca birkaç bakanlığın yasasında konu-ya ilişkin kesin hükümlerin yeralması ve bazı bakanlıkların konu- yasa-larının bile çıkmamış olması, standart denetimlerinin gereğince yaygm ve etkin bir düzeye ulaşmasım engellemektedir. Öte yandan, yasal dayanakların yanısıra, geniş personel imkânları ve parasal kaynakları gerektiren denetleme çalışmaları, çeşitli engeller ve zorunluklar nedeniyle daha başlangıçta başarı şansın-dan yoksun gözükmektedir. Standart denetimine ilişkin yasal hükümlerle ilgili birkaç örnek vermek istersek:

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın kuruluş ve görevlerine ilişkin 6973 sayılı yasanın 1. mad. G fıkrasında "bilumum sanayi mamüllerinin standardizasyonunu temin etmek ve kalite muraka-besini yapmak" hükmü yeralmaktadır. Öte yandan;

Ticaret Bakanlığı'nın 3614 sayılı Teşkilat Kanunu'nun 9.

maddesi ise, "Standardizasyon Müdürlüğü, ihraç mallarının stan-dartlaştırılması, ihracatta bu bakımdan murakabesi işleri ile iştigal ve bunlara müteallik mevzuata tatbik eder..." demektedir.

Ayrıca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, "Umumî Hıfsızsıhha Kanunu'na dayanılarak çıkarılan ve yürürlüğe konulan "Gıda Maddeleri Tüzüğü" gereğince dolaylı bir şekilde standart dene-timi yapabilmektedir.

Öte yandan, zorunlu uygulanmaya konulan standartların denetlenmesi "Türk standartlarının uygulanması hakkında tüzük"

hükümleri gereğince de yapılmaktadır." Adı geçen tüzükte iç pi-yasada denetleme, ihracatta denetleme, ithalatta denetleme ko-nuları detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.

Ayrıca aym tüzük, malların ilgili standartlarına göre denet-lenmelerine, çeşitli yönlerden bazı sınırlar da getirmiştir. Bunlar, denetlemenin mal bakımından, yer bakımından ve nihayet de-netlemenin bilgi ve teknik bakımlarından sınırları olmak üzere düzenlenmiştir.

Oldukça teknik ve ihtisas gerektiren standartların denetimi konusunda yeterli elemana ve paraya sahip olmadığımızı ve bunun

Benzer Belgeler